Oluşturulma Tarihi: Mayıs 02, 2016 14:32
Yıldızı Kanal D’nin “Şeref Meselesi” ile parlayan Olgun Toker, yola yine aynı kanalda, yine iddialı bir yapımla devam ediyor. “Hayat Şarkısı”nda Mahir karakterini canlandıran ve rol gereği “kötü adam” olmasına rağmen seyirci tarafından çok sevilen Toker, “Seyirci haklıyı haksızı kendi adaletine göre belirliyor. Yani aslında karakterin kötülüğüne ya da iyiliğine onlar karar veriyor” diyor.
* Kaptan bir baba ve ev hanımı bir annenin çocuğusunuz. Çocukluğunuz Adana’da geçmiş, karikatürist olmak için çıktığınız yolculukta oyuncu olmaya karar vermişsiniz. Nasıl oldu bu geçiş?
- Çocukluğum Mersin-Adana hattında ve gemilerde geçti diyebilirim. Tam bir aile müptelasıyım. Hep arkamda durdular. Hayallerime bu kadar inanmasalardı, ben de İstanbul’da kazandığım üniversiteyi bırakıp konservatuvar sınavlarına girmeye cesaret edemezdim herhalde. Lise yıllarımda Mersin’de bölgesel bir gazetede haftalık karikatür çiziyordum. Niyetim çizer olmaktı. Üniversiteye girdiğimde tiyatro ekibine girdim; çok eğleniyordum. Bir gün ekibe workshop yapmaya Mustafa Üstündağ geldi. Elimden tuttu, ustalık etti. Konservatuvar sınavlarına hazırladı. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ni kazandım. MSM’ye çok şey borçluyum. Müjdat Gezen, Mustafa Alabora, Savaş Dinçel; onların biz MSM’liler için değerini, anlamını tarif edemem. “İyi insandan iyi oyuncu olur” diyerek önce iyiyi, güzeli, barışı öğrettiler bizlere.
* Uzun zamandır oyunculuk yapıyorsunuz ama biz sizi “Şeref Meselesi”yle tanıdık. Şimdi “Hayat Şarkısı”yla karşımızdasınız. Ve seyirci Mahir’i çok sevdi. Sizce neden bu kadar sevildiniz?- Bir karakterin ortaya çıkması senaryo ile başlıyor, sonra yönetmen devralıyor. Oynadığım karakterlerin arkasında en az 80 kişilik bir yapım ekibi var. Sergilediğimiz bir sahnenin sonrasında insanlar beğeniyorsa, buna tek başıma sevinecek kadar yalnız değilim. Bu bir ekip işi...
* Size bu rol için teklif kimden geldi?- Cem Karcı çok önemli bir yönetmen. Onun işe saygısına hayranım. Zaten toplamda dört sezondur beraberiz. Bana en son “Hayat Şarkısı”ndan ve Mahir’den bahsetti. Daha ilk cümlesi bitmişti ki “anlaştık” diyerek elimi uzattım. “O kadar kolay değil, deneme çekimi yapacağım sana” diye karşılık verdi. Mahir’in aksanı konusunda inanılmaz bir hassasiyeti vardı. Gerçekten Almaya’dan gelmiş birini görmek istiyordu karşısında. Onun heyecanı benim de daha çok çalışmamı sağladı.
ŞEF KELİMESİ GİTTİĞİM İTALYAN RESTORANINDA ORTAYA ÇIKTI* “Şeref Meselesi”nde kötü bir karakteri canlandırıyordunuz, “Hayat Şarkısı”nda da durum değişmedi? “Kötü adam” olmak kendi seçiminiz mi?- Aslında iyi ya da kötü karakter, yolda anlaşılıyor. Seyirci haklıyı haksızı kendi adaletine göre belirliyor; empati kuruyor. Yani aslında karakterin kötülüğüne ya da iyiliğine seyirci karar veriyor.
* Çok gerçek bir Mahir ortaya çıkardınız. Sanki gerçekten senelerce Almanya’da yaşamış da sonra Türkçe öğrenmiş gibisiniz. Bu aksanı çıkarırken özel bir çalışma yapmanız gerekti mi? - Önce Mahir’in ara satırlarını okumaya çalıştım. Başka bir ülkede, ne yaparsa yapsın yabancıolarak yaşayıp da bu kadar kural tanımaz olması, bu cesareti benim için önemliydi. Mahir’in “güzel hayata” muhtaçlığını göstermem gerekiyordu. O zaman sahici olabileceğini düşündüm. Almanya çekimleri sırasında Kreuzberg de birkaç gün boşluğum oldu. Almila Bağrıaçık’tan çok yardım gördüm. Beni arkadaşlarıyla tanıştırdı. İstanbul’a döndüğümde de çalışmaya devam ettim. Özellikle gurbetçi futbolcularımızın televizyonlara verdiği röportajlar çok işime yaradı.
* Peki gelelim “şef” konusuna... Sizin dikkatinizi çekti mi bilmiyoruz ama sizden sonra halk arasında “şef” kelimesi çok kullanılmaya başlandı. Bu “şef” kelimesi nasıl çıktı ortaya?- Almanya’da bir İtalyan restoranına gittik. Sipariş vereceğim ama bir türlü garsonla göz göze gelemiyorum. İngilizce sesleniyorum bakmıyor. En son bizim usul “Şeeef” dedim. Direkt baktı. Siparişi verdim, “Okey şef” deyip gitti.
Yemek boyunca adı öyle kaldı. Ertesi gün sahneye ekledim.
MAHİR VE HÜLYA BİRBİRİNE MECBUR
* Bir oyuncu olarak örnek ya da ilham aldığınız bir isim var mı? Varsa neden?
- Ben Münir Özkul, İhsan Yüce, Kemal Sunal, Şener Şen, Settar Tanrıöğen, Nadir Sarıbacak hayranıyım. Saymayı atladığım çok isim olur kesin, üzülürüm. Bu toprakların hikayeleri, karakterleri hiçbir yerde yok. Sadece buğulandırmadan anlatmak, anlatabilmek lazım.
* Herkesin merak ettiği soruyu soruyorum. Mahir, Hülya’ya aşık mı? Hülya ve Mahir arasında neler olacak?
- Senaryoda Mahir’in Hülya’ya olan hislerini bir tek senaryo yazarımız Mahinur Ergun biliyor. Benim tek bildiğim, bu dostluktaki sadakat... Artık mecburlar
birbirlerine...
* Bir sürü işte rol aldınız. Günümüzde kendini role kaptıran birçok oyuncu görüyoruz. Canlandırdığınız karakterlerden üzerinize yapışan oldu mu?
- Hayır, zaten kendini rolüne kaptırdı düşüncesine ben pek inanmıyorum.
OYUNCU OLMASAM YA ÇİZER OLURDUM YA DA FUTBOLCU
* En çok ne yapmaktan keyif alırsınız?
- Futbolu çok seviyorum. Zamanım oldukça futbol izlerim.
* Oyuncu olmasaydınız ne olurdunuz?
- Oyuncu olmasaydım ya çizer olurdum ya da futbolcu,
* Henüz gerçekleştirmediğiniz bir hayaliniz var mı?
- En büyük hayalim futbol üzerine bir film çekmek.
* Olgun Toker’in hayat felsefesi nedir?
- Felsefe değil de de niyetim desem daha doğru olur. İyi niyetimizi koruyalım. Karşımızdakini iyi dinleyelim, iyi insan olalım yeter diyorum.