Oluşturulma Tarihi: Ekim 18, 2020 08:24
Jean Hanff Korelitz’in “You Should Have Known” romanından uyarlanan 6 bölümlük mini dizi “The Undoing”, 25 Ekim’de HBO’da başlıyor. “Big Little Lies”ın ekibi tarafından hazırlanan dizinin kadrosunda Nicole Kidman, Hugh Grant, Edgar Ramirez gibi yıldızlar var. Sürükleyici psikolojik dramanın yürütücü yapımcılığını da üstlenen Nicole Kidman’la internet üzerinden görüntülü olarak konuştuk.
◊ Sinema hakkında genel bir soruyla başlamak istiyorum, devam eden pandeminin sinemaya etkileriyle... Sizce sinema eski haline dönecek mi, yoksa dönülmez değişiklikler mi bizi bekliyor?
- Şu anda hiçbir fikrim yok. Pandemide 8 ay sonra bile bu konumda olacağımızı tahmin ettik mi, hayır. Bu konuda her şeyi öngörebilmeye çalışmaktan vazgeçtim. Ne olacaksa olacak. Ben de olanlara uyum sağlayıp elimizde var olanla ilerlemeye çalışacağım.
Sinemaya gitme arzum hâlâ duruyor. Hele film festivallerine olan sevgim... Ne yazık ki şimdi insan kalabalığının olduğu ortamlar imkansız bir rüya gibi... Ama ne olursa olsun hikayeler anlatılmaya devam edecek. Tarih boyunca insanlar hikayelerini anlatmanın bir yolunu bulup ortaya çıkardı ve o hikayelerle etki yarattı. İşte bu yüzden içinde bulunduğumuz ortamda dijital platformlardan yapımları izlemekten mutluyum. Şimdilik hikayeleri izleme yolum bu.
Ama “Tenet”i izlemek için sinemaya gittim. Biletimi aldım, maskemi taktım, sosyal mesafe kurallarına uyarak filmi izledim ve çok mutlu oldum.
◊ Muazzam başarılı bir oyuncusunuz. Ulaşamadığınız bir başarı yok gibi. Hâlâ gerçekleştiremediğiniz tutkularınız, istekleriniz, hayalleriniz var mı?
- Benim hayalim hep derinlere inmek ve tüm kalbimi vererek duygusal, görsel ya da sesle hikayeler anlatmak oldu. Başka bir oyuncuyla çalışırken onların kalbini açtığını ve derinlere indiğini gördüğümde yanlarına gidip sarılıyorum ve teşekkür ediyorum. Çünkü sette kendini açıp karaktere verebilmek için neler gerektiğini biliyorum. Daha küçük bir oyuncuyken bile böyleydim.
Doktor, akademisyen ve bilim insanlarıyla dolu bir ailem var. Ben bu işe nereden geldim bilmiyorum. Hayatın kıvrımları, dönüşleri, sırada beni bekleyenler... Tutkuyla beklediğim bir sürü şey var.
Hayırseverlik ve kadın hakları yıllardır gönülden bağlı olduğum konular. Stanford’da onkoloji alanında çalışan bir arkadaşım var. Hastalara kaynaklar yaratıyoruz. Ayrıca genç sanatçıları özellikle bu zamanlarda desteklemenin yollarını buluyoruz ve seslerini duyurmalarına yardımcı oluyoruz. Bu günler geçecek. Parlak bir gelecek ve tutkuları için yer bulacaklarını bilmeleri önemli.
KOCAM BANA İHANET ETSE HAYATIM BİTER!
◊ Yeni diziniz “The Undoing”i izlemekten keyif aldım. Dizi “güven” konusunu da işliyor. Güven kavramıyla ilişkinizi sormak istiyorum...- Güven, hayatımızın büyük bir parçası oldu. İnsanlar sana bir şey dediğinde inanıyor musun? Kime inanıyorsun? İnsanlara kayıtsız şartsız güvenmeli miyiz, yoksa birine güvenmek için o kişinin güvenilir olduğunu kanıtlaması mı lazım? Tüm bunlar, özellikle içinde bulunduğumuz durum açısından ilginç sorular. Çünkü insanların pandemiyle ilgili önlemler aldığına ve sosyal mesafeyi koruduğuna güvenmek zorundayız.
Güven sadece ikili ilişkilerle sınırlı değil. Artık kültürümüzün büyük bir parçası haline geldi, öyle değil mi?
Diziye gelirsem, birisi bir şeye inanmak istediğinde ya da o şeye inanmayı seçtiğinde onu farklı bir şekilde görmek istemez. Bu insan doğasının bir parçası. Hayatın güzel olduğunda çatlakları görmemeyi seçiyorsun.
◊ Peki kocanız dizideki gibi ihanet etse?- Hayır... Mahvolurum! Hayatım biter!
◊ Önce emin olamadım ama dizinin başındaki şarkıyı söyleyen sizmişsiniz. Nasıl doğdu bu fikir?- Yönetmenimiz Susanne Bier, jenerik şarkısını benim söylememi istedi çünkü bunu karakterim Grace’in ruhunu diziye katmanın bir yolu olarak düşündü. İlk başta hayır diyecek gibiydim. Hiç yapmak istemedim, çünkü kendime güvendiğim bir alan değildi. Eşim Keith’in müzisyen olması, şarkıyı yapabilmemizi sağladı. Karantinanın ortasında kimse çalışamazken yaptığımız bir şeydi. Eğer Keith olmasaydı yapamazdım. Gerçi yaptıktan sonra kendimi dinledim ve beğendim.
◊ Peki bir Keith Urban-Nicole Kidman albümü gelebilir mi?- Hayır...
BİR PSİKOLOĞUN KIZI OLARAK İNSANLAR HAKKINDA ÇOK FAZLA FİKİR EDİNDİM
◊ “The Undoing”de psikolog Grace Sachs rolündesiniz. Babanız da psikologdu. Babanızla konuşmalarınız, rollere hazırlanırken size ışık tutar mıydı?- Bir psikoloğun kızı olarak insanlar hakkında çok fazla fikir edindim. Babam aslında biyokimyacıydı, daha sonra tekrar eğitim aldı ve psikolog oldu. İnsanlar ve davranışları hakkında çok fazla şeye tanık oldu ama çok şefkatli bir adamdı. İnsanlar onu görmek için para ödeyemediğinde bunu karşılıksız yapardı. “Hastalarla konuşmak istiyorum, onları iyileştirmek ve onlar için müsait olmak istiyorum” derdi. Evimde bu duygularla büyüdüm.
Bazen performanslarımda da yardımcı olurdu ama esas yardımcı olduğu şey, film endüstrisini idare edebilecek beceriyi bana vermesi oldu. Gerçekten zor bir sektör. Gerçi hayat zor. Uzaktayken bile telefonla yanımda olan, bana değer veren ve dinleyen bir babaya sahiptim. Çok iyi babayla büyüyen bir kız olarak bunun ne anlama geldiğini biliyorum. Çünkü aynı şansa sahip olmayan arkadaşlarımın yaşadığı tahribata ve kötü sonuçlara tanık oldum.
◊ Ryan Murphy’nin müzikal komedi filmi “The Prom” aralık ayında gösterilecek. Kadroda sizin dışınızda Meryl Streep, James Corden ve Kerry Washington da var. - Evet. “The Prom”ın çekimleri 12 Mart’ta, pandemi nedeniyle her yer kapanmadan önce neredeyse bitmişti. 3 günlük çekim kalmıştı. Setin kapatıldığı günü çok net hatırlıyorum.
◊ Paylaşır mısınız bizimle de?- Kalabalık bir sahnenin çekimi vardı. 600 figüran vardı. İnsanlar dans edip şarkı söylerken, bir anda bir döneme veda etmek gibiydi. Tuhaftı gerçekten. Sete geldiler ve her şeyi olduğu gibi bırakmamız gerektiğini söylediler. Set ekibine baktım, harap olmuş gibiydiler. Gözlerinden “Şimdi geleceğimiz ne olacak” diyorlardı sanki. Allah’tan film neredeyse bitmişti. O filmi bu durumda asla yapamazsın. Kalabalık ve büyük yapımları yapmak imkansız gibi artık.
◊ Müzikal çekmek zaten zor, pandemiyle daha da zor oldu artık...- Çok zor... “The Prom”da çalışmak “Moulin Rouge”dan daha zordu. Filmde Fosse dansçısını oynuyorum. Özel bir dans... Danstaki hareketleri yapabileceğini zannediyorsun ama her el hareketi ve parmak hareketi belirlenmiş. Hiç bilmediğim bir alandı.
◊ Çok fazla müzikal ve komedi yapmıyorsunuz değil mi?- Çünkü teklif edilmiyor.
◊ Ama sanki psikolojik, karanlık, hasarlı hikayelere daha yakınsınız...
- Avrupa sineması izleyerek büyüdüm. Ama Fellini’nin üzerimdeki etkisi çok büyük oldu.
BU HAK İÇİN SAVAŞILDI ÖYLEYSE NEDEN OY KULLANMAYALIM?
◊ Amerika’da seçimlere az kaldı. Oy kullanmak neden önemli sizce?
- Avustralya’dayım ve burada oy kullanmak zorunlu. Amerika’da ise sistem farklı. Bir zorunluluk yok. Oy vermek neden önemli... Çünkü bu, sahip olduğumuz harika bir vatandaşlık hakkı. Bu hakkı kazanabilmemiz için savaşıldı, öyleyse neden kullanmayalım? Bu yüzden Avustralya’da 18 yaşına gelince gidip oy vermek zorundasınız. Hele biz kadınlar... Yakın zamana kadar bazı ülkelerde oy kullanma hakkımız yoktu bile. O yüzden bu hakkımıza değer vermemek çok yanlış.
YAŞ İLERLEDİKÇE GEVŞEDİM KENDİM OLABİLMEYE BAŞLADIM
◊ “The Undoing”deki rol arkadaşınız Hugh Grant çekimlerde komik ve eğlenceli olduğunuz söyledi...
- Sanırım her zaman komik bir insandım. Ama bu yönümü dışarıda değil de evimin içinde gösterirdim. Yaş ilerledikçe gevşedim ve daha çok kendim olabilmeye başladım. Sanırım gençken daha utangaçtım.
FİLM SETİNİ AVUSTRALYA’YA TAŞIMAK BÜYÜK BAŞARIYDI
◊ Covid-19 kısıtlamaları nedeniyle “Nine Perfect Strangers”ın çekimleri Amerika’dan Avustralya’ya taşındı ve 1400 kişi işlerine devam edebildi. Projede hem yapımcı hem de oyuncusunuz. İşin diğer tarafında da yer almak oyunculuğunuzu nasıl etkiledi?- Yapımcı olduğum projelerde tek fark, karar verebilen bir oyuncu olmam. Filmi bu zaman diliminde, Covid-19 döneminde Amerika’da çekemeyecektik. Filmi bu şartlarda yapabileceğimize ve çekimleri Avustralya’ya taşıyabileceğimize karar vermek büyük bir başarıydı. Tüm oyuncuları, teknisyenleri ve set ekibini buraya getirdik. Keza buradan işe aldığımız insanlar oldu. Oyunculuğa ek olarak karar verebilecek pozisyonda da olmak heyecan verici...