Güncelleme Tarihi:
Bu sözler kendisine "en iyi kadın oyuncu" dalında Oscar kazandıran The Hours (Saatler) filminde usta yazar Virginia Woolf'u canlandıran Nicole Kidman'a ait.
"DEPRESYONDAYDIM"
O sırada ilk eşi Tom Cruise'dan yeni boşanmış olan Nicole Kidman, depresyonda olduğunu ve canlandırdığı Virginia Woolf'un intihara eğilimli düşünceleri için "açık bir damar" haline geldiğini anlattı.
DUBLÖR KULLANMAK İSTEMEDİ
Yönetmenliğini Stephen Daldry'ın yaptığı The Hours adlı filmde Kidman, Virginia Woolf'u canlandırıyordu. Film Woolf'un, bir yandan Bayan Dalloway adlı eserini yazdığı bir yandan da ruh sağlığıyla ilgili zorlu bir mücadele içinde olduğu döneme odaklanıyor. Sonunda da zaten ceplerine doldurduğu taşlarla, kendini Ouse nehrinin kollarına bırakarak canına kıymıştı. Kidman işte o sahnede de kendisine dublör kullanması önerildiği halde bunu reddetmişti.
'MUHTEMELEN TEHLİKENİN TAM OLARAK FARKINDA DEĞİLDİM'
BBC Radio 4'ün This Culturel Life adlı programına konuk olan Nicole Kidman, o sahne ve dublör kullanmaması hakkında da şunları söyledi: Tehlikeyi hiç düşündüm mü bilmiyorum, canlandırdığım karakterin (Virginia Woolf) çok içine girmiştim." Sonra da o sahne hakkında sözlerini şöyle sürdürdü Nicole Kidman: "Yani taşları cebime koydum ve nehrin içine doğru yürüdüm. Tekrar ve tekrar. Muhtemelen tehlikenin yeterince farkında değildim."
'SANKİ KENDİ BEDENİMDE DEĞİLDİM'
Aslında o dönem canlandırdığı Virginia Woolf'u bu kadar içselleştirmesi de tesadüf değilmiş güzel oyuncunun. 1990 yılında evlendiği Tom Cruise'dan yeni boşanmış olan Kidman, neler hissettiğini de "Sanki kendi bedenimin içinde değildim" sözleriyle ifade etti. Ardından da depresyonda olduğunu sözlerine ekledi. Yönetmen Daldry'in de bunu bildiğini ve bu yüzden kendisine karşı çok hassas davrandığını da belirtti Kidman. Oyuncu, kendi içinde bulunduğu ruh hali yüzünden Virginia Woolf'u anlamaya da çok fazla açık olduğunu ifade etti. Sorra da "Bu da muhtemelen bir oyuncu olarak hayatın güzelliğidir" dedi.
'BU BÜYÜMENİN BİR PARÇASI'
Kidman, 2002 tarihli The Hours (Saatler) filminde kamera karşısına geçtiğimde Cruise ile olan 11 yıllık evliliğini bir yıl önce bitirmişti. Çift, evlilikleri içinde Isabella ve Connor adında iki çocuk evlat edinmişti. Kidman boşanmanın ardından verdiği bir röportajda Cruise ile evliliğinden, onu kurtarmak için yaptıklarından son olarak da yollarının ayrılmasından dolayı hiçbir pişmanlık duymadığını söyleyip "Bu, büyümenin bir parçası" diye konuşmuştu.
İKİ ÇOCUK ANNESİ
Nicole Kidman, Cruise ile yollarını ayırdıktan beş yıl sonra country müzisyeni Keith Urban ile evlendi. Çiftin biri biyolojik diğeri taşıyıcı anne yöntemiyle dünyaya gelen iki tane kızı bulunuyor.
Kidman'ın Virginia Woolf'u canlandırdığı The Hours (Saatler) adlı filme gelirsek... Michail Cunningham'ın aynı adlı eserinden uyarlanan film, Virginia Woolf'un Bayan Dalloway adlı eserini yazdığı döneme odaklanıyor. Film, bazen Woolf'un yaşadığı 1023 yılına bazen de 1951 ve 2001 yılına uzanarak öyküsünü anlatıyordu. Filmde Kidman'ın yanı sıra Julianne Moore, Meryl Streep, Ed Harris, John C. Reilly, Miranda Richardson'ın da aralarında bulunduğu yıldızlardan oluşan bir kadro rol alıyordu. Filmin müziklerinde de Philip Glass'ın imzası vardı.
OSCAR KAZANDI
Kidman'a filmde Virginia Woolf'u canlandırması için özel bir makyaj uygulanmış ve takma burun takılmıştı. Bu filmdeki performansı da ona en iyi kadın oyuncu dalında Oscar kazandırdı.
BABASI DA ÜNLÜ BİR YAZARDI
Kidman'ın filmde canlandırdığı Virginia Woolf ise edebiyat tarihine damgasını vurmuş ve eserleriyle modern edebiyatı da yönlendirmişti. 1882'de Londra'da dünyaya gelen Woolf, daha küçük yaşta yazar olmaya karar vermişti. Bu yeteneği ve yazmaya ilgili biraz da babasından geliyordu. Woolf'un babası Sir Leslie Stephen, Victoria döneminin önde gelen yasanlarından biriydi.
GERİDE İNTİHAR MEKTUBU KALDI
Woolf, 18 Mart 1941 tarihli mektubunda şu satırlara yer vermişti: "Sevgilim, yine çıldırmak üzere olduğumu hissediyorum. Yaşadığım o korkunç anlara geri dönemem artık. Ve ben bu kez iyileşemeyeceğim. Sesler duymaya başladım. Odaklanamıyorum. Bu yüzden yapılacak en iyi şey olarak gördüğüm şeyi yapıyorum. Sen bana olabilecek en büyük mutluluğu verdin. Benim için her şey oldun. Bu korkunç hastalık beni bulmadan önce birlikte bizim kadar mutlu olabilecek iki insan daha düşünemezdim. Artık savaşacak gücüm kalmadı. Hayatını mahvettiğimin farkındayım ve ben olmazsam, rahatça çalışabileceğini de biliyorum. Bunu sen de göreceksin. Görüyorsun ya, bunu düzgün yazmayı bile beceremiyorum. Söylemek istediğim şey şu ki, yaşadığım tüm mutluluğu sana borçluyum. Bana karşı daima sabırlı ve çok iyiydin. Demek istediğim, bunları herkes biliyor. Eğer biri beni kurtarabilseydi, o kişi sen olurdun. Artık benim için her şey bitti. Sadece sana bir iyilik yapabilirim. Hayatını daha fazla mahvedemem. Bizim kadar mutlu olabilecek iki insan daha düşünemiyorum."