Güncelleme Tarihi:
◊ Ömür Gedik: Aşkım Ricky Martin ne hale gelmiş bu fotoğrafta! Belki de ters ışık ve kötü açı kurbanı olmuştur. Ben estetik olduğunu sanmıyorum. Estetik yaptırsa bu kadar kötü halde olmazdı. Gelsin kendini Türk doktorlarına emanet etsin, estetiğini burada yaptırsın, 49 yaşında bu halde olunamaz.
◊ Orkun Ün: Yahu Ömür! Bu işlere hepimizden daha hakimsin, kendine bakan çok güzel bir kadınsın, estetik ne zaman, hangi bölgelere gereklidir bilirsin. “Estetik olduğunu sanmıyorum” ne demek! Bal gibi estetik mağduru... Belli ki bu estetik işini her yüz, her bünye kaldırmıyor. Berbat bir hale gelmiş Ricky Martin. Benim kafamda başka sorular var ama; mesela Hülya Avşar şimdi ne düşünüyor, pişman mı acaba?
◊ Savaş Özbey: 50’sine 1 kala Ricky’den kimse “Un-dos-tres” yakışıklılığı beklemiyor zaten... Ama aradan geçen zamanda biraz da kötü mü bakmış kendine? Hele o küpe, o saçlar, o kolye... İyiden iyiye “kedili teyze” havası çökmüş üstüne.
◊ Onur Baştürk: Ah ah çok üzüldüm Ricky’ye ama en çok da eşi Jwan’a tabii! Bayağı Mickey Rourke gibi bu fotoğrafta Ricky. Erkeğe estetik dokunuşun fazlası yakışmıyor. Yüz hatlarına bir teyzelik/halalık müessesi gelip çöküveriyor.
Orkun Ün - Onur Baştürk - Savaş Özbey - Ömür Gedik
Amacı şov yapmak
Seda Sayan’ın programına katılan Kalp ve Damar Cerrahı Op. Dr. Banu Küçükpolat’ın dansı hafta boyunca tartışıldı. Türk Tabipler Birliği’nin doktor hakkında inceleme başlattığı bile iddia edildi. Küçükpolat tepkilere şu yanıtı verdi: “Linç ediyorlar. Anlamıyorum ki hastam masada mı kalmış? Biri zarar mı görmüş? Bazı hekimler yazıyor özelden ‘Ayıp’ diye. Ruhumda var Romanlık. Ne olmuş yani?”
Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
◊ Onur Baştürk: Elbette her meslekten insan dilediği gibi dans eder. Bunda bir sorun yok. Ama üzgünüm Banu Hanım’ın amacı şov yapmak, kendini ön plana çıkarmak olmuş bu programda. İnsanlara bilgi vermekten ziyade, fenomen olmak için çırpınmış gibi görünüyor. Görünen köy altyazı istemez demişler...
◊ Ömür Gedik: Doktorların sosyal medya hesaplarına bir bakın isterseniz. Çoğu sosyal medya uzmanlarıyla çalışıyor, takipçi artırmak için farklı içerikler üretiyor...
Banu Küçükpolat da Instagram’da başlattığı dans akımını televizyona taşımış. Bir çeşit ilgi çekme, gündem yaratma taktiği.
Ben dansını ve tarzını sevmedim ama istiyorsa, mutluysa yapmasında da bir sakınca görmüyorum. “Doktorlar dans edemez” diye bir kural yok ki. Mehmet Öz de canlı yayınlarda dans etmiyor mu?
◊ Orkun Ün: Benim bu konuda görüşüm çok net. Doktorsan doktorluğunu yap kardeşim, göbek atma. Tamam, eğlenmek iyidir, dans etmek güzeldir ama yeri ve zamanında olduğunda. Ömür, Mehmet Öz’le kıyaslıyor hanımefendiyi de bu biraz abesle iştigal. Mehmet Öz bu işin adamı. Kendini öyle konumlandırmış, hatta kendini ispat da etmiş bir isim. Ama bu kadın resmen programa oynamak için gelmiş. Müzik çalmasa kapı gıcırtısına da oynayacakmış zaten.
◊ Savaş Özbey: İşini yaparken yani ameliyatta, muayenede, pansumanda göbek atmadığı sürece kime ne? Doktorluğuna ne?
Arta kalan zamanlarda ister sörf yapar, ister oryantal. Zaten Banu Hanım programa hazırlıklı gelmiş. Saçı, makyajı, kıyafeti, ayakkabısı “çıkayım da bir döktürüp kurtlarımı dökeyim” havasında. Ben bir tek dansından puan kırarım, hareketleri hakkını vermeden, yapmak olsun diye yapıyor. 10 üzerinden 7.
Raşit o kıyafeti yapsın ben sahnede giyerim
Raşit Bağzıbağlı, sahne kostümleriyle gündeme gelen Hadise, Gülşen ve Hande Yener için “Hepsinin giydiği iç çamaşırına benziyor. Jennifer Lopez ve Rihanna’nın giydiklerinde kostüm havası var, bizimkilerde yok. Kaliteyi aşağıya çekiyorlar” dedi. Haklı mı ünlü modacı bu eleştirisinde?
◊ Orkun Ün: Ben çok üzülüyorum; neden bizden olanı eleştiriyoruz hep? Bizim sanatçıların kıyafetini beğenmeyen Raşit Bağzıbağlı, açıklamasına bir açıklama daha eklemiş, “Ben kumaş kalitesinden bahsettim” falan demiş. E iyi de nereden biliyorsun kumaşını? Siz söyleyin n’olur; yakışmamış mı Hadise’ye, yakışmamış mı Gülşen’e, Hande’ye? Bence sakil durmuyor, hatta çok da yakışıyor. İyi ki giyiyorlar böyle iddialı elbiseler. Ohhh be içimiz açılıyor, neşemiz yerine geliyor...
◊ Savaş Özbey: Raşit Bağzıbağlı ödüllü, parlak bir modacı. Bunu dikkat çekmek için ya da tutuculuktan söylediğini sanmıyorum. Ama ayinesi iştir kişinin. Kendisi de modacı. Otursun öyle bir kostüm yapsın ki bundan sonra herkes anlasın basit neymiş, nasıl kaliteli olunurmuş...
◊ Ömür Gedik: Raşit Bağzıbağlı kaliteden ödün vermeyen bir modacı. Kendi penceresinden baktığında ve kıyafetleri kendi kriterlerine göre incelediğinde söylemlerinde doğruluk payı olabilir. Ama ben saydığı üç ismin de sahne tarzlarını ve cesur kıyafetlerini beğeniyorum. Raşit’e buradan bir çağrıda bulunayım. Bahsettiği tarz bir sahne kıyafeti yaparsa ben sahnede giymeye hazırım, hatta Konsey fotoğrafını da o sahnede ve o kıyafetle çekebiliriz.
◊ Onur Baştürk: Bir yanıyla haklı. Bizimkilerin giydiği kostümler yabancı starların havasında olmuyor bir türlü. Çünkü bizimkiler şov yapmıyor, ayrıca sahnede kullanılan ışıklar da vasat. Ama bu demek değildir ki hepsinin kostümü yerlerde sürünüyor. Ben kendi adıma Gülşen’in giydiklerini beğeniyorum. Epey özeniyor.
Çocuğu düşünen yok!
Özcan Deniz’le Feyza Aktan’ın evliliği bitti ama kavgaları bitmedi. Velayet ve darp davalarında karşı karşıya gelen ikili şimdi de gizli kamera iddiasıyla gündemde. Feyza Aktan, çocuğuyla oturduğu eve kamera yerleştirerek kendisini izledikleri, görüntüleri montajlayarak basına sızdırdıkları ve kendisine iftira attıkları iddiasıyla Özcan Deniz ve kardeşi Sibel Semerci hakkında suç duyurusunda bulundu. Ne diyorsunuz eski eşler arasındaki bu duruma?
◊ Savaş Özbey: Bu hikaye daha ne kadar çirkinleşecek, merak içindeyim. Şiddet, tehdit, mala çökme, evden kovma, en son gizli kamera, ne ararsan var. Dışarıdan nasıl göründüklerinin farkında değiller mi acaba?
◊ Onur Baştürk: “Vay be!” diyorum. Bu ex çiftin yaşadıkları psikolojik gerilim dizilerini bile geçti. Eve kamera koydurmak da neyin nesi? Neyin paranoyası bu? Feyza Aktan’ın çocuğuna bakamadığını mı düşünüyor Özcan Deniz? Feyza Aktan bir ara Kelebek’e konuşmuştu, gayet aklı başındaydı. Bence bu ilişkide Özcan Deniz cephesi çok yara aldı. Negatif puan topladı.
◊ Orkun Ün: Bir oğulları var. Ben en çok ona üzülüyorum. Bu çocuk büyüdüğünde anne babasının ismini Google’ladığında neyle karşılaşacak? O karşılaştıkları psikolojisini nasıl etkileyecek? Düşünen yok. Bu haksızlık. Gizli kamera iddiası da çok çirkin. Bu süreçte Özcan Deniz’i hiç tanıyamıyorum. Ne oldu da bu iki isim böylesine kanlı bıçaklı oldu, çok ilginç...
◊ Ömür Gedik: Ortada bir çocuk varken ben de bu konuları konuşmak istemiyorum. Keşke Feyza ve Özcan da aynı hassasiyette olsa. Bir babanın, çocuğunun annesinin gizli görüntülerini çekip basına vereceğini de hiç sanmıyorum. Hele tanıdığım Özcan, böyle bir şey yapmaz.
Yakından gördük estetik yaptırmamış
Magazin Gazetecileri Derneği’nin ödül törenine katılan Murat Yıldırım’ın geceden paylaştığı fotoğraf, sosyal medyada gündem oldu. Ünlü oyuncunun yüzündeki değişiklik hakkında binlerce yorum yapıldı. Photoshop mu sizce, yoksa estetik dokunuşlar mı var? Ayrıca beğenilen bir oyuncu neden böyle bir değişikliğe ihtiyaç duyar?
◊ Ömür Gedik: Magazin Konseyi için Four Seasons’ta fotoğraf çekimi yaparken yan masamızdaydı, merhabalaştık hepimiz. Gayet normal, her zamanki gibi de yakışıklı görünüyordu. Ben sadece saçında bir tarz değişikliği gördüm. Onun dışında aynı, bildiğimiz Murat. Ama evet, fotoğrafta farklı çıkmış gerçekten de.
◊ Onur Baştürk: Estetik dokunuş olmadığını yakından gördük ama fotoğrafta biraz farklı çıkmış evet. Herhalde sosyal medyacısının gazabına uğradı. Bir de saçı uzamış, o yüzden farklı çıkmış olabilir.
◊ Orkun Ün: Ben de rahatlıkla söyleyebilirim ki fotoğrafta ağır photoshop var. Gördük işte, adam bildiğimiz Murat. Bir değişiklik yok...
◊ Savaş Özbey: Fotoğraftaki Murat Yıldırım; olmamış. “Mahallenin çocuğu” havasını almış, yerine bir Prens Şarman özentisi gelmiş. Kimse “Sil o paylaştığın fotoğrafı” dememiş mi?
Yeni James Bond kim olsun?
Daniel Craig, Bond serisinin son filmi “No Time To Die”da ünlü ajanı 5’inci ve son kez canlandırdı. Şimdi dünya sinemasının gündeminde yeni James Bond’un kim olacağı sorusu var. En iddialı adaylar; Henry Cavill, Idris Alba ve Robert Pattinson. Ünlü ajanı bir kadının canlandırabileceği iddiası da var. Sizin bir öneriniz var mı, kim olsun yeni James Bond?
◊ Savaş Özbey: Pierce Brosnan’ın üzerine Daniel Craig’i hiç sevememiştim zaten Bond rolünde. Veda etmesi iyi oldu, ondan Bond çanta bile olmaz. Yerine mi? Robert Pattinson fena fikir değil aslında. Köşeye sıkıştıkça yarasaya dönüşür.
◊ Orkun Ün: Benim aklımda tek isim var: Sam Heughan. “Outlander” dizisindeki rolüyle tanırsınız onu. 41 yaşında. Zaten James Bond rolü için çok da genç bir isim olmaz bence. Birleşik Krallık doğumlu olması, yaşı, tipi... Bana nedense yeni Bond o olmalı dedirtiyor. İlla söylemem lazımsa şunu da ekleyeyim madem; James Bond kadın olmaz. Erkek olmalı!
◊ Ömür Gedik: Hayır, James Bond kadın olsun, çapkın olsun, filmdeki bütün erkeklerle de sevgili olsun. Biraz da biz keyifle izleyelim seriyi. Yeter bu erkek hegemonyası. Senaryo zenginleşir, daha ne istiyoruz?
◊ Onur Baştürk: Bence Bond tedavülden kalksın ya. Artık Bond gibi ajan mı kaldı? Çok demode. Ama kadın Bond olacaksa, oyum Cate Blanchett’ten yana.
Bu nasıl vicdansızlık!
Şimdilerde çekilecek filmiyle gündemde olan ‘Acıların Kadını’ Bergen’in katili Halis Serbes, şoke eden itiraflarda bulundu. “Pişman mısınız?” sorusuna “Pişman değilim” yanıtını veren Serbes, “Bergen’in annesi ‘ölümden korkmuyorum’ diyordu. İlk ona sıktım. Öldü sandım. Ölmese ben onu sağ bırakır mıydım?” dedi. Serbes’in bu pişkinliği hakkında neler söylemek istersiniz?
◊ Ömür Gedik: İnsanın kanı donuyor bu sözler karşısında. Duymak bile istemiyorum dediklerini.
◊ Orkun Ün: Bu adamı konuşturmamak lazım. Geçen sene de bir röportajını dinledim bu katilin, “Pişman değilim” falan diyordu yine. Nasıl bir vicdansızlık bu!
◊ Savaş Özbey: Keşke hukuken bir yolu olsa, sırf bunu söylediği için tekrar alsalar içeri. Aradan yıllar geçmiş, çatallı dilinden hâlâ zehir damlıyor.
◊ Onur Baştürk: Pişkinliği bu güneş sistemini aşan türden gerçekten. Film çekilecek diye gündeme gelmek istemiş, net. O değil de, Farah Zeynep Abdullah’lı “Bergen” filminden pek umutlu değilim ben.
Bırak dağınık kalsın Kubilay
Kubilay Aka, katıldığı etkinlikte “Özür diler misin?” sorusuna “Ben haklı veya haksız özür dilemem. Birine minnet etmeye gerek duymuyorum. Hatalıysam da hata yapmışımdır, insanımdır gayet normal bir şey, o yüzden dilemem. 26 yaşındayım, bir problem yok” yanıtını verdi. Ne diyorsunuz genç oyuncunun bu sözlerine?
◊ Orkun Ün: Bu özür işinin yaşla ne alakası var ki? Özür dilemek erdemdir. Hatayı kabul etmek kadar insanı rahatlatan çok az şey vardır. Dikkat çekmeye çalışan bir ‘ergen’ gibi konuşmuş Kubilay Aka. Eğer gerçekten böyle davranıyorsa özel hayatında, etrafında pek fazla arkadaşı yok demektir. Böyle giderse 3-5 sene içinde şöhreti kaldıramayanlar listesine ekleriz onu da...
◊ Ömür Gedik: Evet, özür dilemek erdemdir, yanlış yapılan tarafa bir borçtur. Hatadan ders alındığının, bir daha tekrarlanmayacağının da bir göstergesidir. Minnet etmekle ne alakası var? Böyle giderse Kubilay’ın çevresinde gerçek dostu kalmaz.
◊ Onur Baştürk: Bir kere soru anlamsız. “Özür diler misin?” diye soru mu olur? Kubilay Aka’nın yanıtı da itici gibi duruyor ama ben sevdim. “Hatalıysam da hata yapmışımdır” diyor, ne var bunda?
◊ Savaş Özbey: Haklı Kubilay Aka. Özür dilemek çok zor bir şey. Kendiyle barışık olmayı, her şeyden önce empati yeteneği gerektiriyor. “26 yaşındayım” diyor ya... Bu yaşa kadar olmadıysa bıraksın böyle dağınık kalsın.
‘Toksik’ lafı da moda oldu
Melisa Döngel, Deniz Şahin’le ayrılığı için “Öyle gerekti. İlişki toksik hale geldi yani. Ama arkadaşlığımız baki” dedi. İlişkinin toksik hale gelmesi ne demek? Ayrılığa yol açacak kadar ‘toksik’ hale geldiyse ilişki, arkadaşlık sürdürülebilir mi?
◊ Savaş Özbey: Artık bu ilişki bana iyi gelmiyor, beni zehirliyor demek toksik mevzusu. Tek panzehri var: Ayrılmak. Sonra arkadaş olmaya engel mi? Değil tabii de dünyada toksik ex’inden başka insan mı kalmadı arkadaş olacak?
◊ Onur Baştürk: Bu “toksik ilişki” lafı da moda oldu. İki taraf birbiriyle azıcık anlaşmazlık yaşadı mı, “Ay bu ilişki toksine bağladı” deniliyor. Bence tam şımarıklık. Gerçekten toksik ilişki yaşayıp yerlerde sürünmüş çiftlere de ekstra saygısızlık.
◊ Ömür Gedik: Eğer taraflar birbirlerini sevmek yerine sürekli eleştiriyor, yiyip bitiriyorsa o ilişki artık zehirlenmiştir, toksiktir. Düzelmiyorsa, aşk da tükendiyse zorlamaya gerek yok, ayrılmak en doğrusu. Ama arkadaş kalınabilir. Sevgili olamadığı biriyle arkadaş olabilir insan, ne var ki bunda?
◊ Orkun Ün: Toksik adını koyduysan bir ilişkiye, koşarak kaçarsın en uzak noktaya. O yüzden arkadaş kalamazsın. Bana göre toksik ilişki günümüz insanının çok sevdiği, hatta beslendiği bir olgu. Biz kavgasız gürültüsüz yapamıyoruz nedense. Artık beraber gittiğiniz restoran, aynı koltukta izlediğiniz film, partnerinizin giydiği kıyafetler falan size batıyorsa, sırf laf etmek için laf ediyorsanız o ilişki ‘toksik’ bir hale gelmiş demektir. İflah da olmaz. O zehir kana girdi mi panzehri falan olmadığı için iyileşmesi de mümkün değildir.
Türkiye’ye gel Nicolas
Amerikalı oyuncu Nicolas Cage, Las Vegas’taki bir mekana leopar desenli pijamasıyla ve yalın ayak gitti. Mekan görevlileri ünlü aktörü dışarı çıkardı. Dünyaca ünlü yıldızın bu fotoğrafını görünce ne hissettiniz?
◊ Onur Baştürk: Ben tatlı buldum. Leopar desenli pijama hoşmuş. Yıllar önce başrolünde oynadığı “Leaving Las Vegas” filmini anımsadım bu fotoğrafı görünce. İntiharı mı düşündü filmdeki karakteri gibi acaba? Tövbe tövbe...
◊ Orkun Ün: Yani adam belli ki oraya meydan okumaya gitmiş. O giydiği pijama restoranın kıyafet kurallarına asla uygun değil. “Ben buyum”, “Koskoca yıldızım”, “Nicolas Cage’im ben”, “Hadi sıkıysa beni dışarıya atın” demiş resmen. Ama yok öyle bir Amerika işte. 2 dakikada kapı dışarı etmişler ünlü aktörü! Yeni isimlerin ‘şöhret budalalığını’ anlarım ama yılların sanatçısının bu hareketine anlam veremedim. Kaldı ki çok da severim bu adamı ben ya...
◊ Ömür Gedik: Saçmalamış Nicolas Cage. Ünlüsün diye her istediğini yapamazsın, her yere de her kıyafetle giremezsin. Restorana gitmenin de bir adabı var. Pijamasını çıkarmak istemiyorsa eve yemek söyleseymiş keşke.
◊ Savaş Özbey: İyi de adam kapıdan içeri girene kadar akılları neredeymiş? Sonradan kovacağına baştan almasana içeri. Gel, Nicolas sen Türkiye’ye gel. Gece kulübüne bornozla giden Bülent Ersoy’la kol kola girersiniz, sabaha kadar kapı kapı gezersiniz.
Okullarda sosyal medya dersi verilmeli
9 ülkede 100 bin kişiyle görüşülerek yapılan bir araştırmada; Instagram kullanıcılarının platformdaki ünlüler nedeniyle zihinsel olarak olumsuz duygulara sürüklendiği belirlenmiş. Buna göre en olumsuz etkiyi Kim Kardashian, Justin Bieber ve Charli D’Amelio yaratıyormuş. Komedyen Ellen DeGeneres, Amerikalı aktör Will Smith ve Brezilyalı futbolcu Neymar’ın hesapları ise daha az olumsuzluğa yol açıyormuş.
◊ Onur Baştürk: Pek yeni bir şey söylemeyen bir araştırma. Evet, ünlü yıldız ve fenomenlerin mükemmel görünen hayatları ve vücutları takipçilerinde depresyona ve “neden böyle değilim” kaygısına yol açıyor ama bunun çözümü yine takipçide. Etkiyi en aza indirmek için sürekli sosyal medyada olmamak gerekiyor.
◊ Savaş Özbey: Onur haklı. Facebook’un bu sonuca ulaşmak için 100 bin kişiyle görüşmesine gerek yokmuş. Bana ilginç gelen, ünlülerin paylaşımlarının insanları olumsuz etkilemesinden ziyade Ellen DeGeneres, Will Smith ve Neymar gibilerin bunun dışında kalması. Acaba hayatlarının mütevazı ve sıradan yanlarını da paylaşmalarından olabilir mi?
◊ Orkun Ün: Bu araştırmada Instagram’ın genç kızlarda “vücut imajı kaygısı” yarattığı söyleniyor. Yabancı starlar örnek verilmiş ama öyle çok uzaklara gitmeye gerek yok. Ülkemizdeki fenomenlerin hayatlarından da etkilenen çok insan var.
Okullarda sosyal medyanın bilinçli kullanımı dersleri verilmeli, başkalarının hayatlarına özenmek yerine “Benim sahip olduğum iyidir” felsefesi öğretilmeli. Yoksa bu sosyal medya yakacak başımızı!
◊ Ömür Gedik: Araştırma sonuçları açıklanmış, her şey ortada, değil mi? Çözüm de basit aslında. Bu araştırmada takip ettikleri ünlülerden olumsuz etkilendiklerini söyleyenler ya da düşünenler onları takip etmesinler. Ama yapabiliyorlar mı?
Ya da yaparlar mı? Hayır. Hem ağlarım hem giderim durumu. Boşa konuşuyoruz, söz konusu ünlülerin takipçilerine siz bu yazıyı okurken bile yenileri ekleniyor.