Güncelleme Tarihi:
◊ Türkiye’de “Çiçero” gibi ajan filmlerine çok rastlanmıyor. “Çiçero” teklifi ilk geldiği zaman ne hissettiniz?
- Erdal Beşikçioğlu: Teklif geldiğinde mi, gittiğinde mi? (Gülüyor)
- Serdar Akar: “Çiçero” filmini çekme fikri zaten Erdal’ındı.
◊ Peki neden böyle bir film yapmak istedin?
- Erdal Beşikçioğlu: Dizi süreleri çok uzadı. Televizyondaki işlerin hepsi birbirine benzer, hayal dünyasından yoksun, tuhaf bir hal içerisine girmeye başladı. Biz de oyuncu olarak kendimize nasıl, nerede bir mecra bulacağız diye düşünürken, “sinema filmleriyle ilgilenelim” dedik. Bundan sonra izleyicimizle salonlarda buluşalım istedik. Daha sonra “Ben nasıl bir filmde oynamak isterim” diye düşündüm. Daha önceden de Çiçero lakaplı İlyas Bazna ile ilgili araştırmam vardı.
◊ Sonra Serdar Akar’ı mı aradın?
- Erdal Beşikçioğlu: Evet, Serdar Abi’ye “Şahane bir iş, bakmak ister misin” diye sordum. Ardından İlyas Bazna ile ilgili küçük bir bilgilendirme videosu gönderdim.
Serdar Abi, 3 dakika sonra arayıp “Akşam Mustafa Uslu ile görüşmeye gidiyorum. Bunu da proje olarak sunmamı ister misin” diye sordu. “Seve seve” diye yanıt verdim. Mustafa Uslu, 3 gün sonra bir kitapçıkla gelip “evet, başlıyoruz” dedi. Ben hayatımda bu kadar hızlı gerçekleşen bir proje daha görmedim.
◊ Seni bu hikayede en çok heyecanlandıran ne oldu?
- Serdar Akar: Bir kere olay çok ilginç. Bir de bu film, II. Dünya Savaşı’na ilk kez bizim gözümüzden bakma şansı veriyor. O da cazip geldi.
Amerikalılar, 1952 yılında Çiçero’nun filmini yapmış
◊ İlyas Bazna’nın hikayesi daha önce bir filme konu olmuş mu?
- Erdal Beşikçioğlu: Evet, Amerikalılar çekmiş.
- Serdar Akar: Amerikalılar, 1952 yılında “5 Fingers” adlı bir film çekmiş. Hatta dış çekimleri Ankara’da yapılmış.
Filmin başında da “Dış sahneler gerçek mekanlarda çekilmiştir” diye bir ibare var. “5 Fingers”tan 1 yıl sonra Türkler de Ankara’da başka bir film çekmiş. O filmin afişini buldum ama kendisini bulamadım.
◊ Nasıl yani, yok olup gitmiş mi film?
- Serdar Akar: Evet... Hatta Mimar Sinan Üniversitesi’nin film arşivine bile baktık, çıkmadı.
Onun dışında Jack Palance, Amerika’da Çiçero ile ilgili programlar yapmış, onu da izledik.
Tabii onlar olaya kendi açılarından bakmış. Biz de Çiçero’yu bu kez kendi gözümüzden anlattık.
◊ İlyas Bazna neden ‘Çiçero’ lakabını almış?
- Erdal Beşikçioğlu: Onu anlatmayalım, filmde nasıl olduğu gösteriliyor.
Çekimin ilk günü yaşadığım şoku unutamıyorum
◊ Filmin yapımcısı Mustafa Uslu daha önce de “Ayla” ve “Müslüm” gibi yüksek bütçeli işlere imza attı. “Çiçero” da diğer ikisi gibi yüksek bütçeli bir iş mi?
- Serdar Akar: Sanırım “Çiçero”nun bütçesi iki filmden de daha yüksek.
- Erdal Beşikçioğlu: Sonuçta II. Dünya Savaşı, Kore Savaşı’ndan daha büyük.
◊ Film seti neredeydi?
- Serdar Akar: Her yerde. İstanbul’daki mevcut bütün dış platoların hepsini kullandık. İzmit ve İzmir’de de sahnelerimiz oldu. Çok büyük bütçeli bir iş. Arabalar, elbiseler tek tek Macaristan’dan geldi.
- Erdal Beşikçioğlu: Çekimin ilk günü yaşadığım şoku unutamıyorum.
◊ Neydi o şok?
- Erdal Beşikçioğlu: İlk gün Ankara’da bir meydanda çekim yapıyoruz. Sonra iki tane TIR sette geldi. İçinden inanılmaz arabalar indirildi. Serdar Abi’ye “Ankara’da bu kadar çok araba var mı” diye sordum. (Gülüyor) Para konusunda Mustafa Bey hiç gözünün yaşına bakmıyor.
MÜSLÜM’ÜN BABASINI BEN CANLANDIRACAKTIM
◊ “Müslüm” filmini izlediniz mi?
- Erdal Beşikçioğlu: Evet, ben çok beğendim. Bir kere Timuçin (Esen) şahane takılmış...
Tabii ki içimizde oyuncu olarak yaptığımız dedikodular var ama onlar bizim içimizde.
◊ Merak ettim, ne o dedikodular?
- Erdal Beşikçioğlu: Yok, onları söylemeyeceğim. (Gülüyor)
◊ Sen beğendin mi Serdar Abi?
- Serdar Akar: Beğendim. Zaten bir iki sahnesini de ben çektim.
- Erdal Beşikçioğlu: Aslında “Müslüm”de ben de oynayacaktım.
Mustafa Bey, Müslüm’ün babasını canlandırmamı istedi.
Ama başka bir film anlaşmam olduğu için oynayamadım.
O yüzden Mustafa Bey’e de tatlı bir sözümüz vardı, bu film iyi oldu.
Güven duygum biraz zayıf
◊ Çalışacağın isimler konusunda seçici misin?
- Erdal Beşikçioğlu: Kimyamı bilen, nazımı çeken adamlarla çalışmayı çok seviyorum. Ben de onların ne istediklerini biliyorum. Bu yaştan sonra kalkıp hiç bilmediğim bir adama kendimi anlatmak çok zor geliyor. O konuda çok tembelim.
◊ Ama farklı isimlerle çalışmak kariyerine daha fazla katkıda bulunmaz mı?
- Erdal Beşikçioğlu: Evet, çeşitlilik anlamında olması gerekiyor ama dediğim gibi biraz tembelim. Güven duygum biraz zayıf. Herkese güvenemiyorum, kendimi bırakamıyorum. Teslim edeceğim adamlar bellidir. Mesela Serdar Abi, “O öyle olmayacak lan” dediği zaman olmayacaktır.
◊ Serdar Akar’la birlikte bu kaçıncı projeniz oldu?
- Erdal Beşikçioğlu: “Behzat Ç.” dizisi, iki “Behzat Ç.” filmi, “Barda” var. Şimdi de “Çiçero”da birlikteyiz.
◊ Daha ne olsun? Sinemanın yeni Şener Şen ve Yavuz Turgul’u olma yolunda ilerliyorsunuz.
- Serdar Akar: Bir projeye baktığımızda heyecanlandığımız şeyler birbirine yakın oluyor. Birbirimizi daha iyi anlıyoruz. Ama Erdal sadece benimle değil birçok başka yönetmenle de çalıştı.
“Gecenin Kanatları”ndaki o durum hâlâ canımı sıkıyor
◊ Geçmişte yaptığın diziler ve filmler arasında “keşke çekmeseydim” dediğin bir yapım var mı?
- Serdar Akar: Yok, inşallah da olmaz.
◊ Ya “Gecenin Kanatları”?
- Serdar Akar: O da güzel ama onda teknik bir hata oldu. Kamerada problem vardı, birçok sahne flu oldu. O durum hâlâ canımı sıkıyor.
◊ “Gecenin Kanatları” için Serdar Akar filmografisine yakışmayan tek film deniyor...
- Serdar Akar: Doğru, teknik problemden dolayı. Aynı sahneyi birkaç kez çekmemize rağmen kurtaramadık.
◊ Bir de o filmde Beren Saat, sevişme sahnelerinde kendisine tuzak kurulduğunu söyledi.
- Serdar Akar: Öyle değil tabii. Ahmet Hakan da o görüntüleri basına benim servis ettiğimi yazdı. Onu mahkemeye verdim, davayı da kazandım.
Emrah çok üzgün
◊ “Behzat Ç.” hayatının çok önemli bir yerinde duruyor değil mi?
- Erdal Beşikçioğlu: Evet... Hatta geçen gün Serdar Abi ile kavgasını yaptık, Behzat Ç. senin için mi daha değerli, benim için mi diye. (Gülüyor) “Behzat Ç.” bir oyuncunun arkasında bıraktığı şahane işlerden biri. Ben oynamaktan çok büyük keyif aldım. Biz o işi çekerken hiç uyumadık neredeyse, koltuklarda sızıp devam ettik. Ama bu çok fazla çalıştığımızdan değil, set bittikten sonra yine beraber vakit geçirmekten hoşlandığımızdan.
◊ “Behzat Ç.”yi bu kadar özel kılan neydi?
- Erdal Beşikçioğlu: Yazarı, yönetmeni, yapımcısı oyuncuları her zaman aynı ortam içerisinde hareket eden bir yapıya sahipti. O yüzden paylaşım olarak değeri çok daha önemli. “Behzat Ç.”ye halk da gereken değeri verdi. Sona ermesine rağmen yeni fanlarını doğuran bir iş.
◊ Yaptığı trafik kazası sonrası hapse giren senarist Emrah Serbes’le görüştün mü daha sonra?
- Erdal Beşikçioğlu: Görüşemiyorum ama haberlerini alıyorum.
◊ Ziyaretine gitmedin mi?
- Erdal Beşikçioğlu: Ben gitmedim ama Serdar Abi gitti.
- Serdar Akar: Ben bir kere gittim. Yakını olmadığım için ziyaret edemiyorum. Savcı bir kerelik izin verdi.
◊ Nasıl peki ruh hali?
- Serdar Akar: Çok üzgün.
- Erdal Beşikçioğlu: Yazar adam... Biz normal adam olarak bir kere dertleniyorsak o 30 kere dertleniyor.
“Behzat Ç. yeniden çekilecek” efsanesi devam edip gidecek
◊ “Behzat Ç.”nin yeniden çekileceği konuşuluyordu. Emrah’ın hapse girmesiyle bu düşünce rafa mı kalktı?
- Erdal Beşikçioğlu: Emrah, 10 bölümlük şahane bir sinopsis çıkarmıştı. Beraber oturup konuştuk. Zaten o keyifle gittiği seyahatte kaza yaptı.
◊ Niye hazırlanan o 10 bölüm çekilmiyor?
- Erdal Beşikçioğlu: Senaryosu yazılmadı.
◊ Emrah’ın sinopsisinden yola çıkılarak senaryo yazılamaz mı?
- Serdar Akar: Zaten senaryoyu Emrah değil, Ercan (Erdem) yazıyor.
◊ E neden çekilmiyor o zaman?
- Serdar Akar: “Behzat Ç. yeniden çekilecek mi” bir şehir efsanesi olarak devam edebilir.
- Erdal Beşikçioğlu: Ben de Behzat’ın 60-65 yaşındaki halini merak ediyorum. Hayırlısı olsun diyoruz bakalım.
Burcu’ya tereddütlü yaklaştım
◊ “Çiçero”daki rol arkadaşlarınla uyumun nasıldı?
- Erdal Beşikçioğlu: Normalde yönetmenler okuma provası yapmaz, “senaryo bu, oynayacaksın kardeşim” der. Ama Serdar Abi öyle yapmadı, “oturup masabaşı çalışması yapıyoruz” dedi. Yaklaşık 1 ay boyunca masabaşı çalışması yaptık. Herkes kendi karakterinin alternatiflerini çıkardı. Böylelikle ortaya çok güçlü karakterler çıktı.
◊ Partnerin Burcu Biricik’in performansını nasıl buldun?
- Erdal Beşikçioğlu: Burcu hepimizi çok şaşırttı. Ben o kadarını beklemiyordum. Serdar Abi ile de konuştum. Burcu, hikayenin bu tarafını bildiği için saklamaya gerek yok. Burcu’nun ismini ilk duyduğumda “mı acaba” dedim. Ancak Burcu okuma provasına geldiği zaman aklımızı aldı. O kadar hazır, o kadar profesyoneldi ki... Tatlı bir hayranlık bıraktı. Filmde üniversiteden dönem arkadaşım Murat Garipağaoğlu da vardı. Okul döneminde birlikte çok eğlenirdik. Sette gençlik yıllarımızı tekrar yaşadık.
◊ Sette tam bir uyum vardı yani...
- Erdal Beşikçioğlu: Evet, herkes birbirinin kimyasından anladığı için şahane bir ortam vardı. Sette ne kadar eğlendik durumu değil bu. Tam tersi tuhaf bir sanatsal olgunluk vardı. Herkes birbirine büyük müsamahalı davranıyordu.
Serdar Abi’nin tersi pistir
◊ Filmi ne kadar sürede çektiniz?
- Serdar Akar: 8 hafta.
- Erdal Beşikçioğlu: Filmin ehemmiyetini de Serdar Abi’nin 8 hafta çekim yapmasından anlayabilirsiniz.
◊ Eli hızlı mıdır?
- Erdal Beşikçioğlu: Çektiğini anlamazsın. (Gülüyor) “Bunu bir daha yapabilir miyiz” diye sorduğun zaman “Oynasaydın kardeşim” der geçer.
◊ Sert midir?
- Erdal Beşikçioğlu: Sen işe onun verdiği önemi vermiyorsan, sert... Bir oyuncunun role girmesi için gereken bütün altyapıyı sağlayacak geniş bir yüreğe sahiptir. Ama ne zaman ki aynı ehemmiyeti vermiyorsun, dünyanın en felaket zamanı ile karşı karşıya kalırsın.
◊ Bununla ilgili bir anınız var mı?
- Erdal Beşikçioğlu: “Behzat Ç.”yi çekerken Ankara’da bir lojmanımız vardı, çekim sonrası orada buluşurduk. Yine bir gün Nejat (İşler), Güven (Kıraç) ve bizim çocuklar oraya gittik. Sabaha kadar sohbet edildi. Hepimiz sızarken bir kapı sesi duyduk. Serdar Abi çıkmış sete gitmiş. Bizim de 1 saat sonra setimiz var. Ama giderken bizi uyandırmıyor, uyanıp sete gelebilecekler mi diye. Nejat’ın içeriden koşarak gelişini hatırlıyorum, “Hadi beyler gidiyoruz” diye. Sevgisi ne kadar tatlıysa, tersi de o kadar pis.