Danilo Zanna ‘Keşke 3 ay önce bitseydi’ diyordur

- Orkun Ün: Başıma böyle bir şey gelse üzülürüm ben biliyor musunuz?
Para pazarlığına girmek istemem eski eşim bile olsa.
Tabii bu fiyatlar hep imkanlar çerçevesinde isteniyor ama olayı bu kadar çirkinleştirmeseler keşke. Ayrıca çocukları var çiftin, bunu da sakın unutmasınlar.

- Onur Baştürk: Nee, 1 milyon Euro mu? Çook abartılı geldi bana. Adam ünlü olduğuna pişman olmuştur şimdi! Bu boşanma tazminatları da çok uçmaya başladı...

- Ömür Gedik: Bu boşanma davası uzun süredir gündemde ve resmen yılan hikayesine döndü. Gün geçtikçe de TL bazında rakam artıyor. Danilo “Keşke 3 ay önce bitseydi bu dava” diyor olabilir.

- Savaş Özbey: Herkesi imrendirecek, çok tatlı bir aşk hikâyeleri vardı Danilo-Tuğçe çiftinin. İstanbul’da tanışma, memleketler arası aşk, Paris’te evlenme teklifi...
Şimdi boşanmaları üzücü tabii. Rakamların büyüklüğüne gelince... Danilo Şef’i alkışlamak lazım bence. Sen tut, dilini bile bilmediğin bir ülkede bu kadar meşhur ol, öyle bir para kazan ki boşanma tazminatın bile milyonlarla ölçülsün.

SİNAN İYİ HİSSEDECEKSE...

Sinan Akçıl, bir tiyatro oyununda rol almaya hazırlanan eşi Burcu Kıratlı’nın öpüşme sahnesinde oynamasına “Evetim yok” dedi. Ne düşünüyorsunuz bu konuda? Akçıl haklı mı?

- Ömür Gedik: Zevkler, renkler ve tercihler tartışılmaz. Burcu rol icabı da olsa başkasıyla öpüştüğünde Sinan kendini iyi hissetmeyecekse neden evet desin ki? Hayatta her şey iş, her şey kariyer değil bence. Burcu da bu kurala uygun rollerde oynar, bir sıkıntı olmaz. Ayrıca hatırlatırım; Türk sinemasının Sultan’ı Türkan Şoray’ın kurallarından biri de “Filmde öpüşme ve açık sahne olmayacaktır” der.

- Savaş Özbey: Böyle saçmalık mı olur? Evlenirken, hatta defaatle ayrılıp ayrılıp barışırken, kim olduğunu, ne iş yaptığını bilmiyor muymuş Burcu Kıratlı’nın? Rolünün gereği neyse onu oynayacak, bu kadar basit. Katilse katil, anneyse anne, sevgiliyse sevgili, deliyse deli...

- Orkun Ün: Selen Görgüzel Alkan’ın tiyatro oyununda öpüşmesiyle başladı bu sorun öyle değil mi? Sanki ilk öpüşen onlarmış gibi. Hey Allah’ım! Neyse. Şimdi ben Sinan Akçıl’ın bu yorumunu eleştiremem. Bunu kabullenen biri de olabilir, karşı olan biri de. Burcu “Benim için sorun yok” diyorsa söz bitmiştir. Ama bir oyuncuyla birlikteysen, sen nasıl konser sahnesinde olanlara “Bu sadece iş, ben sahnede bambaşka biriyim” diyorsan, onun da sahnesine, senaryosuna saygı göstereceksin.

- Onur Baştürk: Öncelikle “Evetim yok” diye bir Türkçe yok! Onu söyleyeyim. Sonra da şunu: Bu devirde hâlâ böyle düşünmek çok demode. Burcu Kıratlı profesyonel bir oyuncu. Oyunun hikayesi neyi gerektiriyorsa sahnede onu oynar. Eşinin maço söylemlerine takılıp kalmamalı.

Biz burada bağırsak ‘Deliye bak!’ derler

Hollywood yıldızı Sheron Stone, Kelebek için Barbaros Tapan’a röportaj verdi. Stone, kötü eleştiri aldığında balkona çıkıp ciğeri patlayıncaya kadar çığlık attığını söyledi. Ünlü oyuncunun bu rahatlama yöntemini nasıl buldunuz?

- Savaş Özbey: Allah herkese öyle balkon versin diyorum. Demek villanın önü ne kadar açıksa... Biz şehirde yapsak ortalık ayağa kalkar. Karşı komşuyu düşünemiyorum...

- Orkun Ün: Haklısın Savaş, gel de bağır burada bakalım ne yapıyorlar insana. Çığlığın başında ensenden tutar biri! Şaka bir yana; bu bağırarak stres atma mevzusunu duydum ben. Bazı kliniklerde uygulanan bir tedavi yöntemiymiş. Denemedim ama ilk izin günümde deneyeceğim.

- Onur Baştürk: Biz burada balkona çıkıp bağırsak, “Deliye bak!” derler. O yüzden tüm çığlıklar içimizde patlıyor. Ayrıca kötü eleştiri alınca çığlık atmak da hiç Sharon Stone’luk değilmiş, insan azıcık cool takılır. Gözümden düştü kendisi.

- Ömür Gedik: Evet Orkun, stres anında çığlık atma, stresle baş etme yöntemleri arasındadır ve psikologlar tarafından önerilir. Uygun ortam yoksa sessiz çığlık atarsın, sonra da ortamını bulunca dışa vurursun içindekini. Zehri dışarı dökmek gibi bir şey.

Gerdan Mardini

Berdan Mardini’nin Özcan Deniz’i anımsatan yeni imajını nasıl buldunuz?

- Onur Baştürk: Özcan Deniz’in yıllar sonra ortaya çıkan ikiz kardeşi gibi olmuş. Ya da paralel evrende yaşayan bir başka Özcan Deniz gibi.

- Ömür Gedik: Ben de herkes gibi fotoğraflardakini Özcan Deniz sandım. Bir tuhaflık vardı ama. Sonra aşırı dekolteye takıldım. Sonra da “Ne gerek vardı?” buna dedim. Gerçekten ne gerek vardı?

- Orkun Ün: Evet ya Ömür, evet ya! Ne gerek vardı? İmaj değil ki bu; esinlenme. Sanki bu imajı yapana “Beni Özcan Deniz’e benzet” talimatı vermiş gibi. Ayrıca Berdan Mardini’nin tarzına da hiç yakışmamış ya...

- Savaş Özbey: İlk bakışta ben de Özcan Deniz sandım, o kadar benziyor. Ama o pozlarda saçından ziyade, çıplak vücut üstüne giydiği cekete takıldım. Tam da sosyal medyada konuşulduğu gibi. Berdan değil, “Gerdan Mardini”...

Alkışlar İrem’e

İrem Derici meslektaşı Gülşen için “Ben sahne tarzını, giyinmeyi onda gördüm. Bu konuda bizim kraliçemiz” açıklamasını yaptı. Derici’nin bu Gülşen hayranlığını neye bağlıyorsunuz? 

- Ömür Gedik: Genelde son derece bireysel olan müzik dünyasında birilerinin birilerini örnek alması ve bunu dile getirmesi ne güzel. Gülşen’in sahne tarzı ve kıyafetleri zaten konuşuluyor ve beğeniliyor. İrem gibi ben de Gülşen’i çok beğeniyorum. Ama sahne tarzı konusunda “kraliçe” denince benim aklıma ilk olarak Ajda Pekkan geliyor.

- Savaş Özbey: Aynı kulvarda kulaç attığı rakibesini böyle övebilmesi İrem Derici’nin sindirmişliğini gösteriyor. Madonna’nın sahneye “Lady Gaga” tişörtüyle çıkması kadar olgun bir davranış.

- Orkun Ün: İrem Derici’nin Gülşen hayranlığından çok, onun meslektaşını alkışlayabilme, övebilme, iyiye iyi diyebilme naifliğini alkışlıyorum. Öyle zor bir şey ki onların sektörde bu. Herkes birbirini paçasından tutup yere atmaya çalışırken hem de. Bakın görün bu Gülşen furyası da böyle devam edecek. Kadın daha albüm yapmadan ortalığı sarstı, bir de albüm çıkarsa kim bilir neler olacak.

- Onur Baştürk: Doğru söylemiş. Sahnelerde en iyi giyinmeyi bilinen şarkıcılardan biri Gülşen. Keşke İrem Derici de “kraliçe” diyerek hayranlık duyduğu Gülşen’den daha çok stil ve sahne kıyafeti dersi alsa... Bir türlü tutturamadı sahne kıyafeti konusunu çünkü.

‘Altyapı’ tam da bu işte! 

Kelebek’e konuşan İskender Paydaş, müzisyen babasının kendisine küçükken trafikteki kamyonların kornalarının, çay kaşığı sesinin notasını sorduğunu açıkladı. Sizce doğru mu yapmış, yanlış mı?

- Onur Baştürk: Müthiş bence. Hayran oldum babasına. Sokaktaki seslerin notasından işe başlamak eminim İskender’e başka bir göz, bakış açısı katmıştır.

- Ömür Gedik: Çok doğru yapmış ki finalde biz İskender Paydaş gibi bir müzisyenle buluşmuşuz.

- Orkun Ün: Eğiteceğim derken çocuğunu yanlış yola sokan o kadar çok ebeveyn var ki... Ben bu yönteme kalbimi bıraktım. Ayrıca çok belli ki işe de yaramış İskender Paydaş’ta bu öğretim metodu.

- Savaş Özbey: Altyapı dediğimiz şey tam da bu işte. Daha çocuk yaştan itibaren müzikle, notayla iç içe olmak... Kendisi daha bebekken babası evde orkestrasıyla provalar yaparmış. Sonuç bu: Yakın dönemin en büyük müzik insanlarından biri Paydaş.

GECENİN EN ETKİLEYİCİ KONUŞMALARI

47. Pantene Altın Kelebek Ödülleri, geçen pazar görkemli bir törenle sahiplerini buldu. Gecede ünlü yıldızlar sahnedeydi. Sizce ödül alanlar arasında en etkileyici konuşmayı kim yaptı? 

 - Ömür Gedik: “Kardeşlerim” dizisindeki rolüyle ‘en iyi çocuk oyuncu’ ödülünü alan 9 yaşındaki Aylin Akpınar’ın konuşmasını tek geçiyorum. Günümüzün en büyük sorununu “Şiddetin her türlüsüne hayır” diyerek tek cümleyle özetledi. Kadına, çocuğa, hayvana, doktora, her türden şiddetle karşı karşıya olduğumuz bugünlerde bu cümlesi çok değerli. Ayrıca Aylin sakin, kendinden emin ve akıcı konuşmasıyla da şahaneydi. Çocuklar umudumuz, gelecek umarım onlarla daha güzel olacak.

- Savaş Özbey: Ben en çok Hadise’nin sevgilisi Mehmet Dinçerler’e “Bütün gece elimi tuttun” diyerek teşekkür etmesinden etkilendim. Artık nasıl heyecanlandıysa... Gerçekten de öyleydiler ama. Girişte gördüm, el ele. Kuliste gördüm, el ele. Salonda gördük, el ele. Çıkarken el ele... Hadise sahneye çıkmak için sevgilisinden ayrılmasa, acaba bunları ellerinden birbirine mi tutkalladılar diyecektim.

- Orkun Ün: Kurtuluş Kuş ve Burak Bulut yeni dönemin parlayan sanatçılarından. Adamlar çok iyi uyum yakaladı ve yaptıkları her şarkıyı tutturuyorlar. Sahnede çok duygusal bir konuşma yaptı Kurtuluş. “Babam sayesinde başardım ve yine babam sayesinde başaracağım” dedi. Ben ağladım salonda, ellerim patlayana kadar alkışladım onun samimiyetini ve baba sevgisini.

- Onur Baştürk: En güzel konuşma tabii ki Melis Sezen’e aitti! Sempatikti, gerçek anlamda heyecanlıydı, her şeyi birbirine karıştırdı ama yılın konuşma dalında ‘Meryem Uzerli Ödülü’ ona. Hesapsız kitapsız konuştuğu için.

Konsey ikiye bölündü

Hasan Can Kaya’nın programına katılan kadın seyircisine küfürlü konuşması olay oldu. Siz nasıl yorumluyorsunuz?

- Ömür Gedik: Küfrü kime, neye olursa olsun nasıl yorumlayabilirim ki? Çok ayıp, çok. Benim en anlamadığım ve sinir olduğum şey ise kızın babasına küfür edilince herkesin kahkaha atması oldu. Neyin kafası bu, hiç çözemedim ve onlar adına utandım. Kerem Bürsin #heforshe hareketiyle cinsiyetçi küfürlere karşı dururken, Hasan Can Kaya’dan gelen bu küfür hiç olmadı.

- Savaş Özbey: Asıl tuhaf olan, o sırada bütün salonun kıkır kıkır gülmesi. 0-5 yaş grubu gibi “ayıplı” her şeyin eğlenceli bulunması bu ülkede. Başka örnekleri de çok popüler kültürde. Böyle bir kitle olduğu sürece Türkiye’de komedyen olmaktan kolay bir şey yok.

- Orkun Ün: Zorla mı gidiyorlar Hasan’ı izlemeye? Televizyon karşısına silah zoruyla mı oturtuyorlar? Tercih meselesi bu yahu. Ayrıca kapalı gişe Hasan’ın şovları. Gençler seviyor onu. Öyle bir-iki detaya takılıp da Hasan’ı karalamaya hiç gerek yok. Bir kez olsun sahip çıkalım, bir kez olsun kıskanmayalım...

- Onur Baştürk: Hasan Can Kaya’nın mizah tarzı kimseye uymak zorunda değil. Seyircisine uyuyor, bu da yeterli bir şey. Ne seyircisini ne de Hasan Can’ı küçümsemeye hakkımız var. Eleştirebiliriz ama “Böyle mizah olmaz” deyip komiserlik yapmak anlamsız. Küfür meselesinde de aynı şekilde. Programı sürekli takip etmeyenler o küfrü başka şekilde anlıyor. Oysa sürekli takip edenler onu esprinin bir parçası olarak görüyor.

Yasa değil vicdan meselesi

Modacı Gülşah Saraçoğlu, “50 kürküm var. Paris’te, Milano’da, Amsterdam’da, New York’ta aklınıza gelebilecek her yerde giyiyorum ve bir şey olmadı” dedi. Ne diyorsunuz bu açıklamasına?

- Ömür Gedik: Kürk rezilliğini bu işten rant sağlayan birkaç kişi üzerinden eleştirdikçe önemini ve ciddiyetini azalttığımızı düşünüyorum. Hepsine toptan savaş açmalıyız.
Ben sokaktaki, davetteki kadınların da giydiklerini elleyip “Bu gerçek kürk ve sen katilsin!” diyorum. Bunu da herkesin içinde yapıyorum. Beni gören sosyetikler artık tuvalete kaçıyor ya da uzaklaşıyor ortamdan.
Gerçek kürk giymek görgüsüzlüktür, suçtur. Kimse kafasını başka tarafa çevirmesin. Bu bile bile, görerek, hissederek cinayete ortak olmaktır.

- Savaş Özbey: Paris’te, Milano’da ne yapacaklarmış ki kendisine? Bu bir yasa değil, vicdan meselesi. Parçası olduğumuz doğaya saygı meselesi. Bencilliğinle, nefsinle mücadele meselesi. İnsanlar sırf bu yüzden vejetaryen, vegan oluyor artık. Öncü olması gerekirken bir modacının hayatı bu kadar geriden takip etmesi kendi mesleği adına üzücü her şeyden önce.

- Orkun Ün: Vicdansızlık bu! “İki kürk giyeyim de hava atayım” diye katliama sessiz kalmak bunun adı.
Bir de çıkmış savunuyorlar bunu. Diyorlar ki; “Hiçbir şey kürk kadar sıcak tutmaz.” Bak bak bak! Yahu olacak iş değil. Bence bu tip ‘şuursuz’ laf sahiplerine hak ettikleri cevabı vermemiz, sözlerinin mantıklı olmadığını onlara net bir şekilde anlatmamız lazım.

- Onur Baştürk: Bilerek ve özellikle böyle söylemiş gibi geldi bana.
“Oh giyiyorum kürkleri sefam olsun” türünden bir açıklama yapmanın anlamı şu: Gündem olmak, magazin sitelerine düşmek.