Güncelleme Tarihi:
◊ İki boks efsanesi... Meksikalı boksör Julio César Chávez ile ‘Altın Çocuk’ lakaplı, Meksika asıllı Amerikalı boksör Oscar De La Hoya’nın tarihe geçen maçını ve iki kültür arasındaki gerilimi belgeseliniz “La Guerra Civil”de işlediniz. Bu belgeseli yönetmenizi Oscar De La Hoya istemiş, doğru mu?
- Evet. Oscar benim 25 yıllık arkadaşım. Aradı ve “Hey, bu dövüşün 25’inci yıldönümünü gerçekten büyük bir şekilde kutlamak istiyoruz. Belgesel yapacağız, sen yönetir misin” dedi. “Aman Tanrım, boks mu? Ring, yumruklar ve istatistikler gibi mi? Hayır, bunu yapmak istemiyorum, beni ilgilendirmiyor” dedim.
◊ Sonra neden kabul ettiniz?
- İlginç olan şu ki, o kavgayı hatırlıyorum. Bizim evimizi de ikiye bölmüştü çünkü. “Mesele nedir? Hepimiz Oscar De La Hoya’yı desteklemiyor muyuz” demiştim. Babam ise “Hayır, Julio’yu destekliyoruz” demişti. İnsanlar taraf seçti yani. Boks maçlarında ırk kullanmaktan asla çekinilmiyor. “Siyah adam İtalyan’a karşı”, “İngiliz boksör Amerikalıya karşı” gibi. Sırf gerilim yaratmak için ırk ve milliyeti kullanıyorlar ama iki Meksikalı boksörü karşı karşıya getirmenin nüanslarını bilmiyorlardı. Gerçekten topluluğumuzu böldü. “Pueblolu boksör, Amerikalı Altın Çocuk’a karşı!” Bunu anlatmak istedim.
ÜNLÜ OLMAK İSTİYORSANIZ KANSERE ÇALE BULUN!
◊ Başkalarına mentorluk yapmak sizin için ne kadar önemli? Ve gençlere neler tavsiye ediyorsunuz?
- Genç sinemacılara her zaman söylediğim şey, “oyuncu olmayı” istemeleri. Eğer bu işi yapma amaçları ünlü olmaksa, gidip bir hastalığa çare bulmayı denesinler. Çünkü o zaman ünlü olurlar.
Gerçekten yaratmak istiyor musun? Gerçekten yazmak istiyor musun? Gerçekten oyunculuk yapmak istiyor musun? Senin amacın ne? Önce bu soruların cevabını bulsunlar.
Bir diğer konu da; rol modellerinizi tanımak zorunda değilsiniz. Ben Oprah’ı (Winfrey) tanımıyorum ama onu çok seviyorum. Ondan çok şey öğreniyorum. Ve onun yaptığı her şeyi izliyorum.
İnsanlar “Ah, erişimim yok. Nasıl bir yol izlemeliyim?” dediğinde “Hayır herkesin erişimi var” diyorum. Adam McKay’in büyük bir hayranıyım ve ona ait her şeyi izledim. Sahnelere yaklaşımı ne şekilde, nasıl yazıyor, neden böyle çekiyor, neden uzun lensleri kullanıyor...
Sonunda onunla tanıştım ama bu konuları hiç konuşmadım.
Sadece ona ait her şeyi defalarca izledim, her röportajını okudum. “Nasıl yaparım, Hollywood’da değilim” diyemezsin. Sadece yap. Yaparak öğrenirsin zaten.
JULIO İLE TANIŞTIM VE ONA ÂŞIK OLDUM
◊ Belgesel çekmek, bir nevi gazetecilik yapmak demek aslında. Siz de belgesel yapmak için gazeteci bakış açısına sahip olmak gerektiğini düşünüyor musunuz?
- Evet, kesinlikle öyle. Objektif de olmak gerek... Oscar benden bu belgeseli yapmamı istediğinde objektif olmam ve belgeselin “yüzde 50 Oscar-yüzde 50 Julio” olması gerektiğini biliyordum. Julio’yu tanımıyordum ama Oscar arkadaşımdı. “Umarım önyargılı olmam. Umarım bir yöne doğru eğilmem” diyordum. Sonra görevimin insanlar hoşlansa da hoşlanmasa da tüm bu güzel hikayeleri sunmak olduğunu düşündüm. Julio ile tanıştım ve ona âşık oldum! “Aman Tanrım, keşke seni tüm hayatım boyunca tanısaydım” dedim. Hikayesi delice ve şaşırtıcı. Ve Julio hâlâ Meksika’nın en büyük efsanesi. Oscar, Meksikalı Amerikalı. Meksika tarafında insanların gerçekten güçlü fikirleri vardı, “Bir Meksikalı değil” ya da “Yeterince Meksikalı değil” gibi. Ben de tüm yaşananları hatırlıyorum...
◊ Sizce bu belgeselin amacı, doğrulamak ve bir nevi ‘açıklamaya çalışmak’ mı?
- Bilmiyorum ama belgesel topluluğumuzda çok güzel bir sohbete ve kargaşaya neden oluyor. Filmi bu bakış açısıyla yapmak istememin nedeni, topluluğumuzun hâlâ karşı karşıya olduğu sorunların olması. Biz bir arada olan bir grup değiliz. Latin topluluğu olarak çok parçalandık. Ringin dışında savaşacak daha büyük kavgalarımız var. Nasıl toplanıp bir araya geleceğimizi, eşit eğitime, sağlık hizmetlerine veya oy kullanma hakkına nasıl erişeceğimizi tartışmalıyız. Kazanmamız gereken savaş bu. Yani farklılıklarımızı değil, benzerliklerimizi bulmalıyız.