Güncelleme Tarihi:
Melike Karakartal:
Videoda eksik olan şeyi söyleyeyim: Siyasetçiler. Siyasetçiler, yöneticiler, güvenliğimizi sağlayacak politikalar üretip bunu topluma duyurduklarında gerçekten hayatımıza sahip çıkabileceğiz esas. Onlar bunu yapmadan ünlülerin verdiği bu mesaj güzel ama sağlam bir temele maalesef oturmuyor, oturamıyor. Çünkü güvenliğimiz konusunda güvence verebilecek kişiler değiller. Eve kapanmayacağız, kapanmıyoruz, elbette çıkıyoruz ama kimse korkusuzca dolaşamıyor sokakta, bu da işin gerçeği. Dilerim en kısa zamanda terör endişesi yaşamadığımız günlere döneriz.
Eski eşle tatil olur mu?
Ebru Şallı, eski eşi Harun Tan ve çocuklarıyla birlikte tatile çıkacağını açıkladı. Eski eşle tatil normal mi? Ebru başka biriyle evli ya da bir ilişkide olsa, bu tatile çıkabilirler miydi?
Melike Karakartal:
Biten evliliklerde eğer kesişim noktası çocuklar ise, çiftler arasında farklı bir dinamik söz konusu oluyor. Kimileri birlikte tatile çıkacak seviyede yaşamıyor bu ilişkiyi, ancak çocukların mutluluğu ve sağlıklı bir aile ortamı için harika bir iş yapıyor Şallı ve Tan. İlişki söz konusu olsaydı da bunu yapabilirlerdi bana kalırsa.
Cengiz Semercioğlu: Sevgililer, eşler gelir gider, aslolan çocuklardır. Bu yüzden ayrılmalarına rağmen çocuklarının üzerine titreyen, onlar için ilişkilerini düzgün şekilde sürdüren anne-babaları alkışlıyorum. Bu çiftlerden biri Ebru-Harun’sa, diğeri Çağla-Emre’dir.
Onur Baştürk:
Eski eş ve çocuklarla tatil bence de normal. Ama Ebru başka biriyle evli ya da ilişkide olsa bu tatil gerçekleşmezdi. Düşünün, Sinan’la hâlâ beraber olsa, bence asla çıkmazdı o tatile...
Ömür Gedik:
Ebru başka biriyle evli olsa bu tatile bu şekilde çıkamazdı herhalde. Harun da aynı şekilde. Demek ki aslında pek de doğru değil boşandıktan sonra birlikte tatil yapmak. Çocuklar için tabii ki bir araya gelinir ama tatil abartılı.
Gülşen’in bebeğinin adı şahane
Gülşen ve Ozan Çolakoğlu’nun bebekleri dünyaya geldi. Çift, oğullarına Azur Benan adını koydu. Demet Akalın da kızına Hira adını vermişti. Ünlülerin bu ‘farklı isim’ merakı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Cengiz Semercioğlu:
Gülşen şarkı sözlerinde kelimelerle çok güzel oynadığından kendisi de söylemişti zaten; “Herkes benden oğluma ilginç bir isim bulmamı bekliyor” diye... Bu yeni bir şey değil ama. 22 yıl önce kızına Tayga adını koymuş Ömür var aramızda, benim kızımın adı da Pera. İsmiyle bin yaşasın bütün çocuklar,
Allah bahtlarını açık etsin hepsinin...
Ömür Gedik:
Evet, kızım ona Tayga adını koydum diye ilkokul yıllarında bana az söylenmemişti. “Kimse anlamıyor, sürekli tekrar etmek ve anlamını açıklamak zorunda kalıyorum” diyordu. Şimdi ise memnun. Tayga’nın ‘Kuzey Ormanları’ anlamına geldiğini keyifle anlatıyor herkese. Azur Benan ve Hira da şahane isimler. Pera da öyle. Anlamları da etkileyici. Sıradanlıktan uzaklaşmak her zaman iyidir.
Melike Karakartal:
Harika isimler her ikisi de. Belki fark etmiyoruz ama isimler konusunda da “hayat döngüsü” var. “Farklı isim” dediklerimiz 20 yıl sonra bilinen isimler kategorisinde olacak, geçmişte de bu böyle oldu.
Mesela Maya da birkaç yıl önce azdı ama şimdi çok popüler. Herkes, modern isim arayışı içinde ama yakında “kulağa çok eski ve yaşlı geliyor” denilen isimlerin yeniden popüler olacağını düşünüyorum.
Onur Baştürk:
Sıradan vatandaş da çocuğuna farklı isim koyma konusunda kendini aştı. Geçenlerde kızına Üzüm ismini koyanı gördüm. Azur Benan bu yüzden bana normal geldi. Bu farklı isim merakı biraz da eşe dosta, “Bakın ne kadar orijinal bir isim verdim evladıma” tatlı gururu/gösterişi yaşatma şansı veriyor ebeveyne...
Birce neden
vazgeçti?
Birce Akalay, Sarp Levendoğlu’na ikinci şans verdi derken boşanma davası açıldı. Akalay “Bu konuyla ilgili hiçbir zaman konuşmayacağım” diyerek ne demek istiyor?
Ömür Gedik:
İkinci şanslar genelde hüsranla sonuçlandığından pek tercih edilmiyor artık. Bir de bu ilişki yumağı o kadar magazine düştü ki, Birce bu işin içinde olmaya devam etmek istemedi sanırım. Hayırlısı.
Onur Baştürk:
Valla neden ikinci şans vermekten vazgeçti Birce Hanım bilemiyorum, müneccim değilim. Ama bu “Hiçbir zaman konuşmayacağım” gibi keskin laflar “Zamanı gelince konuşacağım, merak etmeyin” demektir aslında.
Cengiz Semercioğlu:
İkinci şans haberleri doğru değildi zaten. Boşanma kararı aldıktan hemen sonra ilk iş olarak kocasının adının yazılı olduğu dövmeyi sildirmeye giden bir kadının kafasında o evliliği bitirdiği açıktır. Birce’nin bu kadar hızlı olması da “Ortada ihanet mi var?” sorusunu gündeme getiriyor...
Melike Karakartal:
Kapalı kapılar ardında yaşananları orada bırakmaya kararlı görünüyor Birce Akalay, en doğal hakkıdır.
Özel hayatlarına dair her detayı bilmek durumunda değil herkes, o da bu şekilde yaşamayı seçiyor. Gayet anlaşılabilir.
En doğrusu
aldırmamak
Yeşim Salkım, polemik yaşadığı Gülben Ergen’in hayranlarından sosyal medyada hakaret mesajları almasıyla ilgili “Fazla zorlarlarsa kapatırım, bloklarım, gerekirse küfür ederim” dedi.
Melike Karakartal: En doğrusu aldırmamak. Sosyal medyada karşısındakine hakaret eden kişiler en büyük tatmini hedefe koydukları kişiden cevap aldıkça, kaale alındıklarını hissettikçe yaşıyorlar.
Ömür Gedik: Bence bloklamak en doğrusu. Aldırmayıp yazılanları o şekilde bırakmak algı yönetimi açısından yanlış bir tavır. Durmuyorlar, dahası abartıp yalan yanlış her şeyi yazıyorlar çünkü.
Onur Baştürk: Her şey bir yana Gülben Ergen’in ne çok kadın düşmanı var yahu. Seren Serengil ve Yeşim Salkım en baş köşede. Yıllardır kurşun ata ata Gülben’in dünyasını kevgire çevirdiler. Bitmedi gitti bu kan davası...
Cengiz Semercioğlu: Takılmamak en doğrusu... Bizim hakkımızda da onlarca şey yazılıyor, okumazsın, ilgilenmezsin, takip etmezsin, yoluna devam edersin. Karşı tarafa verilecek en güzel cevap budur.
Gerginlik had safhada
Selami Şahin’in konserinde Didem Şahin, oğluyla birlikte olan İrem Derici’ye “İrem Hanım” diye hitap etti. Bu durum, aralarında soğukluk olduğu şeklinde algılandı. Zaten Derici de “47 kamera açık olunca saygılı oluyor insanlar” dedi. Buzlar eriyor mu, gerginlik artıyor mu?
Cengiz Semercioğlu: Selami Şahin “Arada problem yok ki, buzlar erisin” açıklamasını yaptı ama problem olduğu açık. Ya da ilk başlarda olan problemin hâlâ tam anlamıyla aşılmadığı açık... Didem Hanım’ın “Horozumu saldım çayıra” lafını biz unutamıyoruz, İrem’in unutması mümkün mü...
Onur Baştürk: Gerginlik bence de had safhada, hatta daha çok artıyor. “Dallas” dizisi gibiler. Entrika ve laf çakmalar gırla. Didem Şahin’in selamı filan gayet stratejik. İrem’in açıklaması ise samimi, olduğu gibi. İki farklı dünya çarpışmış resmen. Birbirlerini hayatta anlamayacak iki kadın. Biri doğal, diğerinin kafasında bin tilki. Zor iş!
Ömür Gedik: Gelinle, gelin adayıyla sizli bizli konuşmak bence mesafe koymakla eş anlamda. Didem Şahin “İremcim hoş geldin” diye sarılıp öpene kadar ortam soğuk demektir. İrem içi dışı bir, dobra bir kız. Samimiyete samimiyetle karşılık vereceğini düşünüyorum.
Melike Karakartal: Burada üç ihtimal var. Ya hakikaten gerginlik var, ya henüz birbirlerine basının önünde “canım cicim” diyecekleri bir samimiyet söz konusu değil ya da Didem Şahin toplum önünde senli benli konuşmayı tercih etmeyen bir kişi. Ben ikinci veya üçüncü seçeneğe ihtimal veriyorum, zaten İrem Derici de her zamanki esprili diliyle güzel yorumlamış vaziyeti.
Mahsun sözlerinde samimi
Mahsun Kırmızıgül, yeni filmi “Vezir Parmağı”nın terör örgütü PKK ile ilişkilendirilmesine tepki gösterdi. Kırmızıgül, Gezegen Mehmet’in radyo programına da konuk oldu ve konuyla ilgili açıklamalar yaptı. Sizce söylediklerinde samimi mi?
Cengiz Semercioğlu:
Mahsun Kırmızıgül, Gezegen Mehmet’e yaptığı açıklamada kendini çok iyi ifade etti. Haksızlığa uğradığı noktaları açıkladı, inandığı doğruları tekrar etti. O filmde Türk sinema ve tiyatrosunun birbirinden değerli oyuncuları oynuyor, yazılanlar en başta onlara ayıp. Göreceksiniz bu iddialara prim vermediğini seyirci gişede gösterecektir zaten.
Onur Baştürk: Evet, Kırmızıgül’ün üzerine çok gittiler. Bir de Diyarbakır-Sur’la ilgili yaptığı açıklama dikkatimi çekti. Hatırlatma yapayım: Sur’da operasyonlar yapılırken Kırmızıgül peş peşe tweet atmış, o zamanın Başbakan’ı Davutoğlu’na “Nasıl bu kadar merhametsiz oldunuz?” demişti. Son konuşmasında Sur’la ilgili o dönem yaptığı açıklamaların arkasında durdu Kırmızıgül. “Yaşadığınız mahalle yıkılsaydı, akrabalarınız yardım isteseydi ne yapardınız?” diyerek. “Öyle demek istemedim aslında, şöyle demek istedim” deseydi Kırmızıgül, şu anda yadırganmazdı bile.
Melike Karakartal: Ben de söylediklerinde samimi olduğunu düşünüyorum. Mahsun Kırmızıgül, kendisi de söylediği gibi iş üreterek hayatını sürdürüyor. Oturup kayda değer bir iş yapmadan, değişen rüzgara göre söylem değiştirerek sağa sola saldıranlardan değil. Tutarlı, yetenekli ve üretici bir sanatçı, haksızlığa uğradığını düşünüyorum.
Ömür Gedik: Bana da samimi geldi açıklamaları Mahsun’un. Sinema aşkını bilmeyen yok. Çok sevdiği yedinci sanatın önüne hiçbir polemiğin geçmemesini istediği açıkça ortada.
O haber Burcu’ya
büyük haksızlık
Burcu Esmersoy’un evli bir erkekle ilişki yaşadığı haberleri çıktı. Esmersoy, iddiayı ağlayarak yalanladı. Böyle iddialar hakkında ne düşünüyorsunuz, yazılmalı mı, yazılmamalı mı?
Melike Karakartal:
Bu konuyla ilgili en güzel yorumu geçen gün Onur yaptı. “Kadınlar, hemcinslerinin özgüvenini çalmaya hevesli oluyor” dedi, nefis bir tespit. Güzel kadınlar tehdit olarak algılanır ama Burcu Esmersoy, onun hakkında olur olmaz laf çıkaranların derdinin kendi özgüvensizlikleri olduğunu da bilecek kadar akıllıdır. Her dedikodu magazinde bir biçimde yer alıyor maalesef, doğru olsa da olmasa da... Bu dedikoduları çıkaranlar da, bunun bilincinde olarak çıkarıyor zaten, maksat söz olsun...
Onur Baştürk:
Burcu’nun “evli erkekle ilişki” haberini yalanlarken ağlamasına gerçekten çok üzüldüm. Bu dedikoduyu yayan kimse, Burcu’dan nefret eden biri bence. Çünkü onu yıpratmak istemiş, besbelli.
Ömür Gedik: Olmayan bir şeyi var gibi göstermek büyük haksızlık. Böyle durumlar karşısında insanlar ya Burcu gibi içten üzülür ağlar ya da fena öfkelenir, delirir. Böyle haberleri yaparken iddia olduğunu belirtmek gerekiyor. Hatta bence emin olmadan hiç böyle bıçak sırtı haber yapmamak daha iyi.
Cengiz Semercioğlu:
Bu tür haberleri yaparken çok dikkatli olmak gerekiyor. Sadece kadını evli bir erkeğe yakıştırmakla tek tarafa değil, erkek tarafına ve eşine de hasar veriliyor. Burcu’nun bu haberden canının yandığını hissettim ben, bunca yıldır magazinle iç içe ama hiç öyle ağladığını görmemiştim.
Nusret artık dünya çapında fenomen
Herkesin dilinde “tuzlu Nusret”. Ünü ülke sınırlarını da aştı üstelik. Ne diyorsunuz, Nusret Gökçe’nin sosyal medyadaki paylaşımlarını beğeniyor musunuz?
Cengiz Semercioğlu: Nusret, PR ve tanıtım işini mesleğinin en başından beri çok iyi yapan bir isimdi zaten. Bir de üzerine, kendini çok iyi ifade edeceği Instagram’ı bulunca patladı... Türkiye’de Instagram en çok kime yaradı derseniz, 1 numaraya Nusret’i koyarım. Baksanıza adam dünya çapında fenomen oldu.
Melike Karakartal: Evet, tüm dünyada fenomen haline geldi Nusret... Dileyelim ki bu popülerliği kalıcı olsun. “Tuzlama” hallerinin olduğu montaj fotoğraflarının hepsi çok komik. Artık sadece İstanbul ve Dubai ile kalmaz, okyanus ötesine de götürür işi büyük bir ihtimalle.
Ömür Gedik: Ben en çok o karlı günlerde kamyonun arkasında buzlanmaya karşı yollara tuz döken Nusret caps’ine güldüm. Nusret artık tam bir fenomen. Bundan sonra markası daha hızlı yürüyecektir.
Onur Baştürk: Kimi diyor ki, “Londra’da açacağı yeni restoran öncesi müthiş bir reklam yaptı Nusret”. Neyse ne. Adam sosyal medyayı çok iyi kullandı. Kendine has mizah duygusuyla ete olan kara sevdasını sentezleyip videolar saldı ortama. Orijinal bir başarı hikayesi olduğunu düşünüyorum.