Güncelleme Tarihi:
Özellikle Kid Rock ve Lance Armstrong beraberlikleriyle uzun süre manşetlerden inmedi. Derken kötü bir haber aldı, beyninde tümör tespit edilmişti... Daphne Barak, olay kadının hayatını daha fazla uzaktan izlemek istemedi ve soluğu onun Nashville’deki çiftlik evinde aldı.
Nashville’in kapıları sihirli bir görüntüye açılır: Göz alabildiğine yeşil ve özgürce koşturan atlar...
Bu manzaradan büyülenmiş bir halde yürüyüp, bir ahıra geçiyoruz. Beni karşılayan yardımcı “Burası Sheryl Crow’un favori mekanıdır” diyor gülerek.
Gözlerim hemen alanı taramaya başlıyor. Her yanda ilginç objeler var. Özellikle artık aramızda olmayan ünlülerin heykelleri dikkat çekici. Crow’un yardımcısı heykelleri incelediğimi fark edip “Kendisi özellikle bunları biriktirmeyi seviyor” diyor bu kez. Gerçekten de ürkütücü bir görüntü...
O sırada bir at kişnemesi duyuluyor. Anlıyorum ki o odanın hemen bitişiği ahır...
Sheryl Crow nefes nefese giriyor içeri. Sarı bukleleri yeni taranmış. Full makyajlı. Kıyafeti ise bir o kadar iddiasız; bir jean ve tişörtle yetinmiş. Bu görüntüyü kocaman içten bir gülümseme tamamlıyor.
İçeri girer girmez çiftlik evini beğenip beğenmediğimi soruyor. Bakışlarımdan (beğenmek ne kelime) “bayıldığımı” anlıyor olacak ki yanıt beklemeden anlatmaya başlıyor: “Burada birçok değişiklik yaptım. 2 erkek çocuk sahibi bekar bir anneyim. Hayatımın aşkları onlar. Bu çiftlikte hayat çok keyifli.”
Söze etkileyici kariyerinden giriyorum. Hayatımıza 1993 yılında, “All I Want to Do”yla girdi. Aradan onca yıl geçmesine rağmen bu şarkıyla gelen başarının kendisi için sürpriz olduğunu söylüyor: “Hiçbir zaman bu kadar büyük bir çıkış yapacağımı düşünmemiştim. Müziğimden güç alıyordum, belki bazı insanlar sever diyordum, hepsi o kadar...”
Bu başarı ona dünya çapında şöhret kazandırdı. Elbette kazandığı şöhretle birlikte dedikodu kazanları da kaynamaya başladı. Özel hayatı halka açıldı. Adı Eric Clapton, Kid Rock ve Lance Armstron’la anıldı.
Bu isimleri sayıyorum... İlk isim yüzünde bir gülümseme oluştururken, ikinci isimde o gülüş aynı hızla kayboldu...
KID BENİ ALANDAN ALDI VE DİREKT EVİNE GÖTÜRDÜ
O düşünceli halini görünce Kid Rock konusunu hızlı geçmemeye karar veriyorum. İlk buluşmadan başlıyor anlatmaya: “Bana ortak bir çalışma teklifiyle geldiği. Çok farklıydı. Bu işbirliği için buluştuğumuzda, beni hava limanından kendisi aldı. Ve bir otel yerine evine götürüp ‘Burası senin odan, bu da diş fırçan’ dedi.”
Konuşmayı kahkahası bölüyor, sonra kaldığı yerden devam ediyor: “Ertesi sabah onu mutfakta benim için yumurta pişirken buldum. Bir aile müştemilatında kalıyormuşum gibiydi. Bir gece de annesi geldi eve ve sabaha kadar politika konuştuk. Sert bir Cumhuriyetçiydi. Benim bir Demokrat olduğumu bilmiyordu ve Obama’nın karşısındaydı. Bobby (Kid Rock) durumun farkındaydı. Obama’nın kampanya sürecinde de yardımcı olmuştum ve sürekli annesine konuyu kapaması için kaş göz yapıyordu.”
“Picture” düeti döneminde, ikilinin adı aşk dedikodularına karıştı. Sheryl Crow, ben o dedikodulardan bahsedince ustaca konuyu geçiştirmeye çalışıyor ama pes etmeye niyetim yok.
Sonunda o pes ediyor: “Bugüne kadar benim en yakın arkadaşımdı. Bir gün bana dedi ki ‘Sheryl Ne zaman neye ihtiyacın olursa, çocuklarla ilgili bir şey bile olsa, sabahın 3’ü de olsa beni arayabilirsin. Senin için orada olurum’... Biliyor musun, gerçekten de orada olur. Bu da çok sevildiğinizi, sizin özel olduğunuzu hissettiriyor. Evet onu seviyorum. Gerçekten çok seviyorum.”
HAYATIMIN EN KÖTÜ DÖNEMİYDİ
Sheryl Crow, 2005 yılında Lance Armstrong ile bir arada olabilmek uğruna kariyerini askıya aldı. 2003’te tanışan çift o yıl nişanlanmıştı. Armstrong’un kanser tedavisini tamamladığı günlerdi ve yanındaki sarışın kadınla birlikte bütün dünyanın ilgi odağıydı. Ve Crow aşk için kariyerinden vazgeçtiğini söyledikten kısa süre şaşkınlık verici bir olay yaşandı, Armstrong ilişkiyi noktaladı. Üstelik tam da Sheryl Crow’un kanser olduğunu öğrendiği günlerdi... Crow, o günleri tekrar hatırladığında “Evet. Hayatımın en kötü dönemiydi” diyor.
Bu arada Armstrong’un saygınlığı, doping skandalının ardından yerle bir oldu. Hatta kimileri bu bilgiyi “intikam adına” Sheryl Crow’un yetkililere verdiğini iddia etti. “Bu gerçek mi?” diye soruyorum. Hiç tereddütsüz yanıt veriyor: “Skandal patladığında bazı yazılar okudum ve televizyondaki haberleri izledim. Hiçbir şey hissetmedim. O kadar geçmiştim ki oradan. Yıllardır onunla konuşmadım. Tanıdık birini ekranda görmekten farklı değildi.”