Güncelleme Tarihi:
Yeni bir albüm hazırladınız. Neler bekliyor bizi “Tavsiye”de?
- Albüm beni çok yordu ama çok da heyecanlandırdı. Sevenlerim uzun zamandır bir albüm bekliyordu benden. Doğru şarkıları bulmak, doğru insanlarla yürümek kolay bir iş değil. O yüzden şu anda çok mutluyum, tam istediğim gibi şarkılar var albümde. Enerjisi çok yüksek, pozitif bir albüm.
Ne kadar sürede hazırladınız, kimlerle çalıştınız?
- Albüm süreci bir anda başlayan bir şey değil. O yüzden net bir tarih söyleyemem. Uzun süredir cebimde biriktirdiğim şarkılar var bu albümde. Son dört ay, çalışmalara ağırlık vererek bitirdim albümü. Toplamda iki remiks ile 11 şarkı var. İsra Gülümser, Tolga Görsev, Emrah Karaduman, Gökhan Şahin, Alper Narman, Onur Özdemir, Selahattin Erhan, Selim Siyami Sümer, İskender Paydaş ve Ozan Aktaş gibi isimlerle çalıştım.
Albümün ismi neden “Tavsiye”?
- “Tavsiye” isimli bir şarkım var ama albümün genelinde, tüm şarkılarda kadınlara tavsiyeler var. Sevenlerimle şarkılarla konuşmayı seviyorum, o yüzden bu albümde onlara şarkılarla tavsiyeler vermek istedim.
Favori üç şarkınız hangileri?
- Emre Karaduman ve Gökhan Şahin’in “Prenses”ini çok sevdim. Kadınları hep güçlü göstermeyi sevdiğim için şarkılarımı da ona göre seçiyorum. “Prenses”i de en çok kadınları güçlü gösterdiği için seviyorum. Kadınların kendilerindeki gücü görmeleri gerekiyor. Dünyada çok daha kötü şeyler oluyor. Nijerya’da kaçırılan kızlar için çok üzülüyorum. Türkiye’de bence kadınlar daha güçlü. Sorun, şiddet uygulan erkeklerde. Bu yüzden her zaman dile getireceğim bunu; kadınlar ellerindeki gücün farkına varmalı. Afrika’daki kadınları, kızları düşünerek “Ben ne kadar şanslıyım” diyerek gücümüzü gösterebiliriz. Diğer iki şarkı da kadınların gücü üzerine... Biri “Tavsiye”. Kadınlara “Ne olursa olsun arkana bakma” diyor şarkı. Bir de “Tokat” var. Ayrılıktan sonra güçlü kalan bir kadını anlatıyor.
Kadınlara ithaf edilmiş bir albüm diyebilir miyiz “Tavsiye” için?
- Kesinlikle. Erkek fanlarım kızmasın bana, onlara da kesinlikle tavsiyeler var içinde. “Aşk Kaç Beden Giyer”, daha çok benim yaşadıklarımı anlatan, hüzün dolu bir albümdü. Üzerinden üç yıl geçti. Ve ben o üç yılda genç bir kadın olarak çok büyüdüm.
PAHALI CEKET GİYİNCE O KALP TEMİZLENMİYOR
Neler öğrendiniz bu üç yılda?
- Nelerin beni mutlu ettiğini çok iyi anlıyorum artık. Kendim için yaşamak istediğimi çok iyi biliyorum. Hayatın çok kısa olduğunu ve her an her şeyin değişebileceğinin daha çok farkındayım. Albüm kapağının arkasında bir yazı yazdım. “Aynaya baktığımda kendimle mutlu olabilmek istiyorum, her anlamda” dedim, çünkü ben görüntüden bahsetmiyorum. Ben doğru şeyler yapıyor muyum hayatta, doğru insan olabiliyor muyum, doğru kararlar alabiliyor muyum, yanımdaki insanlara iyi davranabiliyor muyum ve en önemlisi aynaya baktığımda ben bunları görebiliyor muyum? Makyajla bir şeyleri kapatabilirsiniz ama kalbe makyaj ve kıyafet yetmiyor. Pahalı bir ceket giydiğinde o kalp temizlenmiyor. Zaten ben kendini beğenen bir kadınım. Şu anda yorgun görünüyor olabilirim ama birazdan saçım ve makyajım yapıldığında kendime bayılacağım. Ve bunu söylemekten çekinmiyorum. Bazı konularda mütevazılık gereksiz. Elbette önemli ama hayatta insanın kendinden emin olduğu konular olmalı. Şunu da öğrendim ki, başkalarının beni nasıl görmek istediği değil, önemli olan, benim kendimi nasıl görmek istediğim.
“O Ses Türkiye”yle olan yolculuğunuz devam edecek mi?
- Daha Acun “Survivor”dan dönmedi, biz de bu arada “O Ses Çocuklar”ı çektik. Bu ay o yayınlanacak. Mustafa Ceceli ve Murat Boz’la birlikte jüri üyeliği yapıyorum. Çocuklar çok zeki ve yetişkinlerden daha profesyoneller. Ezberleyemedim, yetiştiremedim yok. Çok daha keyifli ama biraz daha yorucu. Çünkü karşında dünya tatlısı çocuklar var. Söylediğim her cümleyi 40 kere düşünüyorum. Karşımdaki bir çocuk neticede, söylediklerime kırılıp, etkilenmesinden korkuyorum. Hepsine eşit davranıyorum ki farklı bir şey düşünüp üzülmesinler.
Eminim çok keyifle izleyeceğiz ama ben sorumun cevabını alamadım hâlâ. “O Ses Türkiye”nin yeni sezonunda siz tekrar işin içinde yer almayı istiyor musunuz?
- Çok sevdiğim ve eğlendiğim bir platform. İstemiyorum demek için çok büyük nedenler gerekir. Böyle nedenlerim de yok.
TÜRK İNSANI SALAK DEĞİL
Acun Ilıcalı’yla aranızdaki en büyük çekişme, sizin yarışmadan birinci çıkaramamanız...
- Evet, Acun bu sezon bana çok takıldı. Bir ara ağzını bantlamaya bile kalkıştım. Biz Acun’la birbirimizi tanımasak ve sevmesek canlı yayında bana öyle takılmaz. O benim neyi kaldıracağımı çok iyi biliyor. Komplekssiz biriyim, o yüzden söylediklerini alttan alıyorum ve birlikte çok gülüyoruz.
Jüri üyelerinden Gökhan’ın “Detone oluyorsa dans etmesin” açıklaması aranızda bir gerginlik yarattı mı peki?
- Onlar anlık şeyler ve biz arkadaşız. Geçti gitti diyebilirim. Canlı yayında hepimizin kötü anları olabiliyor, hepimiz çok heyecanlıyız. Canlı yayında gördüğümüz şeylerin yanında bence bu çerez, gülüp geçeceksin böyle durumlara.
Son zamanlarda yeni bir star, iyi bir şarkıcı çıkmıyor sanki. Siz ne düşünüyorsunuz?
- Yeni birinin çıkıp kalıcı olabilmesi için bir özelliği olmalı. Her gün yeni bir sanatçı görüyorum televizyonda, yeni bir klip ama bir şey olmuyor. Yeni çıkan isimler çok iddialı ve direkt laf atıyorlar. Yeni çıkanlara acaba “Ne kadar magazinsel olursan o kadar büyük olursun” diyorlar da ben mi bilmiyorum? Nasıl yönetiliyor bu sanatçılar? Hangi yapımcılarla, menajerlerle çalışıyorlar? Ayrıca Türk insanı salak değil; ne, neyin kopyası hemen anlıyorlar. Kendi farklarını ortaya koymadıkları sürece yeni isimlerin gelmesi zor. Saygı ve sevgi her şeyden önemli bence. Sen yeni çıkmış biri olarak bir programa çıkıp “Şunu yapacağım, bunu yapacağım” dersen insanlar “Sen kimsin?” diye sorar. Önce insanlara kendini sevdireceksin, tanıtacaksın. Ondan sonra iddialı konuşabilirsin belki. Ben yıllar geçti, hâlâ iddialı konuşmuyorum. Kendi içimde iddialarımı biliyorum ve her zaman iyi işler, albümler yapmak için dua ediyorum. Ortalığa çıkıp “En iyisi benim albümüm olacak”, “En iyi benim” demiyorum.
İDOLÜM ORHAN GENCEBAY
Peki, siz kimleri beğeniyorsunuz Türkiye’de?
- Mesela Mustafa Ceceli! Yeni tanıştım, çok temiz yürekli bir insan. İnsan gibi insan. Beni bu camiada en çok etkileyen şey bu. Mesela bir ödül töreninde Orhan Gencebay ve Sevim Emre ile merhabalaştık ve yerlerine geçtiler. Sonra Orhan Gencebay kalktı “Hadiseciğim seni öpmedim” diyerek yanıma geldi. Ben Orhan Gencebay’ı izleyerek büyüdüm! Ve o yerinden kalkıp “Seni öpmedim” diyerek yanıma geldi! İşte bu yüzden Orhan Gencebay ‘Orhan Baba’ oluyor. Umarım ben de gelecekte onun gibi olabilirim.
İnsanların bakışları ve ilgisi her zaman sizin üzerinizdeyken ne kadar kendiniz olabiliyorsunuz?
- Her zaman kendim gibi olmaya çalışıyorum, sadece daha dikkatliyim. Çünkü artık öyle bir çağda yaşıyoruz ki, herkesin elinde kameralı bir telefon var. Bence eskiden sanatçılar çok mutluydu. Eğleniyorlar, bara gidiyorlar, bir flört yaşıyorlardı ve hiç kimse telefonuyla fotoğrafını çekip gazetelere vermiyordu. Şimdi bir flört yaşıyorsan, birlikte gidip bir yerde balık yiyemezsin. Artık herkes paparazzi ve bunun yükü büyük bence.
Peki, bir flört yaşadığınızda ne yapıyorsunuz?
- Nerede, nasıl buluşacağımı bir şekilde keşfetmeye çalışıyorum. Normalde birinden hoşlandığınızda onun yemek teklifini kabul eder ve yemeğe gidersiniz ama ünlü olunca hele de yanındaki ünlü değilse ertesi gün en çok merak edilen erkek oluyor! O yüzden o yemeğe çıkamıyorsunuz. Birinden hoşlanacağım, onunla yemeğe gideceğim, ertesi gün herkes bu kişiyi merak edecek ve ben daha emin olmadan “Bu sadece bir flört” mü diyeceğim? Beni izleyen bir ailem var ve ben her zaman onlardan çekinirim. Eğer ciddi bir durum varsa zaten herkesten önce onlar bilir ama yine de çok dikkatli davranıyorum.
“ANNEM, BABAM BİR ŞEY DEMEDİ, SEN KİMSİN?”
Bundan 10 yıl sonra nasıl bir kadın olmayı hayal ediyorsunuz?
- Hiçbir şekilde panik yapmayan bir kadın olmak istiyorum. Son üç senede çok şey öğrendim. Paniklerim de yavaş yavaş azaldı ama hâlâ var. 10 yıl sonra paniği hayatımda sıfırlamış olmak istiyorum.
Neyle ilgili panik yaşıyorsunuz?
- Her anlamda. Mesela çok basit bir şey olabilir, bir sorun çözülmesi gerekebilir ya da minik bir kavga olabilir. Daha sakin kalabilmeyi isterdim. Sakinleşmemin sebebi ne istiyorsam yapabildiğimi görmek. Ben savaşçı bir kadınım ve bunu bildiğim için çok mutluyum. İstediğimi yapabildiğimi görmek beni rahatlattı.
Yani “Ben hayatı kaçırıyorum, çocuğum olsun artık” gibi bir panik değil bu...
- Yok yahu çocuğu 45 yaşında da yaparım eğer istersem, Allah izin verirse tabii. Yok öyle bir şartlandırmam.
Aile kurmak size şu an ne kadar yakın ya da ne kadar uzak?
- Şu anda çok uzak geliyor. Doğru kişi olsa belki yakın gelecek ama demek ki o kişi hayatımda olmadığı için çok uzak geliyor.
Hayatınızda kimse yok mu şu anda?
- Hayır yok. Daha doğrusu vakit yok. Olsun isterim. Aşk güzel bir heyecan, sevgi her şeyin alt yapısı.
28 yaşında bir kadın olarak şu anda hayatınıza girecek olan erkekten beklentiniz ne?
- Beklentilerim büyük, şimdiden söyleyeyim! Maddi değil bunların hiçbiri. Annem her zaman “Kendi ayakların üzerinde dur, sevdiğin kişiyle evlen” dedi bana. Zaten çok şükür kendi paramı kazanıyorum ve hiçbir erkeğe o gözle bakamam. Gerçekten çok çalışıyorum, yanımda duracak erkeğin de çok çalışması lazım. Yani gelip benim paramla yaşasın istemem. Büyük konuşmayayım diyorum ama sanırım böyle bir durum yaşarsam kapıyı gösteririm. Ayrıca egosuz, komplekssiz, sabırlı, çok rahat olmalı. Biraz kıskanç olabilir ama sahnede bana asla karışamaz. Bu konuda da büyük konuşuyorum, çünkü izin vermem. Sahne benim hayatım. Şimdi birden hayatıma biri girecek ve bana sahnede mini giyemezsin, öyle dans edemezsin diyecek... Deliririm! Bu bir şov, bu bir sanat. Şimdi düşündükçe soğuyorum aşktan. Beni rahatsız edecek bir tip olacağına, hiç olmasın. “Benim annem, babam bugüne kadar bana bir şey demedi, sen kimsin?” derim. Ama özel hayatımda elbette her zaman saygı duyarım. Ailemden aldığım terbiye ne zaman, nerede, nasıl oturup kalkacağımı, ne konuşacağımı öğretti bana. Sahnedeki Hadise’nin kıyafetleri zaten özel, günlük hayatımda yok onlar. Orada şov kızı oluyorum.
Sizi nasıl biri etkileyebilir?
- Bu konuda çok net bir şey söylemem mümkün değil. Ben Terazi burcuyum. Tartı bazen sağa gidiyor bazen sola gidiyor bazen dengede kalıyor. Belli olmuyor yani.
MURAT’LA AŞK HABERLERİNE ÇOK GÜLÜYORUZ
Adınız sürekli Murat Boz ile anılıyor. Neden çıkıyor bu haberler?
- Allah’ım ne kadar gereksiz olduğunu anlatamam. Hiç öyle bir şey olabilir mi? Biz çok eğleniyoruz ve Murat’la çok gülüyoruz bu haberlere. Başka hiçbir cevabı yok. Murat’la çok güzel bir enerjimiz var, herkesle olabilecek bir şey değil. İlk günden yakaladığımız bir enerji bu hem de. Olsa, zaten üç yıldır birlikte çalışıyoruz, olurdu. Biz Murat’ın sevgilisi yanındayken hep birlikte yemeğe gidiyoruz ve insanlar bunu görüyor.
Hayatta neyin peşinden koşuyorsunuz?
- Hadise kalmanın peşindeyim, çünkü Allah bana çok yardımcı oldu. Rüyalarımı çok erken yaşta gerçekleştirdi. Daha 30 yaşıma girmeden bunları yaşayacağımı bilemezdim.
MANKEN GİBİ OLMAK ZORUNDA DEĞİLİM
Neredeyse her hafta gazetelerde ‘Hadise kilo verdi’ ya da ‘Hadise kilo aldı’ haberleri çıkıyor. Gerçekten sürekli diyet yapma halinde misiniz?
- Buna tek cevabım, umurumda değil. O kadar çok şey yazılıyor ki benim hakkımda, her şeye takılırsam mutsuz olurum. Hiçbir zaman hiç kimseyi tatmin edemezsiniz hayatta, bu bir gerçek. Ne yaparsanız yapın, her zaman sizi karalamak isteyen insanlar olacak. Burada kilonuz önemli değil aslında. Hiç kimseyi yüzde 100 mutlu edemeyeceğinizi bildiğiniz zaman da takılmıyorsunuz böyle haberlere. Ayrıca ben sanatçıyım. Manken gibi olmak zorunda değilim.
HADİSE’DEN KADINLARA TAVSİYE
“Kadınlara tavsiyem, korkmasınlar. Herkes sadece Allah’tan korksun. Hayatımıza iki yıl giren bir erkekten neden korkarız ki? Aileler de ‘sen evlendin, artık yerin kocanın yanı’ zihniyetinden biraz kurtulmalı ve evlatlarına sahip çıkmalı. Bir de sokakta bir kadının şiddet gördüğüne şahit olduklarında ne olur ona yardım etsinler, araya girsinler, kurtarsınlar o kadınları, lütfen!”