Dorsay’ın portreleri

Güncelleme Tarihi:

Dorsay’ın portreleri
Oluşturulma Tarihi: Kasım 21, 2017 14:43

Atilla Dorsay, hayatlarımıza damga vuran ve son yıllarda peş peşe yitirdiğimiz isimlerin özel portrelerini kaleme aldı. Dorsay’la buluştuk ve yeni kitabı “O Güzel Atlara Binip Gidenler”i konuştuk.

Haberin Devamı

◊ “O Güzel Atlara Binip Gidenler” nasıl yazıldı? Hikayesini sizden dinleyebilir miyiz?
- Bu kitabın ilk tasarısında tümüyle geçmişte kalmış birkaç sanatçı üzerine de yazılar vardı: Suat Derviş, Afife Jale gibi... Ama tam yayına hazırladığımda gördüm ki, son yıllarda, özellikle 2005’lerden sonra, çok sayıda yazar, çizer, sinemacı, medya ünlüsü, gazeteci vefat etti. Adeta bir yaprak dökümü...
Ben de kitabın öncelikle adını değiştirdim. Sonra biraz içeriğiyle oynadım, son gidenleri de kattım.
Böylece temel bir özellik kazandı kitap: İstisnasız hepsini yakından tanıdığım, birlikte çok şeyler yaşadığımız, çok olaylara tanık olduğumuz 40 müstesna insan bir araya geldi. Ve kitabım daha kişisel bir ton, daha özel bir bakış kazandı.

Dorsay’ın portreleri



◊ Örneğin Tarık Akan hepimizi üzdü. Onunla ilgili ilginç anekdotlara yer veriyorsunuz kitapta.
- Tarık Akan, sinema dünyasına kapak yıldızı olarak gelen oyunculardandı. Bütün bu insanların içinde, mesleğinin öncesinde tanıdığım sayılı insandan biri ve olasılıkla tek yıldızdı. Yeni Melek Sineması’ndan çıkarken tanıştık o ve bir arkadaşıyla... Gelip konuştular, çünkü 70’lerin hemen başıydı ve ben 1966’dan beri Cumhuriyet’te yazıyordum. Çok sempatiktiler.
Çiçek Pasajı’na gidip birer bira içtik. O akşam söylemiştim “Bu aydınlık yüzünle sen oyuncu olmalısın” diye... Ertesi yıl Ses kapak yıldızı oldu ve 1971’de ilk filmini çekti. Efsane böyle başladı. O hiç altyapısı olmadığı halde, parlak çocuk olmaktan iyi oyunculuğa ve devamında en iyi oyunculuğa yükseldi. Tam 7 Altın Portakal ödülü var!
Ayrıca politik bir bilinç kazandı. Giderek tüm ilerici davalarda, muhalif eylemlerde gördük onu. Kendi alanında önce yıldız, sonra politik bir ikon oldu. Son yıllarda bir dargınlık yaşadık, bunu da önüyle arkasıyla yazdım. Vefat edenin ardından sadece övgülerde bulunmak yetmez. Cenazeye gitmiyoruz, portre yazmaya çalışıyoruz. Gerekiyorsa, o kişi için olumsuz bulunabilecek şeyleri de yazmak gerektiğini düşünüyorum. Bir-iki kişiyle dargın ayrıldığımız da oldu. Kitapta bunları da açıkça yazdım.

BU ESER, ANILAR KİTABIMA GİRİŞTİR

◊ Vitali Hakko, Reşat Nuri’nin kızı Ela Güntekin, son sayfalarda yerlerini alıyor. Ela Hanım’la özel zamanlarınız olmuş, güzel şeyler anlatıyorsunuz.
- Son birkaç yazı, Leyla Umar’la başlayarak, hayli kişisel oldu. Leyla yakın dostumdu. Ölümü çok üzdü beni... Vitali Bey de öyledir.
O yazı vesilesiyle ayrıca tüm bir Beyoğlu kültürünü anma fırsatı buldum: Madam Anahit’iyle, Entelektüel Cavit’iyle...
Ki Beyoğlu’nun tam bir çöküş yaşadığı şu dönemde bunun çok özel bir anlamı var. Yine o yazı vesilesiyle Türkiye Musevilerini ve onların kültürümüze katkılarını anma fırsatı buldum. Ela Güntekin ise sadece Reşat Nuri’nin kızı değil, ilk gençliğimizin bir parçası, partilerimizin, danslarımızın, ilk aşklarımızın da bir üyesiydi.
Çok yakın bir okul arkadaşımla gönül ilişkisi yaşamıştı. Olumlu sonuçlanmadı gerçi ama hepimizin gönlüne değmiştir bu hikaye... Ben bu fırsatla o dönemi ve bizim grubu da andım.
Birkaç fotoğrafla da destekleyerek... Temelde anılan 40 kişinin ve çevresindekilerin hepsi benim için çok önemlidir. Ve aslında bu kitap benim için anılar kitabıma giriştir.
İki yıl sonrasında, 80’inci yaşımda sunmayı umduğum anılarıma... Onların provası, bir tür antresi gibi...

Haberin Devamı

Dorsay’ın portreleri

Haberin Devamı

ATTİLA İLHAN’A ÇOK KIZDIĞIM ZAMANLAR OLDU

Attila İlhan, İlhan Selçuk, Server Tanilli gibi unutulmaz yazarlar da var kitapta... Onlara nasıl yaklaştınız?
- Attila İlhan’ı en özel kılan şeyin hiçbir şeye önyargıyla yaklaşmaması, hep farklı ve yeni yorumlar getirmesi olduğunu düşünüyorum.
Ona çok kızdığım zamanlar oldu, hatta bir polemiğe bile giriştik (Bu artık anılarımda yer alacak)...
Türk aydınını sürekli eleştirmesi gibi şeyler... Ama zaman içinde anladım ki, onun temel çabası zaten dogmaları sarsmaktı. Ayrıca sinemamıza yazar olarak katkıları, o unutulmaz şiirleri, romanları, siyasal kitapları... Onun “Eski Sinemalar” şiiri üzerine yazdığım yazıyı kitabın en güzel yazılarından biri sayıyorum.
İlhan Selçuk da çok değerli biriydi. Onu her şeyiyle sevdim. Kırıldığım zamanlar da olmadı değil...
Örneğin bir dönemde Sabah’tan ayrılıp Cumhuriyet’e dönmek istemiştim, olmadı.
Ancak çok kişisel bir nottur bu...
Köşe yazarlığının devlerindendir kendisi... Hep ilerici, Atatürkçü, devrimci kalmıştır, Aydınlanma’nın en önemli neferlerindendir.
Onu Turhan Selçuk’la birlikte hep sevgiyle anacağız. Server Tanilli de öyledir. Sayısız kitabı hâlâ okunan müthiş bir yazar, bir diğer büyük Aydınlanma öncüsü.

 

Haberin Devamı
 

SON 24 SAATTE YAŞANANLAR

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!