Güncelleme Tarihi:
Avrupa’nın en önemli hanedanlarından birine gelin giden güzeller güzeli Prenses Charlene, film karelerinden fırlamış gibi görünen bir yaşantıya sahip. Monako Prensliği'nin hükümdarı ve Grimaldi prenslik hanedanının başında bulunan Prens Albert, yani tahta oturduktan sonraki adıyla II. Albert’la evlenip dünyanın gözü önünde bir yaşam sürmeye başladığı günlerden beri Charlene’e takılan isim ise ‘Hüzünlü prenses’.
Birçokları için şöhret ve servet dolu, imrenilecek bir yaşamın kapısını açacak ve arzulanacak bu evlilik, Prenses Charlene için mutsuzluk, gözyaşı ve sanki altın bir kafese kapatılmış bülbül misali geçen yıllar demek oldu. Evlenmeden önceki adı Charlene Wittstock olan Monako Prensesi Charlene, Zimbabwe doğumlu eski bir olimpik yüzücü. Kendi düğününde döktüğü gözyaşlarıyla daha ilk günden tüm gözlerin kendisine çevrilmesine yol prenses, yıllardır artık lakabı haline gelen hüzünden sanki hiç kurtulamamış gibi yaşıyor.
45 yaşındaki eski olimpik yüzücü Charlene, ileride kocası olacak 65 yaşındaki Prens Albert’la, 2000’de katıldığı bir spor müsabakasında tanışmıştı. O sırada Charlene 22, Albert ise 42 yaşındaydı. 2006’da saray tarafından Charlene ve Albert’ın aşkı resmi olarak açıklandı. Sporcu prensesin profesyonel kariyerini bitirmesi ise hemen bir yıl sonra gerçekleşecekti. O artık kraliyet görevleri dışında bir iş yapamayacak, sadece bir prenses olarak kocasına eşlik edecekti.
O günlerde başlayan aşkları 2010’da gelen nişan haberiyle resmileşti. Çift 2011’de tüm dünyanın merakla izlediği görkemli bir törenle evlendi. Artık bir prenses olan ve dünyanın en eski hanedanlarından birinin üyesi haline gelen Charlene Wittstock, daha o gün herkesin ilgi odağı oldu, aradan geçen 12 yıl boyunca da hep adından söz ettirdi.
Gelinin düğün esnasında gözyaşı döktüğünü herkes gömüştü. Ve herkes bu gözyaşlarının mutluluktan değil pişmanlıktan ve üzüntüden olduğunu da anlamıştı. Prens Albert’la aşkının ilk dönemlerinde mutlu olan Charlene’in aslında bu evlilikten vazgeçmek istediği, saray yaşamının gözünü korkuttuğu ve çapkınlıklarıyla kötü bir şöhret yapmış, gayrimeşru çocukları olduğu ortaya çıkmış prense olan aşkının bittiği konuşulmaya başlamıştı.
Daha evlendiği gün büyük bir mutsuzluğun içine düşen prensesin kaçmak istediği ama bu kaçışın engellendiği, Charlene’in bu güçlü adam ve arkasındaki hanedanla başa çıkamayarak istemediği halde aslında ölü doğan bu evliliğe katlanmaya karar verdiği yıllar boyu konuşuldu. Zaten Prenses Charlene de ilerleyen yıllar boyunca Albert’in yanında hiç gülümsemeden durup bu mutsuzluğu tüm dünyaya ilan etti.
Zaten oldukça geç bir yaşta evlenen, çapkınlıkları ve kadınlarla kurduğu ilişkiler yüzünden adı çıkan Albert’a gereken varisler 2014’ün sonuna nihayet doğdu. Biri kız biri erkek, Gabriella ve Jacques adında ikiz çocukları olan çift nihayet varis konusunu kapatıp bir nebze de olsa rahatladı. Ama çocukları bile hüzünlü prensesin hayatını aydınlatmaya yetmeyecek, Prenses Charlene bir süre sonra yine hapis hayatı yaşayan bir mahkum gibi görünmeye ve davranmaya devam edecekti.
Prens Albert’ın 1992’de emlakçı Tamara Rotolo’dan doğan bir kızı olduğu ortaya çıktı. DNA testleri babalığını doğrulayınca Albert hiç görmediği kızıyla 2006’da baba kız ilişkisi kuracaktı. Jazmin Grace Grimaldi adındaki bu kız artık sarayda büyüyen ikizlerin resmen ablası oldu. 2005’te ise Albert bir kez daha evlilik dışı ilişkileriyle gündeme gelmişti. Air France hostesi Nicole Coste’den doğan Alexandre’nin de babası olduğunu kabul etmiş, çocuğa Grimaldi soyadı verilmişti.
Prenses Charlene’nin Albert’la aşk yaşadığı yıllarda ortaya çıkan bu skandallar bile aslında yıllar boyu yaşadığı mutsuzluğun ve hiç gülmeyen yüzünün kanıtı gibiydi aslında. Ona ihanet eden aşkı daha kendisiyle evlenmeden başka kadınlardan çocuk sahibi olmuş, mutsuz prensesse kısıldığı kapanda ancak kendisi de anne olup hanedana varis vererek az da olsa rahata ermişti.
Prensesin çocukları olduktan sonra bir nebze olsun durulan çalkantılı hayatı 2019’un sonlarında bir anda göz önünden kaybolmasıyla yine gündeme geldi. İki yıl boyunca ortalarda olmayan, hatta evliliklerinin 10. yılı kutlamasında bile gözükmeyen Charlene, nasıl bir anda kaybolduysa, 2021’in sonlarında, iki yıl sonra yeniden Albert’ın yanında ortaya çıkmıştı. Bu iki yıllık yokluk artık bu işin tamamen bittiği ve çiftin ayrılacağına yoruldu.
Oysa prenses geri geldikten sonra kısacak kestirdiği saçlarıyla dikkat çekse de yüzü gülüyordu. Ya da en azından Charlene, başarıyla rol yapıyordu. Monako sarayı prensesin hasta olduğunu, tedavi için memleketi Güney Afrika’ya gittiğini, doktorlar yolculuk yapmasının riskli olduğunu söylediği için de Monako’ya geri dönmediği söyledi. Ama zaten hakkında bu kadar söylenti olan bu mutsuz prensesin gerçekten bu kadar hasta olduğuna kimseler inanamadı.
12 yıllık evlilik, 2 çocuk ve gözyaşlarıyla dolu mutsuz bir hayatın ardından kocasının yanındaki yerine ve prenseslik görevlerine geri dönen Charlene bu kez de parmağında evlilik yüzüğünün olmamasıyla gündeme geldi. Geçen hafta görüntülenen prensesin bu hamlesi çiftin bu kez artık kesin olarak ayrılacağının işareti kabul edildi. Monako sarayı ise bu iddiaları yalanlayan bir açıklama yaptı.
Prens Albert da bu yalanlama korosuna katılanlar arasındaydı. İngiltere Kralı III. Charles’ın 6 Mayıs’ta gerçekleşecek taç giyme töreni için açıklamalar yaparak Charles hakkında övgü dolu sözler sarf eden Albert, törene eşi Prenses Charlene’le birlikte katılacaklarını da belirtip aslında böyle bir ayrılık durumunun olmadığının altını çizmeye çalıştı.