Oluşturulma Tarihi: Ekim 07, 2015 17:21
Gökçe Bahadır, bu pazar Star TV’nin yeni dizisi “Hatırla Gönül”le ekrana dönüyor. Şimdiye kadar canlandırdıklarından çok farklı bir karakter olarak izleyici karşısına çıkmaya hazırlanan Bahadır, Vogue dergisine konuştu: “Bu beni araştırmaya yönlendiren bir iş oldu. Yetimhanelere gittim. Ameliyata girdim, doktorlarla, hemşirelerle konuştum.”
Gökçe Bahadır’ın yeni dizisi “Hatırla Gönül”, bu pazar Star TV’de başlıyor. Oyuncu, projeye ismini veren Gönül’ün, şimdiye dek hiç canlandırmadığı türden bir karakter olmasından dolayı heyecanlı: “Doğumundan 12 yaşına kadar yetimhanede, ardından 6 yıl da yetiştirme yurdunda büyümüş, sonra ameliyat hemşiresi olup kendine bir hayat kurmayı başarmış bir kadın...”
Yeni bir karakter yaratmanın, mesleğinin en sevdiği yönü, hem en stresli hem de en zevkli süreci olduğunu vurguluyor sonra:
“O karakterin arayışı, dizi boyunca sürer, hiç bitmez. Bu da beni araştırmaya yönlendiren bir iş oldu. Ameliyata falan girdim, hemşirelerle konuştum. Yetimhanelere gittim... Ne bileyim, bir sürü yeni tecrübe yaşadım bu dizi sayesinde.”
Bugüne dek canlandırdığı rollerin bir teki bile diğerlerini kıyısından köşesinden andırmıyor. Bunu söylediğimizde “Olabilir tabii... Beni ilk etapta senaryo ve rollerin farklılığı cezbediyor galiba, doğru şey gelene kadar da beklemeyi biliyorum.”
ÇEKİM ARALARINDA SU SAVAŞI YAPARDIKBahadır, tüm hayatında kendini şanslı görüyor aslında... Dünyaya gözünü, şimdi her ikisi de emekli olan,
trafik müşaviri babası ile küçük bir
yemek dükkanı işleten annesinin biricik kızları olarak Bostancı’da açmış.
“Gayet kendi halinde, mütevazı” ailesinin, onu ortaokul ve lisede özel Anabilim Koleji’ne göndermek için nasıl dişlerinden tırnaklarından arttırdığının o yaşta bile farkında olduğunu söylüyor.
Lisede, derslerden ziyade sosyal aktivitelerde faal bir tip.
Liseden sonra arzuladığı bölümleri kazanması mümkün olmuyor. Babasının gazetede gördüğü bir ilan üzerine başvurduğu Akademi İstanbul’da alıyor iki yıllık Radyo Televizyon eğitimini.
Staj döneminde, kamera arkasından kaçıyor. Derdinin kamera önünde bulunmak olduğu kafasına dank edince, gidip bir ajansa kaydoluyor:
“Ajansa girişimin daha üçüncü ayında, Gani Müjde ‘Hayat Bilgisi’nin kastı için çağırdı. Doğrusu oyunculuk babında çok da bir şey yapmamız gerekmedi ‘Hayat Bilgisi’nde, şanslıydık. Neticede saçımızı iki kuyruk yapıp öğrenciyi oynuyoruz. E zaten öğrenciyiz. Çekim aralarında kendi aramızda da su savaşı yapıyorduk, onu bile çekiyorlardı hatta, diziye adapte edilebilir diye. ”
“YAPRAK DÖKÜMÜ” BİTTİĞİNDE SUDAN ÇIKMIŞ BALIK GİBİYDİMDaha sonra Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nin sınavlarına başvuruyor ve kazanıyor: “Okulla set arasında geçen biraz zor bir dönemdi ama çok da zevkliydi. Hikayenin gerisinde de kapı kapıyı açtı denilebilir. O bitti, TV’de çocuk programı yaparken Ay Yapım’la tanışma fırsatım oldu ve ‘Yaprak Dökümü’nün teklifi geldi.”
“Yaprak Dökümü”nü “Hayatımın bir bölümü orada geçti” cümlesiyle yad ediyor; dile kolay 5 yıl:
“Bittiğinde, sudan çıkmış balığa dönmüştüm, iş beğenemedim bir süre. Onun üzerine ‘Kayıp Şehir’, çok heyecanlandıran bir iş olarak geldi. Ki her açıdan kötü bir dönemimdi ‘Kayıp Şehir’de çalıştığım dönem. En büyük yükselişler yıkımla başlar denir ya, inanırım. Dibe vurursun, sonra bir güzellik gelir mutlaka, öyle bir hâl.”
Sözünü ettiği,
magazin sayfalarında özel hayatıyla sık sık yer aldığı zamanlar: “Sadece o da değil; hayatın her alanında endişeliydim. Beklersin ama ne beklediğini bilmezsin ya... ‘Kayıp Şehir’ sayesinde başka bir yönümü keşfetti insanlar. Belki başka bir dizide oynasam, şu an benim için dedikleri o ‘Aaa, bak işte her şeyi de oynayabiliyormuş’ pozisyonuna gelemezdim. İşe yoğunlaşmak, hayatın diğer taraflarını da rayına oturttu.”
BEN GALİBA BÜYÜDÜKÇE SUSUYORUM
Şöhret, hayatında dramatik bir fark yaratmamış Gökçe Bahadır’ın... 12 sene önce nasılsa, şimdi de aynı şekilde yaşıyormuş. Yine de, şöhret filan bir yana, insanın yaşadıkça, sadece fikirlerinin değil, karakterinin de değiştiğini söylüyor: “Yaşadığın şeylerle paralel olarak birçok şey törpüleniyor, evriliyor. En sevmediğim yönlerimden biri sabırsızlıktı, ki bu işte de en olmaması gereken şeylerden biridir. Fevri olmamayı, hayat öğretiyor bir şekilde... ‘Ben galiba büyüdükçe susuyorum’ gibi bir cümle geçti beynimden daha geçenlerde. Zamanla daha çok izleyip düşünüp daha az konuşmaya başladım.”