Güncelleme Tarihi:
◊ “Duru Olmak” belgeselinin yönetmenliğini üstlendiniz. Biz bu belgeseli festivallerde görmeyi beklerken ne oldu da dijital platformda buldu kendini?
- Film aslında festivaller için yapıldı. Post prodüksiyon aşamasında pandemi başladı. Film için büyük zorluklarla iki sene emek verdik. İstanbul Film Festivali’nde galası yapılmak üzereyken pandemi sebebiyle festival birkaç sefer ertelendi. Ve ne yazık ki film ya tamamen tozlu raflara kalkacaktı ya da bir yerlerde seyircisini bulacaktı. Menajer, yapımcı ve Nükhet Hanım dahil herkes bu filmi bir an önce bir yerlere vermek istedi.
◊ Belgeselin sizden izinsiz bir şekilde dijital platformda yayınlandığını mı söylüyorsunuz. Belgeselin yayın tarihi en az iki hafta önce duyuruldu. Bu süre zarfında yasal haklarınızla filmin gösterimini neden geri çekmediniz?
- Evet benden izin almadılar. İzinsiz, eser işletmesi alınmadan ve imzalı muvafakatname veya sözleşme yapılmadan film yayına girmiştir. Eser sahibinin yazılı imzasını taşıyan hakların devri sözleşmesi olmadan bir film yayına girerse bu otomatikman izinsiz olarak adlandırılır. Son dakikaya kadar karşı taraf sözleşmeye imza atmak istemedi. Film hakkındaki basın bülteni ise eser hak sahiplerinin haberi olmadan basına dağıtıldı. Film yayına girer girmez yasal süreci başlattık.
◊ “Haksız kazanç sağladılar” diyorsunuz. Filmin yönetmeni olarak ücret almadınız mı?
- Filmin satışından tek kuruş almadım. Yaklaşık iki seneyi kapsayan filmin üretiminde ise çok nadir birkaç teknik giderler dışında, ne yönetmen ne yazar olarak, ne de filmin baştan sona yaptığım montajı için bir bedel aldım. Hatta sırf bir yerinde Nükhet Hanım’ın elbisesi kırışık diye, bütün çektiğim filmin röportajlarını bir daha çektim. Yani kırışık bölümü atıp, tekrar çektik. Sırf Nükhet Hanım mutlu olsun diye.
◊ Nükhet Duru ile çok yakındınız. Şimdi aranız nasıl?
- Kendisine kırgınım.İki senemi canımı dişime takarak çalıştım, sadece kendisine duyduğum saygıdan ötürü bu eseri ortaya çıkarmak için emek verdim. Hakkımız olanı bizlerle paylaşmamalarının yanı sıra haberimiz olmadan gala yapılmasını ve filmin bir meze filmine çevrilmesini kalbim kırılarak izledim. Üstüne üstlük filmin baştan sona yapımcı, menajer tarafından yapıldığını canlı yayında söyleyecek kadar ileri giderek, bize karşı onur kırıcı davranışlar sergilediler. Kendisine iki senemi verdim ve bir teşekkür bile etmedi.
ALİ KOCATEPE NE YAŞADIYSA AYNISINI YAŞADIK
◊ “Duru Olmak” en başta Nükhet Duru belgeseli olarak algılandı. Ali Kocatepe’nin “albüm belgeseli” lafına içerlediniz mi?
- Ali Kocatepe ne yaşadıysa aynısını biz de yaşadık. Ali Bey süreci bilmediği için ‘albüm belgeseli’ demiş olabilir ama bu film özgün anlatıma sahip, farklı bir belgesel. Filmi yapma sebebim çağdaş Türk pop müziğinin duruluğunu çeşitli tarzdaki sanatçılarla aktarırken, seyirciyi özgün bir şehir yolculuğuna çıkarmaktı. Filmin ismini bu yüzden “Duru Olmak” koydum.
Doğduğum ve büyüdüğüm İstanbul’un güzelliğini tüm dünyaya göstermek içindi. Fakat konu öyle bir hale geldi ki, filmin kendi ruhundan saparak bir PR ve sosyal medya oyununa döndü.
YAYINA GİRDİĞİ ÜLKELERİN MAHKEMELERİNDE HAKKIMIZI ARAYACAĞIZ
◊ Filmi teslim ettikten sonra neler yaşandı?
- Filmi teslim ettikten sonra Nükhet Hanım’ın menajeri olan kişi ve En Prodüksiyon’da Nükhet Hanım’la ortaklığı olan şahsın hal ve davranışları sertleşmeye başladı. Geçen yılbaşı günü, sokağa çıkma yasağı olmasına rağmen, menajer ve yapımcı tarafından Renk Stüdyosu’nda geç saate kadar çalışmaya zorlandım. Tarafımca verilen emeğe saygı bile gösterilmezken, film ile alakalı konulardan saf dışı bırakılmaya çalışıldım.
◊ Peki kimleri mahkemeye vermek için harekete geçtiniz?
- Netflix sözleşmesinde eser sahibi olarak yapımcı görünüyor. Yapımcı bir eserin sahibi kesinlikle değildir. Devlet katında yapımcı eser sahibi gözükemez. O yüzden yapımcı Evren Ercan için hem Türkiye’deki mahkemelere hem Londra Adalet Mahkemesi’ne de başvurmak için harekete geçtim. Çünkü suç sadece Türkiye’de işlenmedi. Tüm dünyada aynı anda eser telif haklarımıza tecavüz edildi. Yayınların gerçekleştiği tüm ülkelerin mahkemelerinde hakkımızı arayacağız.
SETTE ASİSTANIM BİLE YOKTU
◊ Belgeselle ilgili gelen yorumlar hem iyiydi hem de kötü. “Nükhet Duru’nun üzerinden İstanbul’u anlatmak istedim” diyorsunuz. Çalışmada ne doğru, ne yanlış anlaşıldı sizce?
- Ne derler bilirsiniz... Bir film, yayınlandıktan sonra filmi izleyenin perspektifi ile zihinde şekillenir. Enteresan konulara değinen bir yönetmenim ve filmlerim ya aşırı sevilir ya da hiç sevilmez. Bu durum benim hoşuma da gidiyor. Herkes her filmi sevmek, anlamak zorunda değildir. Ben burada bunu yaptım derim, başkası hayır sen bunu yapmadın der ve bu onun doğal hakkıdır. Tabii ki perdenin arkasında sanat ile kavrulmuş, örneğin Babazula ile tanıdığınız Murat Ertel abim gibi kişiler, beni arayarak filmin saf ve duru İstanbul’u yansıttığını ve kozmetik barındırmadan güzelliğin yakalandığını belirttiler. Bunları duymak benim için bir onurdur.
◊ Çekim sürecinde nasıl zorluklar yaşandı?
- Saymakla bitmez. Filmi baştan sona, herhangi bir asistan olmadan, imkanlar dahilinde kendi ellerimle montajladım. Bilen bilir. Bunu tek yapmak zordur. Bizde ise teknik temel filmi bitiren ekip, özgün müziklerini yapan abim Orkun Tunç ve biricik yol arkadaşım ve görüntü yönetmenim Ali Kanıbelli’dir. Ses-mix’leri yapan canım arkadaşım Meriç Erseçgen ile filmin rengini son haline getiren Cem Taşkara’dır.
HAYAT VE SANAT SEVİNCİM KURSAĞIMDA KALDI
◊ Bir daha böyle bir proje yapar mısınız? Yoksa “Dilim yandı bir kere” mi diyorsunuz?
- Üzülerek söylüyorum, uzunca bir süre katiyen... Dilim sadece yanmadı, hayat ve sanat sevincim resmen kursağımda kaldı ama eminim ki hayatımın bu son iki senesinde yaşadığım zorluklar emek kelimesi ile bütünleşmemi sağlarken beni daha enteresan bir sanatçı yapacak.
◊ Bütün bu süreçler tamamlandığında sizin için sırada ne var?
- Üzerinde çalıştığım uluslararası bir proje var. Şu anda Los Angeles ve Chicago’da sinema sektöründe hayli ilgi görüyor. Proje hakkında bu aşamada fazla konuşmak istemiyorum.