Güncelleme Tarihi:
EBRU GÜNDEŞ-REZA ZARRAB
Ayrılığın 10 nedeni
1- Çok yıprandı: 6,5 yıllık evliliğn ilk 3,5 yılında sürdüğü sefahatin bedelini son 3 yılda fazlasıyla ödedi. Son 3 yıldır hakkında çıkan 10 haberin 9’u olumsuzdu... Bu süreçte çok yıprandı, çok yoruldu, artık bu yükü taşıyamayacağının kararını verdi...
2- Kızı Alara’yı düşündü: Ekim 2011’de doğan kızı Alara 4 yaşına geldi ve Ebru kızının Reza Zarrab haberlerinden olumsuz etkilenmesini istemiyor artık...
3- Kariyerini önemsedi: Yıllardır müziği ve yaptığı işler yerine Reza Zarrab’la anılmaktan yoruldu... Bundan sonra kariyerini düşünmek zorunda olduğunu gördü...
4- TV’yi negatif etkiledi: Boşanma kararından hemen önce O Ses Türkiye’den ayrıldı. Çünkü bir süre ortada görünmek istemiyor, hiçbir şey olmamış gibi ekranda olmaya devam ederse TV geleceğini tehlikeye atacağını anladı...
5- Rüzgar döndü: 17-25 Aralık’tan sonra 31 Aralık 2013 gecesini gözaltında geçirdi Ebru... Boşanma fikri ilk o zaman düştü aklına ama hem Alara küçüktü hem Reza Zarrab 70 gün sonra serbest kaldı. Amerika’da tutuklanması ise rüzgarı tersine döndürdü, bu kez Reza’ya sahip çıkan yoktu, Ebru da yalnız kalmak istemedi...
6- İtibarının zedelendiğini gördü: Reza’nın gücü ve ilişkileriyle müzik dünyasında en ağır masalara konser veririp, büyük itibar görürken Zerrab’ın 190 gündür Amerika’da tutuklu olması Ebru Gündeş’in itibarını zedelemeye başladı. Konserlerindeki ağır masalar etrafından hızla çekilmeye başladı...
7- Bir Devir Bitti: Son albümünde yer alan Bir Devir Bitti şarkısında söylediği gibi, “Bir devir bitti kabul edelim... Niye bunu görmezden gelelim” gerçeğine inanmaya başladı Ebru Gündeş...
8- Reza’nın eşi olarak kalmak istemedi: Reza’ya kimsenin sahip çıkmadığını gördükçe, “Reza’nın karısı” olarak yalnızlaşmaktansa yeniden kendi ayakları üzerinde durmaya karar verdi...
9- Anne-kız imajını önemsedi: Kendisini bu sarmaldan kurtaracak tek çıkışın şarkıları ve sarılacağı anne-kız imajının olduğunu gördü...
10- Paranın olumsuz gücü: Atlar, katlar, kaçak yalılardan sonra bir dönem kendisine güç katan sonsuz paranın artık negatif etki yarattığını keşfetti. Bu yüzden tazminat, nafaka bile düşünmedi, parayı hiç konuşmadan ayrılık kararını verdi...
Cengiz Semercioğlu: “Bana at aldı, yat aldı, kat aldı” haberleriyle gündeme gel, “Yakında Mars’ı alacak bana” diye dalganı geç... Kaçak yalıya itiraz etme, Reza Zarrab yüzünden 31 Aralık 2013’ü gözaltında geçirmene rağmen nereden geliyor bu değirmenin suyu diye hiç sorgulama...
Ne zaman ki Amerika’da tutuklanıp yargılanmaya başlasın, iş ciddiye binsin, kocaya boşanma davasını bas! Sadece sesine ve sahnesine güvense bambaşka bir kariyeri olacaktı oysa...
Ömür Gedik: Ebru Gündeş, aldatılma ve yolsuzluk haberleri çıktığında çıkıp “boşanıyorum” deseydi, ayakta alkışlardım. Onca zaman “Kocamın yanındayım” dedi. Şimdi ne değişti de sen de değiştin diye sorarlar insana...
Melike Karakartal: Bu boşanma, Ebru Gündeş’in karanlık bir dünyadan kendini çekip alma arzusu olarak görünüyor.
Bu yaşam öyküsünün detaylarını herhalde yıllar sonra öğrenebileceğiz, şimdilik eldeki bilgilerle objektif bir yorum yapmak zor.
Onur Baştürk: Gönül isterdi ki Brad Pitt ve Angelina Jolie gibi arkalarından ağıtlar düzülecek, “Vah vah niye böyle oldu, bu örnek aşk nasıl biter” diye dertlenilecek, tatlı tatlı geyikleri yapılacak bir ünlü çift olsalardı.
Oysa onların ilişkisinde aşktan çok hep para konuşuldu, para akıllarda kaldı.
Pahalı hediyeler...
Jetler...
İkiz yalı arasındaki asansörler...
Hep daha fazla ışıltı, hep daha fazla...
Finale doğru araya suç da girdi, olanlar oldu yani.
Ve sonunda bu altı yıllık evlilik bitti.
Doğrusu bitişi de ilginç olmadı mı?
Reza Zarrab kendisi duyurdu, Ebru Gündeş değil.
Türkiye’nin son altı yılının da özeti gibiydi bu evlilik:
Güç, suç, görkem, aşırılık...
Hiçbir yerinde aşk yoktu.
Varsa bile bunların ardında hiç mi hiç hissedilmedi.
Hep yüksek irtifada seyreden bu ilişkide Zarrab’ın Amerika’daki tutuklanışını bir uçak kazası gibi görürsek, geriye şu anda ‘kara kutu’ olarak özgür bir Ebru Gündeş kalmış görünüyor.
Tüm veriler onda kayıtlı.
Gün gelir bu altı yıla dair konuşur, içini döker mi acaba?
ANGELINA JOLIE-BRAD PITT
Angelina Jolie ve Brad Pitt boşanıyor. Ve şimdi Jennifer Aniston-Angelina Jolie hayranlarının kutuplaşması yine gündemde.
Melike Karakartal: Bu boşanmayla ilgili en çok duyduğumuz söz herhalde “Jennifer’ın ahı tuttu” oldu. Ünlülerin özel hayatlarında kapalı kapılar ardında neler yaşanıyor bilemezken böyle iştahlı iştahlı yorum yapmak çok manasız geliyor.
Onur Baştürk: Ben oğlan tarafıyım. Çünkü Angie (Angelina yani) bir anda adamı uyuşturucu/alkol bağımlısı ve çocuklara kötü davranan huysuz bir baba olarak gösterdi kamuoyunda. Brad’in imajını yerle bir etti yani. Ayıptır Angie, 11 yıllık ilişki neticede. Jennifer ise bu boşanmanın yancısı. Ben Jennifer olsam yine bu şekilde gündeme geldiğim için gider kendimi Malibu’nun serin sularına bırakır, intihar ederdim. Ne bu canım, yıllardır Brad’le gündemde kadın!
Cengiz Semercioğlu: Brad Pitt, Jennifer Aniston’ı terk edeli 12-13 sene olmuş. Bu süre içinde Brad Pitt’le Angelina Jolie’nin 6 çocuğu olmuş. Jennifer Aniston da sanki evde oturup Brad’ini beklemiş gibi, ayrılık haberleri hep onun üzerinden yapıldı. ‘Brangelina’ aşkı 30 sene sonra bitse yine aynı geyikler yapılacak mıydı? Beni hiç heyecanlandırmadı bu muhabbetler...
Ömür Gedik: Jennifer Aniston’ı sıradan, sıkıcı, Angelina Jolie’yi ise hırçın, özgür ruhlu, farklı ve çekici buluyorum. Kendi çocukları varken evlat da edinmiş olması, pek çok hayır işine girmesi çok değerli gözümde. Bu ayrılığın Jennifer Aniston üzerinden gündeme gelmesine de fena halde gıcığım.
Nasıl ‘aşk yok’ diyorsun, şahitler var Cem!
Cem Yılmaz, Ebru Şallı’yla ilgili sorular sorulduğunda “Çok sevdiğim bir arkadaşım” dedi ve aşk dedikodularının magazinin ürünü olduğu ima etti. Magazin, olmayan bir şeyi mi yazdı günlerce? Kısa da olsa yaşanan bir ilişkinin arkasında durmamak konusunda ne düşünüyoruz?
Melike Karakartal: Cem Yılmaz abartıyor biraz. Okan Bayülgen bile anlattı “yılın magazin olayı” diye. Aralarındaki ilişkiye şahit olanlar da mı yalan söylüyor?
Kısa bir flört olabilir aralarındaki, yaz aşkı mıdır, değil midir artık nedir bilemiyoruz, fakat Cem Yılmaz “Çok sevdiğim bir arkadaşım” ve benzeri açıklamalar yaptıkça bu iş elbette uzar.
Gerçekte olanı konuşmaktan kaçınmayı artık bir noktadan sonra anlayamıyorum.
Ebru Şallı perspektifinden bakacak olursam, hiç nazik bulmuyorum.
Onur Baştürk: Ebru Şallı’nın açıklamalarına bakarsak, ortada yaşanan bir şey vardı. Cem’e göre ise öyle bir şey yok.
Lakin yazın Alaçatı’da olaya şahit olanlar ikilinin arasındaki duygusal gerilimi anlata anlata bitiremiyordu. Yani bir şey vardı ama boy vermedi, köklenmedi, kurudu gitti.
Seçkin Piriler artık önüne baksın
Seçkin Piriler, “Renkli Sayfalar”a katılıp Kaan Tekgöze’yle yaşadıklarını yine gündeme taşıdı, “Yanıma ne zaman gelse bir tarafı mor geliyordu” dedi. Bu ilişkinin detaylarını öğrenmeye daha ne kadar devam edeceğiz? Bu detayların çocuklar üzerindeki etkisi nasıl olur?
Ömür Gedik: Ben canı yanmış kadınların eski eşlerini suçlarken ortak çocukları olduğunu unuttuklarını düşünüyorum. “Bakın beni aldattı, üzdü, bana şunları bunları yaptı” diye etrafa konuşup kendini rahatlatıyor belki ama asıl kötülüğü çocuklarına yapıyor. Bence Seçkin bu mağdur kadın modundan hemen çıksın, dik dursun ve önüne baksın.
Onur Baştürk: Madem her tarafı mor geliyormuş, Seçkin Piriler o esnada ne yapıyormuş? Fondöten mi sürüyormuş morluklara? Yollar ayrılmış, bu neyin davası, bu neyin morluğu bu saatten sonra!
Tatil bittiyse diziler başladı
Dünyada tatilin bitmesine en fazla üzülen milletin Türkler olduğu açıklandı. “Tatil bitti” stresini atmak için konseyin önerileri neler?
Melike Karakartal: Tatilde ara ara işlerle meşgul olmak “Pazartesi sendromu”nun minimumda yaşanmasını sağlıyor bence. Tatilin bitmesine en fazla üzülen millet olmamız, işlerinden nefret eden insan sayısının çokluğunu gösteriyor. Sorun “tatilin bitmesine üzülmek”ten daha büyük yani! Esas bunu çözmek gerek.
Cengiz Semercioğlu: İyi tarafından bakın; tatil bittiyse, diziler başladı millet. Her gece 3 saat en sevdiğiniz diziler ekrana döndü. Biraz daha dişinizi sıkarsanız, şubat falan gibi “Survivor” başlar. Diziydi, “Survivor”dı derken bir bakmışsınız yine yaz tatili geldi. Hayatımız televizyon değil mi, bu arada ömür akıp bitmiş kimin umurunda...
Onur Baştürk: Tatil bitti diye üzülenler için öneriler: 1. Battaniye mevsimi güzeldir, evde oturup DVD filan izleyin. 2. Kış ortası yazlık plan yapın. Güney yarımkürede bir yere gitmeyi planlayın. Gerçekleşmese bile hayali güzel hani! 3. Dışarı çıkın sosyalleşin. Kışın mekanlar daha güzel oluyor.
Ömür Gedik: Oldum olası yaz aylarını ve tatili sevmedim. Herkes bir yere dağılıyor ya, ondan belki. Sonbahar, kış güzeldir. Sinemalara iyi filmler gelir, yılın ilk aylarında Oscar heyecanı başlar. Televizyonda diziler ve talk show’lar tüm aileyi ekran başına toplar. İlla tatil diyorsanız kayak tatillerini de unutmayın derim. Uludağ’da Whitefest, Winterfest bizi bekler...
Anıtkabir’de çocuk parkı olmalı mı?
Anıtkabir’deki çocuk parkına tepkiler gelmeye devam ediyor. Konseyin konuyla ilgili yorumları neler?
Cengiz Semercioğlu: Olacak iş değil. Kızıl Meydan’a çocuk parkı yapabilir misin? Bırakın Anıtkabir’i, Süleyman Demirel’in, Turgut Özal’ın anıt mezarının yanına bile çocuk parkı yapsan abes kaçar. O park oradan kaldırılmalıdır. Biz çocuk düşmanı değiliz sayın Melih Gökçek ama siz milleti çocuk yerine koymaktan vazgeçin. Ankara’da park yapacak yer mi kalmadı?
Ömür Gedik: Milletçe her şeye fazla mı tepki verir olduk? Ben bunda bu kadar olay yapılacak bir şey göremiyorum. Atatürk çocukları çok severdi, 23 Nisan’ı onlara armağan etmemiş miydi? Türkiye’nin dört bir yanından gelen çocukların, ziyaret sonrasında bir-iki salıncakta sallanıp mutlu olmasına sevinirdi herhalde.
Onur Baştürk: Anıtkabir’e sonradan kondurulma parkımsı şey hakikaten saçma. Yani yetişkinler de iki dakika çocuklarına sahip çıksınlar değil mi? İlla bir yerde oyalayıcı bir çocuk parkı mı olmalı?
Melike Karakartal: Anıtkabir, modern Türkiye’nin kurucusu Atatürk’ün anıt mezarıdır ve çocukların, anıt mezarların “Büyüklerin saygı göstereceği, çocukların da o sırada oyalanıp eğlenebileceği” yerler olduğunu düşünerek büyümemesi gerekir. Sosyal protokol ve davranış kuralları toplum içindeki iletişimimizi, davranışlarımızı düzenler, bu fikri ortaya atan ve uygulayan kişilerin bu kuralları bildiğini zannetmiyorum, fakat görevleri icabıyla bilmeleri gerekirdi.
Servetleri kadar varlar!
Mücevherlerini yere göğe sığdıramayan Bülent Ersoy’dan sonra Demet Akalın da, İtalya tatilinde bir ev parası harcadığını açıkladı. Süreyya Yalçın’ın, Bodrum’dan 36 bavulla döndüğü, 500 bikinisi olduğu haberi yayıldı.
Onur Baştürk: O kadar param olsa ben de böyle şeyler yapar mıydım diye düşünüyorum. Yok, orta sınıf terbiyesi işte, yine de beş bavulla döndüm, şu kadar ev aldım diye açıklama yapmak içimden gelmezdi. Ama devir böyle devir. Her şeyini ortalığa saçmak zorundasın. Takipçilerin ancak böyle tatmin oluyor. O yüzden yediğin içtiğin kadar paranı nerelere döktüğünü de rapor etmelisin elaleme. Like bununla alınıyor. Ablalar star bebeğim. İnanmışlar bir kere bu duruma, yapacak bir şey yok!
Melike Karakartal: Ünlü bir isim “Bakın ne kadar da rahat yaşıyorum!” ilanı yaptığında, bunu görgüsüzlükten ziyade geçmişte yaşanan/yaşatılan zor dönemlerin intikamını alır hislerle yaptığını düşünüyorum. Aslında başkalarına değil, kendi ruhlarına yönelik bir tatmin ihtiyacı bu.
Cengiz Semercioğlu: Eskidendi bu işler... Sanatçılar yurtdışından giyinir, kimsede olmayan ayakkabıları, elbiseleri olay olurdu. Şimdi öyle mi, herkes her şeyi anında biliyor. Demet Akalın’ın ev parası harcadığı ayakkabı, elbiselerin benzerleri emin olun Mahmutpaşa’da satılıyordur şu anda. Yani kimseyi heyecanlandırmaz o kıyafetler. Üstelik bu kış boyunca “Ev parasını buna mı harcadın” diye bolca geyiği yapılır kıyafetlerinin...
Ömür Gedik: Bazı starlar için bizim görgüsüzlük olarak baktığımız bu servet paylaşımları işlerinin gereği. Bunlarla konuşuluyor ve gündem oluyorlar. Siz, ben bakmayız belki ama sahnedeki sanatçı ne takmış takıştırmış diye dikkat kesilen bir sürü kadın var. Maalesef ki!
Esprisi bile kötü
Çağla Şıkel’e ayakkabısını bağlatan ve bunu sosyal medyada paylaşan Alişan’a kadınları aşağıladığı gerekçesiyle tepkiler geldi. Feministler ayağa kalktı.
Onur Baştürk: Fotoğraf bana esprili geldi. Olayı feministliğe bağlamaya lüzum yok. İri laflar sarf etmeye de...
Melike Karakartal: “Çağla Şıkel’e ayakkabımı bağlattım” demekten, iki büklüm Çağla Şıkel’i göstermekten tuhaf bir keyif alıyor gibi görünüyor fotoğrafta. Erkek egemen kültürde çok tuhaf bir görüntü değil tabii bu, “Paşa oğlum benim” diye yetiştirilen adamlardan başka türlü bir espri anlayışı beklemek naiflik olur.
Cengiz Semercioğlu: Çağla’da bir erkeğin ayakkabısını bağlayacak göz var mı? Takılmayın böyle küçük oyunlara. TV’de yeni sezon açıldı, 360 gibi küçük bir kanalda yayınlanan programlarının tanıtımlarını yapıyorlar.
Ömür Gedik: Ben esprisini bile sevmedim. Kadınlara köle muamelesi yapan erkek egemen bir toplum olmasak takmazdım bu kadar belki. Ama şakasına bile dayanamıyorum, görmek istemiyorum böyle şeyleri.
Hülya örnek bir eski eş
Hülya Avşar, eski eşi Kaya Çilingiroğlu’nu her fırsatta destekliyor. Yaptığı işleri desteklediğini söylüyor. En süper eski eş Hülya Avşar mı?
Ömür Gedik: Hülya Avşar iyi bir anne. Kızıyla babasının arası iyi olsun diye kendi önceliklerini bir kenara bırakıp hep yapıcı oldu. Kaya’nın hayatındaki kadınlara, özel hayatına karışmadı, kıskançlık yapıp sorun çıkarmadı. Örnek alınası bir anne ve örnek alınası bir eski eş.
Cengiz Semercioğlu: Ben Hülya Avşar’ın bu tavrını hep sevdim. Kaya’nın hayatında biri varken de, kendi hayatında biri varken de hep kızının babasını kolladı; “Hülya-Kaya-Zehra” üçgenine zarar gelmesin diye hep özen gösterdi. Doğrusu da bu, tebrik ediyorum.
Melike Karakartal: Çok takdir ediyorum ve güzel hislerle izliyorum bu ilişkiyi. Örnek olmak için yapmıyorlar ama içten gelen iyi bir iletişim, herkese güzel
örnek oluyor. Yeni bir ilişkisi de olsa bu sürerdi. Her ikisi de medeni ve olgun insanlar, böyle bir durumda yabancılaşacaklarını zannetmiyorum.
Onur Baştürk: Hülya Avşar vefalı kadın. Çocuğunun babası sonuçta, n’apsın.
İnenler-Çıkanlar
Aşkın Nur Yengi (İNDİ)
Emniyet kemeri takmadığı için...
Melike Karakartal: “Bi’ şşşşey olmaz” kültüründen, henüz tedavisini bulamadığımız “trafik canavarlığı” hastalığından Aşkın Nur Yengi de mustarip demek ki, ne üzücü.
Onur Baştürk: Aşkın Nur Yengi sadece kemer takmadığı için değil, güzelim kariyerini yıllardır heba ettiği için de inişte. (En çok bayi toplantısına giden şarkıcılardan biriymiş, orası ayrı tabii.)
Ömür Gedik: Aşkın, kameraları görünce bir an önce uzaklaşmak için kemeri unutmuş sanırım. Ama ne durumda olursa olsun arabaya biner binmez kemer takmak alışkanlık olmalı tabii.
Cengiz Semercioğlu: Takması lazım, eminim çoğu zaman takıyordur da. Sadece medya arada birini günah keçisi ilan ediyor, bu sefer piyango ona vurmuş.
Burak Kut (ÇIKTI)
Kızıyla yaptığı dans sosyal medyada büyük ilgi gördü, ailesine verdiği önemle öne çıkıyor.
Ömür Gedik: Burak kızını çok seven, süper bir baba. Onları ailece hep böyle mutlu görelim.
Cengiz Semercioğlu: Çocuklarına zaman ayıran, onlarla eğlenen babaları her zaman alkışlıyorum. Tebrikler Burak, hep böyle kal.
Onur Baştürk: Çok tatlı, çok hoş. Ama o kadar. Sırf bu yüzden “çıkanlar”da olmalı mı bilemedim.
Melike Karakartal: Baba-kız ilişkisinin böylesine tatlı halini görmek insanı duygulandırıyor. Yeri gelmişken canım babam Erol Karakartal’a da selam edeyim. (N’aber baba?)
EMOJİLİ KONSEY
Cengiz bunu sevmedi
Sonra pişman olduğunu söylese de Emre Karayel’in ünlü bir barın tuvalet kuyruğunda ufak yaşta bir genci yumruklamasını... Hiç yakıştıramadım.
Melike bunu merak etti
Seren Yüce’nin “Rüzgarda Salınan Nilüfer” filmini... İnsan ruhunu içgüdüsel olarak okuyabilen, anlayabilen, yorumlayabilen ve tüm bunları yaptığı iş aracılığıyla tekrar topluma yansıtabilen insanları çok takdir ediyorum. Merak ve ilgiyle izleyeceğim filmini, aynı “Çoğunluk” gibi.
Ömür buna kızdı
İstanbul Ardıçlı Evler Sitesi yönetimine... Ortak alan ve sokaklarda gezen kedi ve köpekleri toplatıp barınaklara teslim etme kararı hak ve hukuka sığmıyor. Belediyeler sokak hayvanlarını kısırlaştırıp oldukları yere bırakmak zorunda. Sizin de yapmanız gereken bu.