Güncelleme Tarihi:
Cengiz Semercioğlu:
Kanun hükmünde kararname ile hiçbir program yasaklanmamalı. Eğer bugün evlilik programları KHK ile yasaklanırsa, yarın ‘hoşa gitmeyen’ dizilerin de KHK ile yasaklanmasının önü açılır.
İzdivaç programları, “Burada yaşanan her şey kurgudur” ibaresiyle yayınlanabilir. Bir de Esra Erol’un yaptığı işin arkasında durmayan tavrını eleştiriyorum ben...
Melike Karakartal:
Bu programları ilk yapmaya başladıklarında, reytingler ortalığı yıktığında ve iyi paralar kazandıklarında kimsenin bir şikayeti yoktu. Sonra işin ayarı kaçtı, eleştiriler ağırlaşmaya başladı, kendileri de bu çirkinliğin altında ezilir oldular.
Türk televizyonlarında ağız tadıyla biten program ne yazık ki pek az.
Her işi cılkını çıkarana kadar sürdürüyoruz. Reality show’ların hiçbiri ağız tadıyla bitmiyor.
Bu programlar artık yoz bir hayatın simgesi durumunda maalesef. KHK’larla program yasaklanmasını desteklemiyorum ama bu olanlardan bir ders almak şart.
Artık bu işlerin toplumu çirkin bir yere götürdüğünün farkına varmalılar, popülist söylemlerde bulunacaklarına “Artık biz de taşın altına elimizi koyalım, gerçek bir dönüşüm için fikir üretelim” deseler daha çok hayır duası alırlar.
Esra’nın yeri televizyon
Şahan Gökbakar, sosyal medyada yazdığı bir mesajla Esra Erol’a film çekmeyi teklif etti. Bu teklifi yorumlayalım...
Cengiz Semercioğlu: Kendisini eleştirince bana kızıyor ama Esra televizyon ekranında çok başarılı. Şahan’ın yaptığı güzel bir jest ama Esra’nın yeri sinema ya da oyunculuk değil, televizyon. Evlilik programları kalksa da bugünkü sunucuları ekranda olmaya devam edecektir.
Onur Baştürk: Şimdi bu teklifin nesini yorumlayayım bilemedim. Güzel teklif. Hoş bir teklif. Hatta tüm evlilik programı sunucularını alıp bir film yapabilir Şahan.
Melike Karakartal: Esra Erol yetenekli ve donanımlı bir kadın, hayatında yaptığı/yapacağı en önemli işin evlilik programları olarak kalacağını düşünmüyorum. Bir yere takılıp kalacak, tıkanacak bir durumu yok. Gökbakar iyi niyetli bir yaklaşım göstermiş ama Erol kendi ayakları üzerinde duran bir kadın. Kimsenin onu “kurtarmasına” veya “kanatlarının altına almasına” ihtiyacı olduğunu zannetmiyorum.
Ömür Gedik: Ben bu teklifin zamanlamasını pek sevmedim. İşsiz kalıyorsun, gel ben sana film yapayım, bir yardım eli uzatayım gibi algılanıyor. Bu dönemde böyle bir arka çıkma durumuna gerek var mıydı ki?
Mega baba Tarkan
Tarkan baba olmak istediğini açıkladı. ‘Mega bebek’le ilgili Konsey ne düşünüyor? Erken mi, tam zamanı mı, geç bile mi kalındı? Baba olmak Tarkan’ın hayatını nasıl değiştirir?
Cengiz Semercioğlu: Hayranları hâlâ evliliğini kabul edemese de baba olmak Tarkan’a çok yakışacaktır. Artık devir değişti, düzgün aile hayatı olan oyuncular, şarkıcılar daha çok prim yapıyor. Bakınız Şahan, Engin Altan, Mustafa Sandal ve diğerleri... Tarkan da ‘mega baba’ olur...
Melike Karakartal: Çocuk sahibi olmakla ilgili herkesin kendi zamanı var, zorla olmuyor, Tarkan’ın “zamanı” şimdi demek ki... Annelik ve babalık hayat değiştiren bir deneyim, şüphesiz bebekten sonra başka bir adama dönüşecektir Tarkan. Sadece yaşantısına değil, işlerine de yansıyacaktır “yeni Tarkan” ve yeni ruh hali...
Ömür Gedik: Tarkan tam baba olacak yaşta ve olgunlukta bence. Çok da sevecen, şefkatli, sevgi dolu ve ilgili bir baba olacağını düşünüyorum. Bir an önce çocukları olur inşallah.
Onur Baştürk: Baba olsun tabii, çok da yakışır. Ama baba olmak için erken mi geç mi gibi zamansal mevzulara dalmak bana gereksiz geliyor...
Boşanmış
kadınsan
vay haline!
Gülben Ergen, yıllardır yanında çalışan şoförüyle aşk yaşadığı haberleri çıkınca “Bunlar boşandım ve hayatımda kimse yok diye başıma geliyor” dedi. Boşanan her kadın, Ergen’in kaderini mi yaşıyor?
Onur Baştürk:
Gülben Ergen’in şoförüyle ilgili çıkan haberlerin özellikle, bilinçli olarak yapıldığını düşünüyorum. Bariz bir ‘yıpratma’ haberi. Gülben Ergen de gereken yanıtı vermiş, iyi yapmış. Zaten akıl var mantık var, aşk yaşayacak olsa Gülben Instagram’a o kadar fotoğraf koydurmazdı.
Öte yandan boşanan her ünlü kadının başına geliyor bu. Yanlarındaki her erkeği potansiyel ‘damat’ olarak görmeye başlıyorlar.
Hangi devirde yaşıyoruz yahu?
Ömür Gedik:
Bir ünlünün hakkında haber çıkması için ille de boşanmış ya da bekar olmasına gerek yok aslında. Biriyle biraz yakınlaş, hemen haberi yapıştırıyorlar.
Ünlü olmak, göz önünde olmak dezavantaj. Ek özellikler tehlikeyi artırıyor tabii. Kadın olmak da dezavantaj. Üstüne bir de boşan-mışsan vay haline!
Cengiz Semercioğlu:
Hem yıllardır yanında çalışan hem de bildiğim kadarıyla eski eşi Mustafa Erdoğan’ın bir akrabası o yardımcı arkadaş.
Gülben’in bu kişiyle aşk yaşadığını yazmak haksızlık.
Elbette Gülben de aşk yaşayacaktır ama boşanmış ve çocuklu bir kadının da her önüne gelenle aşk haberlerini yapmak fazla hoyratça geliyor bana...
Melike Karakartal:
Bekar/boşanmış ünlü kadınların hayatlarından bir “The Bodyguard” hikayesi çıkarmaya pek meraklıyız. Ve evet, Ergen haklı, evliyken kimsenin yanında olan herhangi bir erkekle böyle bir yakıştırma yapmaya cesareti olmaz.
Yalnız kadına herkes her şekilde yakıştırılabilir ve bu “korkusuzca” yazılabilir.
(Erkek yok ya yanında, korkacak bir şey de yok!)
Bazen de, ilginç bir haber çıkmıyorsa sırf ortalığı velveleye vermek için böyle lafların ortaya atıldığını düşünüyorum.
“Devler buluşması” yazarak
dev olunmuyor ne yazık ki
Demet Akalın, Hadise ve Gülşen buluştu, fotoğraflarını sosyal medyada “Devler buluşması” diye paylaştılar. Hande Yener’e gönderme olarak algılanan paylaşımı nasıl değerlendiriyorsunuz? Konsey’in erkek popçularda “devler buluşması” denecek üçlemelerini alalım...
Cengiz Semercioğlu: Demet, Hadise ve Gülşen ‘devler ligiyse’, Sezen-Ajda-
Nilüfer üçlüsüne ne diyeceğiz? Bu üçlüden bir tek Gülşen devler ligine girebilir, o da ileride. Demet ve Hadise’ye gelene kadar Sıla’ları, Şebnem’leri ne yapacağız? Devler buluşması yazarak dev olunmuyor ne yazık ki...
Onur Baştürk: Sanırım bu üçlü Bodrum’da Hadise’nin plajında konser verme işini konuşmuş. Hande Yener’e nispet olsun diye mi buluştular bilemem ama öyle bir algı oluşuyor evet. Erkeklerden kim bir araya gelirse “devler buluşması” olur derseniz, şu üç ismi sayarım: Tarkan, Kenan Doğulu, Yalın.
Ömür Gedik: Bodrum’da çekişmeli bir sezon olacak gibi duruyor. Yabancı turist sayısı iyice azaldığına göre gece hayatı da iyice yerlilere oynayacak. Bu durumda yaza güç birliği yaparak girmek mantıklı. Bu üçlü de onu konuşmuştur mutlaka. Hande Yener’i lig dışında bırakma çabası var gibi tabii. Erkeklere gelince; benim rüya üçlüm Tarkan, Teoman ve Kaan Tangöze olurdu.
Melike Karakartal: Üçünü de ayrı severim ama bu tip böbürlenme hallerini manasız buluyorum. Başarıyla tevazu aynı yerde barınamıyor bizim memlekette ne yazık ki. Herkes “Fazla tevazu gösterme, gerçek sanırlar” cümlesini yol gösterici bellemiş gibi davranıyor. Kendi kendilerine sıfatlar takmalarına gerek yok, zaten halk onları omuzlarında taşıyor. Bize biraz naiflik lazım, ki bu hanımefendilerin üçü de birbirinden tatlıdır, onlara yakışan dil bu değil. Bırakın başkaları sizi övsün, göklere çıkarsın, ki çıkarıyor. “Hande Yener’e gönderme” yorumunu da biraz “liseli” buldum, böyle dertleri olduğunu düşünmüyorum. Yetişkinlerin dünyasında bu tip bir “lise koridoru muhabbeti” olabileceğine ihtimal vermem.
Gerçekten
yanlış açı mı
Ozan Doğulu, bir mekanda Tuba Peksayar’la samimi şekilde görüntülenmesinin ardından çıkan ihanet haberleri için “Eski arkadaşım
ve yanlış açı” açıklamasını yaptı.
Kenan Doğulu ve Beren Saat de “O haber çok saçma” dedi. Evli ünlüler dışarıdaki hareketlerine daha mı fazla dikkat etmeli? Doğulu kardeşlerin açıklamalarını samimi buldunuz mu?
Melike Karakartal:
Doğuluların genel olarak haklarında çıkan haberlerle mücadele tekniğini doğru buluyorum: Mücadele etmemek! Haklarında yazılanların her birine takılacak, uğraşacak olsalar konuları daha da köpürteceklerini biliyorlar, o yüzden her haberi yalanlama ihtiyacı duymuyorlar. Zaten o tip haberlerin ömrü de bir gün oluyor. Yalnız Ozan Doğulu da köpürtmelik malzeme vermiş konuya “yanlış açı”dan girerek.
Ömür Gedik:
“Bir fotoğraf çektirebilir miyiz?” diye gelen biri bile biraz samimi bir pozla fotoğrafın altına sevgiliymişsiniz gibi yorumlar yazabiliyor.
Yani aslında sürekli tetikte olmak gerek. Ozan Doğulu arkadaşına sarılırken bunlar aklından geçmemiştir tabii.
Ama işte akla bile gelmeyen başa gelebiliyor.
Onur Baştürk:
Ozan Doğulu ve Tuba Peksayar arkadaşlar. Bu yüzden Doğulu ailesinin açıklaması gerçek ve samimi. İnsan arkadaşına (kadın da olsa erkek de olsa) sarılabilir konuşurken. Bunda yanlış bir şey göremiyorum. O anda fotoğraf çekerseniz herkes sevgili sanır tabii, bu da doğal. Doğal olmayan, kişiler hiç araştırılmadan olayın “ihanet” diye yazılması.
Cengiz Semercioğlu:
Yanlış açı işlerini falan geçin... Sabahın 6’sında barda sarmaş dolaş çekilen fotoğrafları “yanlış açı”yla izah edebilmek mümkün değil. Evli ve üç çocuklu bir adamın bu tür haberlerin içinde yer alması hoş değil. Evli ve üç çocuklu adamın yeri saat 6’da bar köşeleri değil, evidir...
Hülya ve Kaya
yabancı damadı
nasıl karşılar
İngiltere’de okuyan Zehra Çilingiroğlu, “İngiliz damat ailede sorun olur mu?” sorusuna “Tercihlerime karışmazlar, sorun olmaz” yanıtını verdi. Sizce Hülya Avşar ve Kaya Çilingiroğlu yabancı damada ne der?
Onur Baştürk: Londra’da sadece İngiliz yok tabii, bunda bir anlaşalım. Hintlisi var, Arap var, var da var. Metropol sonuçta. Zehra da genç bir kız, haliyle bir yabancıyla aşk yaşayabilir, evlenebilir de... Şu zamanda “yerli damat”, “yabancı damat” ayrımı mı kaldı ayrıca?
Ömür Gedik:
Damadın yabancısı yerlisi değil, iyisi kötüsü olur bence. Yabancı damattaki tek sorun kızı alıp başka yere götürecek olması olabilir ancak. Kimse çocuğuyla ayrı şehir ya da ülkelerde yaşamak istemez çünkü.
Cengiz Semercioğlu:
Sadece Zehra için değil, yabancı damat-yabancı gelin meselesi herkes için zor. Başka kültür ve ülke meselesi eninde sonunda bir problem yaratıyor.
Hadi Hülya idare eder de Kaya’nın İngiliz damatla gireceği çatışmaları düşünmek bile iyi bir sit-com izlemek gibi bir şey...
Melike Karakartal:
Zehra’nın kendine seçeceği erkeklerin “yabancılığı”nın anne ve babası için sorun teşkil edeceğini zannetmem.
Avşar ve Çilingiroğlu “damat” adayına başka dertlerle yaklaşacaklardır. “Kızımızı mutlu eder mi”, “Zehra onu seviyor mu?” gibi sorular soracaklarını düşünüyorum.
Çünkü anne babalar kızlarının mutluluğu söz konusu olduğunda böyle endişeler taşır.
Hakkı varsa neden
emekli olmasın?
İbrahim Tatlıses’in kendisine emekli maaşı bağlatması çok eleştirildi. Tatlıses ise “Benim devletten gelecek paraya ihtiyacım yok, çocuklarım için istiyorum” dedi. Konsey bu emeklilik durumunu ve açıklamasını nasıl yorumluyor?
Onur Baştürk: Peki ama çocuklarına o para yetecek mi? Mesela İdo o paraya dövme yaptırabilir mi? Gibi gibi sorular çın çın beynimde... Anlamadım ben bu işi Konsey.
Ömür Gedik: Hakkı olan bir parayı alması neden eleştirildi anlamadım.
İhtiyacım yok diye savunmaya girmesi de anlamsız. Buradaki ihtiyaç değil, hak hukuk meselesi çünkü. Alsın maaşını, sonra ister kendi kullanır, ister çocuklarına, torunlarına verir, isterse bir hayır kurumuna bağışlar.
Melike Karakartal:
İbrahim Tatlıses, çok zor günler geçirdi, büyük mücadeleler verdi, hayatı o saldırıdan sonra bu kadar değişmişken onun malulen emekli olmasının veya hayatı/çocuklarına yönelik alacağı herhangi bir kararın eleştirilebilecek bir yönü olduğunu düşünmüyorum.
Cengiz Semercioğlu:
Malulen emekli olma hakkı varsa ve bunu kullanıyorsa kim ne diyebilir?
İbrahim Tatlıses’in devletten alacağı 1600 liraya ihtiyacı yoktur ama böyle bir hakkı varsa neden almasın?
O zaman parası, mal varlığı olan hiç kimse emekli maaşı almasın... Böyle saçma şey olur mu?
OYUNCULARIN İŞİ ZOR
Aslı Enver ve Özcan Deniz’in öpüşme sahnesi geçen haftanın en çok konuşulanlarındandı. Murat Boz, “Kıskandınız mı?” sorusuna “İşimiz bu, benim de öyle sahnelerim oluyor” yanıtını verdi. Boz’un bu cevabının alt metnini nasıl okuyor Konsey?
Onur Baştürk: Of Allah aşkına! Elalemin oyuncusu dizilerde bırakın öpüşmeyi çılgınlar gibi sevişiyor. Hatta meşhur “Affair” dizisinde olduğu gibi o kadar gerçekçi sevişiyorlar ki “Oha!” oluyorsun. Bizimkiler 5 saniyelik bir lise öpüşmesi yapıyor, hemen “Acaba sevgilisi kıskandı mı?” diyoruz. Murat Boz cool yanıt vermiş yine. Topa girmemiş. Girmemesi de iyi olmuş, çünkü takılacak bir durum değil.
Ömür Gedik: Onur’a katılmıyorum. Aslı Enver ve özellikle de Serenay Sarıkaya’nın pozlarına, sektör dışından “Ah ne güzel oynamışsın” diyecek bir sevgili olacağını sanmıyorum. Murat Boz da Kerem Bürsin de aynı işi yaptıkları için empati kurmuşlar sadece. Aslı ya da Sere-nay’ın sevgilileri başka mesleklerden olsaydı, kavga hatta ayrılık olurdu.
Cengiz Semercioğlu:
Bir fırıncıyla berabersen unla, hamurla, bir kasapla berabersen etle, koyunla haşır neşir olacağını bilirsin. Bir oyuncuyla berabersen de öpüşme, sevişme sahnelerinin olabileceğini kabul edeceksin.
Murat Boz’un da böyle sahneleri oluyor, Aslı Enver’in de oldu.
Melike Karakartal: Böyle durumlar mesleklerinin doğasında var ama kuvvetli hislerle bağlandığınız insanı meslek gereği de olsa ekranda yakın sahnelerde izlemek zor olsa gerek.
Ben bu yorumların tümünü “Ekranda izleyince acıtabiliyor ama anlıyorum, çünkü o sahnelerin nasıl bir ortamda çekildiğini biliyorum, ben de yaşıyorum” olarak okuyorum.
Çiftlerin aynı mesleği icra ediyor olmaları bir avantaj, oyunculuk yapmayanların bu sahneleri anlayışla karşılamaları galiba biraz daha zor oluyor.