Güncelleme Tarihi:
◊ Netflix’teki diziniz “The Fall”u çok sevsem de “Grinin 50 Tonu” ile başlayacağım sorularıma. Neler oldu hayatınızda “Fifty Shades of Grey”den sonra?
- Bazı açılardan hayatımı değiştirdi tabii ki... Bunların en önemlisi kariyerim. 600 milyon dolar gişe hasılatı yapan bir filmin içinde yer alırsanız kariyerinize etkisi büyük oluyor. Oynamak için can attığınız roller size teklif ediliyor. Piyasada büyük kapılar açıyor.
◊ Peki özel hayatınızda değişiklik oldu mu?
- Hayranlarımızın inanılmaz dikkatini çekti. Hayatımız mercek altına alınmaya çalışıldı. Benim kariyerim de özel hayatım da 4 yıl içerisinde değişti. “The Fall” ile başladı her şey, sonra “Fifty Shades of Grey” geldi. Bütün bunlar olurken evlendim ve iki çocuğum oldu. Hayatımızın temeli değişmedi aslında. Anne, babam, kardeşlerim, eşim ve çocuklarım hep yanımda. Bir bakıma özel hayatımda hiç fark yok ama Los Angeles’a geldiğimde dışarı çıkmam gerekiyorsa ya da herhangi bir davet varsa her yerden paparazziler çıkıyor. O zaman ben bile kendimi farklı hissediyorum. Neyse ki böyle günler senenin belli zamanlarında oluyor. İşim bitince hemen kendi sessiz hayatıma dönüyorum...
EŞiM VE BEN SEKS OYUNLARINI SEVMiYORUZ
◊ Filmden sonra sizin eşinizle seks hayatınızda değişiklikler oldu mu?
- Hayır, olmadı. Ben de eşim de o tür seks oyunlarını sevmiyoruz. Filmden sonra öğrendim ki çok büyük bir market ama bizim ilgimizi hiç çekmedi. Christian Grey’i oynamak seks hayatımızı etkilemedi. Oturup seninle seks hayatımı konuştuğuma inanamıyorum! (Gülüyor)
◊ Peki o zaman başka konuya geçelim... Siz yakışıklı bir adam olarak anılmaktan hoşlanmıyormuşsunuz, doğru mu?
- İlginç değil mi! Galiba bir yanım “The Fall”daki gibi anılmak istiyor. 4 yıldır kan, ter, gözyaşı içinde kötü adamı oynuyorum, sonra insanlar gelip “Bir seri katil nasıl bu kadar yakışıklı olabilir” diyor. İşte o anda ben “Kahretsin, yine mi dış görünüş” diyorum. Bu yakışıklı, şirin adam ifadelerine karşı hep savaştım. Bazen röportajlarda çok yakışıklısınız ile başlayan ifadelerle başladıklarında sinir oluyorum. O yüzden sakalımı seviyorum. Daha bir erkeksi, daha az şirin! (Gülüyor)
◊ Sakallar yakışmış diyebilir miyiz peki... Size şirin demesinler diye mi sakal uzattınız?
- Sakallar yakışmış diyebilirsiniz. (Gülüyor) Cuma günü yeni filmimin çekimlerine başlıyorum, o yüzden sakal bıraktım.
◊ Gelelim diziniz “The Fall”a... Üçüncü ve son sezonunuz. Ne hissediyorsunuz?
- İçimde buruk bir üzüntü var. Paul Spector’ı özleyeceğim. Daha önce böyle karmaşık, derin, karanlık, psikopat bir rolü oynama şansım olmamıştı. 4 yıldır kendi karakterimden çok uzak birini oynamak güzeldi. “The Fall” benim kariyerimin akışını değiştirdi.
SPOR YAPMAK YERİNE KIZLARIMLA EĞLENİYORUM
◊ Spor yapıyor musunuz?
- Spor salonlarında spor yapmayı sevmiyorum. İşimden dolayı rol gereği çalışmam gerekiyorsa mecburen gidiyorum ama keyif için spor salonuna gidip ağırlık kaldırmıyorum. Onun yerine evde kızlarımla vakit geçirmeyi tercih ediyorum. Yediğime, içtiğime de dikkat etmiyorum. Canım neyi çekerse yiyorum. Hatta genelde sağlıksız ve kötü besleniyorum.
◊ Sağlıklı yaşam için yaptığınız hiçbir şey yok mu?
- Var tabii. Tenis, ragbi, golf, kayak ve yelken sporlarıyla uğraşmaktan hoşlanıyorum.