Güncelleme Tarihi:
Jenerik müziği John Carpenter’a el sallıyor... Set tasarımı, hikaye örgüsü ve karakter seçimleri insanı zaman makinesine bindirip 1984’ün tam ortasına bırakıveriyor...
Stephen King’in Carrie’sinden Firestarter’ına; Steven Spielberg’in E.T.’sinden Wes Craven’in Elm Sokağı Kabusu’na; Jaws’tan Close Encounters of the Third Kind’a... 80’li yıllara damgasını vurmuş onlarca film, karakter ve hikayeye yönelik atıflarıyla, özellikle çocukluğunu o dönemde yaşamışlara nostaljik bir bulmaca oyunu oynatıyor Stranger Things.
Dizi, 80’lerde Amerika’nın North Carolina eyaletinde, çocukluklarını VHS kasetlerinin başında geçirerek dönemin pop kültürü, sineması ve ruhuyla beslenmiş iki kardeşin, Ross ve Matt Duffer’ın elinden çıkma.
İkinci sezonu 27 Ekim’de tüm bölümleriyle yayınlanacak olan Netflix orijinal yapımı dizi, 90’ların en popüler oyuncularından Winona Ryder’ı da yeniden gündeme taşıdı. İlk sezonun ardından, Ryder kadar, “Eleven” karakterini canlandıran yetenekli çocuk oyuncu Millie Bobby Brown da gündemde. Diziler evreninin en genç ve en parlak yıldızlarından Brown, “İkinci sezon çok daha karanlık olacak” diyor.
“Stranger Things” 1980’lerde doğanlar için nostaljik özellikler taşıyor. Bu dönemi yaşamamış oyuncular olarak, dizinin sizlere ilham veren yönü nedir?
- Noah Schnapp: İlk sezon başlamadan o döneme damgasını vuran yapımları izlemiştik, E.T., The Goonies, Poltergeist, Jaws gibi...
- Millie Bobby Brown: Stand by Me gibi... Her karakterin referans aldığı bir 80’ler karakteri var. Mesela Jim Hopper, Jaws’taki polis şefini referans alıyor. Çocukların tamamı, The Goonies’teki çocukları referans alıyor. Benim referansım E.T. ve bu epey zor bir karakter. Dünya dışı bir varlıkla bir insanın kurduğu bağı anlayabilmek için bu filmi defalarca izledim, aynı bağ Eleven ve Mike’ta da var çünkü.
Eleven ve Will arasında nasıl bir bağ var?
- Millie Bobby Brown: Bence ikimiz de çok dayanıklı karakterleriz. Güçlüyüz, tabii henüz Will’in gücünü görmemiş olabiliriz. Çok yakın bir gelecekte Will, aslında Eleven’la bir biçimde ruh ikizi olduklarını göreceğimiz kadar güçlenecek. Aralarındaki bu dinamiği görmek ilginç olacak...
KORKU FİLMLERİ BİZİM İÇİN KOMEDİYE DÖNÜŞTÜ
◊ Biliyoruz, 27 Ekim’den önce pek ipucu veremiyorsunuz ama nasıl bir sezon bekliyor bizi?
- Millie: Daha karanlık bir sezon olacak. Her karakter için duygusal açıdan daha şiddetli bir sezon... Her karakterin, hikayenin içinde zirveye ulaşacak bir değişim ve dönüşüm olduğunu düşünüyorum. Ve öyle bir noktaya geliyor ki hepimiz aynı yerde, aynı durum ve pozisyonda buluyoruz kendimizi. Her karakter tek tek bu süreçten geçiyor... İlk sezondan çok daha farklı olacağı açık...
◊ Sizce ikinci sezonda bizi en çok şaşırtacak, en sürprizli karakter hangisi olacak?
- Millie: Kulağa çok bencilce gelecek ama bence Eleven!
◊ Çekim aralarında, sette nasıl geçiyor gününüz?
- Millie: Şakalarla! Noah ile birbirimizin en yakın arkadaşıyız. Will grubun en küçüğü. İkimiz kendimizi diğerlerinden ayrı kalmış gibi hissetmedik ama erkek çocukları işte, ne beklersiniz... Gaten, Caleb ve Finn her zaman birlikteydi, Noah “benim tarafıma” yani karanlık tarafa geldi, o zamandan beri en iyi arkadaşız ve hiç ayrılmıyoruz. Arkadaşlarımdan ayrı kaldığım bir sette olmak hiç istemezdim, o yüzden bu durumdan ötürü minnet doluyum.
◊ Dizinin hayranlarının pek çok komplo teorisi var, sizin favori teoriniz hangisi?
- Noah: Jim Hopper ile Joyce’un ileride bir araya gelecekleri teorisi!
- Millie: Eğer böyle bir şey olursa Will ile kardeş olacağız! Duffer’lara sürekli “Bakın, bu mutlaka olmalı, tamam mı?” deyip duruyorum! Tabii çok saçma teoriler de var. Bazıları da doğru...
◊ Stranger Things’den sonra, korku filmleri hâlâ sizi korkutma becerisine sahip mi?
- Noah: Kesinlikle hayır! O eskidendi!
- Millie: Bazen gece yatıya birbirimizde kalıyoruz ve birlikte korku filmleri izliyoruz. İkinci sezonun çekimleri bittiğinde kesinlikle korkmaz hale geldik. Bizim için korku filmleri komediye dönüştü, korkmak yerine kahkaha atıyoruz artık.
- Noah: Olabilecek her şeye hazırlıklıyız çünkü. İlla bir şey olacak, bunu biliyorsunuz.
GÖZ ÖNÜNDE BÜYÜYORUM
◊ Hollywood oyuncuları arasında da pek çok hayranınız var... Bugüne kadar duyduğunuz en iyi kariyer tavsiyesi neydi?
- Noah: Genel olarak “Hiçbir zaman pes etme” tavsiyesini çok duyuyoruz, çok klişe gelecek kulağa ama...
- Millie: Evet, çok klişe! Herkesten bunu duyuyoruz!
- Noah: Klişe ama doğru! Pes edince sonra ne yapacaksın ki...
- Millie: Aslında konu şu, bu işi o kadar çok seviyoruz ki pes etmek aklımızdan bile geçmedi ve sürekli bu tavsiyeyi duyuyoruz. O yüzden bir süre sonra sinir edici oluyor! “Ayakların her zaman yere bassın”ı da çok duyarız. Ailem söylediğinde anlamlı ama bunu başkalarından duyduğumda “Peki” diyorum sadece. Duyduğumuz tüm tavsiyeleri ciddiye alıyoruz ve minnettarız ama biz burada birlikteyiz, birbirimize sahibiz ve her zaman birbirimizi destekliyoruz. Böyle bir çember içinde olmak çok güzel.
Özellikle basının sana bir çocuk değil, bir genç kız gibi davrandığını düşünüyor musun Millie?
- Millie: Hayır ama içinde bulunduğumuz endüstri bana olması gerekenden erken bir şekilde bir genç kızmışım gibi davranabilir, bunu biliyorum. Ben çok hızlı büyümek istemiyorum. Adım adım bir genç kızın yaptıklarını yapmaya başlayacağım, yaşıma uygun kıyafetler giyeceğim. Her çocuğun geçtiği bir ergenlik sürecinden geçiyorum ama bir fark var: Bu herkesin gözleri önünde, herkes izlerken oluyor. Ben hâlâ aynı insanım ama aynı zamanda büyüyorum. Bu dizideki her çocuk aynı süreçten geçiyor.