Güncelleme Tarihi:
Ünlü şovmen Mehmet Ali Erbil yaşadığı zor günleri geride bıraktı. Evinde geçirdiği kaza sonrası uzun bir süre yoğun bakımda tedavi gören Erbil, merak edilenlerini tüm samimiyetiyle anlattı.
İşte Erbil'in açıklamalarından satır başları...
Geçirdiği kaza sonrası uzun bir süre bilinci kapalı olan Erbil, ‘Çok büyük hastalıklar geçirdim, ölümün kıyısından döndük diyebilirim. 2020 yılının mucize hastasıydım.’ ifadelerini kullandı.
Kaza anını ve sonrasında yapılan yanlışa değinen ünlü komedyen, ‘Düştükten sonra tabii akıl edemedik hemen beni aldılar yatak odasındaki koltuğun üzerine yatırdılar. Aslında ambulansı beklememiz gerekiyormuş. Öyle olunca da kaburgalarım ciğerime battı. Ciğerlerimi parçaladı. Sonra onun ameliyatını yaptılar, hepsi bir günde oluyor. O geçti bu sefer böbreklerime değdi kaburgalar, böbreklerimi ameliyat etiler. Ondan sonra pankreası deldi. 9 aylık bir yoğun bakım süreci oldu. Tabii 9 ay yatınca kaslarım zayıfladı eridi, yürüyemedim. Şimdi fizik tedaviyle ufak ufak yürüyorum ama denge sorunu var. Yüce Tanrı bana ikinci bir şans verdi. Sevenlerime çocuklarıma bağışladı.’ şeklinde konuştu. Erbil, bu durumlarda müdahale edilmeden hemen ambulansın aranması gerektiğini söyledi.
* ‘Bu hayat bana en çok kendim olmayı öğretti, duygusal olmayı… Vicdanımın sesini diledim Allah’tan koktum ve kanunlara saygılı oldum. Hiç virgüllerim olmadı. Hep noktayı koyana kadar devam ettim.’
Daha önce yaptığı ‘sevilmemekten korkarım’ sözlerine de açıklık getiren Erbil, ‘O sevgi kaybetmek, yitirmek çok değerli bir şey yani o sevgi… Ondan çok korkardım. Bir de şöyle düşünürdüm, başıma geldi. Filmlerde olur ya ‘hastalanayım, insanlar hastanenin önüne gelsin, iyileşeyim onlara balkon konuşması yapayım.’ Nitekim öyle de oldu. Bunu düşünürken başıma geldi. ‘Ölürsem’ diye endişem yoktu ne olursa olsun her şey Allah’tan geliyor. Benim yanımdakiler çok üzüldü. Benim halimi görenler, ben yoğun bakımda olduğum için hiçbir şeyin farkında değildim. Benden çok onlar üzüldü.’ dedi.
Çocukluğuna ait ilk anılarını gözyaşları içinde anlatan ünlü şovmen, ‘Cumbalı eski İstanbul eviydi. Hepimiz orada doğmuştuk. Annem babam ayrılınca Sarıyer’e dedemin evine gidişimizi hatırlıyorum. Taksiye bindik, kucağımda oyuncak piyano vardı. Onu mesela hiç unutamıyorum. Dört yaşımdaydım. Hiç unutamadığım diğer şey ise; annemle babamın annesi hiç anlaşamazdı. Babaannem bizi çok severdi, bizim için ölürdü o derece… Bizi o büyüttü, yazları onların yanına gelirdik. Ben konservatuvarda Ankara’da olduğum için bütün yaz ayını onun yanında geçirirdim.’ şeklinde konuştu.
Çocukluğunda hiç aile ilişkisi yaşamadığını belirten Erbil, ’Anne-baba ilişkisini hiç hatırlamıyorum, bir tek sünnetimizi hatırlıyorum. Kız kardeşimiz vardı bizim baba bir anne ayrı… Onunla yataktayız, biz sünnet olmuşuz o da yanımızda duruyor. Bir tek o zaman anne-babayı bir arada hatırlıyorum. Bizim doğduğumuz evde hiç anne-babayı hatırlamıyorum. Zaten hiç sevgi göremedik babamdan. Eski İstanbul beyefendisi diye onlar göstermezdi sevgililerini. Hiç kucağına aldığını hatırlamam babamın. 45 yaşında bile yanında bacak bacak üstüne atamazdık. Öyle bir terbiye görmüştük. Annem de bize öyle öğretmişti. Babamla ayrı olduğu halde ‘baba’ diyemezdik. ‘Babacım’ derdik. Bizim evin sokağın köşesinden gelirken bir ıslığı vardı rahmetlinin onu duyduk mu hazır ol duruşuna girerdik.’ dedi.
Anne babasının ayrılma sürecinden sonra zorlu günler yaşadığına değinin Erbil, ’Annemi hatırlıyorum, o dönemler bize sevgi gösterirdi. Bizim için canla başla her şeyin üstesinden gelmeye çalışırdı. Genç bir kadındı çok genç yaşta dul kaldı. Ankara’ya teyzemin yanına gittik. Annem orada kendinden 10 yaş küçük bir doktorla tanıştı ve evlendi. Doktorla evlendikten sonra her şey tersine döndü bizim için. Adam rahmetli olana kadar hiçbir kadına yan gözle bakmadı. Ama annem bizi çok ezdirdi o adama. Annemi de çok sevdiği için tabii kıskanıyordu. Biz de büyüdükçe gözüne batmaya başladık. Evde istememeye başladı. Baskı yapıyordu… Ben 10 yaşındayım sokağa çıkıp arkadaşlarımla oynamama izin vermiyordu. Kardeşlerimle bana güzel davrandığı an pek yoktu. Babam sevmiyordu o adam nasıl sevsin!’ sözleriyle gözyaşlarına boğuldu.
* Ben her zaman maddi manevi yanlarında oldum. Bu yüzden vicdanımı çok rahat hissediyorum. Çok üzdüler ama bizi… Bir evlat olarak annem çok üzdü. İçimdeki sevgiyi boşalttı.
Çocukken tiyatroya ilgisi olmadığına da değinen ünlü komedyen mecburiyetten yatıla okula gittiğini söyledi:
“14 yaşımda yatıla okula girdim o da tiyatro aşkımdan falan girmedim. ‘Yatılı okul’ diye girdim. Ortada kalmayayım diye… ‘Babasının yanında üvey anne var, orada olamayacak’ bir yatılı okul arayışına girdiler evden gönderilmek gibi düşünün…
Benim evden kurtulmak gibi bir düşüncem yoktu. Daha o bilinçte değildim. 14 yaşımda Teksasçılık oynuyordum öyle düşünün… Okul arkadaşlarım hep söyler Selçuk Yöntem’den Derya Baykal’a hepsi söyler ‘geldiğinde çocuktun’ 16 yaşından küçük almıyorlardı konservatuvara. Koca koca adamlar, üniversiteden gelmişler ben daha 14 yaşımdaydım. En kötüsü de çamaşır falan yıkamayı bilmiyorum, anneme çamaşırlarımı yıkattırmıyordu o adam. Bir komşumuz vardı ona deterjan alırdım o yıkardı.”
Annesine olan kırgınlığına değinen Erbil, ‘annemin el alemin adamına bizi ezdirdiğini görmek çok acı bir şeydi. Yıllarca bunu unutamadım ve içimde anne sevgisi kalmadı. Boşaldı, bir çocuğu düşünebiliyor musun anne sevgisinin kalmaması o duygunun boş kalması… Annemle bu konuda hiç yüzleşmedik. Ben bir televizyon programında bahsettim küstü bana. Yıllarca ben onların yanında oldum maddi manevi hiçbir yerde de söylemedim sanki ben iftira atıyormuşum gibi küstü.’ dedi.
* Anneme kızgın değilim, zaten o programa kadar da kızgın değildim. O bize çektiren adama bile bakardım. Aylarca misafir ederdim. Onunla da yüzleşemedim. Bizi çok bastırdıkları için yüzleşemedik. Abim de aynı şekilde o da çok çekti.
Çocukken yaşadıklarından çok etkilenen ünlü şovmen kendisine bir söz verdiğini ancak yaşadıklarının etkisiyle sözünü tutamadığını söyledi:
“Ben her gece yatılı okulda söz verirdim. ‘Bunlar gibi olmayacağım. Hiç bırakmayacağım çocuklarımı, ailemi’ diye kendi kendime söz verirdim. Sözümü yerine getiremedim. Dört kere evlendim, olmuyor işte… Yaşadıklarımdan sonra bu sözü tutmak reflekslerimin dışında gerçekleşti. Hiçbir eşimi mağdur etmedim. Hiçbirine bağırmadım. Bütün hanımlarımın çocuklarımın geleceklerini garanti altına aldım.“