Güncelleme Tarihi:
“Çocuğun ulaşım masrafı 36 bin lira” gibi kalemler, esprilere konu oldu. Caner de ilk kez evliliği sırasında aldatıldığını açıkladı. Bu tartışmada haklı olan kim? Asena, Caner evlendiği için intikam mı alıyor? Caner, yeni eşi Şükran Ovalı’nın etkisiyle mi sonunda patladı? Magazin Konseyi tartıştı...
Ömür Gedik: Asena İstanbul’da yaşayıp çocuğunu başka bir yere uçakla gönderiyor herhalde. O nasıl bir ihtiyaç listesi, nasıl bir ulaşım masrafıdır öyle! Belli ki intikam duygusu içinde. Caner’in aldatıldığı yönündeki açıklamalarını ise çocuğunu yanına almak üzere yapılmış üzücü bir hamle olarak görüyorum. Bu sözlerle çocuğuna vereceği zararı düşünmemiş.
Onur Baştürk: Kim haklı kim kim haksız bilinmez ama hamlelere baktığımızda Caner yüzde yüz haklı görünüyor. Bir kere aldatıldığı halde efendiliğini bozmamış, medeni bir şekilde boşanmış bir Türk erkeği profili var karşımızda. Şu an patlaması da yeni eşinin etkisiyle değil diye tahmin ediyorum. Asena’nın açtığı davalar onu bunaltmış olacak ki, artık dayanamadı ve öfkesini kustu. Ki yine kibar bir şekilde.
Kamuoyu önünde Asena, eski eşini evlendiği için kıskanan kadın pozisyonuna düştü.
Melike Karakartal: Caner Erkin’in evliliğinin tetikleyici bir unsur olabileceğini düşünüyorum. Nafaka olarak istenen miktar uçlarda görünüyor. Asena Atalay, Caner Erkin’le evliyken söz konusu olan yaşam standartlarını oğlu için korumak mı istiyor? Bu rakamların sebebi bu mu? Caner’in aldatıldığını açıklaması, bunu kendi ağzından duymamız önemli bir detay. Yalnız bu düzeydeki “eski eş çarpışması” çocuğa zarar verebilir, bunu görmek üzücü.
Cengiz Semercioğlu: Çocuğa nafaka istemek başka şey, çocuğu bahane edip eski eşi haraca bağlamaya kalkmak başka şey. Asena’nın yaptığı ikincisi. Üstelik bunu bir yıl boyunca yapma, Caner’le Şükran evlendikten iki gün sonra harekete geç! Bu çocuğun ihtiyaç listesi falan değil, Asena’nın Caner’den intikam listesidir. Gerçi neyin intikamını alıyorsa... İşte Caner aldatan tarafın Asena olduğunu açıkladı...
Çocuklara yazık oluyor
Ece Erken de eski eşi Serkan Uçar’a 4 bin liralık nafakasını ödemediği için dava açtı. Nedir bu erkeklerin nafakadan kaçma mücadelesi? Babalar, çocuklarına ve eski eşlerine neden bunları yaşatıyor?
Cengiz Semercioğlu: Eşinden ayrıldıktan sonra çocuğunla ilgilenmiyorsan, nafakasını ödemiyorsan, masraflarını karşılamıyorsan, daha da ötesi çocukla zaman geçirip onunla baş başa sinemaya, tiyatroya, parka, tatile gitmiyorsan, baba falan değil, olsan olsan iskele babası olursun...
Ömür Gedik: Erkek, durumu uygunsa, mahkemenin hükmettiği nafakayı ödemek zorunda zaten. Tabii ki çocuğu için para verecek. Ama ben ayrılıklarda, kadının da çalıştığı durumlarda nafaka konusunda neden sadece erkeklere yüklenildiğini anlamıyorum.
Babalara sadece ‘para babası’ olarak bakmaya neden oluyor bu tutum.
Melike Karakartal:
Bir anlaşma yapılmış, hukuk yolu ile el sıkışılmış, artık bunun nesinden kaçılır, anlamak mümkün değil. Zaten konu çocuk büyütmek olunca eski eşlerin para pul meselelerini birbirlerini dava edecek seviyeye taşımalarını anlayamıyorum. Mesele çocuk olunca tarafların tüm dertlerini bir kenara bırakmaları, elbirliğiyle “Bu çocuğu nasıl travmasız büyütürüz” diye düşünmeleri gerekir oysa... Böyle haberler okuyunca üzülmekten başka bir şey elden gelmiyor.
Onur Baştürk:
Eski eşlerin birbirine olan nefreti çocuklarına mâl oluyor. Çocuklara yazık oluyor.
Mizah özgür olmalı
Azeri Türkleri, Güreş Federasyonu, Karslılar, Spor Bakanlığı derken “Recep İvedik 5”ten sahne atılmasını isteyenler Şahan Gökbakar’ın kapısında kuyruk oluşturdu. Bu koşullar altında mizah yapılabilir mi?
Eskiye göre mizah yapmak daha mı zor?
Cengiz Semercioğlu: Güreşçiler, hemşireler, Karslılar, Azeriler ayaklanacaksa neyin şakasını yapacak bu sinemacılar, mizahçılar? Şahan tüm talepleri yerine getirip filmden çıkarmaya kalksa “Recep İvedik 5” değil, “Recep İvedik 4,5” olur o filmin adı...
Onur Baştürk: Böyle mizah yapılmaz. Birileri hoşlanmadı diye sahne çıkarmaya başlarsan, en başta yaptığın işe, sonra da kendine saygısızlık etmiş olursun. Mizahın özgür ve dolayısıyla cesur bir yanı olması gerek. Bizde her ikisi de uzun süredir yok. Dolayısıyla yeni “Recep İvedik” kesile kesile kuş gibi çıkacak karşımıza herhalde. Benim umurumda değil de, izleyenlerine ayıp.
Melike Karakartal: Eskiye göre mizah yapmanın zor olmasını bırakın, artık neredeyse imkansız. Hatırlasanıza Levent Kırca’nın parodilerini... Taklidini yapmadığı siyasetçi, şarkıcı kalmamıştı. Şimdi biri çıkıp yapsa “Belasını arıyor herhalde” deriz. Kimsenin tahammülü yok artık... Öte yandan bazen münasebetsizlikle mizah arasındaki çizgi geçilebiliyor. Yine de bu tip konuları fazla hassaslık olarak yorumluyorum. Önce hemşireler ayaklandı, sonra Azeriler... Gülüp geçsinler diyeceğim ama maalesef kolektif ego her zaman baskın çıkıyor böyle konularda.
Ömür Gedik: Herkes bu kadar duyarlı ve alınganken bu ülkede mizah yapmak çok zor tabii. Şahan’ın filmi yakında kuşa dönebilir.
Serenay haklı mı?
Serenay Sarıkaya, “Daha 26 yaşındayım, evlenmek için erken” diyerek Kerem Bürsin’le evliliği düşünmediğini açıkladı. Oyuncular, şarkıcılar için evlilik kariyeri zedeleyen bir şey midir? Serenay evlense kariyeri etkilenir mi?
Melike Karakartal: Eskiden şöhretler dünyasında evlenmek, nişanlanmak, bir ilişki içinde olmak “Hayranları kaçırır” algısı yaratırdı ya da öyle bir algı yaratacağı düşünülürdü. Şöhretlere, erken evlenmemeleri yönünde baskı yapılırdı. Bugün böyle bir anlayış kalmadı artık. Herkes evleniyor, boşanıyor; bunların kariyerin üzerinde bir etkisi yok... Serenay Sarıkaya, evliliğin ilerleyen yaşlarda, hayatın daha sakinleştiği dönemlerde verilecek bir olgunluk kararı olduğunu düşünüyor olsa gerek...
Onur Baştürk: Serenay haklı. 20’li yaşlar evlilik için çok erken. Ayrıca Serenay evlenirse kariyeri gerçekten etkilenebilir, o da bunları düşünüyordur. Bir de Kerem ve Serenay’ın kafalarının farklı olduğunu düşünüyorum. Her ikisi de evlenip çoluk çocuğa karışalım kafasında değil. Kerem zaten Amerika’da doğup büyümüş. Tek bir çizgide düşünmüyor hayatı. Serenay da öyle. Böyle şeylerle meşgul etmiyorlardır kendilerini...
Cengiz Semercioğlu:
Serenay doğru düşünüyor, evlenmesine gerek yok şu aşamada. Genç kuşağın en ilgi gören oyuncularından, çoluk çocuğa karışıp bu yaşta kariyerine ara vermesi doğru değil. Daha çok yolu var. Sonra nasıl olsa yuva kurar...
Ömür Gedik:
Serenay’a erken gelen 26 yaş bir başkası için tam zamanı da olabilir. Çok göreceli bir durum bu, kişiden kişiye değişir. Serenay da bir süre sonra evlenmek isteyebilir, bilemeyiz.
Oyuncular, şarkıcılar için evlilik kariyeri zedeleyen değil, destekleyen bir durum bence. Öyle olmasa kariyerinin zirvesindeki bu kadar insanı nikah masasında görmezdik sanırım.
Ana haber uzun bir maraton
Ahmet Hakan’ın, Kanal D Haber’deki iki haftalık performansını nasıl buldunuz?
Ömür Gedik: Haberleri kaçırmayan ve haber kanalları arasında gidip gelen yakınlarım, Ahmet Hakan’a kilitlenip kaldıklarını söylüyor. İki haftada yakaladığı bu başarı bence takdire şayan.
Onur Baştürk:
Birkaç kere izleyebildim ve bana gayet başarılı geldi. Gün geçtikçe açılıp daha da iyi olacağını düşünüyorum. Sonuçta ana haber uzun bir maraton. Üstelik performansını ben çok beğeniyorum.
Melike Karakartal: Akşam kuşağının en beğendiğim haber bülteni Kanal D Haber. Ahmet Hakan, hem alanındaki bilgi ve tecrübesiyle hem de samimi tonuyla güzel bir denge kurdu. Ben de Ömür’in dediği gibi güzel yorumlar duydum şimdiye dek. Başarıları daim olsun...
Cengiz Semercioğlu:
Ana haber alışkanlık işidir. Kanal arkasında durursa Ahmet’te bir süre sonra alışkanlık yaratacak ve çok daha başarılı olacaktır. Kanal D’nin bu hamlesini de çok başarılı bulduğumu belirteyim.
Sanat dünyası kutuplaşacak mı?
Bir tarafta Rıdvan’lı, Murat Boz’lu, Arda’lı evet cephesi, diğer tarafta Meltem Cumbul’lu, Mehmet Okur’lu hayır cephesi. Referandum süreci sanat dünyasını hiç olmadığı kadar kutuplaştıracak mı? Ünlülerin bu kadar açıkça taraf olmasını nasıl buluyorsunuz?
Melike Karakartal: Ünlüler dahil her vatandaşın şahsi fikrini belirtmesi demokratik bir hak, ancak daha geçen hafta vapurda “hayır”cı üniversitelilere polis müdahale etmeye kalktı.
Evet diyenle hayır diyen aynı ülkenin evlatları ama evet diyen alkışlanırken hayır diyenlerin millet düşmanı olarak damgalanması için büyük çaba harcanıyor.
Evet diyen de, hayır diyen de Türkiye’nin çocukları, Türkiye’nin vatandaşları. Taraf değiliz, hepimiz birlikteyiz, biriz.
Kutuplaşmanın tehlikelerini bilir ve yaşarken, daha da tırmanan bu nefret ortamı, sonuç ne olursa olsun iyilik getirmekten uzak görünüyor.
Cengiz Semercioğlu:
İsteyen hayır desin, isteyen evet...
Herkes özgürce oyunu açıklayacaksa, hayırcıların üzerinde baskı kurulmayacaksa sorun yok. Rıdvan’ın başlattığı kampanyanın en tartışmalı yanı herkesi oyunu açıklamaya zorlaması.
Ben daha etkili olacağını düşünmüştüm bu kampanyanın, öyle olmadı.
Onur Baştürk:
Galiba bu evet ve hayır meselesi sanat dünyasını hiç olmadığı kadar karıştıracak. Çoğu ünlünün rengini belli etmeye çekindiğini de biliyorum, görüyorum.
Onlar da kendine göre haklı. Evet derse bir türlü, hayır derse öbür türlü. Ya o taraftan yüklenecekler ya da diğer taraftan. Referanduma doğru daha çok sürpriz olacak.
Ömür Gedik:
Demokratik bir ülkede isteyen fikrini açıklayabilir. İstemeyen de açıklamaz. Her ikisine de saygı duymak lazım.
Kıvanç
görmezden mi gelmeliydi?
Sonunda Kıvanç Tatlıtuğ da isyan etti. Sosyal medyada eşi ve paylaşımları hakkında abuk sabuk yorum yapan bir takipçisine verdi veriştirdi. Kıvanç’ı da delirten sosyal medya trollerine karşı ne yapmak lazım? Kıvanç gibi isyan mı etmeli, görmezden mi gelmeli?
Onur Baştürk: Kıvanç’ın hayranları en başından beri Başak Dizer’i sevmedi, sevemedi. Gerçekten hayran psikolojisi ilginç ve bir o kadar tuhaf bir şey. Resmen yakıştırmıyorlar Kıvanç’la Başak’ı. “Yakışmıyorsunuz” diyebilirler ama “çirkin” demek, hakaret etmek çok manasız ve abartılı.
Kıvanç tepki göstermekte haklı. Instagram’da fotoğraflarını yoruma kapatabilir bir süre. En radikal çözüm bu.
Cengiz Semercioğlu:
Sosyal medya ahmakları bunlar. Ona buna laf sokmaya, ünlülerin canını acıtmaya bayılıyorlar. Bu bir tür hastalık, mutlaka tedavi edilmesi gerekiyor. Asla ulaşamayacağı biriyle aynı düzleme geldiğini sanıyor bir anda. Muhatap almamak en doğrusu Kıvanç...
Ömür Gedik: Kıvanç’ın eşine saldıran kişiye “Sana tavsiyem sen de git birini sev” demesi çok hoşuma gitti. Eşine, ailesine sahip çıkmasına da bayıldım.
Arada bunları söylemek iyi gelebilir insana.
Melike Karakartal:
Kıvanç Tatlıtuğ isyanında çok haklı. Kimileri ünlü kişiler hakkında münasebetsizce yorum yapmayı kendilerine hak görüyor. Bu çirkin yorum, Tatlıtuğ’un yorumunda da söylediği gibi kişinin kendine olan bakışını, mutsuzluğunu, sevgi yoksunluğunu gösteriyor.
Tatlıtuğ yanıt vererek, muhatap alarak bu kötülüğü saçan kişiyi keyiflendirmiş oldu. Ben sosyal medyada kötülük saçanları, dikkat çekmek için çırpınanları her zaman görmezden gelme taraftarıyım.
Muhatap alınmamak, en büyük cezadır.
Demet evlilik
programı sunsun mu?
Demet Akalın’a izdivaç programı sunması teklif edildi. “Televizyonculukta çok para dönüyor, düşünüyorum ama o saatler Hira’nın uyku saati, nasıl yapabilirim bilmiyorum” dedi. Demet evlilik programı sunsun mu, sunmasın mı? Konsey ne der bu konuda?
Ömür Gedik: Zaten Hira’nın uyku saati diyerek istemediğini kibarca söylemiş.
Müzik işleri biterse bir gün düşünür belki ama şu anda sanmıyorum.
Onur Baştürk: Sunabilir tabii ama kariyerinden çok şey götürür. Eski havası kalmayabilir. Sonuçta “izdivaç programı sunan popstar”a dönüşüyorsun kafalarda. Sırf para için yapılmaz bence böyle bir iş. Algıyı da düşünmeli.
Cengiz Semercioğlu:
Tam tersini düşünüyorum Onur. Demet Akalın televizyon için biçilmiş bir kumaş. İzdivaç gibi bir programda çok başarılı olur. Çünkü doğal konuşuyor. Seda Sayan servet yaptı televizyondan, Demet neden yapmasın?
Melike Karakartal: Hira’nın merkezde olduğu belirli bir düzeni var muhtemelen ama bu güzel bir teklif. İnsan önce değişime direnir, seçeneklerini görmekte zorlanır ama buradan bir çıkış yolu bulacağına eminim. Bu, Akalın’ın çok severek yapacağı bir iş gibi görünüyor...
Mahsun müzik orucundan vazgeçmeli
Mahsun Kırmızıgül, müziği bırakmadığını ve yeniden döneceğini açıkladı. Son yıllarda sinemacı kimliğini öne koyan Mahsun’un müziğe ara vermesi mi yanlıştı, dönme kararı mı doğru?
Melike Karakartal:
Çok yönlü sanatçıların, icra ettikleri bir sanat koluna dair işleri ortaya koyup diğerlerini geride bırakabileceklerine inanmam, yapamazlar. Müziği; müzik yapmayı çok özlemiş olmalı, isabetli bir karar vermiş. Bakalım sinema deneyimleri müziğinde farklı etki yaratacak mı...
Cengiz Semercioğlu: Mahsun’un müziğe nasıl tutkuyla bağlı olduğunu biliyoruz. Sinema kariyeri uğruna öz evladını boğmaya kalktı. Geç de olsa o da anladı ve müziğe yeşil ışık yakmaya başladı. Bir an önce bu manasız müzik orucundan vazgeçmeli.
Onur Baştürk: Bunca yıl sonra müziğe dönmesi güzel olur tabii. Ama albüm yapmadığından beri müzik sektörü, sound’lar, anlayışlar, beklenti çok değişti. Bu saatten sonra çığırtkan bir arabesk yapmaz herhalde. Daha farklı, daha taze, daha genç, daha bulunduğu pozisyona yakışır bir şey yapması lazım.
Ömür Gedik: Bence ara vermesi yanlıştı, dönmesi ise doğru. Mahsun’un müzik ve sinemayı bir arada götürecek enerjiye ve yeteneğe sahip olduğunu düşünüyorum.