Necip Memili: Kadında dırdıra katlanamam

Güncelleme Tarihi:

Necip Memili: Kadında dırdıra katlanamam
Oluşturulma Tarihi: Ocak 15, 2015 13:48

“Yaprak Dökümü”, “Dila Hanım”, “Hanımın Çiftliği”, “Yalan Dünya”, “Ulan İstanbul” gibi önemli dizilerin başarılı oyuncusu Necip Memili, Esquire dergisine konuştu.

Haberin Devamı

Röportaj: Özge DİNÇ Fotoğraflar: Arda GÜLDOĞAN


İnternette sizin için “Oyuncu olmak için doğmuş” yorumu yapanlar var. Oyunculuk çocukluk hayaliniz miydi?
- Her çocuk taklitler yapar, ama benim sorunum bunun çok fazla olmasıydı. Çok yaramaz bir çocuktum. Ailem, “Bundan hiçbir şey olmayacak, bari meslek lisesine gönderelim” dediği için elektrik bölümünde okudum. Ama yerimde duramadığımı gören bazı insanların yönlendirmesiyle “ehlileşmek için” oyunculuğa yöneldim. Konservatuvara girmek için de iki üç yıl hazırlandım.
Bazı röportajlarınızda yaramazlığınızdan ötürü kafanızda bir sürü yara olduğundan bahsetmişsiniz. Hâlâ öyle hareketli misiniz?
- Bununla ilgili ilginç bir anım var. Çocukken babaannemin kırmızı önlüğünü Süpermen pelerini yapıp yüksekten atlamıştım. Yere çakıldığımda burnum kırıldı, yer kan gölüne döndü. Herkes ağlıyor, ben kıkır kıkır gülüyordum. Şimdi fiziksel olarak ve aklen büyüdüm, ama ruhum hâlâ çocuk.
Şu ana dek en keyif alarak oynadığınız rol hangisiydi?
- Galiba “Hanımın Çiftliği”ndeki Zaloğlu Rüstem’di. Çünkü eser bir Adanalıya, Orhan Kemal’e aitti; bir Adanalı olarak Adanalı birini oynuyordum. Gerçi romandaki karakter 1.50 boyunda bir adamdır, ben 1.86 olduğum için olur mu olmaz mı diye tereddüt ettim, ama iyi tepkiler aldım.
Orada yöresel ağzı çok başarılı kullanmıştınız.
- Yöresel ağızları kullanmayı seviyorum. Ben Adana ağzıyla konuşmuyorum, ama onunla büyüdüm. Gelenekleri yaşatmamız gerektiğini düşünüyorum. Doğaçlama da tiyatro tarihimizin geleneklerinden biridir, onu da yaşatmayı seviyorum.
İSTANBUL’UN HIZINDAN
HOŞLANMIYORUM
Üniversiteden sonra, geç sayılabilecek bir yaşta Adana’dan İstanbul’a geldiniz. Dikkatinizi çeken ilk şey ne olmuştu?

- Hız. “Beni İstiklâl Caddesi’ne götürün” demiştim. Baktım, insanlar oradan oraya koşturuyor. İlk söylediğim şu oldu: “Hayırdır?” Bu kadar hızdan hoşlanmıyorum. Şimdi de sette hızlı ve yoğun zamanlar geçiriyoruz. Yaşamımızın tadını çıkarabilmek için biraz durmak gerekiyor.
Etrafımızda çok oyuncu var, ama sadece bazıları aralarından sıyrılabiliyor. Bunu neye bağlıyorsunuz?
- Çok oyuncu var; ne kadar çok, o kadar az. Ustalardan hikâyeler dinliyorum, Yeşilçam’da bir oyuncunun alternatifi olmadığı için bir yılda pek çok film çekerdi. Güzel hikâyeler çıkıyordu. Ben de anı biriktirmeyi seviyorum; o yüzden bazen “Keşke Yeşilçam zamanlarında oyuncu olsaydım” diyorum.
Bir gün oynamak istediğiniz ya da bir eserden uyarlansa oynarım dediğiniz bir rol var mı?
- Hiç düşünmemiştim. Ama Orhan Pamuk’un “Kar” romanı çekilsin isterim. Orada bir Necip vardı, belki adaş olduğumuz için çok etkilenmiştim. Onu oynamak isterim. Yine Fang Ailesi çekilse, orada da babayı ya da oğlunu canlandırmak isterim.
Birçok dizide yer aldınız. Sette çok yoğun çalışılmasından şikâyetçi misiniz?
- Altı gün, günde 14 saatten fazla çalışılıyor. Diziden kazandığı parayı yazın hastaneye yatıran birçok oyuncu tanıyorum.
Sokakta size hiç tanımadığınız insanlar sarılıyor. O sizi tanıyor, ama siz hiç bilmediğiniz birine sarılır durumda buluyorsunuz kendinizi. Bu çok ilginç değil mi sizce?
- Ben kendimi sabah dükkânının kepengini açıp akşam kapatan bir adam gibi gördüğüm, işimi yapıp çıktığım için bir şöhret algısı yoktur bende. Gelip sarılmaları elbette çok keyifli, ama bazen şaşırıyorum. Hayatın içinde olmayı seviyorum; otobüse, vapura biniyorum. Ama buna bile şaşırıyorlar. Geçen gün bir teyze, “Utanmıyor musun?” dedi. “Niye utanayım?” dedim. “O kadar kazanıyorsun, minibüse biniyorsun. Arabana binsene” dedi. “Arabam yok ki” dedim. “O zaman al” dedi. Böyle komik şeyler yaşıyorum, ama hoşuma gidiyor, bir hikâye oluyor işte.
BERBERLİKTEN GARSONLUĞA
BİRÇOK İŞTE ÇALIŞTIM
Geçmişte birçok iş yapmışsınız. Bunun oyunculuğunuza faydası oldu mu?

- Çocukluğumda fazla olan enerjimi atmak için berberlikten garsonluğa birçok işte çalıştım. Çok da faydasını gördüm. Şimdi oynayacağım adamın nerede, ne yapacağını biliyorum.
Yeni bir role nasıl hazırlanırsınız?
- Konservatuvarda bir karakterin üç çemberinden söz edilirdi: En içte psikolojik çember, onun dışında fizyolojik ve en dışta da sosyolojik çember. Bir karakter bunlardan oluşuyor. Biz oynadığımız karakterin tanrılarıyız, bu gerçeği hiç unutmuyorum. Bana senaryo verildiğinde o adamla ilgili sayfalar dolusu notlar alıyorum, burcuna kadar çıkarıyorum. Öyküler yazıyorum. O rolle ilgili hiçbir açığın bulunmasını istemiyorum. Mesela tiyatro oyununda oynayacağım role hazırlanmak için geçen ay sekiz tane kitap okudum.
Hollywood’da gördüğümüz, bir rol için 20 kilo alıp verme, bir kadını oynama gibi oyunculuğun fazladan çaba isteyen yanlarına açık mısınız?
- Yapabilirim tabii. Ama şunu da gözden kaçırmamak gerekiyor. Hollywood’da böyle bir rol oyuncuya gittiği zaman, “Al şu milyon doları!” deniyor, onun diyelim ki kira derdi, bir kaygısı olmuyor. Film de iki yıl sonra çekilecek. Elbette o şartlarda rolüne çok iyi hazırlanabilirsin. Bizde bu çok önemsenen, aranan bir şey değil, ayrıca o şartlar da yok.
Bir rolden sonra bambaşka bir role hazırlanma kısmında zorluk çekiyor musunuz?
- Kendime beş bölüm zaman tanıyorum. Senaristle uyuşmanız, karakterin üzerinize oturması zaman istiyor. Ama beş bölüm sonra taşlar yerine oturuyor.

Haberin Devamı

HAYATTAN BÜYÜK
BEKLENTİLERİM YOK
İş dışındaki zamanınızı nasıl geçirirsiniz?

- Hayatta büyük beklentileri olan biri değilim. Yaptığım işin yanında hayattan keyif almaktan başka isteğim yoktur. Evde vakit geçirmeyi çok severim. Güne o günle ilgili not alarak başlarım, her günümü kaydederim.
Hobileriniz var mı?
- Perküsyon çalıyorum, bir ara klarnet çalmaya çabaladım. Enstrümanda ilerlemek isterim. Yemek yapmayı da çok seviyorum. Şimdilerde dayatıldığı için bunca zaman öğrenmeye direndiğim İngilizceyi de öğrenmeye çalışacağım. Sevdiğim şeylerden biri de seslendirme yapmak. Dublaj, dünyada en iyi yaptığımız tek şey. Ben de seslendirmeye tesadüfen başladım, ama severek yapıyorum.
Bundan sonra sizi hangi oyunlarda, filmlerde göreceğiz?
- Ay sonunda “Bedel” adlı dizide yer alacağım. Bir de Fildişi Sahilleri’nden bir yazarın işçilerin uğradığı zulümden bahsettiği “Bira Fabrikası” adlı çok etkileyici bir oyununun provalarına başladık. Martta Kadıköy Moda Sahnesi’nde olacak.

Haberin Devamı

KADINDA DIRDIRA KATLANAMAM
Sizden cümlelerimizi tamamlamanızı istesek...
- Bir kadında... dırdıra katlanamam.
- Keşke biz erkekler... biraz insan olabilseydik.
- O günle ilgili... not almadan evden çıkmam.
- Monica Bellucci... hayranıyım.
- En büyük hayalim... gezmek.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!