Güncelleme Tarihi:
* Dünya ve Türkiye nereye gidiyor?
- 31 Aralık 2012’de kıyamet koptu. Dünya yeni bir döneme girdi. Biliyorsun, Maya Takvimi’nin sonuydu.
* Maya Takvimi hikayesine inanıyorsun?
- İnanıyorum. Çünkü gökyüzü hareketlerine astrolojik olarak baktığında da yeni bir dönem başladığını görüyorsun.
Kutuplaşma diye bahsedilen olayın zirveleşeceği zaten hep öngörülüyordu.
Ve maalesef kutuplaşma denilen illet bizi bizden koparmaya devam ediyor. Dünyada ülkeler, insanlar birbirinden kopuyor.
Hepimiz çok ağır zararlar görüyoruz. İnsanlar psikolojik olarak yıpranıyor. Artık kimsenin kimseye tahammülünün kalmadığı bir atmosfer var. Bu nedenle şöyle bir düşünce başladı: Bana dokunulmadan yaşayabileceğim ufak bir çevre oluşturayım. Sevdiğim arkadaşlarım ve benim gibi düşünen insanlarla birlikte...
Bu o kadar tehlikeli bir şey ki! Farklı renklere, seslere, inançlara giderek kapanıyorsun. Farklı bir görüş duyduğunda direkt reaksiyon vermeye başlıyorsun. Hep söylediğim bir şey: Senin benden farklı düşünüyor olman benim eksik tarafım. Ben senden yeni bir şey öğreniyor ve eksik tarafımı tamamlıyorum. Böyle baktığım için herkesi olduğu gibi kabul eden bir tavrım var.
Bu kutuplaşma keşke son bulsa. Bununla ilgili bir suçlu aramayı da doğru bulmuyorum. Şu ya da bu yüzden oldu demek doğru değil.
* Kutuplaşmanın biteceğine dair umudun var mı?
- Hepimiz çocuk yetiştiriyoruz ya da buna niyetimiz var. Onları sevgiyle büyütürsek umudum var. Ama öyle büyütmezsek o zaman durum içler acısı...
* Peki sen nasıl yaşıyorsun? Küçük bir çevrede değil mi?
- Hayır, tam aksine çevremdeki arkadaşları, içinde olduğum grubu sürekli genişletirim! Farklı insanlarla, benden farklı hayat tarzına sahip insanlarla bir araya gelirim. Çünkü dinlemeyi seviyorum. Gerçekten çevrem çok mozaik. Bundan zevk alıyorum. Yeni şeyler öğreniyorum.
KENDİMİ TUTAMADIM VE AĞIR ŞEYLER YAZDIM
* Tahammülsüzlük dedin, ama en son sosyal medyada oruç tutup tutmamanla ilgili yazılan şeylere sert tepki gösterdin... Sonradan özür diledin, ama yanıtın çok öfkeliydi...
- Evet, ben de kendime o yanıtı yakıştıramadım. Herkesin inancı, düşüncesi, yaşayışı kendine.
Seni sorgulamam ne yapıyorsun diye. Ben de sorgulanmak istemem. O gün Snapchat’te bir fotoğraf koymuştum.
Bizim oğlanın yemeği de fotoğrafta yer alıyor. Bu fotoğrafı kalkıp biri oradan almış ve altına şunu yazmış:
Bu adam sizi kandırıyor, oruç tutmuyor, bir de gidip ezan okuyor...
Ben de kendimi tutamadım ve çok ağır şeyler yazdım. Sonra kendime kızdım, “Orucunu şu an bozmuş oldun” diye. Hacı Bektaş-ı Veli’nin bir sözü var, “incinsen de incitme” diye. Son üç yıldır onu düstur edinmiştim, ama bu sefer patladım.
Bazen beni siyasetçi sanıyorlar diye düşünüyorum, ama sadece şarkıcıyım.
ORASI SİYASİ PARTİ TEMSİLCİLİĞİ DEĞİL
* Bu algının oluşacağını bile bile gitmedin mi? Bunu göğüslemen gerekmiyor mu?
- Ama ben beş senedir, Abdullah Gül’ün zamanından beri, Cumhurbaşkanlığı’nın verdiği resepsiyonlara gidiyorum, yeni değil. Devletin en üst kademesinden bir davet aldıysam ve müsaitsem giderim. Yarın farklı bir konuda davet alsam yine giderim. Çünkü orası devletin bir kademesi, siyasi parti temsilciliği değil.
* Birçok insan öyle düşünmüyor, siyasi iktidarla bütünleştiği için...
- İşte burada sapla samanı ayırmamız gerekiyor. Bir yere giderken illa “Aman yaranayım” düşüncesiyle gidilmiyor.
Ayrıca gelmeyenlerin üstünü mü çiziyorlar? Yoo, bunların hepsi safsata. Mesela bu sene ilk kez katılanlar gördüm ve onlar hakkında sosyal medyada çok eleştiri okudum. Zamanında şu tweet’i atmıştı, şimdi nasıl iftara gider diye (Röportaj notu: Burada Murat Dalkılıç’tan bahsediyor)... Eğer bu insanın üstü çizilseydi, kapıdan içeri sokulmaması gerekirdi. Ama ben hiçbir şekilde bir ayrım sezmedim, duymadım.
* O zaman şunu mu diyorsun: Bu tür bir davete katılmak, iktidarın politikasını benimsemek anlamına gelmiyor...
- Gelmiyor, çok doğru ifade ettin. Bir şeyi benimseyip benimsememek değil bu. Bir davete icabet etmek.
KİMSENİN HABERİ YOK ASLINDA CAMİDE EZAN OKUYORUM
* İftar davetinde ezan okumak nasıl başladı?
- O benim isteğim! Çünkü ben Fatih’teki Cerrah Mehmet Paşa Camisi’ne gittiğim zaman ezan okurum. Kimseler bilmez, bunu da ilk kez sana söylüyorum.
* Ne zamandan beri...
- İki yıldır okuyorum. Caminin içinde görenler benim okuduğumu anlıyor. Dışarıdan ezanı duyanlar ise “Bu nasıl bir ezandı, kendimizden geçtik” diyorlar. Ben de ezanı o günkü iftar davetinde o şekilde okumak istedim. Bu kez de “Nasıl ezan bu? Şarkı gibi!” diye yerden yere vurdular. Ezanı şu makamda okuyacaksın diye bir fetva yok. Herkes içinden geldiği gibi okur. Çünkü ezanda önemli olan kelimeler. Orada bir davet var. Ayrıca Hz. Muhammed, “Ezanı sesi güzel olan okusun” der.
* Mesela ben Ürdün ve Dubai’de ezanı dinlemiştim, Türkiye’den çok farklı. Sanırım seninki de o makam...
- Evet, aynen. Körfez ülkelerinde söylenen o makamdan okudum. Hatta Youtube’da örneği var. Mansoor Az-Zahrani okuyor. Birebir onun aynısını okuyorum. Benim icat ettiğim bir şey değil.
* “Muhafazakar popçu” yakıştırmasından rahatsız oluyor musun? İlahiler albümü yaptın, ardından Maher Zain ile düet yaptın. Ahmet Özhan mı oluyorum diyor musun?
- Benim çok uzun zamandır tasavvufa ilgim var. Bununla ilgili cümleleri insanlar benden hep duyuyor. Şunu demek istiyorum: İslam ve İslam’ı yaşamak çağ dışı olmak, kendini yeniliklerin gerisinde bırakmak anlamına gelmiyor. Dolayısıyla ben ilahi de söyleyebilirim, bir başka zaman dans şarkısı da... Bizim aklımıza İslam deyince kapalılık ve yobazlık geliyor. Tabii bunda dünyada yürütülen çok ciddi stratejik politikanın etkisi var. Ayrıca İslam adına şiddet uygulayanların da...
* İlahi albümüyle ilgili eleştirim var. Daha yenilikçi düzenlemeler beklerdim.
- Aa yenilikçi bulmadın mı? Çünkü bana çok fazla batılı bulduklarını söyleyenler oldu. Aslında amacım Mustafa’nın ilahi söylemesinden ziyade, bundan 400-500 yıl önce söylenmiş o güzel sözleri şimdiki gençliğin duymasını istememdi. Zaten dünyanın çivisi çıkmış, hepimiz birbirimize girmişken, aşk için bu dünyaya gelmişsin demek istedim. Ama bundan sonraki müzikal rotam bu değil tabii, 2017’de çıkacak pop albümüm yolda. Dolayısıyla “muhafazakar popçu” yakıştırmaları beni etkilemiyor.
ESTETİK YAPTIRMAK AYIP DEĞİL!
* Peki Türkçe pop öldü mü kaldı mı? Sektörde son durum ne?
- Ölmedik daha! Ama bir gerçeği konuşmak lazım. O kadar iyi durumda değiliz. Hâlâ illegal indirmeler var. Müziği değersizleştirdik.
Bunda kötü üretimin de etkisi var. Mesela Kenan caz denedi. Ben ilahi denedim. Bu bir mozaik, çeşitlilik. Birbirinin tekrarı şeyleri dinleyici artık kabul etmiyor. Başarılı olan şarkılar birbirinin tekrarı değil.
* Erkekte estetiğe nasıl bakıyorsun? Saç ektirme operasyonu yaptırdın mesela...
- Saç ektirmeyi diş yaptırmak kadar doğal buluyorum. Kimisi kelliği kendine yakıştırır. Ama ben aynaya bakınca saçlı halimi daha çok beğeniyorum. Mesela bir gün gözlerimin etrafındaki kaz ayaklarına da bir şey yaptırabilirim. Hiçbir şeye karşı ya da uzak değilim. Ayıp değil bu.
ÇOCUĞUM BUDİZMİ DE ARAŞTIRABİLİR
* İlahi albümünde Ahmed Hulusi’nin iki şiiri var. Onun müdavimlerinden biri misin?
- Onun herhangi bir tarikatı filan yok. Sadece araştırmacı-yazar. Kendisiyle tanıştım ve iki şiirini seslendirdim. Ayrıca İslam’a modern bir gözle bakıyor. Kuantum fiziği gibi dünyanın yeni yeni geldiği noktaların Kuran’daki ayetlerle nasıl iç içe olduğunu doğru bir dille anlatıyor.
* Çocuğun ileride “Baba ben Budizm’e yöneleceğim, bu konuda araştırma yapacağım” derse ne yaparsın?
- (Gülüyor) Soruya bak! Ben her şeyi araştırmasını ve sorgulamasını isterim. O bana soracaktır, “Bu nedir?” diye.
Ben ona bütün inanç sistemlerini en doğru şekilde göstermeye çalışacağım zaten. Uzakdoğu öğretilerini de İslam’ı da.
Çünkü hepsini biliyorum. İslamın nasıl hepsini kapsadığını da anlatırım.
* Uzakdoğu’ya gittin ve araştırdın mı?
- Okudum ve öyle düşünen arkadaşlarım var. Benzeşen yanları konuşuyoruz. Dedim ya, çok farklı arkadaşlarım var diye.
BİZİMKİSİ BÜYÜK AŞK EVLİLİĞİ
* Aşka gelelim... Aşk evliliği mi yaptın?
- Evet, hem de çok büyük bir aşk evliliği.
* Hâlâ aşk devam ediyor mu? Yoksa yerini başka bir şeye mi bıraktı?
- Araştırmalar diyor ki, aşkın ömrü üç yıl. Bence sevgi ya da beğenmekse üç yıl sürebilir. Ama aşksa bir ömür sürer!
Eşimin burcu Koç. Ben Akrep. Fena değiliz. Birbirini tamamlayan ve törpüleyen burçlar. Bir aşk evliliği ve üçüncü yılında bir oğlumuz oldu. Üniversite yıllarından beri tanışıyoruz. Her konuyu paylaşabildiğim biri. O sistem mühendisi. Tasavvufu da, siyaseti de, sporu da konuşabildiğim biri. Mantıkla yapılan evliliklerin doğru olmadığını düşünüyorum. İnsanlar evlendiklerinde bir olmalı. Öbür türlüsü arazi sözleşmesi gibi bir şey oluyor.
* Evliliğin başlarında bu kadar popüler değildin. Şu an seni beğenenler var. Onu nasıl törpülüyorsun?
- Eşim hiç kıskanç biri değil. Hatta yanıma gelip fotoğraf çektirmek isteyen hayranlarımın fotoğrafını o çeker. Ayrıca şöhret bir elbise. Bunu unutmuyorum. Bu elbise bir gün çıkacak. Tıpkı bedenim gibi. Şöhreti de yönetmek gerekiyor. Mesela eşim bana “Twitter’da öyle öfkeli şeyler yazma” demişti ve ben onu dinlemedim (gülüyor).
* En büyük çılgınlığın ne? Çok uslu duruyorsun...
- Fransa’da bir yarış pistinde McLaren bir arabayla 250 kilometrenin üstüne çıktım. Hız tutkum var. Almanya’da hız limiti olmayan otobanlarda da hız yaparım.
TARKAN’A MESAJ ATTIM, “EVLENENLER KULÜBÜNE HOŞ GELDİN” DİYE
* Yeni çıkan pop albümlerinden Sıla ve Koray Avcı’nınkini çok beğendim. Onun dışında Tarkan hayranıyım. Onunla ilk tanıştığımda kalakalmıştım. 2005 filandı. Elini tuttum ve baktım öyle. Stüdyodaydık. “Sizin isminiz ne?” dediğinde kendime geldim.
Tarkan’la çalışmak da nasip oldu. En son mesaj attım, “Evlenenler kulübüne hoş geldin” diye...
* Türkiye’de müzikal olarak yorumculuğu İbrahim Tatlıses ve Tarkan belirliyor.
Ama ben Tarkan’dan değil Sezen Aksu’dan etkilendim. Çünkü Sezen öğretti bana şarkı söylemeyi. Nefes nasıl alınır, ağız nasıl açılır; hepsini o öğretti...
* Sahnede ilk başta çekingen ve ürkektim. Geçen yıl verdiğim Harbiye konserinde bunu artık aştığıma inanıyorum.
Çünkü konser öncesi üç ay boyunca dans, duruş ve mimik dersleri aldım... Ayağını iki sağa, iki sola atan tipik popçular gibi olmak istemediğim için!
* Açıkhava’nın üstünün kapanacak olması beni heyecanlandırıyor. Çünkü 12 ay orada etkinlik yapılacak, bu iyi bir şey. Yazın tekrar üstü açılır diye düşünüyorum. Ama projeyi tam olarak bilmiyorum. İtalya’da Colosseum dahil tüm tarihi eserlere tadilat yapılıyor, buraya neden yapılmasın ki?
BU KONULARDA KONUŞMAYAYIM
Sence Gezi Parkı’na Topçu Kışlası yapılmalı mı?
- No siyaset! Anlamadığım konularda konuşmayayım. Gerçekten sıkıntı olur.
SIA VE JUSTIN BIEBER’DAKİ OYUN HAVASI EFEKTİ
Sia’nın Cheap Thrills ve Justin Bieber’in Sorry şarkılarındaki ritim aslında bayağı bizim oyun havası ritmidir.
Ama bunu o kadar iyi harmanlıyorlar ki... Biz şarkılara ne bulursak dolduruyoruz, çok enstrüman kullanıyoruz. Yabancılar ise alıyor, küçük bir parçasını kullanıyor.
BAYRAM GELENEKLERİ BİZDE SÜRÜYOR
- Bizde “Ah nerede o eski bayramlar” durumu yok. Çünkü eskisi gibi devam ediyoruz. Bayramın ilk gün ailemin yanına, Florya’ya gidiyorum. Kardeşimle sabah bayram namazına gidiyoruz. Sonra dönüşte ekmek alıyoruz. Bir ay boyunca fırından ekmek almadığımız için çok güzel oluyor. Hâlâ babam bana harçlık verir. Ben de eşim ve oğluma harçlık veriyorum. Yani o geleneği sürdürüyoruz. Bana güzel geliyor.
İNANCIMLA HAVA ATIYOR DEĞİLİM
- Bana şunu da diyorlar: İnancını fazla göz önüne seriyorsun, mesela oğlunla mukabele yaparken fotoğrafını koyuyorsun ya da namaza gittiğini... Ben de diyorum ki, hepimiz her anımızı takipçilerle paylaşıyoruz. İçtiğin suyu ya da plajdaki fotoğrafını koymak ne kadar doğalsa, bu da doğal. Yoksa inancımla hava atıyor değilim.