Güncelleme Tarihi:
Yeni diziniz hayırlı olsun. Nasıl gidiyor çekimler?
- İyi gidiyor... İlk bölümü 33 günde bitirdik.
Neden o kadar uzun sürdü?
- Hava şartları çekimleri biraz aksattı. Bir de yönetmenimiz çok özenli çalışıyor...
Peki bu durum sette olumsuz bir hava yaratıyor mu?
- Aksine, ekipteki herkes daha önce birbiriyle çalıştığı için olumlu bir hava var sette. Ama kimse birbirini tanımasaydı da böyle olurdu. Çünkü kimsede kibir yok. Herkes çok sıcak. Dolayısıyla çekimler yoğun sürse de acımıyor.
Kariyerinizdeki üçüncü dram bu dizi, değil mi?
- “Suskunlar” ve “Kayıp”ın ardından evet...
İnsan zamanla alışıyor mu drama?
- Ben galiba en çok “Kavak Yelleri”nde ağladım. (Gülüyor) Benim için en ağır dramdı o dizi. Çünkü diğerlerinde başka karakterle ilgili sıkıntılar vardı. “Kavak Yelleri”nde ise benim canlandırdığım genç kızın çektiği dertleri anlatıyorduk. 5 sene sürdüğü için de o dramı daha çok yaşadım. İşlerimin içerisinde en ağır ağlama sahnelerini o sette çektim.
“Bana Artık Hicran De”, ağlama sahneleri konusunda “Kavak Yelleri”ni sollar mı?
- Bilmiyorum ama henüz 5 bölüm okudum ve çok güzel bir dizi olduğunu söyleyebilirim. Hicran ağlarsa da, vardır bir sebebi...
VİTRAY, ZOR AMA KEYİFLİ BİR SANAT
Dizinin tanıtım filminde genç bir kız görüyoruz, zorla evlendiriliyor. Vitray yapmayı sevdiğini biliyoruz. Bir de çevresinde iki yakışıklı erkek var. Nedir tam olarak hikâye?
- Hikâyede iki farklı dönem var. Biri 1997, diğeri de 2014. 1997’de Sinan, Murat ve Hicran’ın gençliğini görüyoruz. Sonra büyüyorlar ve olaylar olaylar...
Vitray yaptığınız sahnelerde giydiğiniz kıyafetle hiç tanınmıyorsunuz. Sizi özellikle gizlemişler gibi...
- Vitray, cam sanatı. Eserini camları kesip kesip lehimleyerek elde ediyorsun. Camın kenarını törpülediğinde cam tozları havada uçuşuyor ve bunlar ağzına burnuna girebiliyor. Sonuçları ise fena. O yüzden kendini koruman gerekiyor. Aslında o tozlardan saklanıyorum ama bu durum da birtakım maceralara sebep olacak tabii...
Rolünüz için vitray eğitimi aldınız mı?
- Evet, dizi için anlaşma yaptıktan sonra hem vitray hem de vitesli araba kullanabilmek için dersler aldım. İki derse de aynı zamanda başladım. Kullandığım araba eski olduğu için gitmiyordu. Onu kaldırmaya çalışırken küçük bir kamyoncu gibiydim içinde. (Gülüyor) Vitray hocam Erdal Bey’le de 3-4 hafta çalıştım. O da devamlı sete geliyordu. Vitray zor ama çok keyifli bir sanat.
Şu an yardım almadan vitray yapabilir misiniz?
- Yaparım ama en basit modellerini.
Zamanla işi ilerletip “Hicran Vitrayları”nı kurmayasınız...
- (Gülüyor) Bilmiyorum ama şimdilik çok eğlenceli. Evimde vitray olacak ama, onu biliyorum. Tabii Birkan evde istemezse başkalarına hediye ederim. (Gülüyor)
SETTE BEKLERKEN KANAVİÇE İŞLİYORUM
Duyduğuma göre evde de kanaviçe işliyormuşsunuz...
- Seviyorum öyle uğraşmalı şeyleri...
Eşiniz ne diyor peki evde sürekli bir şeylerle uğraşmanıza?
- Onun da Play Station gibi uğraşları olduğu için bir şey demiyor. (Gülüyor). İkimiz de evde birbirimize zamanlar ve alanlar tanıyoruz. Dolayısıyla “Öf, yine mi?” gibi bir tepki olmuyor.
Bu yaptığınız el işlerinden küçük bir dükkan açar mısınız acaba?
- Yok yahu, hediye ediyorum onları. Ticaret kafam hiç yok benim. Dizi setinde çekim sırasını beklerken kanaviçe işliyorum. Bayağı kafa rahatlatıyor. Televizyon karşısında örgü ören teyzelerimiz, anneannelerimiz var ya, onların 2014 haliyim...
“Homeland” dizisinin başrol oyuncusu Claire Danes de sizin gibi set arasında kanaviçe işliyormuş...
- Evet, öyleymiş.
KAZA SAHNESİNDE DÖNMEKTEN ŞUURUMU YİTİRDİM
Dizinin fragmanında ağır çekimde bir araba kazası izledik. O sahnenin çekimi ne kadar sürdü?
- O kaza, senaryoda 18 sayfadan oluşan bir blok aslında. Siz sadece kaza anını gördünüz. Onun öncesi ve sonrası da var. Toplam 6 günde çektik. Araba içinin dönme efektini yönetmenimiz Volkan Kocatürk Türkiye’de ilk kez denedi.
Nasıl bir teknik bu?
- Araba, düz bir platform üzerinde 360 derece dönüyor.
Siz de arabayla birlikte dönüyorsunuz tabii...
- Aynen öyle. Hayatımın en zor sahnesiydi diyebilirim. 2,5 saniyede iki kere dönüyorsun. Bir de arabanın içine talaş, misket, jelibon gibi cama benzer maddeler koyuyorlar, platform dönünce haliyle onlar da dönüyor. O 2,5 saniyede hem hocanın istediği oyunu çıkarmak hem de misketlerden korunabilmek zor. Estetik gözükmek de gerekiyormuş tabii, bu da çok zor.
Kaç kez tekrar yaptınız?
- İnanın kaç kez döndüğümü bilmiyorum. Şuurumu yitirdim o anlarda. Sanırım 40-50 kez dönmüşüzdür. Arada dinlendik tabii ama gerçekten çok zormuş...
Seyirci bu diziyi neden izlesin?
- Genelde dizilerin ilk bölümüne çok ağırlık verilir ama bu işte her bölüm gittikçe yükselen bir tempo var. Ağır dram gibi gözükse de özellikle ilk dört bölümde romantik komedi tadında sahneler de var. “Seyirci gözyaşlarına boğulacak” gibi iddialı cümleler kurmuyor dizi. Ben sevdim yani...
Peki Hicran iyi bir karakter mi?
- İlk beş bölüm için “Evet, iyi” diyebilirim. Ama tanıtım filmlerinde de görüldüğü üzere kızıyla sorunları var. Bu karakterin iyi mi kötü mü olduğu, seyircinin bakış açısıyla alakalı.
Kutu
----
BİRKAN’IN OYUN TARZINI SEVİYORUM
Eşiniz Birkan Sokullu da “Kurt Seyit ve Şura”da rol alıyor ve dizinin kötü adamı Petro’yu canlandırıyor. Birbirinizin oyunculuğunu kritik eder misiniz evde?
- Yapıcı olmak adına fikirlerimizi söyleriz. Ama Birkan’ın karşısına geçip “Bence şöyle oynamalıydın” demek, benim haddim değil. O Birkan’dır ve öyle yorumlamıştır. Ki ben Petro’ya getirdiği yorumu da çok beğeniyorum ve çok hoşuma giderek izliyorum.
Karakterleriniz hakkında yorumlar yapar mısınız peki?
- Açıkçası “Bu nasıl bir tip?” diye izlemiyorum. Daha çok Birkan’ın o karakteri gerçek kılıp kılmadığıyla ilgileniyorum. Bugüne kadar hiçbir karakteri tipe dönüştürdüğünü görmediğim için de Birkan adına çok mutluyum. Zaten işinde başarılı biri olduğu için etkilemişti beni zamanında. Seviyorum onun oyun tarzını. Adamı seviyorum yani, ne diyeyim? (Gülüyor)
Kutu 2
------
BİR SENEMİ TİYATROYA AYIRACAĞIM
İlk oyunculuk tecrübenizi tiyatro sahnesinde yaşamışsınız. Bir özlem var mı sahnelere?
- Tiyatro sahnesine çıkıp oynadım dersem ayıp olur. Tecrübem okullardan var. Güzel Sanatlar Lisesi’nde her senenin sonunda oyunlar sahneye konurdu ve halka açık olarak 1-2 hafta oynanırdı. Konservatuvarda da tiyatro okudum ama profesyonel anlamda hiç sahneye çıkmadım. Çıkmayı çok istiyorum, dizi ve tiyatroyu bir arada yürütenlere de çok saygı duyuyorum ama ben yürütemem gibi geliyor. Bir senemi özellikle tiyatroya ayırmak gibi bir niyetim var.