Oluşturulma Tarihi: Haziran 22, 2020 09:31
“Zatürre benzeri bir hastalık var ve birden fazla vaka mevcut” dedi Çin yetkilileri aralık sonunda... Kasımda başladığı düşünülen hastalık hakkında aralık ayında bilgi verilmeye başlandı...
Wuhan Central Hastanesi’nden doktor Ai Fen, doktor arkadaşlarını hastalığa karşı uyardı... Diğer bir doktor Li Wenliang, meslektaşlarına grup mesajı yollayarak hastalıktan korunmak için koruyucu üniformalar giymenin şart olduğunu söyledi.
Aralık sonunda Çinli yetkililer 27 vakanın varlığını açıkladı. “7 tanesi kritik durumda ama insandan insana bulaşma tespit edilmemiştir” dediler.
Doktor Ai Fen, “Söylenti yaymak” suçlamasıyla hastane disiplin kurulu tarafından uyarıldı. Hastanelerin virüs hakkında bilgi vermeleri engellendi...
Ocak ayının ortalarında Çin Komünist Partisi, “vakalarda artış bildirilmemiştir” açıklaması yaptı. 23 Ocak’ta ise Wuhan’da sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
Tabii ocak ayında Çin Yeni Yılı (Lunar New Year) için milyonlar seyahat edince virüs, dünyaya dağılmıştı bile...
Trump, hem Çin’e hem Dünya Sağlık Örgütü’ne öfkeli.
Çin’i virüs hakkında şeffaf olmamakla, DSÖ’yü ise Çin’den yana tavır sergilemekle suçluyor.
Tesadüf bu ya 10 Mart’ta sinemada izlediğim son film Disney’in live action filmi “Mulan”dı.
Mulan bir Disney klasiği ve Çin mitolojisinin gelmiş geçmiş en cesur kahramanlarından biri.
Pandemi öncesi yüz yüze son röportajımı da filmin oyuncu kadrosuyla yapmıştım.
10 Mart’ta Amerika’da vakalar henüz yeni yeni görülmeye başlamıştı ama İtalya’da sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti bile.
Çin’e karşı tepki dolu makaleler yazılıyor, virüsü sakladıkları yönünde suçlamalar yapılıyordu.
Çocukluğumda izlediğim dövüş filmlerinin kahramanı Jet Li ile “Mulan”ı konuşmak için bir araya geldik.
Jet Li, filmde İmparator’u oynuyor.
Filmi, zengin Çin kültürünü, ustası olduğu dövüş sporlarını konuştuk...
Konuşmanın sonunda “Çin bu yaşananlardan sorumlu tutuluyor ve sokaktaki masum Çinliler tepki görüyor, siz neler söylemek istersiniz” diye sordum.
İşte söyledikleri:
“2004 yılında tsunami yüzünden neredeyse ailemi kaybediyordum. O olaydan sonra yardım vakfım ‘One’ı kurdum. Ortadoğu’da devlet başkanlarıyla zaman zaman bir araya gelip insanlara nasıl yardım edebilirim diye konuşuyorum.
Dünya bir bütün... Dünyayı insan vücudu gibi görüyorum. Amerika çok önemli olduğunu ve tüm dünyayı kontrol ettiğini düşünüyor... Amerika dünyanın beyni diyelim...
Peki ya Çin... Çin de dünyanın kalbi... Eğer kalp, kan pompalamazsa beyin çalışır mı?
Avrupa ise dünyanın ciğerleri. Ciğer çalışmazsa vücut işler mi...
Dünya bizim evimiz ve yaşayanlar ailemiz. Önce insanız...
Amerikalıyım, Çinliyim, Avrupalıyım, Afrikalıyım, Akdenizliyim, siyahım, beyazım değil... Önce insan.
Herkes ‘dünya ailesi’nin bir parçası olduğunu ve bu durumlarda aileyi parçalara ayıramayacağını anlamalı.
Birlikte çalışacağız, birlikte aşacağız...
Eğer bu problemi başkasının problemi olarak görürsek er ya da geç bu problem sizi de bulur ve sizin de sorununuz olur...”
Evet, dünya bir bütün... Hepimiz önce insanız ve birlik olmalıyız...
Ama Çin ‘devlet büyükleri’, keşke salgın başladığında neler olup bittiği hakkında biraz daha şeffaf olsaydı acaba dünya bugün bu durumda olur muydu?