Karsu ailemin köyünün adı

Güncelleme Tarihi:

Karsu ailemin köyünün adı
Oluşturulma Tarihi: Mart 07, 2015 01:48

Yurtdışında önemli başarılara imza atan, Türkiye’de ise “Şeffaf Oda” programıyla tanınan başarılı solist ve piyanist Karsu, bugün Zorlu PSM sahnesinde olacak.

Haberin Devamı

* Birçok kez Türkiye’ye gelip konser verdiniz. Türk insanı sizi ne kadar tanıyor?

- Türkiye’de tanınmam Güneri Cıvaoğlu’nun “Şeffaf Oda” programlarına davet edilmemle oldu. Birçok kez röportaj verdim. Bunların yanı sıra sosyal medyanın da tanınmamda etkisi var sanırım. Ama yine de Hollanda ve Belçika’daki kadar bilinmiyorum henüz.

* Türk asıllı Hollandalı olarak iki ülkede de kabul görmeniz ne derece önemli? Aynı zamanda ülkenizde MasterPeace barış elçisisiniz...


- Kardeşim ve ben her zaman iki kültürün içinde büyümenin olumlu yanlarını yaşadık. Hem kurban ve şeker bayramlarını, hem Hollanda’nın Sinterklaas’ını kutlardık. İki tarafın da iyi yönlerini aldığımızı düşünüyorum. 4 yaşındayken müzik derslerine başladım. MasterPeace hakkında benimle görüşmeye geldiklerinde de Belçika’daki bir konserden yeni dönmüştüm ve aşırı yorgundum. Ama bana projeyi anlattıkları anda gözlerim açıldı. “Bizim elçimiz olur musun?” diye sordular. “Tabii ki” dedim, “istemez olur muyum!” Böylece birçok projede MasterPeace’i temsil ettim, ayrıca “Raise Our Hands” adlı bir barış şarkısı yazıp besteledim. MasterPeace’in barış elçisi olarak uluslararası barış festivallerinde bu şarkıyı da söylüyorum.

Haberin Devamı

Karsu ailemin köyünün adı


* Aileniz, otomobil için biriktirdiği parayla size piyano almış. Bu tercihi yapmasalardı siz yine böyle sahnede olur muydunuz?

- Annem ve babam, kardeşimin ve benim kültürel anlamda gelişmemiz için ellerinden geleni yaptılar. 4-5 yaşlarındayken müzik ve spor kurslarına başladık. Ben 6-7 yaşlarındayken piyano almayı çok istediğimi hatırlıyorum. “Bir sene ders al, hâlâ piyano istiyorsan alırız” dediler. Bir sene sonra yine “piyano” dedim. Bunun üzerine otomobil almak için biriktirdikleri parayla bana piyano aldılar. Otomobil için 3-4 sene beklemek zorunda kaldılar. Piyanom olmasaydı ne olurdu bilemiyorum, ama herhalde yaratıcılığımın ön planda olduğu bir alan seçerdim yine.

* Aileniz, size kendi köylerinin adını vermiş...


- Doğru... Annem ve babam Hatay’ın Altınözü ilçesinin Karsu Köyü’nde doğmuşlar. Türkiye ile bağlarımız güçlü kalsın, köklerimizi unutmayalım diye adımı Karsu koymuşlar. Akrabalar da şaşırmış, ama ben seviyorum ismimi.

BİZİM EVDE HEM REGGAE HEM DE TÜRKÜ DİNLENİRDİ

* Türküleri de caz formunda yorumluyorsunuz.

- “Türk şarkılarını cazlaştırayım” düşüncesiyle yapmadım bunu. Kendiliğinden gelişti. Yetiştiğim ortamla ilgili sanırım. Evimizde türkü, reggae, klasik müzik bir arada dinlenirdi. 16 yaşında New York’a gittiğimde de cazla tanıştım, çok hoşuma gitti. O yaşlarda ilk bestelerimi yapmaya başladım.

Haberin Devamı

Karsu ailemin köyünün adı


* 2012’de ilk albümünüz yayınlandı, ikincisi sırada. Bu kez Türkçe şarkılar da varmış.

- Evet, yeni albüm bitti sayılır. Bu biraz daha hareketli oldu. Şimdiye kadar hep İngilizce şarkılar yazıyordum, çünkü Türkçeme güvenemiyordum açıkçası. Albüm çalışmaları sırasında prodüktörlerim “Karsu bunu yapabilirsin, dene” dediler. Denedim ve iki de Türkçe parça yaptım. Normalde önce sözleri sonra besteyi yapardım ama bu parçalarda tersi oldu. Umarım beğenirsiniz... Avrupa’daki konserlerde Türkçe şarkılara çok güzel tepkiler alıyorum, bu beni motive ediyor.

* Türkiye’de çok önemli caz festivallerinde yer aldınız. Quincy Jones ile kulisleriniz yan yanaydı mesela. İnsan bu yaşta bu kadar büyük heyecanları yenmeyi nasıl başarır?

- Sahnede olmak benim için doğal bir şeydi hep. 2-3 yaşındayken elime mikrofonu alıp annemle babama şarkılar söylüyordum. Babamın restoranında müşteriler için piyano çalıyordum. Sahnede olmak benim için bir zevk. Heyecanım da her zaman kontrol altında. Evet, sanatım sayesinde çok önemli insanlarla tanıştım. Dünyanın en önemli caz festivallerinde sahne aldım. Sahne arkasında Prince, Quincy Jones, Stevie Wonder gibi insanlarla karşılaşmak benim için inanılmaz bir şey. Hem gurur veriyor, hem enerji. 6-7 yaşlarındayken o yaşlardaki her kız çocuğu gibi “prenses” olmak isterdim. Güzel elbiseler giymek filan... Hayal ettiğim şeyler tahminimden erken gerçekleşti. Ama şunu söylemeliyim, gerçekten çok çalışmak gerekiyor. Yani hiçbir şey kendiliğinden gelişmiyor. Çok çalışmak ve süreklilik sağlamak için yenilikler, farklılıklar yaratmak gerekiyor. Çevremde beni destekleyen çok güzel insanlar var. Birlikte adım adım devam ediyoruz.


Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!