Müge SERÇEK BİROĞLU
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 27, 2014 01:23
Onlar, Kanal D’nin merakla beklenen dizisi “Benim Adım Gültepe”nin delikanlıları; Ekin Koç, Efe Ekercan ve Burak Dadak... Oyunculuk kariyerlerinin daha çok başında olan bu üç gençle buluştuk, hem haklarında merak ettiklerimizi sorduk hem de ilk bölümü 3 Eylül’de yayınlanacak “Benim Adım Gültepe”yi bir de onlardan dinledik.
Gültepe nasıl bir dizi olacak, sizlerden dinleyelim?
- Ekin Koç: Dizimiz, 1980’lerdeki İzmir’i ve Gültepe’yi anlatıyor. İşimizin asıl vurucu noktası yansıtacağımız atmosfer olacak. Her şeyi derinden işleyeceğiz. Dizideki her cümlenin bir ağırlığı, bir anlamı var.
- Efe Ekercan: Dönemi ve olayları dört arkadaşın gözünden izleyeceğiz. Bu dört arkadaştan özellikle üçü çok yakın; kardeş gibi: Seyfi, Fevzi ve Gülali... Bir tek Murat sonradan mahalleye geliyor. Hepimiz Gültepe’nin farklı sokakları gibiyiz. Bugüne kadar yapılanlardan çok farklı bir İzmir hikayesi bizimkisi. İzmir’in arka sokağında yaşayan insanları yansıtıyoruz çünkü... Nejat İşler’in sesi de Gültepe’ye çok güzel oldu. Gültepe dile gelse ancak Nejat İşler gibi sesi olurdu.
- Burak Dakak: Bu dizide herkes kendisinden bir parça bulacak. İzleyen herkes Gültepe’de kendisini görecek. Uzun soluklu bir proje olacağına inanıyorum. Hayal kırıklığı yaşamayacak ve yaşatmayacağız. Ayrıca Kanal D ailesiyle çalışmak da çok güzel.
Çok yakın üç arkadaşı canlandıracağınızı biliyoruz ama karakterlerin özelliklerinden de biraz bahseder misiniz?
- Ekin Koç: Seyfi, Gültepe’de doğmuş ve büyümüş. Arkadaşlarından başka pek kimsesi yok diyebiliriz. Bütün zamanını onlarla geçiriyor. Ben bu çetenin lideriyim ama hiyerarşi durumumuz yok. Sadece Seyfi, diğerlerinden biraz daha sert... O hayata daha gerçekçi bakarken diğerleri biraz daha toz pembe bakıyor. İçinde bulunduğu durumun, yaşadığı şartların farkında olduğu için de isyankar bir çocuk.
- Efe Ekercan: Bu üçlünün arasında en masum olanı... Gültepe’nin sevimli ve afacan çocuğu, 15 yaşında. Annesine çok benziyor. O da annesi gibi hayatı doya doya yaşamayı seviyor. Herhangi bir nefreti ya da isyanı yok, yani yaşadığı ortamı ve çevresindekileri seviyor. Gülali’yi tek üzen, babasının 40 yıl hapis yatacak olması...
- Burak Dakak: Canlandırdığım Fevzi karakteri bana çok benziyor. Aynı benim gibi sabırsız biri. Bir açıdan da oldukça korumacı. Ben de öyleyim, sevdiklerime bir şey olmasın diye çok uğraşırım. Dizide Fevzi ve Seyfi arasında çok güzel bir arkadaşlık bağı var. Seyfi bir olaya girse, Fevzi de hemen girer, derken Gülali’yi de işin içine çekerler. Fevzi neyin doğru neyin yanlış olduğunu sezebilen bir karakter. Gültepe’nin ruhunu fazlasıyla taşıyor. Özellikle bizim yaşlarımızdaki genç arkadaşlar, diziyi izlerken “Oğlum bak aynı biziz” diyecek, kendileriyle özdeşleştirecekler. Bu yüzden “Benim Adım Gültepe” çok sevilecek diye düşünüyorum.
Çekimlerden önce role hazırlık için bir ön çalışma yaptınız mı, o süreç nasıl geçti?
- Ekin Koç: Bu işin asıl başrolünde yönetmenimiz Zeynep Günay Tan var. Mükemmeliyetçi biri... Oynayacağım sahnenin üstüne koya koya ilerliyoruz. Bu da maksimum verim almamızı sağlıyor. “Bu iş kesinlikle böyle olacak” gibi bir yaklaşımı yok. Ayrıca her şeyle sistematik olarak ilgilenmesi bizi çok farlı bir noktaya götürüyor. Kendimi ona teslim etmiş durumdayım.
- Efe Ekercan: Set başlamadan 1,5 ay önce Çetin Sarıkartal ile çalışmaya başladık. Zeynep Günay Tan’ın da katkıları oldu, hep birlikte hazırlandık. Çekimler başlayalı da aşağı yukarı bir ay oldu. Her şey yolunda ve çok keyifli.
- Burak Dakak: Sette her sahne öncesi o sahneyi nasıl oynayacağımızı konuşuyoruz, birbirimizi motive ediyoruz.
SESSİZ KALMAK SUÇA ORTAK OLMAKTIRSeyfi karakterinin “İnsanlar eşit değildir sadece eşdeğerdir” gibi bir söylemi var, bunu biraz açıklar mısınız?
- Ekin Koç: İzmir denildiğinde sanki herkes eşitmiş gibi algılanıyor. Oysa Alsancak ve Gültepe’de aynı yaşam koşulları yok. Hoş, Türkiye’nin her yerinde böyle bir ayrım var ama 80’li yıllarda ayrım daha bir keskinmiş. İşte Seyfi’nin buna itirazı var. Bu yüzden kendi hayatını yaratmanın peşinde.
Normalde de böyle misinizdir, haksızlık karşısında çok mu sert tepki verirsiniz?
- Ekin Koç: Normalde daha kontrollü ve iki kez düşünmeyi seçen biriyim. Ama Seyfi öyle değil, bir an önce yırtmak istiyor. Bunun yanı sıra adaletsizlik konusunda ben de Seyfi kadar hassasım. Çünkü sessiz kalmak suça ortak olmaktır.
Bu dizi için imajınızı değiştirdiniz, yeni halinize alıştınız mı?
- Ekin Koç: İlk başta aynaya baktığımda “noluyor yaa” diyordum ama şimdi alıştım. Bunun dışında oynayacağım rol için biraz kilo verdim. Rolüme hem bedenimle hem de ruhumla hazırlandım.
Setin küçükleri olarak büyüklerle aranız nasıl, onlardan bir şeyler öğrenmeye çalışıyorsunuz?
- Efe Ekercan: Sette çok deneyimli ve iyi oyuncular olduğu için şanslıyım. Onlarla aynı sette olmak bile insana bir şeyler katıyor.
- Burak Dakak: Genelde stresli bir yapım vardır. Zeynep Hoca stresimi fark etti ve onu bastırmama yardımcı oldu. Kendisi benim için bir okul gibi.
EFE EKERCAN: Yetenek sınavını kadın tiradıyla geçtim
Muğla’da doğdum. Ortaokuldayken çok sessiz ve içine kapanık bir yapım olduğu için bir öğretmenimin tavsiyesiyle tiyatro kursuna katıldım. Önceleri kursa önyargıyla gitsem de sonraları orada çok mutlu olduğumu fark ettim. Kendi kendime “neden bu işi hayatım boyunca yapmıyorum” dedim ve araştırmaya başladım. 13 yaşımdayken tiyatro okumak için İstanbul’a geldim. Yetenek sınavına bir kadın tiradıyla katıldım; bu yolla jürinin dikkatini çekebileceğimi biliyordum. Bu sayede yüzde 100 bursla okula başladım. Lise üçüncü sınıftayken bir arkadaşımın yazıp yönettiği “Boşluk” adlı kısa filmdeki performansımla 3. Kısa Kes Kısa Film Yarışması’nda en iyi oyuncu ödülünü kazandım. Bu yıl da başka bir arkadaşımla “Uçurum” adlı bir film çektik. Bu filmle de Girne Amerikan Üniversitesi’nde en iyi ikinci film ödülünü aldık. Çok zorlandığım noktalarda “Acaba yanlış yerde miyim?” diye düşündüğüm oluyor ama çok çalışıp rolün üstesinden gelince bu düşünceler kayboluyor.
BURAK DAKAK: “Ezel”de oynadım ama şimdi kimse tanımıyor
8-9 yaşlarımdayken ailenin maskotu gibiydim; taklitler, komiklikler yapardım, çok enerjiktim. “Kavak Yelleri” dizisinin en büyük hayranıydım. O dizinin hiçbir saniyesini kaçırmaz, televizyonun başından kalkmazdım. Annem o halimi görünce beni Ankara Tiyatrosu’nun kurslarına yazdırdı. Okulun yanı sıra iki sene tiyatro eğimi aldım. Kuzenlerimle skeç gibi bir şey çekip internete yüklemiştim; aradan birkaç ay geçtikten sonra Layla Şirin’den “Oyunculuğunuzu çok beğendik, sizinle çalışmak isteriz” diye bir mesaj geldi. Ailemle birlikte ajansa gittim, derken ufak tefek reklam filmlerinde oynamaya başladım. İlk profesyonel işim “Ezel” dizisiydi. Şimdi görenler beni benzetemiyor, ergenlik denilen ara dönemdeyiz.
EKİN KOÇ: Lisedeki hocam beni tiyatrodan attı
Ortaokuldan beri tiyatro yapmama rağmen lisedeki hocam beni tiyatrodan attı. Ben de pek üstüne düşmedim. Üniversite sınavlarına hazırlandığım dönemde bir tanıdığımız Vahide Perçin ve Altan Gördüm’ü tanıdığını, onların okulunda oyunculuk eğitimi almam gerektiğini söyledi. Onu dinledim, İstanbul’da bir üniversite kazandım ve oyunculuk atölyesine gitmeye başladım. İşletme okumamdaki tek neden Antalya’dan İstanbul’a bir şekilde gelebilmekti. Amacıma ulaştım. Artık benim için önemli olan oynayacağım rollerdeki çeşitlilik. Sürekli “isyankar genç”i oynamak istemiyorum. Ne kadar farklı karakterler oynarsam o kadar tatmin olurum.