Güncelleme Tarihi:
Röportaj: Müge SERÇEK BİROĞLU
Fotoğraf: Muhsin AKGÜN
“Urfalıyam Ezelden”in temelinde, eşiniz Sinan Tuzcu ile aynı zamanda başrolü paylaştığınız yakın dostunuz Bülent İnal var. Bu, projeyi sizin için daha özel kılıyor olmalı...
- Evet, benim için manevi değeri çok yüksek bir proje. Sinan ve Bülent’e projeyi doğurmaları aşamasında ebelik yaptım diyebilirim. Aynı jenerasyondan bir grup arkadaş olarak, uzun süredir artık bizim de yeni şeyler üretmemiz gerektiğini konuşuyorduk. Sinan ve Bülent’in bir sohbetinden çıkan fikir, hızla şekillenip 15 sayfalık metne dönüştü. O metin bir şekilde doğru kaynaklara ulaştı ve biz bile nasıl olduğunu anlayamadan “Urfalıyam Ezelden” projesine dahil olduk.
Sizin bu projede yer alacağınız ne zaman belli oldu? En başından beri Selva’yı oynayacağınız belli miydi?
- Aslında ben sadece projenin destekçisiydim. Bir çocuğun büyümesi gibi projenin şekillenmesini büyük bir keyifle izliyordum. Cast aşamasındayken Ceylan karakterini Öykü’nün oynayacağı kesinleşti. Öykü’ye kamera önü koçluğu ve danışmanlık yapmam istendi. Ona yardımcı olmak için yapım şirketine gittim, bir anda kendimi Selva olarak buldum. Bu dizinin meslek hayatımda çok farklı bir yeri olacaktır. Öncelikle Sinan’ın yazdığı bir proje olduğu için benim için çok kıymetli. Bunun yanı sıra ilk defa bir projenin tek bir cümleyle başlayıp nasıl sayfalara dönüştüğüne tanıklık ettim.
SELVA BÜYÜK GÖZLÜ
BİR KADIN OLMALIYDI
Dizi proje aşamasındayken “Selva’yı ben oynayayım” dediğiniz olmamış mıydı hiç?
- Selva’ya senaryo yazım aşamasındayken vurulmuştum, “Ne tatlı kadın bu yaa” diyordum ve büyük bir heyecanla hangi oyuncu arkadaşımın bu rolü üstleneceğini bekliyordum. O karakterin bana kalacağı hiç aklıma gelmemişti. Sadece Selva’yı büyük gözlü bir kadının oynaması gerektiğini düşünmüştüm, o kadar.
Neden büyük göz?
- Çünkü koca koca gözleriyle insanların içine işlemeliydi. “Ne olur Selva’yı oynayacak kişide bu özelliğe dikkat edin” diyordum. Çok konuşan bir kadın olmadığı ve çok büyük bir trajedi yaşadığı için bütün duyguları gözünden geçmeliydi. Sonra o koca gözlü kadın ben oldum.
Sinan Bey, Selva karakterini oluştururken sizden esinlenmiş olabilir mi? Gözler dışında Selva ile ortak bir özelliğiniz daha var; ikiniz de Adanalı’sınız...
- Biz Adana’da çok az yaşamız bir aileyiz. 4-5 yaşlarımdayken İstanbul’a gelmişiz. Dışardan bakıldığında pek Adanalı tipim de yoktur ama kültürünü taşırız. Sinan bizim aileye girdikten sonra “Bir gün mutlaka bu hallerinizi yazacağım” demeye başladı.
Ne gibi haller?
- Günlük hayatımızda hiç aksan kullanmamıza rağmen bir araya geldiğimizde seslerimiz ister istemez gırtlağımıza iner ve gürültülü gürültülü konuşmaya başlarız mesela... Sinan, senaryo aşamasında yöresel terimleri sormak için sürekli anneme ve babama telefon açtı. Bir yazarın böyle şeylerden etkilenmemesi mümkün mü?
Peki bu hikayede Selva’nın en büyük şansı ve şanssızlığı nedir sizce?
- Müzisyen bir ailenin gelini olması, kayınbabasının çok babacan olması onun enbüyük şansı. Kaçarak evlendiği kocası öldüğünde kayınbabası onu baba evine gönderseydi, Selva’yı bekleyen şey ölüm olacaktı. Ama Yanık Mehmet bunu yapmıyor, hem ona kol kanat germek hem de 4 erkeğin bulunduğu bir evde yaşamasını sağlamak için en doğru statüye yerleştiriyor. Burada kararan hayat Selva’nınki değil bence, Cemal’inki. Bu dizide çok sert bir geleneğin müzikle tedavi edilmesine tanık olacağız. Bu işin asıl cümlesi bu bence. Müziğin katı kuralların karşısında ne kadar durabileceğini, köşeleri ne kadar yumuşatabileceğini hep birlikte öğreneceğiz.
SİNAN’IN HER
HALİNİ SEVİYORUM
Sinan Bey’in en çok sevdiğiniz ve sevmediğiniz özelliği hangisi?
- Sinan da benim gibi çok samimi ve şeffaf bir insan. Bu şeffaflık mesleğimiz çerçevesinde zaman zaman bize zarar verebiliyor. Yan yana olduğumuz zamanlarda birbirimize ayar veriyoruz ama çok tanımadığımız ve niyetlerini anlayamadığımız insanlara her şeyiyle dökülüp saçılmanın anlamı olmadığını düşünüyorum. Dönem dönem bu konuyla ilgili birbirimizi uyarırız. Birbirimizde sevmediğimiz özelliğimiz bu. Sevdiğim özelliğiyse... Sinan’ın her şeyini seviyorum. Çok sinir olduğum taraflarını bile seviyorum. O huyları ondan alınsa, yapamam gibi geliyor çünkü o huylarıyla uğraşmayı da seviyorum.
Hanginiz daha huysuzsunuz?
- Durumlara ve şartlara göre değişir. Mesela sabahları ona hiç ilişilmez. Damarına basılmaması gereken alanları çok iyi biliyorum ama bazen de basıyorum. Kadınız işte, oluyor öyle arada.... Ama o benden çok daha kırılgandır diyebilirim.
ÖYKÜ’YÜ İZLEYİN BENCE!
Röportajın başında Öykü Gürman’a koçluk yaptığınızı söylediniz. Nasıl bir öğrenciydi peki?
- Öykü çok çalışkan ve eğlenceli bir karakter. Çok iyi bir gözlemci. Bence oyunculuk onun bünyesinde çok önceden vuku bulmuş, çıkmak için can atıyormuş. Öykü’yü izleyin bence! Bekleneni verecek. Öykü’yü tanıdığım anda bu role hazır olduğunu anladım, sadece tekniğe ihtiyacı vardı, onu da çok çabuk kıvırdı. Oyunculuk Öykü’nün yakasını bırakmayacak bence, o da girdi bu yola.