Oluşturulma Tarihi: Haziran 27, 2021 07:00
Gloria Estefan’ın Jada Pinkett Smith’ten devraldığı “Red Table Talk” (Kırmızı Masa Sohbeti) programının yeni sezonu sonbaharda seyirciyle buluşacak. Grammy ödüllü yıldızın, müzisyen kızı Emily Estefan ve televizyon programcısı yeğeni Lili Estefan’la birlikte sunduğu “Red Table Talk: Estefans”, Facebook Watch’ta yayınlanacak. Gloria Estefan’la hem programın detaylarını hem de Emilio Estefan’la 42 yıldır sürdürdüğü mutlu evliliğin sırlarını konuştuk.
◊ Şu anda neredesiniz?
- Şu anda Miami Beach, Florida’daki kütüphanemdeyim. Onlarca yıldır düzenlemeye zaman bulamadığım tavan arası ve dolaplarıma pandemi sırasında el attım. Normalde zamanımın çoğunu geçirdiğim oda burası. “Put on Your Mask” (Maskeni Tak) için hazırladığım kamu spotunu burada çektim. Arka tarafta 2 yıldır kullanmadığım yeşil ekran var. Benim arkamda ise bir ömür, kariyer, yaşam, aile fotoğraflarından oluşan albümlerim var. Evde en sevdiğim odam, benim sığınağım burası...
◊ Uzun yıllardır yeme içme sektöründe de varsınız. Orlando ve Miami’de restoranlarınız var...
- Evet! Yemeğin eğlenceyle iyi gittiğini hissettik, o yüzden yemek sektörüne de girdik. Ayrıca restoranlarımdaki tüm tarifleri topladığımız bir yemek kitabım da var. Adı “Estefan Mutfağı”. Mutfakta büyükannemle büyüdüm. Aslında bir bakıma bu yüzden restoran işine girdim.
◊ Şarkı sözü yazarı Gloria Estefan’a gelirsek... Yıllardır müzik dünyasındasınız. Geriye dönüp yazdığınız hit şarkılara baktığınızda, “Neler yazmışım!” diyor musunuz? “O hitleri bugün yine yazardım” diyebilir misiniz?- Hayat her gün beraberinde yeni bilgiler ve öğrenme deneyimleri getiriyor. Sürekli olarak öğrendiğimize gerçekten inanıyorum. Çünkü her şeyi bildiğinizi düşündüğünüz anda başınız belaya giriyor. Soruna gelirsem... O şarkıları hâlâ yazabileceğimi düşünüyorum. O sözler çok derin duygulardan ya da benim de parçası olduğum, empati kurabildiğim, bana yakın insanların yaşadığı duygulardan geliyordu. Bir şarkıyı yazmaya başladığımda akışına bırakıyorum. Eğer hayatımdaki her şeye tamamen biyografik olarak yaklaşmaya kilitlenmiş olsaydım, yazar olarak zorluk çekebilirdim.
◊ Peki nasıl yazarsınız?- Genelde bir düşünce tohumum olur ya da bir şarkı için fikrim olur. Sonra üzerinde çalışmaya başlarım. Hislerin kendi yoluna gitmesine ve beni kendine çekip yeni yönlere götürmesine izin veririm. Söylemeye gerek yok, yaşlandıkça farklı bakış açılarımız oluyor.Mesela pandemi döneminde bir şarkı yazdım. Adı “Zamana İhtiyacımız Var”. Oğlumla yaptığımız bir sohbetten ilham aldım. “Anne çok zor bir dönemdi ama aslında birçok şeyi anlamaya zamanım oldu” dedi. Telefonu kapattım ve “Bu sözde bir şarkı yatıyor” dedim. Kızım da söz yazarı. Daha bir şarkıyı bitirmeden düzenlemeye çalışıyor, çünkü hemen hit olmasını istiyor. “Bekle, kendine zaman ver. Yaratabilmen için boşluğa ve o boşlukta özgür olmaya ihtiyacın var” diyorum.Kendime gelirsem, “Conga”, “Rhythm” gibi eğlenceli hit şarkıları hâlâ yazabileceğimi düşünüyorum. Yıllar geçti, daha fazla deneyimim var. Acı çektiğiniz deneyimden yazmak, mutlu olduğunuz deneyimden yazmaktan her zaman daha kolaydır. Çünkü ağrılı ve acılı dönemde duygularınızla daha fazla temas halindesiniz.
İŞİN ZOR KISMI EDİTÖRLERİNDİ
◊ Jada Pinkett Smith’den “Red Table Talk”u (Kırmızı Masa Konuşması) devraldınız. Şovu nasıl yapılandırdınız? Konuşacaklarınızı önceden planladınız mı, yoksa tamamen serbest bırakıp “nereye giderse gitsin” mi dediniz?- Masada hangi konuları tartışacağımız konusunda fikrimiz olmalıydı, çünkü misafirlerimiz vardı ve hazırlanmamız gerekiyordu. Ama konuları masada ayrıca çok taze, yeni ve serbest de bırakmak istedik. Önyargılı düşüncelere veya önceden hazırlanmış materyale sahip olmak istemedik. Üç Kübalı kadınla özgürce fikir ve düşünce alışverişi yaptık. Bu kolay değil. Bu yüzden bir tokmağım vardı. Gerçi gerektiği kadar sık çıkarmadım tokmağı. Ancak şov tamamen serbest akışlıydı. Zor olan kısım, hepsini daha kısa ve anlamlı bir şekilde bir araya getirmek zorunda kalan editörlerindi. Dürüst olmak gerekirse, en büyük şikayetlerimizden biri bölümlerin çok kısa olması. Ancak Facebook’un istediği uzunluk bu.
◊ Bir konu hakkında konuştuktan sonra “Bu konuyu tartıştığımıza inanamıyorum” dediniz mi?
- Çoğu konuda dedim. Çünkü her şeyden önce çok özel yaşayan bir insanım. Kişiliğim böyle. O masaya gittiğimizde verdiğimiz karar, her şeyi dışarı çıkarmaktı. Yoksa ne anlamı vardı kırmızı masa konuşmasının? Şovun tüm doğası, savunmasız ve açık olmamızdı. Şovun aynı zamanda yapımcısıyım. Bu yüzden eğer bir şeyler kontrolden çıkarsa geri çekme seçeneğim var. Ama yapmadım. Tam tersine, bazı şeyler hakkında konuştuğumuzu fakat o kısımların kesildiğini hatırladığımda “Bu düşünceyi tamamlamamız gerekiyor, çünkü insanlar kesilen kısım yüzünden ne amaçladığımızı anlamayacaklar” dedim. Ve masaya daha fazlasını geri koydum. Hiçbir şeyi çıkarmadım, bu önemliydi.
EMILIO İLE TANIŞTIĞIMDA HAYATIMDA ÇİÇEKLER AÇTI
◊ 1976’da o zamanlar Miami Sound Machine’in grup lideri olan Emilio Estefan ile tanıştınız, 1978’de evlendiniz ve 42 yıldır evlisiniz. Bu mutlu evliliğin bir sırrı var mı?
- Bence çok şanslıydım. Kendisi de aynısını söylüyor. Küçükken çok zor bir hayatım vardı. Ve Emilio ile tanıştığımda hayatımda çiçekler açtı. Onu tanıdıkça hakkında öğrendiğim her şey onu daha çok sevmemi sağladı. Harika bir evlattı, harika bir kardeşti. Sadece bu özelliklerinin bile onu harika bir koca ve baba yapacağını biliyordum. Emilio pozitif bir insan, her gün enerjiyle uyanıyor. Birbirimize olan sevgimiz saygımız ve yaşadığımız zorlukların bizi daha da yakınlaştırdığından başka bir sır yok. Kişilik olarak çok farklıyız ama birbirimizi iyi dengeliyoruz. Ben küçük ayrıntılara bakmayı seviyorum, o büyük resme bakıyor. Fakat değer yargılarında aynı sayfadayız. Tartışacak çok şeyin olmamasının ilişkiye yardımcı olduğunu düşünüyorum, çünkü tartışmalar ilişkileri gerçekten yıpratıyor.
EN BÜYÜK KORKUM FELÇ KALMAKTI
◊ Omurilik yaralanmaları olan insanlara yardım faaliyetlerinizin etkileyici olduğunu söylemeliyim...
- Teşekkürler. İnsanlara hizmet etmeye geldim bu dünyaya. İletişim ve psikoloji okudum. Psikolog olmak istiyordum. Doktor olmak ve insanlara bu şekilde yardım etmek istedim. Müzik grubuna katıldığımda müziğim ve şarkı sözlerim aracılığıyla insanlara farklı bir ölçekte hizmet edebileceğimi ve yardım edebileceğimi fark ettim.
Ama hâlâ beni kalpten mutlu eden ve bana bu dünyada en çok keyif veren şeyler, başkaları için yaptığım hizmetler ve yardımlar. Hiçbir zaman şöhret için müzik yapmadım. Sevdiğim için yaptım. 2 yaşımdan beri, konuşmaya başladığımdan beri şarkı söylüyorum. Gruba katılma fırsatını buldum ve işler yoluna gitti. Tamam, işte benim tutkum olan bir şeyi gerçekten keşfettim diye düşünürken 1990’da kaza geçirdim, felç oldum. Tur otobüsü kazası... Babam tekerlekli sandalyede olduğu için hayatım boyunca benim için büyük bir korkuydu felç. O kaza olduğunda şöhretin öyle bir noktasındaydım ki, dünya çapında tanınıyordum. Ayrıca şöhretin sadece o tanınmışlık olduğunu düşündüğüm noktadaydım. Kazadan sonra ise artık insanlarla insan düzeyinde bağlantı kurmak ve onlara hayatımızdaki zor anlarla nasıl başa çıktığımızı göstermek istedim. Tek istediğim yürümek ve bağımsız olmaktı. Vücudumun geri geldiğini görüyordum, fakat ne olabileceğini bilmiyordum. Sandalyeye bağlı kalıp kalmayacağımı bilmiyordum. Geri dönmek benim için önemliydi. İnsanlara karanlıktan çıkmanın yolları olduğunu, iyileşmenize ne kadar çaba sarf ettiğinizin önemini ve hangi zorluktan geçiyor olursanız olun pes etmemek gerektiğini göstermeliydim.
O dönem, hayatıma ve kariyerime daha derin bir anlam kazandırdı. Ve hatta müzikal ve vokal olarak beni daha etkileyici yaptı. Yıllar boyunca her gün yazdığım mektuplarla beslediğim hayranlarımla şimdi sosyal medya aracılığıyla iletişim kuruyorum. Benden yardım istiyorlar, elimden geldiğince destek olmaya ve onlara yardımcı olmaya çalışıyorum. Beni hayatta en mutlu eden, kesinlikle bu yardımlar.