Güncelleme Tarihi:
Fabrika Kızı”, “Yunus”, “Güller ve Dudaklar”, “Adım Kadın” “O Yaz” gibi önemli yapıtların bestecisi Bora Ayanoğlu, 1946 yılında tiyatrocu bir anne-babanın oğlu olarak dünyaya geliyor.
Evleri dönemin en önemli oyuncu ve ses sanatçılarının yer aldığı bir kumpanya gibidir. Bir bakıma sanat, Ayanoğlu’nun kaderidir: “Anneannem ‘Makber’i Türkiye’de sahnede söyleyen ilk kadın. Büyükbabam da bando şefiymiş ve Yemen’de şehit düşmüş. Babam Sami Ayanoğlu sonrasında Darüşşafaka’ya yerleştirilmiş. O arada Muhsin Ertuğrul, oyuncu yetiştirmek için 2 senelik bir kurs açmış. Babam da ona dahil olmuş. Annem Şayeste Savaşman da Şehir Tiyatrosu sanatçılarından. O babamdan daha kıdemli. Çünkü annem Türkiye’de tiyatro sahibesi ilk kadın. Babamla annem Şehir Tiyatrosu’nda tanışmış. O dönemde Muhsin Ertuğrul, tiyatro içindeki evliliklere karşıymış. Gizlice evlenmişler. Bir gün Tepebaşı Parkı’nda Muhsin Ertuğrul, yürürken annemi görüyor ve rahmetli abime hamile kaldığını fark ediyor. Ertuğrul şaşırarak ‘Şaheste ne bu hal’ demiş. Annem de istifa etmeye karar vermiş. Bizim evimiz konservatuvar gibiydi. Anneannem o dönemin bütün elden ayaktan düşmekte olan sahne arkadaşlarını evde ağırlardı. Onlar, kantolar söylerdi. Babam film yönetmenliği de yapardı. Senaryolar hazırlanırken bizim eve gelip sofralar kurarlardı.”
Timur Selçuk ve Fikret Kızılok’la İstiklal Marşı’nı okulda çalardık
Sanatçı, ilkokulda Galatasaray Lisesi’ne gidiyor. Sıra arkadaşı ise Fikret Kızılok. Ayanoğlu, o dönemi şöyle anlatıyor:
“Fikret sıra arkadaşımdı. Bir sınıf yukarıda ise Timur Selçuk vardı. Ben ilkokula girdiğimde de Barış Manço, 4’üncü sınıftaydı. Türk pop müzik tarihini değiştiren bir yerdir Galatasaray. Yabancı müzik mecmualarını okurduk. Oradan dünyayı incelerdik. İlkokuldayken Timur Selçuk, bir grup kurdu. Ben ağız armonikası, Fikret akordeon, Zafer diye biri de keman çalıyordu. Timur, hepimizi orkestra şefi gibi idare ederdi. Okulun ilk ve son günleri İstiklal Marşı’nı biz çalardık.”
Fatih Sultan Mehmet’i 7 kere canlandırdım
Bora Ayanoğlu, 2 yıl süren askerliğinden sonra Şehir Tiyatroları’na kadrolu olarak işe başlıyor ve oyun müzikleri yazıyor. O dönem şarkıcı değil besteci olmaya karar veriyor:
“Haftada 3 şarkı yapıyorduk. Düzenlemeleri Esin Engin yapardı. Ruh ikizi gibiydik. Birbirimizi anladığımız için 25 yıla yakın beraber çalıştık. Arabesk dönem başlayınca Esin, küstü ve bıraktı.”
“Seks filmleri başlayınca ben de sinemadan çekildim. Birçok sanatçı bunu yaşadı iki kulvarda da... Ben çocukluğumdan itibaren filmlerde oynadım. Fatih Sultan Mehmet’i babamdan sonra 7 kere canlandırdım. Sonuncusunu artık oynamak istemedim. Türker İnanoğlu’na ‘Beni oynatma artık. Bu sinemadan para kazanmıyorum, boşuna vakit geçiyor. Müziğimi yapmak istiyorum’ dedim. Sonra bıraktı beni. Müziğe daha fazla eğildim. O arada Şerif Gören’den teklif geldi. Kadir İnanır ile ‘Taksi Şoförü’ filminde çift karakterli bir adamı oynadım. En son da ‘Neredesin Firuze’ filmi...”
“Fabrika Kızı” üzerine tezler yazıldı
Bora Ayanoğlu, kült bestesi “Fabrika Kızı”nı Alpay’ın nasıl seslendirdiğini şöyle anlatıyor:
“Öztürk Serengil ‘Babanın bana çok emeği vardı. Şimdi sıra bende’ dedi. Beni, bir plak şirketine götürdü. 6 ay boyunca oraya ‘biri şarkımı alır’ diye gidip geldim. Ali Kocatepe ile tanıştım. Ali, ‘Alpay’a bir şarkı yapıyorum ama plağın arka yüzü boş. Şarkı arıyoruz’ dedi. Ben de ‘Fabrika Kızı’nı çaldım ve Alpay şarkıyı aldı.
‘Fabrika Kızı’, Türkiye’deki sosyal içerikli ilk kadın şarkısı olduğu için inanılmaz bir çıkış yaptı. Talebeler tezler hazırladı, ben konferanslar verdim.”
Sanatçı, “Fabrika Kızı’nı zamansız yapan hikayesi miydi?” sorusunu şöyle cevaplıyor: “Bir gün gazetede o dönem Unkapanı’ndaki tütün fabrikasında grev yapan kadın işçileri gördüm. Bizi büyüten evlatlık bir ablamız vardı. Evlenince tütün fabrikasında çalışmaya başlamıştı. Tütün parçaları yüzünden ciğerlerinden rahatsız olmuştu. Oradan da aklıma geldi.
O dönem klip diye bir şey yoktu. Ben de şarkıyı senaryo gibi yazdım. Şarkıyı dinleyenler, hayallerinde bir filmi canlandırsınlar istedim. Dinlemeye başladığınızda hayale dalıyorsunuz ve kafanızda o kız canlanıyor. İlk defa Türk müzik tarihinde böyle bir tarz oluştu.
O dönem kadınlar için çok şarkı yazdım. ‘Kara Mehmet’ten tutun ‘Adım Kadın’a... Kadınların haklarına yönelik bestelerdi.”
“Güller ve Dudaklar”ı ilk Türkan Şoray dinledi
Bora Ayanoğlu, şarkılarını neden başka sanatçıların söylediğini şöyle açıklıyor: “Şarkılarımı ünlü biri söylesin ki mesajı hemen iletilsin istedim. Ben söyleseydim kimse dinlemezdi. Alpay, Nesrin Sipahi, Hümeyra’yı herkes tanıyordu. Onlar sayesinde bu mesajlar halka ulaştı.”
Sanatçı, “Güller ve Dudaklar” şarkısını ilk kez Türkan Şoray’a dinlettiğini söylüyor: “Türkan Şoray, ‘Bu şarkı çok tutar’ dedi. Adnan Saner şarkıyı Gönül Akkor’un seslendirmesini istedi. Gönül Hanım, besteyi pop müzik olarak kabul ettiğinden gazinoda hiç söylemedi.”
Artık vaktim torunlarıma
75 yaşındaki Bora Ayanoğlu, ikinci faz Covid-19 aşısını vurulduğunu ve artık vaktini ikiz torunları Arya ile Bora’ya ayırdığını söylüyor:
“Arkadaşlarım telefondan mesaj kullanmayı bilmez, ben bilgisayar programıyla evde müzik yapıyorum. Müjdat Gezen hocalık teklif etmişti, pandemiden dolayı yapamadım. Yeni gençleri hiç bilmiyorum. Çünkü bir şey izlemiyorum. Yalnız telif haklarımı çok iyi korurum. Baya adım çıkmıştır bu konuda. MESAM’ın kurucularındanım ve hâlâ mücadele veriyorum. YouTube’da şarkılarımı izinsiz söyleyenlerin videolarını kapattırıyorum.”
Sanatçı en büyük hayalini şöyle anlatıyor: “En büyük hayalim şarkılarımın filarmoni orkestrası tarafından çalınması. Bunu yapacak artık kimse var mı bilmiyorum…”
Tanju Okan’a şarkı söyletmek çok zordu
Cahit Berkay: Aynı dönem birçok film müziğine imza attık. O beni, ben onu arardım. ‘Ne kadar zam yapalım’ diye. 68 kuşağıyız ve birbirimize çok destek olduk. Birbirimizin kulvarlarına hiç girmedik. Herkesin kendi tarzı vardı. O yüzden başarılı olduk. Şimdi bir şarkı çıkıyor arkasından bütün şarkılar birbirinin aynısı oluyor.
Hümeyra: Her tarafı sanatçı olan kadınlardan. Yonca Plak’ta grafikerdi. Karacaoğlan ve Aşık Veysel söylerdi gitarıyla…
Tanju Okan: Çok zordu ona şarkı söyletmek. Hatta son albümünde ben zorla söylettim. Eşinden ayrılmıştı ve o ara morali bozuktu. Biraz da içkiyi seven bir abimizdi. Ama hayatta gördüğüm en yetenekli, en dürüst, pırıl pırıl adamdı.
Bir gün Antalya Müzik Festivali’nde alfabetik sırayla sahneye çıkıp şarkı söylüyorduk, ben B harfindeyim. M harfine falan geldiler. Tanju Okan, T harfinde fakat ortada yok. İstanbul’daki evini aradılar. Demiş ki “Ben daha T harfindeyim. Yetişirim.” Gerçekten de son uçakla yetişti. Çok muhteşem bir adamdı. Öyle insanlar artık yok.
Zerrin Özer: İşine sadıktı ve şarkısını çok güzel söylerdi. “O Yaz” şarkımı seslendirmişti.