Güncelleme Tarihi:
Annesini erken kaybetmiş olmanın verdiği bir olgunluk da var üzerinde. Ama ne güzel, annesi hep onun içinde, hep onunla yaşıyor.
Bu son şiir kitabı “Parya Koma”yı da annesine ithaf etti. Bu kitapla ödül de aldı. Bu arada, Harvard’ın Amerikan Şiiri programını online olarak bitirmiş.
Ve yakında Öykü Karayel’le evleniyor. Çok yakıştırıyorum onları. Hep mutlu olmalarını diliyorum.
Axe ile iki yıldır erkekleri özgürleştirme çağrısında bulunuyor, geçen sene “Erkekler de ağlar” demişti, bu sene “Kırdıysak özür dileriz” diyor!
◊ Ve işte Can Bonomo. Her karşılaşmamızda söylüyorum: Müziğini, şiirini, hayat duruşunu, mütevazılığını çok seviyorum...
- Mahcup ediyorsunuz beni. Ben de sizi seviyorum.
◊ İki yıldır erkeklere “özgürleşme çağrısında” bulunuyorsun. Bunu da çok değerli buluyorum...
- Teşekkür ederim.
◊ Geçen sene “Erkekler de ağlar!” diyordun. Nilüfer’in unutulmaz “Erkekler Ağlamaz” şarkısını, “Erkekler de Ağlar” olarak cover’ladın. Bu seneki sloganınız; “Kırdıysak özür dileriz”!
- Doğrudur.
◊ Hadi başlayalım, bu yeni sloganın amacı ne? Yani ne demek istiyorsun: “Özür dile kardeşim, boyun kısalmaz, erkekliğine halel gelmez!” mi? “Duygularını belli et” mi? “Kalıpları kır” mı?
- Aynen öyle. Axe’la birlikte yürüttüğümüz bir proje bu.
Biz erkekler, kendimizi geliştirebiliriz. Oysa, toplumsal baskılar ve gelenek-göreneklerimiz yüzünden bir noktada takılıp kalıyoruz.
Bu projeyle, minik bir pencere aralamaya çalışıyorum. “Şuradan dışarı bakarak daha düzgün insanlar olabiliriz!” demeye çalışıyorum.
Bazı erkekler için özür dilemek, inanılmaz zor bir şey. Sanki varlığından ödün veriyor gibi hissediyor. Oysa ne alakası var? Özür dilerlerse, duygularını açığa vururlarsa, kendileri de rahatlayacak, özgürleşecekler.
Amaç da erkeklere, gönülden kopan bir özürle, kırgınlıkları arkada bırakmak için ilham vermek.
◊ “Kendin olmaktan korkma!” diyorsun yani...
- Eyvallah, tam da bu! Özür dilemek bunun çok önemli bir parçası.
Çünkü sevdiğimiz insanları kırıyoruz genelde. Aslında tam tersine, onları kaybetmemek için uğraşıyor olmamız lazım.
2018 yılındayız. “Erkek adam şunu yapar, kadın dediğin şöyle yapmalıdır!” gibi klişelere itibar etmemeliyiz. Cinsiyetçi yaklaşımlardan uzak durmalıyız.
Erkekliğin ya da kadınlığın bir kalıbı yok. Bu tabuların artık bir noktada yıkılması lazım. İşte o zaman medeni bir toplum olmuş oluruz.
EN SON YAKIN BİR ARKADAŞIMDAN ÖZÜR DİLEDİM
◊ Peki “özür dilemenin” altını çizmek için ne yaptınız?
- Bu kavramın ne kadar yüce bir şey olduğunu vurgulayan şarkılar baktık ve “Beni Affet”i bulduk. Derdini çok iyi anlatan, çok sevdiğim bir şarkı. Bu şarkıyı cover’layıp tekrar aranje etmek benim için ayrı bir mutluluk. Birkaç gün önce de klibi dönmeye başladı.
◊ Sen birilerini kırınca hemen özür dileyebilir misin, yoksa zaman mı alır?
- Genelde hemen dilerim.
◊ En son kimden özür diledin?
- Yakın bir arkadaşımdan. Sohbet ederken, sohbetin aleviyle bir konu üzerine tartışmaya başladık. Ertesi gün aradım dedim ki, “İyiyiz değil mi? Dün gece ters bir şey dediysem özür dilerim”! O da “Yok ne alakası var?” dedi.
◊ Kolay gönül alır mısın?
- Tabii, tabii. Kalp kırmamaya çalışırım.
◊ Bu ülkedeki bütün erkeklik klişelerinin üzerine gidecek misin?
- Elimden geldiği kadar. Ama tek başına bütün klişelerin üzerine gideceğim demek biraz Don Kişot’luk olur. Yel değirmenleriyle savaşmak gibi. Ama bana katılan erkekler çoğunlukta olursa, pekala bunu birlikte başarabiliriz.
TOPLUMSAL BASKILAR BENİ YILDIRAMAZ
◊ Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 10 ülkeden 3 bin 500 erkeğin katılımıyla gerçekleştirilen bir araştırmada; Türk erkekleri, bu ülkede her şeyin erkekler için kolay olduğunu, hiç zorlanmadıklarını belirtmişler. Bu sence gerçeği yansıtıyor mu?
- Hayır, bocaladıklarını söylemeyi bir zayıflık olarak algıladıkları için böyle diyorlar. “Yıkılmadım ayaktayım!”, “Bana hiçbir şey olmaz, ben yara almam!”
Ne var ki, duyguyu bu kadar bastırmak, içine atmak iyi değil. Bir yerden sonra kırılıyor insan. Esnemeyince kırılırsın!
◊ Erkeklerin yüzde 41’i, önyargılardan çekindiği için kendileri gibi görünmekten korkuyormuş. Senin böyle endişelerin oldu mu?
- Olmadı. Toplumsal baskılar beni yıldıramaz!
◊ Küçükken de hep bu kadar kendine güvenir miydin?
- Bu, kendine güven mi bilmiyorum. Ama benim hep bir kendi yolum, fikrim, tarzım vardı. Ortaokulda bile anneannem bana derdi ki; “Sen ne zaman arkadaşların gibi giyinmeye başlayacaksın?”
◊ O zaman da mı böyle giyiniyordun?
- Tabii o zaman da böyleydim. Seviyorum kendime özgü olmayı. Kafama göre takılırım. Kimseden eyvallah alma durumum yok!
KENDİNE GÜVENEN İNSAN DAHA ÇEKİCİ OLUR
◊ Yine aynı araştırmaya göre; erkeklerin yüzde 72’si “Gerçek erkek nasıl davranmalı” konusunda diktelerle büyütüldüğünü söylemiş...
- Doğrudur. Bu arkaik bir şey aslında; “Erkekler avlanmalıdır, evlerine bakmalıdır”! Nereden baksanız bakın, 10 bin senelik bir tez. Bu azala azala, günümüze kadar gelmiş. Bizim asıl sormamız gereken soru; 10 bin sene öncesinin kalıplarını, biz hayatımızdan ne zaman söküp atacağız? Bunun üzerine kafa yormamız lazım.
◊ Sizin “Senin olayın ne” diye bir hashtag’iniz var, o zaman soruyorum: Senin olayın ne?
- Bir şeyler üretmek ve bu dünyaya bir şeyler bırakmak.
Bunun için de durmadan çalışmak. Benim olayım bu.
Bir de kendim olmak. O zaman her şey kolaylaşıyor. Hayata, kendimize ve sevdiklerimize olan bağlarımız sağlamlaşıyor.
◊ Sence, sen neden kendini böyle rahat ifade edebiliyorsun ve olduğun gibisin? İş, yine aileye ve yetiştiriliş tarzına mı geliyor?
- Galiba. Ben şanslıyım o konuda, çünkü mutlu ve sevgi dolu bir ailede büyüdüm. Çok okuyor olmamın da etkisi olmuştur.
◊ Erkekler bu klişelerinden kurtulur ve kendileri gibi olurlarsa daha mı çekici olurlar?
- Mutlaka... Kendine güvenen insan, kendisiyle barışık olacağı için dışarıyla iletişimi de daha rahat olur.
Bu özellikleri de tırnak içinde
onu çekici kılabilir.
ŞAİRLİĞE GİTGİDE DAHA ÇOK YAKLAŞTIĞIMI DÜŞÜNÜYORUM
◊ Yeni şiir kitabın “Parya Koma” çıktı. Nasıl tepkiler?
- Gayet iyi.
◊ Bir önceki röportajda kendine şair demiyordun, değişen bir şey var mı?
- Valla hâlâ demem. Bir ömür yeter mi demek için, onu da bilemem...
◊ Alçakgönüllülük mü bu?
- Hayır, gerçek. Sadece şairliğe gitgide daha çok yaklaştığımı düşünüyorum. Öldüğüm zaman, bana birkaç kişi şair derse, işte o zaman şair addederim kendimi. Gerçi o zaman da ölmüş olduğum için kıymeti yok ama olsun. Bu kitap bana ilk fiziksel şiir ödülümü de getirdi bu arada. Yunus Emre Şiir Yarışması’nda Jüri Özel Ödülü aldım.
◊ Kutlarım, ne kadar zamanda yazdın bu kitabı?
- 1.5 senemi aldı. Harvard’ın dışarıdan programları oluyor. Kitabı yazdığım süreç içerisinde Amerikan şiiri programına girdim, iki sene sürdü. Sonunda bitirdim.
◊ Bütün bu konserler sırasında nasıl yaptın bunu?
- Geceleri çalışıyordum. Gündüzleri de Amerikan şiiri incelemeleri okumam gerekiyordu. Ama keyifle yaptım.
◊ Sana şiir yazma konusunda da eğitim mi verdiler?
- Hayır, şiir yazmak öğrenilebilecek bir şey değil. Ama şiirin etimolojisiyle, filolojisiyle ve Amerikan şiirinin etnik kökenleriyle ilgili derslerim oldu. Tüm bu dersleri alırken de birçok şairle tanışma fırsatım oldu.
◊ Şiirleri sesli okuduğun oluyor mu?
- Yok. Hiç beceremiyorum şiir okumayı.
◊ Öykü’yü etkilemek için şiir okuduğun olmadı mı?
- Okuduğum olmadı ama yazdığım oldu...
EN BÜYÜK KORKUM YANLIŞLIKLA BİRİNE ZARAR VERMEK
* Nasıl insanlar seni yükseltir?
- Yargılamayan insanlar. Sabit fikirli olmayan ve yeniliğe açık olan insanlar.
* En büyük korkun?
- Yanlışlıkla birine zarar vermek...
* Nasıl insanlar seni aşağı çeker?
- Sabit fikirli, kendiyle savaş halinde olanlar, kendini geliştirmekten korkanlar ve bilmediği konularda ahkam kesenler.
SEVGİ DOLU BİR AİLE HAYAL EDİYORUM
*Baba olmaya hazır mısın?
- Pardon bu soruyu duymadım.
* Anladım, cevap vermek istemediklerini duymuyorsun...
- (Gülüyor)
* Öykü ile nasıl bir aile hayal ediyorsun?
- İçinde Öykü’nün olduğu bir aile! Benim içinde büyüdüğüm aile gibi. Müstakbel eşimin de içinde büyüdüğü aile gibi. Sevgi dolu, insanların birbirini dinlediği ve birbirine şefkat gösterdiği bir aile...
BÜLENT ERSOY, DENİZ SEKİ VE ARMAĞAN ÇAĞLAYAN HAYRANIYIM
* “Popstar”da jüri üyesi oluyorsun...
- Evet. Bülent Ersoy, Armağan Çağlayan ve Deniz Seki ile birlikte.
* Hiç tereddüt etmedin mi?
- Yok, o kadar eğlenceli ki... Bülent Ersoy ve Deniz Seki hayranıyım, muhteşem sesler olduğunu düşünüyorum. Benim bütün arkadaşlarım, televizyonu olmayanlar bile televizyon aldı kendine, sırf beni onlarla bir arada izlemek için! Armağan Çağlayan da çok başarılı ve tecrübeli bir televizyoncu.
Nasıl bir düğün olacak sizinki
- Bildiğimiz bir düğün olacak. Bu yaz Çeşme’de.
◊ Aşk olmazsa hayatında üretebilir misin?
- Aşk olmazsa, hiçbir şey yapamazsın! Ama tabii sadece kadın-erkek ilişkisi değil benim kastettiğim, hayata duyulan aşk.
◊ Sen kıskanç bir adam mısın? Birlikte olduğun kadını kıskanır mısın?
- Kıskanmam. Kendine güvenen bir insanım ben. Biriyle berabersem, ona da güveniyorumdur zaten. Kıskançlık bir şeyleri çok kasıp zora sokacak bir şey.
Makul ve mantıklı bir duygu değil. Bir kuruntunun tezahürü. Ve onun faturasını karşıya kesmek...
ŞAİRLİĞE GİTGİDE DAHA ÇOK YAKLAŞTIĞIMI DÜŞÜNÜYORUM
◊ Yeni şiir kitabın “Parya Koma” çıktı. Nasıl tepkiler?
- Gayet iyi.
◊ Bir önceki röportajda kendine şair demiyordun, değişen bir şey var mı?
- Valla hâlâ demem. Bir ömür yeter mi demek için, onu da bilemem...
◊ Alçakgönüllülük mü bu?
- Hayır, gerçek. Sadece şairliğe gitgide daha çok yaklaştığımı düşünüyorum. Öldüğüm zaman, bana birkaç kişi şair derse, işte o zaman şair addederim kendimi. Gerçi o zaman da ölmüş olduğum için kıymeti yok ama olsun. Bu kitap bana ilk fiziksel şiir ödülümü de getirdi bu arada. Yunus Emre Şiir Yarışması’nda Jüri Özel Ödülü aldım.
◊ Kutlarım, ne kadar zamanda yazdın bu kitabı?
- 1.5 senemi aldı. Harvard’ın dışarıdan programları oluyor. Kitabı yazdığım süreç içerisinde Amerikan şiiri programına girdim, iki sene sürdü. Sonunda bitirdim.
◊ Bütün bu konserler sırasında nasıl yaptın bunu?
- Geceleri çalışıyordum. Gündüzleri de Amerikan şiiri incelemeleri okumam gerekiyordu. Ama keyifle yaptım.
◊ Sana şiir yazma konusunda da eğitim mi verdiler?
- Hayır, şiir yazmak öğrenilebilecek bir şey değil. Ama şiirin etimolojisiyle, filolojisiyle ve Amerikan şiirinin etnik kökenleriyle ilgili derslerim oldu. Tüm bu dersleri alırken de birçok şairle tanışma fırsatım oldu.
◊ Şiirleri sesli okuduğun oluyor mu?
- Yok. Hiç beceremiyorum şiir okumayı.
◊ Öykü’yü etkilemek için şiir okuduğun olmadı mı?
- Okuduğum olmadı ama yazdığım oldu...
YAŞASAYDI DA HER ŞEYİMİ ANNEME İTHAF EDERDİM
◊ Bir insanın yazması için bir meselesinin mi olması lazım?
- Bence öyle. Benim meselem yazmak mesela. Kafaya koyduğum şey de şiir öğrenmek, şiiri yazmak, lirik öğrenmek, liriğimi geliştirmek...
◊ Peki bunun altında ne yatıyor?
- Annem. Benim büyüdüğüm evde de sanat vardı, benim annem ressamdı.
◊ Bu kitabı da annene adamışsın...
- Her albümümü ve her kitabımı...
◊ Annen en çok özlediğin insan olduğu için mi hep annene?
- Yaşasaydı da anneme ithaf ederdim kitaplarımı, çünkü onun sayesinde şiir öğrendim. Onun sayesinde elim kalem tuttu. Onun sayesinde elime gitar aldım. Muhakkak yaşasaydı da, anneme ithaf ederdim bütün kitaplarımı ve her şeyimi.
◊ Annen seni daha çok beğensin diye mi şair oldun?
- Annem benim en yakın arkadaşımdı aynı zamanda. Ve evet, annem beni yüreklendirmeseydi, ben sanat yapmıyor olurdum. Dolayısıyla eksik ve mutsuz bir insan olurdum.