Güncelleme Tarihi:
Engin Altan Düzyatan ile birlikte Ruanda’ya giderek onun en büyük hayalini birlikte gerçekleştirdik. Her sabah 5’te kalkıp kendimizi ormanın içine attık. Beraber Nyungwe yağmur ormanlarında saatlerce yürüdük. Tek bir amacımız vardı; gorillere yakın olmak, onlarla beraber bir gün geçirmek...
Dördüncü günün sonunda, bu hayalin gerçekleşeceğinin ilk sinyali geldi. Geceden Volkanlar Ormanı’nın derinliklerindeki rehberlerimizden haber aldık. Gorillere ulaştıklarını müjdeliyorlardı. Hepimiz çok heyecanlıydık. Sabah 5’te kalkmak üzere odalarımıza çekildik. Sabah ikimizin de heyecanı gözlerimizden okunuyordu. Engin Altan, gece saat başı uyandığını, doğru dürüst uyku tutmadığını anlattı. “Tek hayalim” dediği gorillerle karşılaşmasına saatler kalmıştı.
Saat 07.00’de yerli rehberimiz Fransua ile buluştuk. Kısa bir brifingden sonra Engin Altan, ben, Fransua ve hem Ruanda’yı hem de Goril Safarisi’ni çok iyi bilen Süha Derbent’le birlikte yola koyulduk.
Bu yolculukta, vahşi hayvanlara karşı korunmak için silahlı bir adamımız da olmalıydı. O işi Fernando üstlendi, bizi vahşi fil ve bufalolardan korumak için ormanda hep yanımızdaydı.
Tabii silahını hayvanlara zarar vermek için değil yere ateş edip kaçmalarını sağlamak için kullanacağını da en baştan söyledi.
Biz tam bunları konuşurken iki yavru goril yanımıza yaklaştı.
İşte onlarla karşı karşıyaydık.
Gözleri inanılmazdı, sevgi doluydu. Yavruları orada olduğuna göre anne ve baba gorilin de bize çok yakın olduğundan emindik.
İşte Agasha ailesiyle beraberdik.
25 gorillik bir aile...
Baba silverback Agasha şaşkın ve tedirgin gözlerle, çalıların arasından bize bakıyordu.
Yavrularsa her çocuk gibi oyun oynamak için oradan oraya atlıyordu. Tabii annelerinin kontrolünde.
Bu arada biz de hem bu ana gözlerimizle şahit oluyor hem de fotoğraflayarak ölümsüzleştiriyorduk. Saatlerce Agashi ailesiyle baş başa kaldık.
Hepimizin çok heyecanlıydık. Fransua artık gitmemiz gerektiğini söylüyordu ama ne Engin Altan ne de ben oradan ayrılmaya yanaşıyorduk.
Gorillerin ürkütücü ama duygu dolu bakışlarını hiçbir zaman unutamayacağım. Engin Altan ile birlikte Agasha ailesinin yanından ayrılırken bir söz verdik: En kısa zamanda bir daha Ruanda topraklarına gelecektik. Ama bu sefer ailelerimizle...
Ülkeyi baştan sona birlikte gezdik ve fotoğrafladık. Ruanda izlenimlerini bir de senden dinleyelim.
- Ben ilk vahşi doğa deneyimimi Kenya’da yaşadım. Kenya’da vahşi doğada hayvanlarla seni ayıran bir araç var. Kendini hep güvende hissediyorsun. Vahşi doğada yaşayan hayvanların fotoğraflarını güvenlik nedeniyle hep bir arabanın içinden çekmek zorunda kalıyorsun. Ama Ruanda’da durum başka. Goril fotoğraflarını çekerken, direkt gorillerin yaşam alanına giriyorsunuz. O alana ulaşmak için de ormanda saatlerce yürüyorsunuz. Bu inanılmaz bir duygu, unutulmayacak bir macera. Elinizi uzatsanız onlara dokunabilecek kadar yakınlarında olmak bambaşka bir duygu. Bizden çok daha güçlüler ama bir o kadar da barışçıl hayvanlar. Küçük bir tedirginlik dışında hiçbir korku yaşamıyorsunuz.
Ruanda’da binlerce fotoğraf çektiniz. Bunları nasıl değerlendireceksiniz?
- 3 yıl önce Kenya’da ve şimdi de Ruanda’da çektiğim fotoğraflarla bir sergi açacağım. Buradaki şartları görüp, buradaki insanları dinleyip de etkilenmemek mümkün değil.
Afrika’daki çocuklar su alabilmek için -ki su insanın en temel ihtiyacı- 50-60 kilometre. yürümek zorunda kalıyorlar. Doğal olarak su almak için gittikleri yerden 1 gün sonra dönüyorlar. Bu onlar için yıllar boyu süren bir gerçeklik. Fakat bir gerçek daha var ki, Afrika’da gerekli derinliğe indiğin takdirde nereyi kazarsan kaz su var.
O yüzden de bu açacağım sergiden gelecek gelirle Afrika’da “su kuyuları” açtırmak istiyorum. Çünkü çektiğim fotoğraflar bu coğrafyadan çıktı. Ufak da olsa bu coğrafyaya bir katkım olsun istiyorum.
Bundan sonraki yeni rota...
- Aklımda belirlediğim 3-4 yer var. Ama ilk gitmek istediğim yer Hindistan. Hindistan’da Bengal kaplanı çekmek istiyorum. Daha sonra da Kuzey Kutbu’nda kutup ayısı.
Dağ gorilleri
Yeryüzünde yaklaşık 650 dağ gorili bulunuyor. Bu gorillerin yaşadıkları Virunga Massif diye adlandırılan volkanik dağların üç ülkeye sınırı var: Ruanda, Uganda ve Kongo. Şu an Ruanda’da yaklaşık 450 dağ gorili yaşıyor.
Ruanda hükümeti bu gorillerden sadece 10 aileyi ziyarete açmış. İşte biz de hükümetin izniyle bu ailelerden Agasha ailesini ziyaret ettik.
İnsan mı goril mi?
DNA olarak yüzde 87 bizimle aynı olan barışçıl, iyi huylu ve otçul dağ gorillerinin soyunun tehlikede olmasının başlıca sebebi insan: Goril yavrularının hayvanat bahçelerine satma amacıyla yakalanıp kaçırılması, bundan çok daha trajik olarak ellerinden “kül tablası” yapılıp satılması! İllegal goril avcılığı ve bu korkunç katliam ne yazık ki halen sürüyor.
Vahşi yaşam seyahati
Engin Altan Düzyatan ile Ruanda seyahatini planlarken Türk Hava Yolları Basın Müşaviri Dr. Ali Genç’ten orgazinasyonumuzun kusursuz olması için büyük destek gördük.
Ruanda seyahatimizde bizi yalnız bırakmayan iki önemli isim daha vardı. Biri Türk Hava Yolları Ruanda Müdürü Ömer Faruk Korkmaz, diğeri de Süha Derbent. Ruanda’yı, Sedventure organizasyonunda ve Türk Hava Yolları işbirliğinde, vahşi yaşam fotoğrafçısı Süha Derbent danışmanlığında ziyaret ettik.
30 yıla yakın zamandır vahşi yaşam fotoğrafçılığı yapan Süha Derbent, Sedventure ile doğaya ve yaban hayatına düzenlediği özel seyahatlerle tanınıyor.
Detaylı bilgi için www.sedventure.com adresine göz atabilirsiniz.
Nasıl gidilir?
Türk Hava Yolları, 2012’den beri İstanbul’dan direkt olarak Ruanda’nın başkenti Kigali’ye uçuyor. İstanbul-Kigali uçuşları her gün karşılıklı olarak yapılıyor.
Ruanda
Ruanda, Afrika’nın 1001 tepe ülkesi olarak biliniyor. 1994 yılında Hutu ve Tutsi ayrımı sonucu yaşadıkları olaylarda iddiaya göre 1 milyon Ruandalı öldü. Ama o günler geride kaldı.
21 yılın sonunda Ruanda, Afrika’nın güvenilir ülkelerinden biri oldu. Yüzölçüm olarak Ankara büyüklüğünde bir ülke.
İklimi ve çay bahçeleri ile Rize’ye benziyor.
1962’de Belçika’dan bağımsızlığını kazanan Ruanda’nın nüfusu yaklaşık 12 milyon civarında.
Ruanda şimdilerde Afrika’nın İsviçre’si olarak anılıyor.