Güncelleme Tarihi:
Oynadığın karakter başta daha sakin, mülayim ve olaylardan daha az etkileniyor. Ama zamanla evrimleşiyor. Karakterin proje içerisindeki evrilme durumu nasıl oluyor? Yönetmenin ya da rol arkadaşlarının etkisiyle mi yoksa senaryo geldikçe mi karakter değişiyor? Neriman nasıl şekillendi?
Dizi ile tiyatro arasında karakter gelişim süreci ile ilgili beni en çok bocalatan şey bu durum oldu. Ben hep tiyatro yaptığım için karakterin nasıl başlayacağını, gelişeceğini ve sonunda nereye evrileceğini çalışırken baştan biliyordum. Dizinin en başında Neriman bunu yapar mı diye düşünürken senaryo geldikçe tam da bunu yapar durumunu fark etmeye başladım. Bir olay bir yerde bitiyor. Ama yeni senaryo gelene kadar ben ve senarist karaktere aynı mı bakıyoruz diye düşünürüm.
Peki, çıktılar nasıl?
Çoğunlukla aynı yerden bakmışız. Ama zaman zaman bence bunu yapmaz dediğim de oldu. O noktada şöyle işliyor; ben bir yere takıldığım zaman hemen gidip soruyorum. Yönetmenlerim Çiğdem Bozali ve Çağrı Vila Lostuvalı, çok açıklar bu konuda. Bu, en büyük şans. Ya onlar göremediğim bakış açısını söyleyip beni ikna ediyor ya da biz aynı fikirde olursak senariste birlikte soruyoruz. Konuşa konuşa ilerliyor ama temelde senaristin ilerlettiği bir yolculuk.
Yönetmen oradaki olayın canlandırılmasını sağlıyor. Hangi açıyla, nasıl bir duruşla, nasıl sergilediğini inceliyor. Yönetmen ile senarist farklı düşünüyorsa ne olur? Bu durumda oyuncu mu yıpranır?
Bence oyuncu yıpranır. Onların arasındaki iletişimin kuvvetli olması ve temelde aynı yerden bakıyor olmaları çok önemli. Senin işini kolaylaştırmanın ötesinde işini yapmanı sağlar. Ben senaristle çok fazla bire bir iletişimde değilim. Yönetmen ne diyorsa onu yapıyorum. Orada bir çatışma varsa da yoksa da haberim olmaz zaten. Aralarında bir çatışma olduysa dahi bana hiç yansımadı. Bunun aslında profesyonellik olduğunu anladım. O noktada oyuncu sadece işini yapsın. Oyuncunun işi ise yönetmenin dediğini en iyi şekilde yapmak. Geride kalan tartışmalar onu ilgilendirmiyor. Daha tecrübeli oyuncularda oraya dahil olma isteği olabilir tahminimce ama dizide zor.
“Masumlar Apartmanı” projesini bir tiyatro oyununa benzetebilir miyiz?
Evet, bence benzetebiliriz.
Duygu durumları değişiyor ve yoğun yaşanıyor. Bunun avantajını gördün mü?
Bizim dizimizdeki en güzel şeylerden biri tek plan çekimlerin çok fazla olması. Hiç kesmeden 3-4 sahne birleşiyor ve tek seferde akıyor. Kamera bizi takip ediyor. Böyle olunca tiyatro gibi çekmek zorunda kalıyorsun. Tiyatroda timing var ve oyuncunun hiç kesmeden o duygu durumunu oynaması gerekiyor. Bu yüzden tek plan çektiğin zaman aynı tiyatro gibi oluyor. Bizim projemizde de her bölüm 7-8 dakikalık tek planlar oluyor. Oradan da çok besleyici olduğunu düşünüyorum. O bakış açısıyla tiyatro oyunu da yapılır “Masumlar Apartmanı” dizisinin. Bu kadar çok karakter olamaz, nokta atışı yapmak gerekir. Ama yapılsa güzel olur.
Neriman ve Ege karakterinin uyumu Emir ile Gizem’in uyumuyla doğru orantılı mı? Partnerlerin özeldeki arkadaş ilişkileri, dizideki o başarıyı etkiliyor mu?
Bence etkisi var. Bir taraftan bunun tehlikeli bir şey olduğunu da düşünüyorum. Çünkü her arkadaşlıkta yakın oldukça sıkıntı olma ihtimali biraz artar. Bir noktada iş ilişkisinin dışına çıkmış oluyorsun. Ama bizim Emir ile olan arkadaşlığımızdaki iletişimimiz çok kuvvetli. Birlikte keyifli vakit geçirmeyi biliyoruz. Bir de birlikte oyun oynamayı çok seviyoruz. Top oynamak da buna dahil, animasyon izlerken tahminler yürütmek de. Aramızda sürekli bir oyun enerjisi var. Bence en çok o etkiledi diye düşünüyorum.
İzleyiciler, partnerin uyumunun gerçek olmasını ister. Siz bununla nasıl başa çıkıyorsunuz? Gizem ile Emir’in arasında böyle bir durum var mı?
Bizim aramızda öyle bir şey yok, arkadaşız. Ama öyle olması isteniyor. Seyirci iken ben de ne kadar çok yakışıyorlar diyordum. Şimdi bizim için söylüyorlar. Aramızdaki iletişimin güzelliğinden ve dizinin cast ekibinin güzel kurulmasından kaynaklanıyor. O yüzden insanlar bizi yakıştırıyor.
Sen daha önce izlerken partnerlerin arasındaki uyum acaba gerçekte var mı diye merak ederken şimdi empati kuruyorsun. Sendeki o duygu değişimi nasıl?
Bence, bu kişiden kişiye değişecek bir şey olduğu için çok öyle düşünmüyorum. Ben bunu yaşarken gülüyorum ve öyle beklemeleri normal diye düşünüyorum. Ama bazı insanların arasında oradan etkilenip bir yakınlaşma olmuş olabilir.
Metin Coşkun, Atilla Şendil, Ezgi Mola, Merve Dizdar gibi harika isimlerle çalışıyorsun. Onlarla yaşadığın ve daha önce hiç paylaşmadığın bir anı paylaşabilir misin?
Safiye karakterinin doğum gününü kutladığımız sahneyi çekerken biraz uzadı. Metin ağabeyin başında parlak sarı renkli kukuleta şapka vardı. Ezgi de kucağında çantasıyla Metin ağabeyin yanında oturuyordu. İkisi aynı anda uyuyakaldılar. Aile rahatlığı da var aramızda. Mesela Atilla ağabeye bir yerden zeytinyağı geliyordu. Atilla ağabey, zeytinyağlarını da aldın aman kızım senin de ailen burada değil demek yok, dedim. İki hafta sonra bana zeytinyağı getirdi. Koruma kollama durumu da var. Benim o günkü setim bitiyor ama onların evdeki sahneleri devam ediyor. Bana “Yine iyisin, işin erken bitti.” diyorlar. Ne iyisi? Ben gitmek istemiyorum ki eve. Bir de pademinin çok büyük bir etkisi var. Ne yapacağım eve gidince? Hem çalışma hali güzel hem set ortamı çok eğlenceli. Eve gitmeyip çekimi izlediğim zamanlar da oluyor.
“Çok güzel bir set ortamımız var.” klişelerinden uzaklaşmak veya onlara inanmak için senin paylaştığın gibi somut hikayelere ihtiyacımız var.
Bu arada ileriye dair beni korkutan şeylerden biri, bu iş mutlaka bir noktada biter ve ben başka bir işe girerim. Burada yakaladığım daha doğrusu tecrübeli insanların anlattığı set ortamları hiç benim yaşadığım gibi değil. Diyelim yarın öbür gün gittiğimde böyle bir ortam bulamadım, bittim. Hadi ben kendi içimde motive ettim ve çalıştım. Ama buradaki mutluluğum o kadar gerçek ki orada o rolü yedirebilecek miyim diye düşündüm.
En son en çok istediğin şey neydi?
İlk aklıma gelen Fenerbahçe’nin şampiyon olmasıydı ama olmadı. Daha kişisel bir yere gidecek olursak en azından 2021 bitmeden bir Avrupa ülkesi göreyim. O da şu an için hala zor görünüyor. Bunlar isteyip de olmayanlar.
En son en çok hüzünlendiğin anı paylaşır mısın?
Çok sevdiğim birini kaybettim covid salgını yüzünden. Ona hüzünlendim.
Kendini affettireceğin bir andasın ve seni dinliyor. Anlatır mısın?
Bir hata yaptım ve aslında karşımdaki insanı tanıdığım için bunun, onun affedebileceği ya da unutabileceği bir şey olmadığını biliyorum. Onun, beni affetmek isteyeceğini de biliyorum. O, içinde bir yerde beni affetmek isteyecek ama yaşayacağı sürecin daha çok canını yakacağını bildiğim için ben uzaklaştım. Ben de o da parçalanacaktık. Ayrı ayrı iyi olalım istedim. Hayat bizi bir noktada bir araya getirecek diye düşünüyorum.
Onu nasıl sevdiğini tarif eder misin?
Aslında çok çok seviyorum. Bütün hayallerimi kurarken o hayallerin içerisinde onu görmek var. Aynı zamanda onun da hayal edeceği hayaller kurmak, sevdiği şeyleri o seviyor diye sevmek, onunla birlikte onun sevdiği her şeyi sevmek gibi büyüyen bir şeye dönüşüyor benim için. Bir taraftan da sürekli birini seviyor olma hali hep yorucu bir şey gibi geliyordu bana. Kız arkadaşlarım, ailem ya da özel bir isim için sürekli onu düşünmek bana artık zor gelmiyor.
Bunu sağlayan ne oldu?
“Behzat Ç.” dizisinde Savcı, Behzat’a “Ben seninle mutlu olurum ama sen benimle mutsuzluğa da var mısın?” diyordu. Hep o geliyor aklıma çünkü sürekli mutsuzluk mutsuzluk olmuyor sevgi dolu bir hayat yaşarken.
Mutsuzluğu da paylaşmalı mı sence?
Bence evet.
Onun seveceği şeylerin hayalini kurmak nasıl senin hayalin olabiliyor? Zor değil mi bu?
Mesela kız kardeşim 16-17 yaşında ve vegan olmak istiyor. Böyle bir hayali var ve çok istiyor. Ben de onunla birlikte bunu yaptığım için benim de hayalim olmaya başladı. Önümüzdeki sene birlikte yaşamaya başlayacağız. Onu hayal etmeye başladım ve bunun çıkış noktası onun bundan çok mutlu olacağıydı.
Dilediğin kişiye dilediğin bir soruyu 83 milyonun izlediği bir programda sorma imkanı verildi sana. Bu kim olurdu ve ne sorardın?
Aziz Yıldırım’a Alex neden bu şekilde gönderildi diye sorardım.
Sence neden?
Hiç bilmiyorum. Neden süreç bu şekilde yaşandı? Çünkü sonrasında telafi edilmek istendi ama öyle yaşandı o.