Güncelleme Tarihi:
◊ “Fifty Shades Darker” (Karanlığın Elli Tonu) seyirciyle buluştu. İlk yapımdan farkı nedir bu filmin?
- İlk filmde hikayeyi, karakterleri anlattık, izleyiciye Christian ve Anastasia’nın kim olduklarını gösterdik.
Bu ikinci filmde ise Anastasia’nın kadın olarak eğilimlerini, cinsel seyrini, kendi istekleri ve kimliğini anlamaya çalışması var.
Tabii Christian gibi hedefleri çok sabit bir adamın yaşadığı değişimler de var. İkinci film, ilişkinin daha detaylarına odaklı.
◊ İlk filmde partneriniz Jamie Dornan ile yeni tanışmıştınız. Şimdi iki yakın arkadaşsınız. O ateşli sahneleri birbirinizi daha az tanırken mi, yoksa arkadaş olduktan sonra mı çekmek daha rahattı?
- Evet ilk filmde yeni tanışmıştık, ikinci ve üçüncü filmi ise peş peşe çektik ve 6 ayı sette birlikte geçirdik, çok yakın arkadaş olduk. Cinsel içerikli sahneler dışında da filmde çok yoğun bir duygusallık var ve arkadaş olmamız beni daha rahat hissettirdi.
Tabii sette bizim rahat hissetmemiz için gereken her şey yapıldı. Sahne öncesi bir kadeh viski de işimi çok kolaylaştırdı. (Gülüyor)
◊ Bu filmden önce o kadar seks oyuncağı olduğunu biliyor muydunuz?
- Bu konseptte bir film yapınca öğreniyor insan. Bu hayat tarzları ve çılgın oyuncakları araştırdık. Çok çılgın oyuncaklar var ama hiçbiri benim favorim olmadı! (Gülüyor)
◊ Christian’ın 15 yaşındayken başına gelenleri öğrendikten sonra yaptıklarına anlam vermeye başlıyor Anastasia değil mi?
- Aynen öyle oluyor. Anastasia en başından beri onu anlamaya çalışıyor ve sakladıklarını açığa vurmasını istiyor. Christian anlattıktan sonra da kendisine böyle bir yol çizdiğini anlıyor.
◊ Sonra da aşkın iyileştirici gücü devreye giriyor, öyle mi?
- Bunu göreceğiz. (Gülüyor) Ama her halinle kabul edilmek ve sevilmek, tedavi eden, şifa veren bir durum.
ANNEM “İYİ BİR VÜCUDA SAHİPSEN SAKLAMA” DERDİ
◊ Peki vücudunuzu sergilemekte nasıl bu kadar rahat olabiliyorsunuz? Böylesine bir güven nereden geliyor?
- Annemden! Annem her zaman “Kadın olmak çok güzel bir şey.
Vücudun nasıl olursa olsun kendini sev. Eğer iyi bir vücuda sahipsen, saklama” derdi. (Gülüyor)
◊ Çekimlerden aklınızda kalan, sizi en mutlu eden şey neydi?
- Paris! Orada yaptığımız çekimlerde Paris Opera bizim için kapatılmıştı. Ahh o salonun içinde beni görmeliydin!
Aşağı yukarı, sağa sola, sanki dünyadaki son günümmüş gibi hoplayıp zıplıyordum.
Çok güzeldi, çok özeldi. O anları hiçbir zaman unutmayacağım.
◊ Terör saldırısının olduğu gün Nice’teymişsiniz diye duydum...
- Oradaydık ama son anda kalmaktan vazgeçtik. O gün Cannes’dan Monte Carlo’ya geçiyorduk ve Nice’e uğradık. Kalıp kalmamak konusunda kararsızdık. Ertesi sabah saat 04.00’te çekim olduğu için ben “Gidelim” dedim. Kalmayı çok istememize rağmen “Gitmeliyiz” dedik. Ve o akşam saldırı oldu. Çok garip bir histi. Küçük kardeşim de benimleydi, birden koruyucu bir anne moduna girdim.
Sonra çekimlere ara vermeyi düşündük ama ne kadar üzülsek de hayat devam ediyor.
Hepimiz işlerimize geri döndük ve yapmamız gerekeni yaptık.
PİŞMANLIK DUYMUYORUMAMA BAZEN KORKUYORUM
◊ Ünlü bir çiftin kızısınız. Bu işi yapmaya karar vermenizde onların etkisi oldu mu?
- İkisi de çok koruyucu ama bu işi yapacağımı söylediğimde karşı gelme şansları olmadı. (Gülüyor) Sanırım onların fikirlerine karşı çok dik başlı, sert ve hoşgörüsüzdüm. Seçtiğim projeleri yargılamıyorlar ve izlemek istiyorlar ama bu film onların izlemesi için uygunsuz bir proje. Açıkçası izlemelerini istemem.
◊ Hiç pişmanlık duyduğunuz oluyor mu Anastasia rolünü kabul ettiğiniz için?
- Bu tarz filmler bir bakıma kendini körü körüne feda ettiğin yapımlar ve bazen çok korkutucu gelebiliyor. Çoğu zaman yaptığım için pişmanlık duymuyorum ama kendimi yüzde yüz pozitif de hissetmiyorum bu filmi yaptığım için. Değişik duygular arasında gidip geliyorum. Bazen kendimi çok güvensiz hissediyorum, bazen korkuyorum ve insanların bu filmden kendilerine ne alacaklarını merak ediyorum.
◊ İlk filmde Christian kontrol düşkünüydü. Anastasia’nın kendi istekleri doğrultusunda davranmasını istiyordu. Bir kadın olarak; ikili ilişkilerde ya da sosyal ilişkilerde karşınızdaki kişinin sizi kalıplara sokmaya çalışması, size nasıl hissettirir?
- Harika bir soru! Ben artık kendimi sosyal medyaya ya da herhangi bir şekilde dünyaya tanıtmaktan sakındığımı fark ettim. Hakkımda bir algı varsa vardır. Yanlışsa bile düzeltmeye ya da açıklama yapmaya çalışmam. Benim mesleğim oyunculuk, işim de film yapmak, o kadar. Kimsenin beni anlamasını beklemiyorum ve kimseyi memnun etmek için de kendimi açıklamak istemiyorum.
◊ Çok hassas görünüyorsunuz ama konuştukça güçlü tarafınız ortaya çıkıyor...
- Ben eşit derecede hassas ve sertim. Sadece bazı şeyleri çok daha yoğun hissediyorum.
Mutfakta çok iyiyim
◊ Bu filmden sonra erkek arkadaş bulmak daha mı kolaylaştı?
- Erkek arkadaşım yok. Evden çıkıp biraz sosyalleşirsem, belki bulabilirim. (Gülüyor)
◊ Evden çıkmıyor musunuz?
- Tam bir ev kuşuyum. Dışarıda gözler önünde olmaktansa evde olmayı seviyorum.
◊ Nasıl vakit geçirirsiniz evde?
- Yemek pişiririm. Alçakgönüllü olamayacağım; çok iyi pişiririm!
◊ Mesela neyi?
- Her şeyi! Pişiremeyeceğim yemek yok. Mutfakta çok iyiyim.
Kimdir?
Dakota Johnson, dünyaca ünlü oyun-cular Don Johnson ve Melanie Griffith’in kızı.
12 yaşındayken çocuk model olarak çalışmaya başlayan Johnson, yıllar süren dans eğitiminden sonra ebeveynleri gibi oyuncu olmaya karar verdi. 1999 yılında Antonio Banderas’ın yönettiği “Crazy in Alabama” filminde annesiyle birlikte rol alarak oyunculuk kariyerine başladı. 2010 yılında oynadığı “The Social Network” ile dikkat çekti. Tartışmalı “Fifty Shades” serisindeki rolüyle de dünyanın en çok konuşulan oyuncuları arasına girdi.