Güncelleme Tarihi:
Ünlü oyuncu, bir yelkenliye binip iyot kokusu ve bahar güneşi eşliğinde hem poz verdi hem de “çocukluğundan bugüne Ezgi Mola”yı anlattı:
*Aynadan çocukluğunuza baktığınızda bugüne yansımaları neler oluyor?
- Ben çok çocukluğuyla yaşayan biriyim hâlâ. Hani hep “geçmişinizde çok yaşamayın” derler ama ben hâlâ çoğu zaman çocukluğuma atıfta bulunurum.
*Nasıl bir ailenin, nasıl bir kızıydınız?
- Esnaf bir baba, ev hanımı bir annenin kızıyım. O dönemin orta halli ailelerinden birinin çocuğuydum. Bir erkek kardeşim var. Yokluk yaşatmamaya çalışan, eğitimime her zaman çok önem veren, “Sen ne istiyorsun?” diye soran, beni dinleyen, söylediklerime kulak veren bir ailem oldu. Eksik değil ama fazla da değil yaşadıklarımız ve gördüklerimiz. Normal yani... Şimdi orta sınıf çok fazla kalmadı ne yazık ki, geçiş yok arada, ya herkes çok zengin ya da durumlar çok kötü.
*Hep mi eğlenceliydiniz, sonradan mı oldunuz?
- Ben çok değişmediğimi düşünüyorum. Gülmeyi, güldürmeyi hep sevmişimdir. Dünyadaki en güzel, en bulaşıcı şey.
*Sizin kesin bol miktarda erkek kankanız da vardır...
- Çok! Yakın erkek arkadaşlarım çocukluğumdan beri hep olmuştur. Sırlarını paylaştığım, dinlediğim, canı sıkılınca yanıma gelen çok dostum var. Ortaokul, lise yıllarında da aynı şekilde vardı. İyi anlaşırım gerçekten, ayak uydururum onlara.
*Bir Ezgi Mola kolay bulunmuyor. Hem oyunculuk anlamında hem de insani özellikleriniz açısından... Peki siz bugünkü siz olurken hangi dönemlerden, dönemeçlerden geçtiniz?
- “Unutma Beni” dizisi, dönüm noktalarımdan biri diyebileceğim bir işti. 2004 yılında yine Türkan Derya’nın çektiği “Hırsız Polis” dizisi de hayatımın kırılma noktalarından biridir. İlk okuma provasına cast’ını hiç bilmeden gittiğimde, karşımda Uğur Yücel’i gördüm ve işte o an çok kıymetli bir dönüm noktasıydı benim için. Bazı insanlar hayatınızda hep olsun istersiniz ya... Uğur abi benim için öyle bir insan. Çok güçlü bir dost, çok özel bir arkadaş, bir abi, bir baba... Sonrasında da işler gelmeye devam etti.
AŞKI ÇOK DA ÖNEMSEMİYORUM DİYENLERDEN DEĞİLİM
*Siz aslında oyunculukta bir anda parlamadınız. Adım adım yükselen bir kariyer hikayesi bu değil mi?
- Tabii, 15 yaşından beri bu işin içindeyim. Ben büyüdükçe yaptığım işler de büyümeye başladı galiba.
*Oyuncu olmanın en cazip yanı ne sizce?
- İşin cazibesini hiç düşünmedim. Şu an oturduğumuz yerde bana kahvemi yapan bey de işini yapıyor, ben de işimi yapıyorum. Yani benim işim bu. Beni çeken tarafı ise; güzel bir film izlediğimde aldığım hazzı, benim de başkalarına yaşatabilmem.
*Ezgi Mola denince benim aklımın bir köşesinde hep “Türkan Şoray’ın kızı” manşetleri var. “Hayatımın Kadınısın” filminden bugüne, dokuz yıllık süreçte hayatınıza başka hangi manşetleri kattınız, ne kadar yol katettiniz?
- Katettiğim yolu hiç hesaplamadım. Bu, bir hedef koyup “Şu kadar kilo vereceğim” olayı değil ki!
*“Seksi, güzel” gibi kadınsı özelliklerle değil daha çok “komik, eğlenceli, tatlı, ailemizin kızı” olarak anılıyorsunuz. Bunun da tadı ayrı mı?
- İnsanların empati kurabileceği, dokunabileceği insan olmak benim için keyifli. Ben samimiyet severim. Yaptığım işlerde, bulunduğum ortamlarda elimden geldiğince içten olmaya çalışırım. Bu da hem hayatıma hem oyunuma yansıyor. Bu durumu seviyorum açıkçası, keyifli geliyor bana.
*Aşkı nasıl yaşıyorsunuz?
- İşin o kısmını kendime saklamayı seviyorum. Aslolan mutlu olmak. “Çok da önemsemiyorum” diyenlerden değilim ama...
12 METREDEN KENDİMİ BOŞLUĞA BIRAKTIM
*Dublör kullanmayacak kadar cesur bir oyuncu olduğunuz doğru mu?
- Filmde dublör kullanmak istemedim evet. Hayal sahnelerimizden birinde, yatağı vinçle 6-7 metre yukarı kaldırdılar ve sonra o yatağın üzerinde önce sallanıp sonra çelik bir korseyle kendimi boşluğa bıraktım. Bu sahneden 7-8 tekrar alınmıştır. Sonra yönetmenimizin “Bu bana yetmedi” demesiyle yatak 10-12 metreye çıktı. Dublör kenarda bekliyordu ama yine de kendim atladım. Belki bungee jumping yapmazdım ama işim için bunu yapıyor olmak beni daha çok heyecanlandırdı.
*Peki siz günü bitirip başınızı yastığa koyduğunuzda nasıl hayaller kuruyorsunuz?
- Hayal deyince sana saatlerce hayallerimi anlatabilirim. Hem mesleğimle hem de turist olarak dünyayı gezmek istiyorum, hep sinema yapabilmek istiyorum, sağlığıma daha da özen göstermek, sporu daha da hayatımın merkezine koymak, çok insana ulaşmak, çok hikaye dinlemek, hatta o hikayeleri oynamak istiyorum... İstiyorum da istiyorum.
Refah düzeyi yükselmiş Türkiye görmek istiyorum. İş güvenliği had safhada, kadınına ve insanına şiddet göstermeyen bir ülke istiyorum. Ben daha çok isterim de sayfalar yeter mi? Ha bir de inşallah çok güzel, kocaman, bahçeli bir evim olur. Bahçesinde olabildiğince köpeklerim... Böyle yaşayalım mutlu mesut.