Google’ı bunlarla yormaya yazık

Güncelleme Tarihi:

Google’ı bunlarla yormaya yazık
Oluşturulma Tarihi: Aralık 18, 2016 16:47

2016 Google arama trendlerinde en çok arananlar; “Slime nasıl yapılır?”, “Tanka nasıl çıkılır?”, “Darbe”, kişilerde Aleyna Tilki, dizilerde “Kiralık Aşk”, yemeklerde ise trileçeymiş. Konsey’in bu sonuçlara yorumlarını alalım. Konsey üyeleri Google’da en çok neler aradı bu yıl?

Haberin Devamı

Onur Baştürk: Toplumun önemli ve genç bir kesiminin ruh hali bu arama trendleri. Bir tarafta darbe/tank, bir tarafta genç Aleyna, başka bir tarafta trileçe, “Kiralık Aşk”. Bunları mı merak edip aradık yani? Bunlar zaten kulaktan kulağa konuşulan, az çok bilinen şeyler değil mi? Google’ı bunlarla yormaya yazık. Merakımız bu kadar ise bitmişiz biz. Ben Google’ı dizi ya da film tararken sık kullanıyorum. Ya da çok merak ettiğim bir kelimenin peşinden sürükleniyorum bazen.

Google’ı bunlarla yormaya yazık


Ömür Gedik: Google’daki “nasıl” sorusu aramalarında migren tedavisi, KPSS başvurusunun yanı sıra “Tanka nasıl çıkılır”ın ilk 5’te yer almasında tabii ki 15 Temmuz darbe girişiminin önemli bir payı var. Darbe kelimesinin aranmasının da öyle. Dizilerdeki arama trendinde tabii ki dizinin reytingi, ne kadar konuşulduğu önemli oluyor, yani “Kiralık Aşk” da gayet anlaşılır bir seçim. Aleyna’nın Google aramalarında önde olması, en çok Emrah Karaduman ile yaptığı “Cevapsız Çınlama” şarkısına yaradı.
Şarkının klibi 174 milyon kez izlendi. Trileçe, Ahmet Hakan’ın listesinden beri hep gündemdeydi. Benim bu Google aramaları arasında en çok şaşırdığım, eğlence hamuru olduğunu sonradan öğrendiğim ‘slime’ın nasıl yapıldığıyla ilgili arama oldu. Ben de Google’da arayıp slime nasıl yapılırmış, öğrendim.
Cengiz Semercioğlu: 2016’da Google’da benim aradığım hiçbir şey trend olmamış. Sadece Aleyna Tilki’nin doğum yerine bakmışım. Benim aradıklarım genelde yazdığım yazılarla ilgili konular olmuş. Trend olunca “slime nedir, nasıl yapılır” diye baktığım doğru ama...

Haberin Devamı

Google’ı bunlarla yormaya yazık


Melike Karakartal: Elimizdeki cihazlardan ve tüm dünyayı ayağımıza getiren teknolojiden yeterince faydalanamadığımız açık. 20 yıl öncesinin rüyasını yaşıyoruz aslında fakat elimizde hiçbir imkan yok gibi, kendi yarattığımız sınırlar içinde yaşıyoruz... Bu teknoloji sadece oyun oynamaya ve oyalanmaya yarıyor. Halbuki sınır yok, sonu olmayan derin bir okyanus var parmaklarımızın ucunda. Aramalardan görülüyor ki sadece gündelik meraklara hizmet ediyor, oysa bundan çok daha fazlasına ulaşmak için bir araç Google. Ben mesleğimle ilgili konular dışında en çok ders çalışırken ve yemek yaparken kullanıyorum.

Haberin Devamı

Çağla depresyonda değildir

Çağla Şıkel’in depresyonda olduğuna dair haberler çıktı. Ayrılıklarda çocuklu kadınların toparlanması daha mı zor oluyor?

Google’ı bunlarla yormaya yazık

Melike Karakartal: Çocuğum olmadığı için bir anne gözüyle bakarak empati yapmam mümkün değil, ancak ayrılıklarda velayet kimdeyse, ki bu genellikle anne oluyor, tek başına en büyük sorumluluk onda oluyor, bu sebeple ayrılıklarda kadının yükü bu koşullarda daha fazla. Çağla Şıkel çok güçlü bir kadın, eğer böyle bir durum söz konusuysa üstesinden geleceğine inanıyorum.
Cengiz Semercioğlu: Çağla Şıkel’in depresyonda olmasını gerektirecek nesi var? Çocukları sağlıklı, kendi ayakları üzerinde duruyor, televizyon programı yapıyor... Boşandığı eşi Emre çocuklarıyla ilgili bir baba... Daha ne istiyor? Aşk mı? O noktada da güzel bir kadın. Tüm bunlara rağmen bunalıma girmesi şımarıklık olur. Öyle olduğunu da sanmıyorum.
Onur Baştürk: Haber öyle çıkmış olabilir ama depresyonda olduğuna kesin kanaat getirmek çok zor. Nereden biliyoruz ki? Belki o gün canı sıkkındı. Hemen “depresyon” etiketini yapıştırmak haksızlık. Yani durumun çocuklu ayrılıkla ilgisi olduğunu pek düşünmüyorum.
Ömür Gedik: Bu kişiden kişiye değişir. Çabucak toparlanıp kendine yeni bir hayat kuranlar da yok değil. Ki ben Çağla’nın da öyle fena halde depresyonda olduğunu düşünmüyorum. İşinde gücünde, gayet de iyi gidiyor.

Haberin Devamı

Sette kan uyuşmazlığı varmış

Meltem Cumbul, yeni dizisinin çekimlerine küçük bir bebeğin de dahil edileceğini duyunca seti bıraktı. Bu bebek krizi hakkında Konsey ne diyor?

Google’ı bunlarla yormaya yazık

Onur Baştürk:
Meltem haklı. Çünkü bizim setlerde çocuk oyuncu çalıştırma şartları Amerika’daki gibi değil. Amerika’da bir çocuğu sette bulundurmanın belli saatleri var. Ayrı sözleşmesi dahi var. Bizde hiçbir şey yok. Yönetmenin şefkatine kalmış her şey. Rezalet yani.
Ömür Gedik: O setten dedikodu bitmek tükenmek bilmiyor. Önce bebek krizi dendi, sonrasında da Meltem’in kendi gençliğini oynama ısrarı yüzünden onunla yolların ayrıldığı söylendi. Bebek krizine hak veriyorum. Ben de küçücük bir bebeğin sette perişan olmasına karşı çıkardım. Ama diğer konuysa ayrılık sebebi, o konuda yapımcı ve yönetmenin sözü geçmeli.
Cengiz Semercioğlu:
Bebek meselesinin işin bahanesi olduğu bilgisi ulaştı bana. Meltem de diziden memnun değilmiş, dizi ekibi de Meltem’den. Bir kan uyuşmazlığı varmış sette. Bebek de bu işin bahanesi olarak ortaya çıktı. Her şeyin iyi gittiği bir sette bu küçük mesele uzlaşılarak çok rahat çözülebilirdi.
Melike Karakartal: Çalışma koşullarının dizinin şartlarına göre değil, bebeğin şartlarına göre şekilleneceğinin garantisi olsa, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de dizilerde bebekler oynasın diyeceğim. Ama daha yetişkin insanların çalışma koşullarını düzenleyemeyen sektör, bebeğinkini mi düzenleyecek? Meltem Cumbul’un tavrını duyarlı ve doğru buluyorum.

Haberin Devamı

Sinan’dan politikacı olur

Sinan Akçıl her gece siyaset programı izlediğini ve politikaya atılmak istediğini söyledi. Sinan’dan politikacı olur mu? Sizin politikada görmek istediğiniz sanatçı kim?

Google’ı bunlarla yormaya yazık

Cengiz Semercioğlu:
Ben de her gece ritmik jimnastik izliyorum, olimpiyatlara katılabilir miyim acaba? Gerçi dünya siyasetinde olmayacak isimler olmayacak yerlere çıktılar, Sinan Akçıl da çıksa ne olur ki? Tek problem Sinan mı? Girsin siyasete, sallar başını alır maaşını...
Onur Baştürk: Bence Sinan Akçıl’dan politikacı olur. Çünkü inandırıcılığı yüksek. Kitleler ona inanıyor. Mesela zamanında Monica Molina’nın “Ay Amor” şarkısının önemli bir kısmını alıp Ziynet Sali’ye “Rüya” adlı şarkıyı yapmıştı. Herkesi şarkının tamamının onun olduğuna inandırmıştı. Sonradan Molina duruma uyandı da, İspanyol bestecinin adı yazıldı kartonette.
Ömür Gedik: Sinan’ın insanları çabucak avucunun içine alma yeteneği var gerçekten de. Politikayı başarabilir. Ama ben onu piyano başında beste yapar, şarkı söylerken görmeyi tercih ederim. Sanatçılar politikadan uzak dursun bence.
Melike Karakartal:
Siyasi duruşu doğrultusunda ülkesi için çalışmak istemesi iyi niyetli bir yaklaşım, bu alanda donanımı varsa neden olmasın?
Tabii her iş uzaktan, hele ki niyetler iyiyse kolayca yapılabilir görünür, ancak siyasetin dinamiklerini, bu iş için gereken eğitim, zaman ve emeği düşünecek olursak kendi işinden vazgeçmeye cesaret eder mi, işte onu bilemedim. Meclis’te uyuklayanları da gördü bu gözler ayrıca, o yüzden bu konularda biraz önyargılıyım.

Haberin Devamı

Burcu yaş tahtaya basmaz

Burcu Esmersoy’un Tuna Aksu’nun evlenme teklifini “Sana âşık değilim, evlenmem” diyerek reddettiği iddiasına ne diyorsunuz?

Google’ı bunlarla yormaya yazık

Cengiz Semercioğlu: Burcu yaş tahtaya basmaz. Görmüştür o evliliğin gitmeyeceğini, görmüştür olabilecek problemleri, o yüzden vazgeçmiştir. Bir kadının sevdiği bir adamla evlenmemesinin başka ne nedeni olabilir ki? Erkek tarafı gerekli güveni vermemiş demektir bu.
Onur Baştürk: Ben Burcu gerçekten böyle bir şey söylememiştir diye düşünüyorum. İnsan beraber olduğu kişi hakkında “Âşık değilim” der mi? Kendini böyle tatsız bir duruma sokar mı? Evlenme teklifini kabul etmemesinin ardında başka nedenler vardır muhakkak.
Ömür Gedik:
Ben de Burcu böyle bir şey söylememiştir diye düşünmek istiyorum. Evlilik teklifi türlü bahanelerle reddedilebilir ama “Âşık değilim, seninle evlenemem” biraz ağır olur.
Melike Karakartal:
İlişkilere türlü türlü yaklaşım var, ancak bu genç yaşta aşk olmadan ilişki yaşıyorsa, bu tehlikesiz sularda gezinme arzusundan kaynaklanıyor olabilir. Yani geçmişte yaşadığı ve ona acı çektiren ilişkilere bakarak “Âşık olduk da ne oldu” diyor olabilir. Aşk olmadan evlilik olmaz, bence ilişki de olmaz ama bu tip bir ilişki ona daha güvenli geliyorsa kendi seçimi, herkes mutlu olduğu şekilde yaşamaya çalışıyor hayatını.
Erkek tarafından bakacak olursak da, bu şekilde söylenince biraz kalp kırıcı geliyor kulağa.

Hemşireyi katil yapsalar ne olacaktı

Murat Boz’un “Dönerse Senindir” filmindeki mini etekli hemşireler çok eleştirildi, sağlık camiasından “Böyle bir sanatı kabul etmiyoruz” diyenler oldu. “Kutsal mesleğe saygısızlık” olarak nitelendirdiler, “Özür bekliyoruz, sahneler kaldırılsın” dediler. Konsey bu konu hakkında ne düşünüyor?

Google’ı bunlarla yormaya yazık

Onur Baştürk: Her meslek kutsal. Abartmayalım.
Kendimi bildim bileli hemşireler kızıyor “seksi” gösterilmelerine. Haklı olabilirler. Ama bu da film nihayetinde. Kurgu yani. Hikaye neyi gerektiriyorsa istediği şekilde gösterir herkesi. Hemşireyi katil yapsa ne olacaktı? “Bizden katil çıkmaz” mı diyeceklerdi? Bu kadar ciddiye almak manasız. Kaldı ki aptal bir sahne. Hemşireler sayesinde filmin adını duymuş olduk bin kere.
Melike Karakartal: Böyle bir görüntünün, daha doğrusu bir meslek kolunun fetiş objesi olarak medyada yer alması her zaman tepki çeker, bunu anlamak mümkün ama bir yandan da artık şaka, espri kaldıramayan bir ülkeye dönüştüğümüz gerçeğini tekrar hatırlıyoruz “Sahneler kaldırılsın” talebiyle. Bir komedi filmindeki sahne ile kutsal ve değerli bir mesleğin niteliği değişmez, tepkiyi abartılı buluyorum.
Cengiz Semercioğlu: Söz konusu sahne, Murat Boz’un filmde hayal kurduğu bir sahne. Kendisine müdahale eden erkek sağlık görevlilerini böyle hemşireler olarak görüyor. Film vizyona girdiğinde hemşireler mi haklı yapımcı mı göreceğiz. Ama bu işte en masum olan Murat Boz...
Ömür Gedik:
Bu tip şeyler her ülkede komedi filmlerinde işleniyor. Artık hafif mizaha da katlanamaz hale mi geldik? Sonuçta belgesel değil kurgusal bir film izleyeceğimiz. Lütfen bu mizah yüklü hayal sahnesine de laf etmeyelim artık.

Kadın çocuk istemezse?

Kenan İmirzalıoğlu ve Sinem Kobal arasındaki bebek krizini değerlendirelim. Kadın tarafı çocuk istemeyince ne olur?

Google’ı bunlarla yormaya yazık

Onur Baştürk:
E doğal, kadın istemezse çocuk olmaz. 9 ay karnında o çocuğu taşıyacak olan sonuçta kadın. Tüm çileyi o çekiyor.
Ömür Gedik: Erkek çocuk istemeyince kadın bir şekilde altından girer, üstünden çıkar çocuk yapar. Ama kadın istemezse o evlilikte çocuk daha zor olur. Çevremde duyduğum gördüğüm hep böyle. Sinem gerçekten isteyene kadar Kenan bekleyecek sanırım.
Cengiz Semercioğlu: Sinem Kobal “Kesinlikle uydurma haberler bunlar. Evliliğime biraz saygı duyulmasını istiyorum” diyerek çıkan haberleri yalanladı. Yine de Sinem’e ‘çocuk isteyen bir adam bulmuş daha ne istiyor’ diyebilirim. Sinem anne olmayı, diziymiş, kariyermiş diye öteliyorsa büyük yanlış yapıyor. Çocuklu oyuncuların da kariyerlerini rahatlıkla sürdürebildiğiyle ilgili hem bizde hem dünyada sayısız örnek var...
Melike Karakartal:
Anne olma arzusu, hayatta zorla gelinecek bir nokta değil hiçbir kadın için. Zamanı şimdi değilse, şimdi anne olma gibi bir arzusu yoksa bunu saygıyla karşılamak lazım.

Tükendik

Türkiye, Beşiktaş’taki hain saldırıdan tam bir hafta sonra Kayseri’den gelen acı haberle sarsıldı. Milyonlar acı karşısında kenetlendi, sosyal medyada milyonlarca “bölemeyeceksiniz” hashtag’li paylaşım yapıldı. Ünlüler de Instagram ve Twitter mesajlarıyla teröre lanet yağdırdı.

Cengiz Semercioğlu:
Artık ünlüsü ünsüzü kalmadı bu işin, herkes isyan ediyor yaşadıklarımıza...
Kaybettiğimiz askerlerimiz, polisimiz, sivillerin arkasından herkes gözyaşı döküyor.
Bu konuyla ilgili kimse sessiz kalamaz artık. Ünlü ya da ünsüz olmak değil, insan olmakla ilgili bir durum bu...
Melike Karakartal:
Bırakın uzun vadeli, orta vadeli planlar bile yapamadığımız, her gün yürek ağızda güne başladığımız bir zamanda yaşar olduk artık.
Daha bir hafta önce bu sayfada İstanbul’daki patlama için hislerimizi ortaya döktük. Sadece bir hafta sonra, çaresizlik içinde yeniden konuşuyoruz, yine kahroluyoruz.
Niçin? Niye ölüm? Bu şiddet döngüsünü çözebilecek yetkililerden kınama mesajları duymaktan usandık, bir çözüme ihtiyacımız var artık.
Bir ülkenin normali “ölüm” olur mu? Çok yorgunuz, çok üzgünüz, tükenmiş durumdayız.
Ömür Gedik:
Gencecik çocukların cenazeleri var yine... Allah’ım sen önce doğayı, hayvanları, şimdi de birbirini katleden insanoğluna doğruyu göster...
Onur Baştürk:
“Lanet okumaktan artık bıktım” diyen Şahan Gökbakar haklı.
Ben de lanet okumaktan bıktım. Artık terörün, bu bitmeyen tedirginliğim bitmesini istiyorum. Gencecik insanların ölüm haberleriyle içten içe ölen ülkemin ruh haline çok üzülüyorum.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!