Güncelleme Tarihi:
◊ Yeni filminiz hayırlı olsun. Ama itiraf edeyim ki beni şaşırttınız...
- Ceren Benderlioğlu: Neden?
◊ Bu ekipten aksiyon, gerilim, hareket bekliyordum ama bolca kahkaha buldum. Komedi sürprizi yaşattınız herkese...
- Ozan Akbaba: Öyle oldu değil mi? (Gülüyor) Aslında dizinin de mizah yönü çok kuvvetli. Bunu biz söylemiyoruz, diziyi dikkatle takip eden herkes mizah yönünün kuvvetli olduğu görüşünde. Bu yüzden hikayenin bir komedi filmine yönlendirilmesi zor olmadı.
◊ Filmin en komik unsuru ne? Hikaye mi? Yoksa oyuncu performansları mı?
- Ozan Akbaba: Biz oyuncular olarak güldürmeyi tabii ki hedefledik ama güldürmek için ekstra bir mimik, ekstra komik bir oyun sergilemek zorunda kalmadık. Çünkü komedi kısmı senaryoda çok güzel verildi. Durum komedisi yani. Replikler çok eğlenceli. Üstüne bir de bizim gibi ciddi adamların yazılan bu komik mizansenleri yaşaması, filmi daha da komik kıldı.
◊ Film, dizideki İlyas ile Ömür’ün öyküsü üzerinden ilerliyor... Niye? Filmin en komik karakterleri onlar mıydı?
- Ceren Benderlioğlu: Öyle değil tabii. Ama İlyas ile Ömür’ün aşkı gerçekten ciddi bir fan kitlesi oluşturdu. Geçen sezonun final bölümü de bizim isteme töreniyle bitti. Zorlu bir aşk öyküsünün sonunda kızı verecekler mi vermeyecekler mi diye beklenirken sonunda “evet” dendi.
◊ Film bir “mutlu son”la başlıyor yani...
- Ceren Benderlioğlu: Mutlu ve aksiyonlu. (Gülüyor) İlyas ile Ömür nişandan sonra tatile gitmeye niyetleniyor. Tüm aile eşrafı da arkalarına takılıyor.
ARTIK BİRBİRİMİZİN GÖZÜNE BAKARAK ANLAŞABİLİYORUZ
◊ Ekibin birbirini iyi tanıyor olması, çekim aşamasında önemli avantaj sağlamış olsa gerek...
- Ozan Akbaba: Eee tabii. Aramızdaki en yeni isimlerden biri Ceren. Fakat o da sete geldiği ilk günden itibaren herkesle çok sıcak bir ilişki kurdu, bizi çok iyi gözlemledi. Böylelikle ekibe hemen dahil oldu. Dediğiniz gibi bu ekipte herkes birbirini çok iyi tanıyor. 5 sene oldu, dile kolay. Artık birbirimizin gözüne bakarak anlaşabiliyoruz, kimsenin bir şey demesine gerek kalmıyor.
- Ceren Benderlioğlu: Ben kamera arkasını konuşmadan edemeyeceğim. Zaten diziyi de filmi de, bu işi izleyen ve bu işi gerçekten çok seven insanlar çekiyor. O yüzden uykusuz kalmak pahasına sette olmak bize dokunmuyor, bu başka bir enerji.
◊ Dizi ekiplerinin “yerli dizi yersiz uzun” isyanına katılmıyor musunuz?
- Ceren Benderlioğlu: Bizim de yorulduğumuz oluyor ama etrafa baktığımız zaman şunu görüyoruz: Biz bir aileyiz. Yaptığımız da salı geceleri birçok insan tarafından beklenen bir iş. Bazen senaryodan dolayı kızabiliyor, sinirlenebiliyorlar bize ama bir bölüm sonra sarıp sarmalıyorlar. Böyle bir ekiple çalışmak her oyuncuya nasip olmaz.
◊ “Bu da yüksek tempoyu kabullenilir kılıyor” diyorsunuz yani.
- Ceren Benderlioğlu: Çok yetenekli olmasına rağmen şu an işsiz birçok insan varken kendimi şanslı hissediyorum.
OYUNCULUKTA EĞİTİMİN ŞART OLDUĞUNA İNANMIYORUM
◊ İkiniz de oyunculuk üzerine mi eğitim almıştınız?
- Ceren Benderlioğlu: Ben Trakya Üniversitesi Radyo Televizyon-Sinema Bölümü mezunuyum. Oyunculukla ilgili çok eğitim aldım, hâlâ da almaya devam ediyorum.
◊ Eğitim şart diyorsunuz yani...
- Ceren Benderlioğlu: Evet.
- Ozan Akbaba: Ben eğitimin şart olduğuna inanmıyorum. Eğitim dediğin, bir nevi sahada da alınıyor.
- Ceren Benderlioğlu: Ama ben kendini eğitmekten bahsediyorum.
- Ozan Akbaba: Ha o ayrı. Ama ben iç mimarlık okudum mesela... Alaylıyım yani.
- Ceren Benderlioğlu: Seninki de yine kreatif, yaratım üzerine bir bölüm.
- Ozan Akbaba: Ona bakarsan Nuri Bilge Ceylan da bildiğim kadarıyla mühendislik okumuş.
- Ceren Benderlioğlu: Ben sadece senin bitirdiğin bölüm üzerine söyledim.
- Ozan Akbaba: Tabii, güzel sanatlar fakültesinden aldığım çok şey var, o konuda çok haklısın.
◊ Bir alaylı ve bir okullu olarak, gençlere bir mesaj vermenizi istesem...
- Ozan Akbaba: Her ne iş yapıyor olursanız olun, o işi sevmiyorsanız lütfen bırakın. Çünkü o işten hayır gelmeyecek... Belki o işten trilyonlar elde edeceksiniz ama hayır.
◊ Trilyonlar geliyor da nasıl hayır gelmiyor?
- Ozan Akbaba: Şöyle... Eğer maddi açıdan bir açlığınız varsa, kendinizi doyurursunuz. Ama manevi anlamda bir açlığınız varsa olmaz, hiçbir zaman kendinizi mutlu hissetmezsiniz.
◊ Yani siz iç mimarlığı sevmediniz.
- Ozan Akbaba: Yoo, ben iç mimarlığı da seviyordum ama en sevdiğim iş oyunculuktu.
◊ İç mimarmışsınız, evinizi de çok güzel dekore etmişsinizdir. Gıpta ettim, ben çok kötüyümdür o konuda.
- Ceren Benderlioğlu: Ben de... Bütün evi türbe gibi yemyeşil yaptım! (Kahkaha atıyor)
- Ozan Akbaba: İç mimarlıkta aslolan nedir biliyor musunuz?
◊ Nedir?
- Ozan Akbaba: Siz yaşam alanınızı gerçekten yaşanır hale getirdiyseniz tamamdır, orası güzeldir.
- Ceren Benderlioğlu: Eğer koltuğunuzda yatıp televizyonunuzu seyrediyorsanız keyifle, tamamdır.
- Ozan Akbaba: Sadece şuna dikkat edersiniz; koltuk konforlu mu, arkadaki duvarla rengi uyumlu mu, televizyona ne kadar mesafede olması gerek?
KASİYERİ MUTSUZ GÖRÜRSEM BÜTÜN ALDIKLARIMI BIRAKIP MARKETTEN ÇIKARIM
◊ Oyunculuğunuzu nelerle besliyorsunuz?
- Ceren Benderlioğlu: Çok fazla meditasyon yaparım. İki seneye yakındır da nefes terapisi yapıyorum. Atlarla ilgileniyorum. Bir de kızım var 6.5 yaşında. Beslenebileceğim o kadar çok yer var ki.
◊ İş, annelik, meditasyon, nefes terapisi... Nasıl yetişiyorsunuz hepsine?
- Ceren Benderlioğlu: Programlı yaşıyorum. Bu arada Julia Cameron’ın “Sanatçının Yolu” diye bir kitabı var, bu 8 haftalık bir eğitimdir. İki-üç senede bir o 8 haftalık eğitimi sil baştan yaparım. Ama nefes terapisi, yoga ve meditasyon sanırım beni şu an en çok besleyen şeyler. Bir de hangi mesleği yaptığınızın önemi yok, mesele işinizi tutkuyla yapmanız. Son bir senedir, kasadaki kişinin mutsuz olduğunu gördüğüm marketlerden alışveriş bile yapmamaya başladım. Öyle bir durum fark edersem, bütün aldıklarımı ya sepette bırakıyor ya da vaktim varsa her ürünü yerlerine yerleştirip çıkıyorum.
◊ İyi de neden?
- Ceren Benderlioğlu: Enerjiye çok inanıyorum. O enerjiyi beslemek benim için çok önemli. Aynı sebeple mutsuz insanlardan uzak duruyorum.