Güncelleme Tarihi:
KAÇ KUŞAĞIN HAFIZASINA KAZINDI
İlhan İrem, Hürriyet gazetesine verdiği bir röportajda çocukluğuna dair hatırladığı anlardan birini böyle anlatmıştı. Gerçekten de anneannesi haklı çıktı ve İrem, 'insanın ruhuna dokunan' sesi ile hayat verdiği onlarca şarkısını bıraktı birkaç kuşağın hafızasında. Kim bilir kaç kişi tıpkı onun şarkısında söylediği gibi "Yemyeşil bir deniz senin gözlerin" dedi sevdiğine... Ya da kaç kişi 'Hayır ben değilim, ben olamam yanındaki' diye isyan etti. Ya da kaç kişi 'Boş ver arkadaş' diye kendini teselli edip, hayat yoluna devam etti. İşte o ses artık sustu, ama şarkıları sadece hafızalarda değil yüreklerde sonsuza kadar vardığını sürdürecek.
SESİ O ZAMANDAN DİKKAT ÇEKTİ
Erken denilecek yaşta sadece ailesini ve yakınlarını değil, şarkılarıyla çocukluğunda ve gençliğinde unutulmaz izler bıraktığı birkaç kuşak müzikseveri de yasa boğan İlhan İrem 1 Nisan 1955'te Bursa'da dünyaya gözlerini açtı. Müziğe olan ilgisi ise erkenden yani ortaokulun son yıllarında ortaya çıktı. 1969 yılında okul orkestrasının solisti oldu. Bir başka deyişle sesi daha o zamanlardan farkını göstermişti.
'TOM SAWYER'IN MACERALARI ÇOCUKLUĞUMUN YANINDA SIKICI KALIRDI'
İlhan İrem'in çocukluğuna dair hatırladıkları sadece anneannesinin güzel sesi değil. Yine Hürriyet'e verdiği bir röportajda çocukluğunu iki cümleyle "Olağanüstü bir düş, sonsuz bir özgürlük" olarak tanımlamıştı İrem. Sonra da sözlerini şöyle sürdürmüştü: " Dünyanın en özgür, en mutlu çocukluk ve ilk gençliğini yaşadım. Daha ortaokul yıllarında ailemden ayrı bir çatı katında tek başına yaşıyordum. Asla okul kıyafetleri giymedim ve bu her dönemde sorun oldu. Okula gidip gitmemek, okul yerine sinemaya diskoya gitmek tamamen benim kararlarımla sürüyordu. Çocukluğumu iki cümle ile özetlersem; olağanüstü bir düş, sonsuz bir özgürlük. Dünyanın bütün zamanlarının en özgür çocuklarından biriydim diyebilirim. Tom Sawyer’ın maceraları benim çocukluğumun yanında çok sıkıcı kalır."
'AŞIKLARIN MEKTUPLARINI YAZAN ROMANTİK GÖRÜNÜMLÜ ELEBAŞI'
İlhan İrem o röportajda eğitim yıllarını anlatırken kendisini "okul orkestrasıyla çaylarda müzik yapan, aşıkların mektuplarını yazan, sakin görünümlü ve romantik elebaşıydım" diye tanımlamıştı. Onun lise yıllarına dair bu anlattıkları da İrem'in nasıl farklı bir ortamda büyüdüğünü ve eğitim gördüğünü de gözler önüne seriyor: "Lise yıllarında evimizle okul karşı karşıya idi. Öğrenci zilinde uyanır, öğretmen zilinde evden çıkardım. Altımda blucin, saçlar uzunca, yaka paça bir tarafta! İlk dersler genelde geometri olurdu. Hocamız, okulun sahibi ve müdürü Namık Sözeri; “Otobüsü mü kaçırdın? Taksi tutsaydın” diye dalga geçerdi hep. Sonra, yanağındaki beni çekiştirip; “Öf be bilader, geldiğine sevinelim yeter, geç yerine” diye bağırırdı.
İlhan İrem ve arkadaşları, 1970 yılında, uzun süre ülkenin en önemli gençlik etkinliklerinden biri olan Milliyet Gazetesi'nin düzenlediği liseler arası müzik yarışmasına katıldı. Meltemler adını verdikleri orkestra yarışmada birinciliği kazandı. Bu Meltemler için ilk adım oldu. Hemen o yıl yani 1970'den başlayarak üç yıl boyunca Bursa ve çevresindeki otellerde sahneye çıktılar. Anneannesinin İlhan İrem için öngördüğü gelecek böylece şekillenmeye başladı.
'BAŞKALARININ AŞKLARI İÇİN YAZILMIŞ YABANCI ŞARKILARDAN SIKILDIM'
İrem, bir röportajında grubuyla birlikte farklı bir tür müzik yaptıklarını ve bu yüzden İstanbul'dan turne için Bursa'ya giden birçok profesyonel müzisyenin kendisini yanlarında götürmek istediğini ama kendisinin bunu kabul etmediğini de anlatmıştı. "Henüz 16 yaşındaydım ve sevgilim Bursa’daydı! Sonra başkalarının aşkları için yazılmış yabancı şarkılardan sıkıldım. Kendi şiirlerimi ve bestelerimi yazmaya başladığım günlerde İstanbul’un yolunu tuttum."
İlhan İrem'in müzik dünyasında bulunduğu yere ulaşması çok da kolay olmadı. 1973'te Birleşsin Bütün Eller: Bazen Neşe Bazen Keder adlı 45'liği çıkardı. Ama bu ilk adım onun için biraz da hayal kırıklığı oldu. Çalışması beklediği ilgiyi görmedi. Hatta bu arada plak şirketi onun şarkılarının başka şarkıcılar tarafından seslendirilmesini istedi. Fakat İrem bu teklife sıcak bakmadı.
LİSTE BAŞI ŞARKILAR YAPTI
Ardından bir başka 45'lik, Yazık Oldu Yarınlara Haydi Sil Gözlerini geldi. İşte bu albüm ile bir anda dinleyicinin dikkatini çekti. Üçüncü 45'liği 1975 yılında geldi: Anlasana. Bu çalışmanın yankısı daha büyük oldu. 1976 yılında ilk uzun çaları İlhan İrem 1973- 1976'yı çıkardı,. Üzülme Dostum, Ayrılık Akşamı, Sensiz de Yaşanıyor, Bal Ağızlım adlı 45'likleri kelimenin tam anlamıyla müzik dünyasını sarstı, hepsi liste başı oldu.
MÜZİKAL YOLCULUĞUNDA DÖNÜM NOKTASI
1979 İlhan İrem'in müzikal yolculuğunda bir dönüm noktası oldu. O yıl çıkardığı Sevgiliye albümünde ilk kez kendi yazdığı şarkı sözlerine yer verdi. Bunun yanı sıra Nazım Hikmetin Hoşgeldin adlı şiirini de besteleyip seslendirdi albümde. Türk pop müziğine emek veren birçok sanatçı gibi İlhan İrem'in kariyerinde Eurovision Şarkı Yarışması'nın önemli bir yeri var. 1979'da yarışmanın Türkiye finaline katılmaya hak kazandı ama tam o sırada askere çağrıldı ve vatani görevini yapmak üzere orduya katıldı.
İlhan İrem 1981 yılında askerliğini tamamladıktan sonra o dönemde bile üretkenliğini sürdürdüğünü gözler önüne seren Bezgin adlı albümünü yayınladı. Bundan tam iki yıl sonra da "rock senfonisi" olarak tanımladığı Pencere.. Köprü... Ve Ötesi adlı üçlemesi geldi.
SESİYLE DEĞİLSE BİLE SÖZLERİYLE
Her ne kadar Eurovision'a katılma hayalleri suya düşse de 1984 yılında Bulgaristan'da düzenlenen Altın Orfe yarışmasında Türkiye'yi temsil etti. Dereceye giremedi ama Gazeteciler Özel Ödülü'nü kazandı. İlhan İrem'in sözlerini yazdığı Halley adlı şarkı 1986 yılında Melih Kibar tarafından bestelendi. Bu şarkı Türkiye'ye Eurovision Şarkı Yarışması'nda temsil etti. O zamana kadar Türkiye'nin bu yarışmada elde ettiği en iyi dereceyi kazandı şarkı. İrem sesiyle değilse bile sözleriyle Eurovision'a katılmış oldu.
KENDİSİNİ RÜYASINDA GÖREN HAYRANIYLA EVLENDİ
İlhan İrem, her ne kadar gözlerden uzak sakin bir hayat sürdürse de üretkenliğini hayatının son dönemine kadar sürdürdü. Dünya görüşü hayat felsefesi de şarkıları kadar onu birçok meslektaşından ayıran bir özellik oldu. Bu durum eş seçimine bile yansıdı. Bir konserinde tanıştığı hayranı Hansu ile 1 Ekim 1991 tarihinde hayatını birleştirdi.
İrem'in hayatının bu bölümü de oldukça ilginç aslında. Bakın İrem bu konuda neler söylemiş: "Hansu İrem ile tanışmamız göksel buluşmadır. Daha küçücük bir kız çocuğu iken beni rüyasında görmüş. İngiltere’deki gibi, yola merdivenle inilen, iki katlı taş evlerin olduğu bir sokakta, kolum pelerinli bir kızın omzunda uzaklaşırken, dönüp arkaya ona bakmışım ve “Ben seni bulamam, sen beni bul” demişim. Yıllarca yüreğinde büyütmüş sevgisini. Sonra yaşadıkları şehir olan Ankara’da verdiğim bir konser… Sarı saçları beline kadar uzanan dünyalar güzeli bir kız, çıkışta elime bir kitap tutuşturdu ve kalabalığın arasında yok oldu gitti… İçinde ne isim, ne adres… Sadece bir cümle yazılıydı: “Sözcüklerin büyütülmesinin bazen sessizlik olduğunu ve neşenin büyütülmesinin bazen gözyaşları…”
'ELİMDE O KİTAP VARDI'
İrem bu tanışmanın sonrasını da tıpkı dinleyenlerin içine işleyen şarkı sözleri ve yumuşacık sesi gibi anlatmıştı: O kısacık sürede hissettiğim duygu, çevremdeki herkesten çok farklı göründüğü idi. Yıldızlığı, popüler kültürü sorgulamaya başladığım seksenli yıllar… Kaçmak istediğim sessizliğin çağrısı gibiydi. Ankara Konseri uzun bir turnenin ilk durağıydı. 40 gün sonra Anadolu’dan İstanbul’a dönüşte bir magazin gazetesine turneyi anlatan bir röportaj verdim. Elimde de o kitap; “Magnafantagna’nın Ölümü…”
“Ankara konserinde bu kitabı bana veren kızla evleneceğim” dedim. Sonra İstanbul’un kara deliği beni yine içine çekti, her şeyi unuttum. Üç yıl sonra, bir başka Ankara konserinde tekrar gördüm onu. Daha önce saniyelerle gördüğüm halde hemen tanıdım. Konserden sonra asistanımı kalabalığın arasına göndererek kulise davet ettim. Sessiz, sakin, büyülüydü… “Nerelerdesin sen?” dedim. Hiç konuşmuyordu. Adını öğrendim ve telefonunu alabildim. Ertesi gün Gölbaşı’nda yürüdük. O röportajı görmüş ama o zamanlar iletişim imkanları kısıtlı olduğu için ulaşamamış. Bana rüyasını anlattı.
ÜÇ YAŞIN MASUMİYETİ, ÜÇ BİN YILIN BİLGELİĞİ
İlhan İrem, "ışık yürekli insanlar için birlikte cennetimizi kuracağım insan Hansu İrem'di" diyerek eşine olan duygularını özetlemişti. 1 Ekim 1991'de İda dağlarında sadece ailelerinin katıldığı bir törenle hayatlarını birleştirdi çift. İrem'in hayatının en çok dikkat çeken yanlarından biri de müziğinin yanı sıra eşine duyduğu bu sevgiydi. İrem sık sık Instagram sayfasında da Hansu Hanım'a duyduğu sevgiyi ifade eden paylaşımlar yapıyordu. Aşkları da tıptı o paylaşımlardan birinde yazdığı gibi "üç yaşın masumiyeti, üç bin yılın bilgeliği" olarak tanımlamıştı İrem.
Fakat buna rağmen aslında çocukları sevdiğini de gizlemedi İlhan İrem. Hatta çocukların da kendisini sevdiğini şu sözlerle anlattı: " Çocukları çok severim, çocuklar da beni çok sever. Çünkü ben onları çocuk olarak görmem, çocuk gibi davranmam. Onların ruhları dahi dünya halleriyle eğilip bükülmemiştir. Çocuklarla en ciddi konuları konuşsanız bile, olayları ele alış biçimleri, paylaşımları, hayal güçleri inanılmazdır. Ben İçimdeki çocuğu yaşatıyorum… Düşlerimi, hayallerimi, saf sevgilerimi öldürmedim. Belki de bu yüzden çocuklarla iyi anlaşıyoruz."