Güncelleme Tarihi:
Hani bazı insanlar vardır, yaş aldıkça huyu suyu değişir, kendinden memnun olmadığı ne kadar özellik varsa, onları değiştirmek için büyür! İşte Nurgül Yeşilçay hiç onlardan biri olmayacak. O 7’sinde neyse, 70’inde de aynı kalacak tiplerden. Kimse için kendini değiştirmeyecek, olduğu gibi olmaktan mutlu olacak, bazen anne, bazen eş, bazen dost, bazen afili bir kadın, bazen küçük bir kız çocuğu...
O tam olduğu yerde olmaktan, olduğu gibi görünmekten, kusurlarından, yeteneklerinden, ışıltısından, zaaflarından, kahkahasından hep keyif alacak.
Çekimden ayrılırken kafamda ilk beliren düşüncelerdi bunlar. Zaten sonrasında, röportaj sırasında bu düşüncelerimin sağlamasını şu sözlerle yaptı:
“Ben geçmişe ya da geleceğe kilitlenen insanlardan değilim. Var olanın, mutluluğun kıymetini bilirim. Mutlu olduğumu anlayabilirim. Türk insanı genelde sonradan anlar mutluluğunu. O yüzden geçmişini, ‘Ah o günler’ diye yad eder durur. Öyle insanlardan da çok sıkılıyorum. Yani her yaşı zamanında yaşamayı seviyorum.
Hayattaki kuralları seviyorum, küçük oyunlar gibi. Hayatı güzelleştiriyor. Gittiğin bir tatilde başka bir yerin özlemini duymak, sevdiğin insanlarda başka insanları aramak, yaşadığın güzelliklerin kıymetini bilmemek, zamana ve kendine karşı yapılmış en büyük haksızlık.”
OYUNCULUK ÇOK BÜYÜLÜ BİR MESLEK
Onu ilk fark ettiğim zamanı da çok net hatırlıyorum. İzlediğim tek diziydi “İkinci Bahar”. O zamanlar kimse Gülsüm karakterinin bir gün gerçek bir star olacağını bilmiyordu. Sadece yeşil gözlü genç bir kadın konuşuluyordu. Ne kadar güzel olduğu, ne kadar güzel oynadığı...
17 senedir kamera karşısında Nurgül. “Asmalı Konak”ta Özcan Deniz’le öyle güzel oynadılar ki “Selvi Boylum Al Yazmalım”dan bu yana Türkiye, hiçbir ekran çiftini birbirine bu kadar yakıştırmamıştı.
Nurgül’ün ekrandaki başarısı, ünlü yönetmenlere teker teker onun kapısını çaldırdı yıllar boyu. “Anlat İstanbul”, “Eğreti Gelin”, “Adem’in Trenleri”, “Yaşamın Kıyısında”, “Vicdan”, “7 Kocalı Hürmüz”... Fatih Akın’dan Atıf Yılmaz’a kadar uzandı serüveni. Özellikle Fatih Akın’ın “Yaşamın Kıyısında” filminde sergilediği performans...
Bu başarıyı işini sevmeden elde etmek mümkün mü? Değil elbette. Nurgül anlatsın: “Oyunculuk çok büyülü bir meslek. Yanınızdan bir hayat akıp giderken, bizler sizlere başka hayatları büyüteçle gösteriyoruz. Başka karakterlere bürünmeden önce, biz inanıp, sevip, onlarla yaşamaya başlıyoruz. Sonra sizler de severseniz, varlığına inanıyorsunuz.”
Sezon boyu en dizi izlemeyenin bile bir iki cümleyle de olsa fikir sahibi olduğu tek yapım “Paramparça”nın Gülseren’i olarak hünerlerini izledik bu sezon da Nurgül’ün!
“Nedir Paramparça’nın sırrı?” diye sorduk: “Rahmetli Osman Yağmurdereli bir gün ‘Bir dizi var olan starlarının yanında yeni starlar yaratıyorsa o dizi başarılı demektir’ demişti. Bu bana hep doğru gelmiştir. ‘Paramparça’ dizisinin de genç starlar, fenomenler yarattığı su götürmez. Ayrıca alışılmışın aksine hızlı bir kurgusunun olması diziye dinamik katıyor. Her kesimden, yaş grubundan izleyiciye hitap ediyor olması da ayrı bir etken.
Ağır trajik olayların yanında komediyle seyirciyi rahatlatmayı da göz ardı etmiyor. Ve her zaman söylediğim gibi bizim sektörde kimse tek başına iş yapamaz. Yüz kişilik bir ekip ile çalışıyoruz. Herkesin kendi branşında en iyilerinden biri olması da fark yarattı.”
BEN NEJAT’IN ARKADAŞI DEĞİL ANNESİYİM
Nurgül Yeşilçay aynı zamanda bir anne... Çocuğunun hem üzerine titreyen hem de net çizgileri olan bir anne. Kuralları var ve esnetilemez. Asla baskı yok. Anne ile çocuğun arkadaş olmasına karşı. “Ben onun arkadaşı değil, annesiyim” diyor.
Nejat yaşının sorumluluğunda, alabileceği bütün kararları kendi alıyor. Annesi sadece “Ne yapmak istersin?” diye soruyor. Elbette gözleri parlayarak: “Anne olduktan sonra çocuğunuzla ilgili her şey hayatınızdaki en büyük mutluluk oluyor. Son dönemdeki en büyük heyecanım da bu yüzden Nejat’ın ilkokulu bitirmesi.”
Yaz tatili programının da gündem maddesi Nejat. Oğlunun yeni yerler görmesi, yeni kültürler tanıması için Londra yollarına düşecekler. Bu arada üç yeğenine de karne hediyesi olarak Cambridge’de dil eğitimi hediye etmiş, Londra’da hep birlikte olacaklar.
Çok zor koşullarda burslu olarak okuduğu için, gençlere hayatlarına yön verecekleri eğitim döneminde bir Nurgül dokunuşuyla destek olmak istiyor. Bununla ilgili çalışmalar yürütmeyi de ihmal etmiyor.
BİNİN SIRTINA HAYATIN O SİZİ TAŞISIN
Her şeyiyle mutlu görünüyor Nurgül. Çekim boyu... “Nasıl gidiyor hayat?” diye soruyorum: “Paramparça dizisinin bu kadar başarılı olmasının arkasında çok yoğun bir iş temposuyla çalışmamız var. Fazlasıyla yorucu ama çok sevdiğim bir iş yapıyorum. Bulunduğum ana odaklanarak yaşarım.
Açgözlülük ve her şeyi aynı anda istemek, devamlı mızmızlanmak bana göre değil. Hayat tutarlılık ister. Siz kendiniz savrulurken hayatın sizi savurması an meselesi. Binin sırtına hayatın. O sizi sırtında taşısın, siz onu değil.”
SABAHLARI YÜZÜNÜ GÜLSUYUYLA YIKIYOR
Yaşını bilmeden ona 39 demek neredeyse imkansız. Çok özel programlar yapmasa da tenis ve yürüyüş vazgeçilmezi! Diyetle falan arası yok. Sağlıklı beslenmek onun için öncelik taşıyor. Canı bir şey isterse de yemekten kaçmıyor. Güzellik konusunda her zaman doğallıktan yana olan Nurgül Yeşilçay, cildi için de özel bir şeyler yapmadığını söylüyor. Özellikle günlük hayatta makyaja karşı! Sabahları yüzünü gül suyuyla yıkıyor. Rutin bakımlar için güzellik merkezlerini ziyaret ediyor.
Alışverişi her zaman ruh haline göre yapıyor. Mağazalara girdiğinde kendini kaybeden kadınlardan değil yani. Sevdiği giysiye parçalanıncaya kadar sadık kalanlardan. Çekim sırasında bol bol alışveriş hayali kursa da ihtiyacı olandan fazlasını almadığını söylüyor.