Güncelleme Tarihi:
Bana “Kevin Costner’la röportaj yapmak ister misin?” diye sorulduğunda şaka yapılıyor sanmıştım ama her şey gerçekti. Kabul ettim tabii.
Cannes’a heyecanla gittim. Farklı zamanlarda konuk olarak katıldığım Cannes Film Festivali’nde şimdi bambaşka bir roldeydim. Milyonların sevdiği, Hollywood’un en başarılı oyuncularından biri tam karşımda duruyordu...
Gelmeden önce Kevin Costner’a dair pek çok araştırma yaptım, daha önce verdiği röportajları okudum.
Costner ile bir araya gelmeden hemen önce de John Baird ile yazdığı, kendisinin yönettiği, oynadığı ve yapımcılığını üstlendiği 100 milyon dolarlık dev bütçeli filmi “Horizon: An American Saga Chapter 1”ı izledim.
Oyuncuyla Cannes’daki buluşmamda çok kısıtlı bir zamanım vardı. O sürede sorularımı yanıtlamanın yanı sıra bana çocuklarının fotoğrafını gösterdi, beni ve filmin Türkiye’deki dağıtımcısı Pinema Filmcilik’in sahibi Pamir Demirtaş’ı yapımın Amerika’daki galasına davet etti.
İşte Kevin Costner’la Amerika’da “40 milyon doları kendi servetinden vererek hayatının kumarını oynadı” diye lanse edilen filmine dair yaptığım röportaj…
◊ Bu hikâyeyi anlatmak sizin için neden bu kadar önemliydi?
- “Horizon”, benim kendi gerçek destanım. Bu hikâye ile serüvenim 1988’de başladı. Buraya gelmemin ne kadar uzun sürdüğünü görebilirsiniz...
Ben kendi trenimdeydim. Ve önümde insanların Batı’ya doğru ilerlerken karşılaştıkları meşhur engeller vardı. Bunlar da o amacı öldürmeye çalışan şeylerdi. Kendi ruhumla bile mücadele etmek zorunda kaldım. Ve bu yolda kalmanın, bu filmi yapmak istemenin bir yolunu buldum. Bunun anlatılmaya değer bir hikâye olduğunu hissettim.
Benim için sinema her zaman bir yerlere ulaşmak için şanstı. “Horizon” da tamamen bu hislerle ilgili.
BU HİKÂYENİN PEŞİNDEN GİTMEYE DEĞERDİ
◊ 1988’den beri bu filmi yapmak istiyorsunuz. Vazgeçmenin bu kadar kolay olduğu bir dünyada nasıl devam ettiniz? Neden filmi yapmayı bu kadar çok istediniz?
- Akıntıya karşı yüzen bir somon balığı gibiydim. Yola devam etmek de kolay değildi. O balığı öldürmeye çalışan o kadar çok şey vardı ki etrafta... Hayatım dışında sahip olduğum her şey risk altındaymış gibi geliyordu.
Sahip olduklarıma hayat vermek istedim. Yapamadım ama bırakamadım da... İyi olduğunu düşündüğüm şeylere olan sevgimi kaybetmem. “Horizon” da benim için peşinden gitmeye, devam etmeye ve sürdürmeye değerdi.
Hepimizin bir tutkusu, bir hayali, yapmak istediği bir şey vardır. Ben oyunculuğu ve yönetmenliği bulacak kadar şanslıydım.
Benimle yüksek sesle konuşan ve aynı zamanda seyirciye de hitap ettiğini düşündüğüm materyalleri yönetmek istedim. Ve doğru yaparsam bunların sonsuza dek yaşayabileceğini biliyordum.
Hikâyeyi seviyordum ve orada olduğunu bilmiyormuş gibi davranamazdım.
O nedenle bu filmi yapmak zorundaydım. Bu hikâye, kalbime kazınmıştı.
◊ Bu filmin amacı nedir? İzleyicilerin daha önce hiç görmedikleri dünyalarla bile bağ kurabilmelerini sağlamak neden bu kadar önemli?
- Amacı daha önce hiç görmediğiniz bir dünya inşa etmek olsa bile seyirci her zaman filmle ilişki kurabilmek ister. Eğer bunu yapamazsanız filmin içine girmek çok zor olur.
Çünkü şöyle düşünürsünüz, “Sanırım ben burada korkardım ama o kişi korkmuş gibi görünmüyor. Belki de DNA’sında o parçanın eksik olduğunu öğrenmem gerekiyordur. Ama o DNA parçasının eksik olduğunu anlayamazsam da onunla nasıl ilişki kuracağımı öğrenmeye çalışıyorum.”
Sorunlarımız bize özgü değildir. Hep yaşanan şeylerdir.
1800’LERDE İNSANLARA HAYAL SATILDI
◊ 1800’lerde Amerika’ya göç eden insanların hayal peşinde koşmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- 1800’lerdeki insanlara sadece hayal satılmadığını düşünmemiz için her zaman bir şeyler anlatılıyordu. Aslında onlara hayal satıldı ve bu konuda söz hakkı olmayan eşlerini de yanlarına alarak kendilerini Amerika’nın ortasında buldular. Çok karmaşık dönemlerdi.
Herkes Batı’nın basit olduğunu düşünmeye meyillidir ama karmaşıktır.
Yine de Batı’ya gittiler, çünkü daha iyi bir hayat kuracaklarını düşünüyorlardı. Hayallerini gerçekleştirmek için gidecek daha büyük bir yer vardı ve bu yüzden her türlü insan bu meydan okumayı denedi. Çiftler, yalnızlar, bir şeylerden kaçan insanlar, kendilerini Batı’ya giderken buldu. Ben de John’la (Baird) birlikte bu filmi karakterlerle doldurmaya çalıştım. Herhangi bir sebeple kendilerini Batı’da bulmuş kadın ve erkeklerle donattım.
◊ Amerika’ya göç eden insanların temel motivasyonları nelerdi?
- Sahip olmadıkları bir şeye sahip olmak için duydukları devasa ihtiyaçtı. Amerika’ya gelen Avrupalıları düşünün, hiçbiri kraliyet ailesinden değildi. İkinci ve üçüncü sınıf vatandaşlardı. Ve monarşide hiçbir zaman bir köylü ya da bir köle olmaktan öteye gidemeyeceklerdi. Amerika’da ise yeterince sert ve acımasız olursanız kral olabilirdiniz. Burada, Batı’da yeni bir hayat kurabilirlerdi.
◊ Filmde Amerika’ya göç edenlerin karşı karşıya kaldıkları zorlukları izlerken, onların bakış açılarına gösterdiğiniz saygıyı da görüyoruz. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz?
- Bu film çatışmalar hakkında ve çoğunlukla gelen yerleşimcilerin gözünden anlatılıyor.
Yerlilere olabildiğince saygınlık kazandırmak, benim için gerçekten çok önemliydi.
Çünkü onlar hayatlarını, yaşam tarzlarını korumak için savaşıyorlardı. Bir bayrak için değil. Ailelerini, kabilelerini korumak için savaş veriyorlardı.
Karşı karşıya oldukları şey korkutucuydu, tek taraflıydı.
Büyük kahramanlıkları olan, ailelerini, çocuklarını seven insanları başka bir şekilde göstermek onlara kötülük olurdu.
◊ “Horizon”daki kadın karakterler, western türünün geleneksel kalıplarına nasıl yeni bir boyut kattı?
- Kadınların yaşadıklarını daha derinlemesine incelemek bizim için her zaman önemliydi. “Horizon”da bunu güzel bir biçimde yansıtabiliyoruz.
Her türlü silahlı çatışmaya eşit mesafede duruyorlar. Batı’da kadın ve erkeklerin birbirleriyle etkileşiminde çok fazla dram var.
HALA HERKES KENDİNE YURT ARIYOR
“Western filmlerinde izlediklerimiz aslında bugünkü hâlimizden çok da farklı değil. Hâlâ herkes kendine yer arıyor, yurt arıyor. Herkes hâlâ biraz temiz hava arıyor. Amerika bu tür bir ruhla yolunu buldu, burada bir vaat vardı. Eğer yeterince güçlüyseniz, yeterince sertseniz, yeterince acımasızsanız burada tutunabilirdiniz.
‘Horizon’, Batı’da çatışan iki kültür üzerine kurulu. İnsanların Batı’nın kurgusal değil, gerçek olduğunu anlamaya başlaması... Aynı anda ölüm kalım savaşı vardı ve yerleşip büyümek istiyorlardı.
Batı’ya gitmek pek çok insan için bir hayaldi. Ne bulacaklarını bilmiyorlardı. Çoğu zaman bununla başa çıkabilecek donanıma bile sahip değillerdi.
Ama muhtemelen herkesi etkileyen şey, Batı’nın hiç kimsenin hayal edemeyeceği kadar büyük olmasıydı.
Daha uzundu, daha uzaktaydı ve pes etmemek, devam etmek, mücadele etmekle ilgiliydi. Ufukta hep bir umut vardı.”