Güncelleme Tarihi:
Oyuncu Furkan Palalı "En son ne zaman şaşırdın?" sorusuna da, "Tanıdığım insanlara şaşırıyorum genelde. Eylemlerine, davranışlarına, beklemediğim yerden gol yediğim zaman şaşırıyorum" dedi.
Son dönemlerde şehir dışında olan projelerde avantajlar ve dezavantajlar çok konuşuluyor. Sen oraya geçtiğinde adaptasyon sorunu yaşamış mıydın?
Yaşadım tabii ki. Devam eden bir iş olduğu için ister istemez ekibin ortasına girmek bir handikap. Bir yere alışmak, başka bir kültür, yemekler, kendi odan değil, kendi yatağın değil… Baktığın zaman bunların hepsi handikap yani. Zaman isteyen şeyler bunlar. Bir de diziye 64. bölümde girdim. Herkesin iki sene mesaisi var, birbirini tanıyor, herkes herkesin iyi ya da kötü yanını biliyor, reflekslerini biliyor. Öyle olduğu için onun bir zorluğunu çektim. Bu olması gereken bir zorluktu. Çünkü herkesin yaşayacağı bir şeydi. Sadece insanların yaklaşımı ve kucak açması çok kıymetliydi. O, zamanı kısaltıyor.
Nasıl gidiyor pandeminin etkisi?
Otel, set ve spor salonu üçgeni. Gerçekten üçgen bu arada, hiç şaşmıyor. Çünkü mekanlar kapalı. Saat 22.00’den sonra spor salonları da kapanıyor. Sokağa çıkma yasağından sonra gelirsen oraya da gidemiyorsun. O zaman otelde ne yapabilirsen onu yapıyorsun. Sevmek zorundasın her şeyi. Alternatifin yok çünkü.
Mecburiyeti keyfe döndürebilirsin o zaman.
Arkadaşlarımla da konuştuğum zaman hep aynı yorumu alırım. Benim işim bu. Adana, Malatya, Stockholm… Hiç fark eden bir şey yok. Ben oraya gittiğim zaman en hızlı şekilde adapte olmam gerekiyor ve bunun bilincindeyim. Ben oraya eğleneyim ya da yeni yerler keşfedeyim amacı ile gitmiyorum zaten. O yüzden kafam bu şekilde işliyor. Dertler, tasalar ya da set problemi gibi sorunlar yüzeysel. Akıl sağlığıma ve ruh sağlığıma kötü gelen hiçbir şeyi ben hayatımda uzun süre tutmuyorum.
Rolünün etkisinde kalmayıp profesyonel mi davranıyorsun? Geriye dönüp baktığında şu anki işte dahil çıktığın zaman iş bitti gözüyle bakmadığın rol oldu mu?
İş bittiği zaman artık karakter ortadan kalkmış oluyor tabiri caizse. O duygunun bana iyi gelmediği karakterler oldu. Benim Tatlı Yalanım, No: 309 ve Kızılelma gibi işlerimde olmuştu. Keşke bitmeseydi bu adam dediğim anı hatırlıyorum. Ama az önce bahsettiğim şey aslında tam olarak profesyonellik değil. Kendime bir şekilde eleştiri yapacaksam söylemem gerekiyor. Karakterden çok kopmaktan bahsetmiyorum. Tabii ki akşam çıkıp onun gibi davranmak ya da onun kıyafetlerini giymekten bahsetmiyorum. Ondan sıyrılmak lazım. Ama gün içinde 14-15 saat çalışıyorsun ve ezberin filan var. Zaten ister istemez adam içinde. Çünkü her an onunla ilgili bir şeyler düşünüyorsun. Ondan tamamen koptuğum söylenemez. Bunun formülü illa ki vardır ama ben de tam olmadığı için kaçıyor yani. Set başka bir şey. Orada olabildiğince iç enerjimi yüksek tutmam gerekiyor. Sette çalışan herkese yansıyacak bu. Onların yüzünün gülmesi gerektiği için meseleye yüzeysel bakıp çözebilecek profesyonelliğe getiriyorum.
Oyunculuğun gerektirdiği veya daha iyi yapabilmeni sağlayacak birikimleri kendine katmışsın. Bu pastada iyileştireceğin ya da temel olarak iyileştirebileceğin bir şey var mı?
Oyunculukla ilgili sonu olmayan ya da bitmek bilmeyen diye adlandırdığımız kısmı ayırarak sordun. Halletmeye çalıştığım, o güzergahta olduğum olduğum birçok konu var. Ben setin güler yüzle çok daha keyifle çok daha motive bir şekilde ilerlediğini görüyorum. Ama ne mesela senin ve benim aramda problem oldu. Bunu uzattığımız takdirde ekibe, sahneye, paydos saatimize kadar hakikaten etkiliyor. Bunlardan arınmaya çalıştığım zaman aslında bakıyorum ki totalde 2 saat daha önce kız arkadaşımı görmüşüm ya da daha mutlu gitmişim gibi şeyleri üst üste koyarak setin içerisindeki takım kaptanlığı misyonunun ne anlam ifade ettiğini çözmeye çalışıyorum. O kısımları tamamen oturtmaya çalışıyorum ki setin içerisindeki tüm problemleri halledebilesin. Karşımdaki insanı ya da ekibi anlamaya çalışan bir ruh haline bürünüp orayı güçlendirmeye çalışıyorum. O çok kıymetli bir şey.
Pandeminin bitmesi.
En son en çok hüzünlendiğin anı paylaşabilir misin?
Dayımı kaybettim pandemide. Ona üzüldüm.
En son en çok neye şaşırdın?
Tanıdığım insanlara şaşırıyorum genelde. Eylemlerine, davranışlarına, beklemediğim yerden gol yediğim zaman şaşırıyorum.
En son en çok neye hayır dedin?
Hadi bundan ye, hadi şundan da al, bak tatlı çok güzel gibi durumlara hayır diyorum. Gram hesabı yapıyorum ben. Gerçekten kalori hesabı biraz deli işi. Özellikle diyetin en son kısmındaysan. O yüzden bundan bir şey olmazı söylemeyelim.
Hayattan bazı lezzetleri kaçırdığını düşünüyor musun?
Sen görmüyor musun ben nasıl eğleniyorum? Hiç öyle bir şey değil o.
Ne zaman hamburger yedin en son?
6 ay, 7 ay gibi bir zamanda kendime sürprizler yapıyorum tabii ki.
Değiyor mu?
Değiyor tabii ki. Buna başladığın zaman vücudunun senin bildiğin bir ritmi var. Ben bunları detaylı yaptığım için neyin beni rahatsız edip etmeyeceğini biliyorum. Ben o hamburgeri yerken sadece kalori demiyorum. Yağını biliyorum, sosunu biliyorum, ekmeğin bendeki handikapını biliyorum.
Yemek konularında sıkıcı mısın?
Sıkıcıyım, doğru. Kokoreç yemeye gidelim filan dendiğinde giderim ama yemem.
Sırf bu durumdan ötürü gol yediğin olmadı mı?
Oldu, en çok ona şaşırdım. Sen bu adamı sırf yemek mevzusundan dolayı bırak. Fix yediğim şeyler olduğundan dolayı karşı tarafta yine mi yulaf ya da yine mi yumurta gibi bir etki oluyor. Bunun bir seçim olduğunu düşündüğü an şaşırıyorum. O kadar anlatıyorsun, sonucunu ve sebebini görüyor ama seçim zannediyor. Seçim değil bu zorunluluk artık. Bu bir başka zorunluluğun oyunculuğa entegre edilmiş hali. Böyle düşündüğün zaman sen kokoreç yersin ben yulafımı yerim, tartışma çıkmaz.
Bir akşam yemeğinde 3 tane hamburger yemek zorunda kalacağın kadar aşık olasın desem ne olur?
Çok ayıp edersin. (Gülüyor.)
Ona aslında öyle olmadığını anlatır mısınız?
2011 döneminde dünya yarışmasını kazandığım zaman Fbana sırada ne var dediler. Aslında sırada bir şey yok yani. Ben de uzay deyip gülmüştüm. “Uzayda da birinci olurum” diye manşet atmışlardı. Çok küstah bir cümle ya. O zamanlarda imkanlarımız dahilinde çıkıp tekzip veremedik. O öyle bir şey değil. Soru soruldu bana, orada gol atıldı. Gazeteciliğin içinde var orada suçlamıyorum. Ama ben ondan sonra hep dikkat etmeye çalıştım.
Çoğu kişi öyle biliyor ama aslında doğrusu …………….. .
Çoğu kişi beni göçmen biliyor ama değilim.
Tam o anda ……. olmuştu ve heyecanımı içimde tutamamıştım içimde.
Fenerbahçe maçlarında genelde ortamda kim olduğu ile ilgilensem de davranış biçimimi kontrol edemediğim anlar oluyor. Çok ciddi insanların olduğu masada gol attığımız zaman Güngören’de bir kafede maç izliyormuşuz gibi büyük bir reaksiyon ile kalktığımı biliyorum.
Sadece …………. anlarımda huysuz olurum.
Çok erken saatlerde sahnem varsa huysuz oluyorum. Bu mesela evrilmesi gereken bir yerdir. Ama daha Furkan Palalı uyanmadan Fikret’in reaksiyonunu düşünebilecek durumda olmuyorsun.
Mutluyken bana ………….. demek tadımı kaçırır.
Ben mutluyken “Mutlu musun? İyi misin?” gibi sorular tadımı kaçırır. Bunu görüyorum ama bir de duyuyorum durumu var ya. O biraz fazla geliyor bana.
Kendini affettireceğin bir andasın şu anda ve seni dinliyor. Anlatır mısın?
Anlatmam ya ben kapattım eski defterleri. Şu an geriye dönüp baktığımda benim özel hayatımla alakalı pişman olduğum hiçbir şey yok.
Onu nasıl sevdiğini tarif eder misin?
Tarif edemem.
Tarif edemeyeceğin o sevginin sendeki yansıması ne oluyor?
Ruhum gülüyor, enerjim çok yüksek oluyor. Ben çift antrenman yapıyorum. Orada hayıflandığım noktada aydınlanma oluyor. Büyük motivasyon bu ve çok ihtiyacım oluyor buna.
Jeoloji mühendisliği sürecinde her şeyi yakıp yıktığın dönemdeki duyguyu anlatır mısın?
Bir hayal kuruyorsun, bir plan program yapıyorsun. O yaşlarda hayallerin aslında ne kadar ütopik olacağını bilmediğin zamanlar. 20’li yaşlarda ne kadar uzun vadeli plan yapabilirsin? Bir program yapıyorsun ve buna değeceğini düşünüyorsun. Aslında sen nelerden vazgeçmişsin ama bir bakıyorsun bunlar çok kıymetsiz hissiyata geliyor sana. Ne ilişkiye sahip çıkmak ne sana saygı duymak gibi büyük bir duygu. Onun da sana yansıması o zaman ben neden her şeyi dizginledim, neden bunları yapmadım gibi oluyor. O zaman demek ki önce kendimi düşünmem gerekiyor. O bir derstir bana yani.
Çok üzülmüş müydün?
O dönem tabii ki çok üzülmüştüm. Ama sonrasında tekrar görüşmüştük yani. Kopuyorlar bir şeyler yani. Benim yaşadığım hikayede o kadar çok şeyden vazgeçiyorsun ki sonrasında o kadar tezat bir davranış biçimi oluyor ki sen artık tamamen rota değiştiriyorsun.
Arkadaş bunca yıl geçti hala aklımdadır. Ne saçma bir anıydı.
Ben İstanbul’a ilk geldiğimde hiçbir yeri bilmiyordum. Bırak insanların beni tanıyor olmasını ben kimseyi tanımıyorum. Bir iki akrabam var onun dışında arkadaşımda yok. Bir görüşmem var Mecidiyeköy’e gideceğim. Orada bir kafe var, orada oturuyorum. Kahvemi içtikten sonra orada birine Şişli Emniyet Müdürlüğü’nü sordum. Yakın olduğunu düşünüyordum ama taksiyle gidin dediler. Tam görüşme saatinde taksiden indim, sokağı aradım. Birine sorduğum zaman yanlış geldiğimi söyledi. Emin olmak için taksiciye kesin bilip bilmediğini sordum. “Tabii ki biliyorum, 26 yıllık taksiciyim.” dedi. Ondan sonra beni kahvemi içtiğim kafenin önüne bıraktı.
Çok utanmıştım.
2011’de Best Model of Turkey yarışmasında birinci olduğumda çok utanmıştım. Elimin nerede durması gerektiğini bilemediğim bir andı. Teveccüh mü göstermek mi lazım bilememiştim.
Çok fena reddedilmiştim.
Çok fena değil ama reddedilme gibi bir şey söz konusu olmuştu. Ama o da hemen toparladı. Olmayacağını bildiğim daha doğrusu o enerjiyi almadığım insanlara da gitmemişimdir.
Kadınları artık tanıyor musun?
Asla tanımıyorum. Kim tanıyor? Var mı tanıyan? Yok. Ne düşünmediklerini biliyorum mesela. Benim düşündüğümü kesin düşünmüyor. Onun dışındaki 360 varyasyonu düşündüğünü biliyorum, benimki hariç. Bizim bu tekdüze bakış açımızı ya da olayı uzatmadan basite indirgeyen halimizi anlamaya çalışan kadına çok büyük saygım var.
Dilediğin bir kişiye dilediğin bir soruyu 83 milyonun izlediği bir programda sorma imkanı verildi sana. Bu kim olurdu ve ne sorardın?
Fahrettin Koca’ya pandemi ne zaman bitecek sayın bakanım diye sorardım şu süreçte.