Güncelleme Tarihi:
◊ 2016 sizin için güzel geçti. “Lion”daki performansınız takdir edildi, birçok ödüle aday gösterildiniz. Film gerçek bir hikayeyi konu alıyor ve kendi adıma izlerken “Yok artık, bu kadar da olmaz” dedim. Siz de Hindistan asıllı İngilizsiniz. Karakterle aranızda farklı bir bağ oluştu mu?
- Kesinlikle... Bu, en fazla kişisel bağ kurabildiğim proje oldu diyebilirim. Gerçi ben İngiltere’de doğdum, filmde canlandırdığım Saroo karakterininkine benzer dramatik bir hikayem yok. Ortak noktamız şu; ben de kendi kimliğimden, kültürel mirasımdan çekinerek, sakınarak büyüdüm. İngiliz çocuklar gibi olmak istedim, benimle dalga geçerler diye hep korktum, göze çarpmak istemedim. Sonra “Slumdog Millionaire”i çekmek için Hindistan’a gittim. Bir delikanlı olarak ilk defa Hindistan’daydım. Görüntüm onlara benziyordu ama kendimi uzaylı gibi hissediyordum, çünkü oralı da değildim. Aynı şeyleri Saroo da yaşıyor işte... Çocukken kayboluyor, Avustralyalı bir aile tarafından evlat ediniliyor. O fakir sokak çocuğu, çok farklı çevrede, çok farklı bir kültürle yetişiyor. Yıllar sonra annesini bulduğunda da artık oraya ait olmadığını hissediyor. Çünkü o artık her şeyi ile bir Avustralyalı...
◊ İlk filminiz “Slumdog Millionaire” 8 Oscar kazandı. Siz Hollywood’un o büyülü dünyasına çocuk yaşta girebilen az sayıda etnik kökenli oyuncudan birisiniz yanılmıyorsam...
- Doğru... “Slumdog Millionaire” benim hayatımı değiştirdi. “Lion” ise daha da farklı bir noktaya taşıdı.
İMZA ALMAK İÇİN 3 SAAT BEKLEDİĞİM YERDE NICOLE KIDMAN İLE YÜRÜDÜM
◊ “Lion”da Nicole Kidman ile karşılıklı oynamak nasıldı?
- Nicole hakkında herkes o kadar iyi şeyler söyledi ki... Çekimler başlamadan önce onunla ilgili sık sık “Çok sıcak”, “Çok iyi bir insan” gibi yorumlar duydum.
◊ Ya sette karşılaşma...
- Sete ilk geldiğinde onu fark etmemek zaten imkansızdı. Çarpıcı bir havası ve karizması var. Çok zarif, ince, sıcakkanlı bir kadın. Çoğu kişi bilmez ama çok da komik. Oyunculuğu zaten tartışmasız. Tüm organları ile kendini role veren bir oyuncu...
◊ “Lion” iki anne ile bir oğulun hikayesini anlatıyor. Annen neler hissetti filmi izlediğinde?
- Londra’da yapılan prömiyere annemi de götürmüştüm. Benim için gerçekten harika bir geceydi.
◊ Neydi bu kadar etkileyici olan?
- İlk ajansımla anlaştığım gün Odeon Sineması’nın önüne gelmiştim. Will Smith’in filmi “Hancock”un prömiyeri vardı. Tam 3 saat orada imza alabilmek için beklemiştim annemle... Elimdeki kağıdı imzalarken ben bir taraftan da fotoğraf çekmeye çalışıyordum, bu yüzden sadece alnını çekebilmiştim! Geçen sene ise aynı yerde Nicole Kidman ile yürüyordum. Annem de o an aynı şeyleri hatırlamış.
ŞU AN BURADA KONUŞUYORSAK SEBEBİ ANNEMDİR
◊ Oyunculuk serüveniniz nasıl başlamıştı?
- Annem sayesinde... Eğer şu an burada oturup karşılıklı konuşabiliyorsak, sebebi annemdir. İlk dizim “Skins”in oyuncu seçmelerinin reklamlarını görmüş, bana haber verdi. O gün okulu astım. Beni National Youth Theatre’a getirdi. Seçildim ve buradayım işte (gülüyor)...
◊ Oyunculuk eğitimi almadınız sanırım...
- Evet, almadım. Her şeyi sette oyuncu arkadaşlarımdan, yönetmenlerimden öğrendim. Dizi çekmiştim ama ilk filmim “Slumdog Millionaire”i çekerken büyük film çekimleriyle ilgili neredeyse hiçbir şey bilmiyordum. Sonra bir de film 8 Oscar kazanınca (üstelik daha 17 yaşındaydım) neye uğradığımı şaşırdım. Kendimi bir anda film dünyasının merkezinde buldum.
BEŞİKTAŞ BU SENE ÇOK İYİ GİDİYOR
◊ Hâlâ dövüş sporlarıyla ilgili misiniz?
- 8 yıl tekvando yaptım. 37 madalya aldım, bir Dünya şampiyonluğum var, ayrıca birçok ulusal şampiyonluk kazandım. Ama artık paslandım, uzun zamandır yapmıyorum.
◊ Futbola da ilginiz var...
- Evet... İngiltere’de doğup futbolu sevmeyen var mıdır? Beşiktaş’ı da biliyorum mesela... Bu sene çok iyi gidiyor, hem kendi liginizde hem Avrupa’da... Taraftarınız da çok çılgın...
BEN DÜNYA VATANDAŞIYIM
◊ Anne-babanız Hindistan asıllı ama Kenya’de doğmuşlar. Sizin doğum yeriniz ise Londra. Kendinizi en çok hangi kültüre yakın hissediyorsunuz?
- Ben evrensel bir vatandaşım. Londra hayatımda en fazla etkisi olan yer. Hindistan’la da farklı bir bağım var. Afrika’ya kendimi yakın hissediyorum. Şimdi ise Los Angeles’ta bir evim var. Özetle dünya vatandaşıyım!