Güncelleme Tarihi:
ALİ NAİLİ ERDEM : BiZ ŞiMDi DERDiMiZi NASIL ANLATACAĞIZ
◊ 55 yıl önce Türkiye’den Hollanda’ya ilk misafir işçi kafilesi hareket etti. Siz de ardından Türkiye’nin Çalışma Bakanı olarak ülkeye bir ziyarette bulundunuz.
- Evet... Hollanda Sosyal İşler Bakanı Rolvink tarafından kabul edildim.
◊ Neydi bu akışı başlatan?
- O yıllarda ekonomimiz iyi gitmiyordu. Anadolu’dan Avrupa’ya gitmek isteyen 400 bine yakın işçimiz vardı. Avrupa’nın bize verdiği kontenjan 250 bindi. O zamanki mevkidaşım ile görüşmemde daha fazla işçi almalarını talep ettim.
◊ Türklerin Hollanda’da yıllar içinde kat ettiği yol beklentileri karşıladı mı?
- Hem de fazlasıyla. İlk gönderdiğimiz gurbetçiler Türkiye’nin eğitimi en düşük seviyede olan kesimiydi. Daha çok kırsal alandan olan insanlardı. Gidenler bir taraftan yaşam kavgası verecek, bir taraftan bulundukları yerlere uyum sağlayacak, bir de geleceğe dönük gelişme göstermeleri gerekecekti.
◊ Karşılaştıkları en büyük zorluk neydi?
- Bir kere dil bilmiyorlardı. İşverenlerin temin ettiği tercümanlar aracılık yapıyordu.
◊ Ya diğer sorunlar...
- Hiç alışık olmadıkları bir mutfak kültürü... Sonra din meselesi var. “Namazı nerede kılacağız?” meselesi... Hastaneye gitme meselesi sonra... Bu meseleler devam ederken bir de çocuklarının okul meselesi çıktı tabii. “Bu çocukları Hollanda’da asimile olmadan, kendi varlıklarını koruyarak nasıl büyüteceğiz” endişesi... Çocukların hem Hollanda’nın şartlarına uyum sağlaması hem de özbenliklerini koruması gerekiyordu.
İNSANIMIZ ÇOK UYUMLU
◊ Bu anlamda onlara kim yardım etti, yol gösterdi?
- Özbenliklerini koruma konusunda yardım için Türkiye’den eleman göndermemiz lazımdı ama o tarihe kadar Türkiye büyükelçilikleri böyle bir vazife hiç üstlenmemiş ki. Böyle kitleler halinde işçiler gidecek, onların bu tür problemleri çıkacak... Kimsenin aklına gelmemiş. Dolayısıyla bunları halledecek bir personel de yetiştirilmemiş.
◊ Tüm bu dezavantajlara rağmen başardılar...
- Evet. Zaman içinde şunu gördüm, insanımız çok uyumlu.
ALİ SEN DİL BİLMİYORSUN ORALARDA KAYBOLURSUN!
◊ Hollanda’ya tümüyle uyum sağladıklarını düşünüyor musunuz?
- Hem de nasıl sağladılar. Ben ilk gidişimde kendi kendime “Ali Naili, sen yabancı dil bilmiyorsun ki, oralarda kaybolursun” dedim. Ama onların hiçbiri kaybolmadı.
◊ Hollanda’ya ilk gidişinizde, oradaki gurbetçilerle neler konuştuğunuzu hatırlıyor musunuz?
- Onlara ilk söylediğim şey şu oldu: Hollandalılar ile iyi anlaşmaya ve buranın teknolojisini öğrenmeye çalışın. Bizden çok öndeler. Disiplinli bir şekilde çalışmaya mecbursunuz. En önemlisi, hayatlarınızda kavganın yeri olmamalı. Barışın insanları olduğumuzu anlatmaya mecburuz...
◊ Hollanda’ya düzenli olarak gidiyor muydunuz?
- Giderdim. Her sene. Sadece Hollanda değil, Belçika, Almanya, Fransa, İtalya... Buralara her sene muntazam gittim.
◊ Gurbetçilerin yaşadıkları zorluklar, gittikleri ülkelere göre değişiklik gösteriyor muydu?
- Hollanda’da sıkıntı yoktu. Ama Almanya’da sıkıntı çektim. Avusturya’da, Belçika’da da öyle...
◊ Neydi o ülkelerin farkları?
- Açıkçası Hollanda’da bana “Bizi domuz damında yatırıyorlar” gibi şikayetler gelmedi. Ama diğer yerlerde geldi. Almanya’da mesela... Hollanda’da işverenlerle konuşurken “Burada bir Hollandalı hangi hakka sahipse, bizim işçiler de aynı hakka sahip olmalı. Kendi işçinin eğitimiyle nasıl meşgul oluyorsan benim çocuklarımın eğitimiyle de ilgileneceksin” diyordum. Hollanda’da buna itiraz edilmedi ama Almanya’da bu yaşandı. Almanya’da bazı eyaletler “Hadi canım sen de” dedi!
◊ Türkleri eşit görmüyorlardı...
- Hayır görmüyorlardı. Hollanda’da yabancıya karşı antipati yoktu. Ayrı dilden, ayrı dinden insanların dışlanması gibi bir durumu orada yaşamadım. Son durumu bilmiyorum tabii, epey zamandır uzağım.
TÜRKİYE’DE DE MAL MÜLK EDİNİN
◊ Türklerin gittikleri Avrupa ülkelerinde kalıcı olacağını öngörmüş müydünüz? Şimdi orada yetişen üçüncü jenerasyona baktığınızda neler düşünüyorsunuz?
- Kalacaklarından kesinlikle emindim. 2015’te Hollanda’da iki toplantı yaptım. Biri Rotterdam, diğeri Amsterdam’daydı. Yeni neslin arasında hayran olduğum, alkışladıklarım oldu. Elektronik tahsili yapan gençler gördüm. Uçak sanayisinde çalışan gençler gördüm, gurur vericiydi...
◊ O toplantılarda sizi dinlemeye gelenlere neler söylediniz?
- Orada şunu anlatmaya çalıştım insanlarımıza: Buradaki kazançlarınızı buralarda yiyip bitirmeyin. Türkiye’de de mal mülk sahibi olmaya çalışın. İkincisi kendi aranızda şirketler, kooperatifler, firmalar kurun.
◊ Etkili oldu mu bu nasihatler?
- Bir kısım dinledi, bir kısım dinlemedi tabii.
ALİ NAİLİ ERDEM: YAZILI METİNLER DOSTLUĞUMUZU PERÇİNLİYOR
◊ “Gurbette” adlı sergi vesilesiyle buluştuk bugün. Böyle bir serginin sizin için anlamı nedir?
- Bakın, yazılı metinler geleceğe gönderilmiş birer mektuptur. Nerelerden başlayıp nerelere geldik, nerelere gideceğiz; özetle tarih sayfalarında insan tekamülünü yazılı metinlerden daha iyi gösteren bir şey yoktur.Ayrıca bu metinler dostluğu perçinler.Karşılıklı ilişkileri güçlendirir, birbirimize duyduğumuz sevgi ve sempatiyi artırır.Birbirine ters bakan insanlar değil aksine birbirini kucaklayan insanlar haline dönüştürür. Yani... Bu tür sergilerin faydası tam olarak budur.
MARJANNE DE KWAASTENIET: HOLLANDA’YA İLK GELENLERİN TAMAMI ERKEKTİ
◊ Sayın Büyükelçi, bir yıldır Türkiye’de bulunduğunuzu biliyorum. Öncesinde nerede görevliydiniz?
- Hollanda’nın NATO Daimi Temsilciliği görevini yürütüyordum.
◊ Geçen eylülde Ankara’ya geldiniz, bir sene dolmadan pek çok etkinliğe imza attınız. Son olarak “Gurbetçi” sergisi geldi.
- Evet. Bu bir fotoğraf sergisi. Konusu da 1960 ve 70’lerde Hollanda’ya gelen ilk Türk misafir işçiler. Aslında sadece erkekler demeliyim. İlk gelenlerin tamamı erkekti. 1960’ların sonlarına doğru aileleri de gelmeye başladı.
◊ Sergideki fotoğraflarda Hollandalıları da görüyoruz.
- O dönemde birçok Hollandalı, Türklere yardım etmek için gönüllü olmuştu. Özellikle de Hollanda lisanını öğretme konusunda...
◊ Evet, en büyük sorun yabancı dilmiş.
- İlk gelen Türk işçiler işaretle anlaşmaya çalışıyorlardı. Sonra Hollanda devleti tarafından dil kursları hayata geçti.Ve o dönemde birçok Hollandalı, bu işi gönüllü olarak yaptı. Fotoğraflarda gördükleriniz işte o gönüllüler.Uçak yolculuğu yapmaları mümkün değilken, doğru dürüst telefon bile yokken bu kadar uzak mesafelere gitme kararı almaları, böylesi bir maceraya atılmaları büyük cesaret.
◊ Ya şimdi...
- O neslin torunları şimdi Hollanda toplumunun bir parçası. Şu an Ankara’daki Hollanda Büyükelçiliği’nin çalışanları o neslin çocukları, torunları. Hollanda’da kalanlar kaldı, bazıları Türkiye’de yaşamayı tercih etti. Büyük kısmı iki ülke arasında köprü oluşturmaya devam ediyor.
◊ Hollanda’da yaşayan Türklerin şu anki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Onlar artık toplumun bir parçası. Güçlü bir Türk girişimciliği söz konusu. Kamuda yönetici pozisyonda çok fazla Türk var. Ayrıca Meclis’te yer alıyorlar.
◊ Yani başarılı bir entegrasyon söz konusu...
- Elbette başarılı. Ancak bazı problemler de var.
◊ Ne gibi sorunlar?
- Lisan ile ilgili sorunlar tam anlamıyla aşılamadı. Yeni jenerasyon çok iyi.Anahtar, iyi lisan bilmek, devamında daha iyi eğitim alabilmek ve iyi iş sahibi olabilmek.Bir ülkede entegrasyon, başarı için en önemli unsur. O nedenle de o ülkenin lisanını çok iyi bilmek şart.