Güncelleme Tarihi:
“Çılgın Dersane Üniversitede” dizisiyle seyirci karşısına çıktınız. Rolünüzden kısaca bahseder misiniz bize?
- Üniversitenin dekanı rolündeyim. Çılgın öğrencileri yola getirmekle mükellefim. Zaten “Her şeyin fazlası zarar” atasözüne oldum olası inanmışımdır. Çok çılgınlık, insanın kendisine zarar.
Sizin bugüne kadar yaptığınız en büyük çılgınlık neydi?
- Bin ışık yılından daha ileri gidebilecek bir anlayışa sahibim. Hâlâ daha oralarda bir şeyler bulacağıma inanıyorum...
Hayranlarınız türkücü kimliğiniz kadar oyuncu kimliğinizi de seviyor...
- Bir huyum var, o huyumu çok seviyorum açıkçası.
Nedir o?
- Nerede, ne zaman, ne yapacağımı ben bile bilmiyorum. Kendimi akışa bırakıyorum. Bugün türkücüyüm, yarın oyuncu... Katıldığım radyo ya da televizyon programlarında bile içimden geldiği gibi konuşuyorum...
Oysa çoğu sanatçı hangi programda ne konuşacağını, nasıl oturup kalkacağını önceden planlıyor...
- Valla ben planlamıyorum. Hatta katıldığım programı daha sonra izleyince neler yaptığımı fark ediyorum ve bundan keyif de alıyorum. Kaldı ki benim yapısal özelliğimdeki algılar, planlı hareket etmeye müsaade etmiyor. Bende her şey kendiliğinden yuvarlanıp gidiyor.
Bu anlamda hiç pişmanlığınız yok mu?
- Yok. Çok samimi, saygılı ve sevgi dolu bir yapım var. Bu çerçevede beni anlamıyorlarsa, hayatın kendisini anlamıyorlar demektir. Ben doğallığımı seviyorum.
‘GERİZEKALI SEVGİLİM’ 20 YIL SONRA TUTTU
Kısa süre önce “Deme” adlı yeni bir albüm çıkardınız ama hâlâ klip çekmediniz, neden?
- Dizinin yoğunluğundan dolayı çok ilgilenemedim ama çok yakında bir klip çekeceğim. Zaten benim şarkılarım geç tutar.
Öyle mi, neden?
- Ben de anlamıyorum. (Gülüyor) “Gerizekalı Sevgilim” diye bir şarkı yaptım, 20 yıl sonra tuttu. Ama başka bir açıdan bakacak olursak, şarkılarımın ömrü hiç bitmiyor diyebiliriz. Ancak yine de albüm ilk çıktığında beklenen ilgiyi görmeyince “Acaba kötü bir şey mi
yaptım?” diye çelişkiye düşebiliyorum.
“Gerizekalı Sevgilim” diye şarkı yaptığınıza göre kadınlardan çok çekmişsiniz...
- Hepimiz birbirimize çektiriyoruz galiba. Aradaki ilk çekim, sevgi oluyor. Daha sonra çiftler birbirlerinin aynasından kendilerini görmeye başlıyorlar. Aynı pencereden birbirlerine bakmaya başlıyorlar. Pencere bazen kirlenebiliyor. Önemli olan o pencereyi temizleyebilmek. Düzgün ilişkinin formülü budur.
Sizce aşk adamı mısınız?
- Evet, öyleyim. İçimde öyle bir aşk var ki, doğaya, çiçeğe, böceğe, yaradılışa aşığım diyebilirim.
OĞLUMA BESTE YAPIYORUM AMA OKUMAK İSTEMİYOR
Oğlunuz Çağlayan Topaloğlu da sizin yolunuzdan yürümeyi, müzikle uğraşmayı tercih etti. Destek veriyor musunuz?
- Babası olarak elimden geleni yapmaya çalışıyorum ama benim katkımdan ziyade onun yaptıkları ve onun sevenlerin desteği çok daha önemli. Biz anne ve baba olarak bir yere kadar karışabiliyoruz. Ama Çağlayan gerçekten güzel işler yapıyor. Önümüzdeki aylarda yeni albümünü çıkaracak. Çok iyi hazırlandı.
Oğlunuzun albümünde sizin bir besteniz yer alacak mı?
- Benim bestelerimi okumuyor nedense. Oysa tüm duygularımla dünya müziğine açılmış bir insanım, ona farklı şarkılar yapıyorum ama o kendi seçtikleriyle mutlu oluyor. Bir yerden sonra ısrar edemiyorum. Onun için çok güzel şarkılar yazmama rağmen nedense benimseyemedi! Oğlum da beni anlamakta zorluk çekiyor sanırım.
“UZAYLIYIM” DİYEREK GENÇLERİN BEYNİNİ ÖLÇMEYE ÇALIŞMIŞTIM
“Survivor”ın en renkli yarışmacılarından biriydiniz. Teklif gelse, yarışmaya yeniden katılır mısınız?
- Geçen sefer çok ezdiler beni. Bir daha katılırsam, çok para isterim. Haftada 10 milyon dolar verirse, olabilir. Bir de insanlar beni orada görmek istiyorsa katılırım. Onlar yeter ki kafalarını dağıtsınlar, mutlu olsunlar. “Ben uzaylıyım” dediğimde bana karşı örülen duvarların çoğu, “Survivor” sayesinde yıkıldı.
“Uzaylıyım” dediğinizde çok yadırganmıştınız, bunun nedeni anlayışsızlık mıydı sizce?
- Evet, 30 sene önce nedense beni çok yadırgamışlardı. Oysa ben insanları test etmek istemiştim. Bu bir imtihandı. Ülkemdeki gençlerin beynini ölçmeye çalışmıştım. Gençler beni anladı, ancak kendi yaşıtlarım anlamadı. Oysa birine “Nerede yaşıyorsun?” diye sorduğumda bana verdiği cevap “Adana” oluyor. Hemen arkasından soruyorum; “Adana nerede?” “Türkiye’de.” “Türkiye nerede?” “Dünyada.” “Dünya nerede?” dediğimdeyse cevap “Uzayda” oluyor. Böylece benim en başta dediğim noktaya gelmiş oluyoruz.
Daha nerede yaşadığını bilmeyen bir toplumuz.
Yeniden insanları ölçmek isterseniz ne yaparsınız?
- Şu an çok derinlerdeyim. Yine derinlerden bir şey bulurum.
EŞİMİ MAĞDUR ETMEM
Geçtiğimiz ay eşiniz Hasibe Hanım’la boşanma davanız vardı ama duruşma, siz katılmadığınız için ertelendi. Niye gitmediniz?
- Bilmem. Duruşmaya gitmek bana saçma geldi. Aslında anlaşmalı bir boşanmaydı... Ama asla eşimi mağdur etmem. Onun bana verdiği yıllar benim için çok değerli. Bu değerleri bir kalemde silip atmak istemedim. Hayatımız önceden yazılmış bir hikâye ve biz bu hikâyenin oyuncularıyız. Her zaman buna inanmışımdır.
Bir sonraki duruşmaya gidecek misiniz peki?
- Bilmiyorum. Henüz düşünmedim. Sadece her şeyin iyi olmasını temenni ediyorum.
FİLM ÇEKECEĞİM
Yakında başka projeleriniz olacak mı?
- Kafamda bir film projesi var, onu hayata geçirmek istiyorum. Her şeyini ben yapacağım; yapımcılığını da yönetmenliğini de... Bunun dışında bir de televizyona bir iş yapmak istiyorum. Mustafa Topaloğlu’nun her halini insanlara göstermek istiyorum.
Mesela?
- Söylemeyeyim o kadarını! “Alem Binbir Halim” tarzında bir şey olacak. Bu alemin içinde nasıl bir haldeyim, onu izleyeceğiz.
CÜNEYT ARKIN BENİ NEDEN ÜZÜYOR Kİ?
Siz de yaşlanmayanlardansınız, sırrınız ne?
- İnsanlarla aramda çok güzel bir enerji alışverişi var, sırrım bu. Bunun dışında artık düzgün ve güzel gözükmek bir sanat oldu. Artık ilim varken estetik yaptırmayı düşünmek çok doğal. Bunu yadırgayanlara kızarım. Sonuçta insanlar bizi hep iyi halimizle görmek istiyor. Mesela Cüneyt Arkın’ı çok severim ama saçlarını beyazlamış görünce üzülüyorum. Cüneyt Abi beni neden üzüyor ki? İnsan sevdiğini hep aynı görmek istiyor.