Güncelleme Tarihi:
Gelir gelmez Türk kahvesi söylemeniz ilginç...
- Daha önce de içmiştim. Tadını çok sevdim.
Op. Dr Hasan Fındık’ı görmeye geldiniz. Estetik yaptırdınız mı?
Eric isimli bir arkadaşımdan öğrendim Hasan Fındık adını. Hollywood Prodüksiyon’un sahibi Ramiz Özbay ve Varol Porsemay sayesinde İstanbul’a geldim. Polikliniği görmeye, işlemler hakkında bilgi almaya geldim. Lazer yaptırdım. Fazla bir desteğe ihtiyacım olduğunu düşünmüyorum.
Daha önce “vücudum konusunda kendime güveniyorum” dediğiniz için bu merakınız bana enteresan geldi.
Biliyorum. Ama yine de öğrenmem ve görmem gereken bir alan olduğunu düşündüm. Yine de buna açığım.
İstanbul’u nasıl buldunuz?
- İlkinde “Living&Dying”in çekimleri için gelmiştim. Gezmeye fazla fırsatım olmamıştı. Bu kez şehri gezebildim. Özellikle de eski bölgelerini... Ve çok sevdim. Sultanahmet’e gidip dua ettim, müzeleri dolaştım. Sonra Boğaz kenarında bir yere götürdüler beni. O zaman daha iyi anladım ki burası çok ilginç bir şehir. Asya ile Avrupa’yı bağlayan köprü burada. Beni en çok etkileyen de o oldu. Batı ve doğuyu bir araya getiren zengin kültürünüz karşısında çok etkilendim.
Coğrafik konumu dışında hoşunuza giden şeyler oldu mu?
- İnsanınız Asya halkına çok yakın. Neredeyse herkes size gülümsüyor, hatta bazen çiçek veriyorlar. Zengin kesimlerinin ise Hollywood’dan farkı yok. Bir de çaya bayıldım.
Anladığım kadarıyla bu son ziyaretiniz olmayacak.
- Kesinlikle. Kim bilir, belki burada bir filmde de oynarım.
Peki burada hiç görüştüğünüz bir yapımcı ya da yönetmen oldu mu?
- Pek sayılmaz. Ama insanlar burada beni tanıyor. Daha önce Tamer Karadağlı ve Deniz Akkaya ile de çalıştığımdan daha çok biliniyorum. Bir film için Türkçe bile öğrenebilirim.
Türkçe zor dildir yalnız.
- Biliyorum ama çok çalışarak başarabilirim. “Taxi 3” için de iki-üç haftada Fransızca öğrenmiştim mesela... İsteyince oluyor.
Yeni film projesi yok mu?
- Buradan Çin’e geçiyorum, orada bir film hazırlığı var. 23 Haziran’da ise “The Key” in çekimlerine başlıyoruz. Onun öncesinde San Francisco’ya gidip hazırlık yapmam gerekiyor. Bu arada Coppola ailesinin yeni filmi için teklif aldım. Senaryoyu henüz okuma fırsatı bulamadım ama heyecanlıyım.
DÜŞÜNCE GÜCÜYLE FORMDA KALIYOR
Çok fit görünüyor, ama sürekli tatlılardan bahsediyorsunuz. Bu nasıl oluyor?
- Sağlıklı düşünce...
Nasıl yani?
- İnsanlar vücutlarını sağlıklı tutmak için yiyeceklerini seçiyor ama kendini sağlıklı tutmak için düşüncelerini seçemiyor. Oysa zihin, bedenin merkezi. Yani sağlıklı ve pozitif düşünürseniz hayattaki her şey sağlıklı bir hale geliyor. Öbür türlü sürekli endişeli oluyorsunuz.
Aklınıza kötü bir şey geldiği ya da endişelendiğiniz hiç olmuyor mu?
- Asla. Arkadaşlarınızı iyi seçer ve kendinizi iyi hissettiğiniz şeyleri yaparsanız bu mümkün.
Bu düşünce yapısı Çin’den Amerika’ya yaptığınız yolculuk sonrası mı gelişti yoksa en başından beri böyle miydiniz?
- Bence büyüdüğüm yerden kaynaklanıyor. Büyükannem ve büyükbabamla Çin’deki bir köyde basit bir hayat yaşıyorduk. Bu ilkel ve basit yaşam içinizi zenginleştiriyor.
Evinizi özlediğiniz oluyor mu?
- Olmaz mı? Sürekli annemi ve babamı arıyorum. Son gidişimde 6 ay kaldım yanlarında çünkü babam hastaydı.
ÇİN BENİM ÜLKEM AMERİKA İSE KOCAM
Amerika’da ünlü bir oyuncu olarak, sizi Çin’de nasıl karşılıyorlar? Kendinizi hâlâ bir Çinli gibi mi hissediyorsunuz yoksa giderek yabancılaştınız mı?
- Çin ailemin yaşadığı, aşkla bağlı olduğum ülkem. Amerika ve Avrupa ise daha çok koca ya da erkek arkadaş gibi... Romantik bir bağ söz konusu... Ülkemde özellikle genç insanlar için bir rol modelim. Ama oyuncu olduğum için değil, tek başıma hayalime ulaştığım için... Ayakta kalmak için zengin bir adamla evlenmedim, yasa dışı bir iş yapmadım. Bu yüzden kendimle gurur duyuyorum. Hatta sizdeki Boğaz Köprüsü gibi Batı ile Doğu arasında bir köprü gibi görüyorum kendimi.
2014 sizin için dolu dolu geçti. Hem Çin hem de Amerika’da çok aktiftiniz.
- Çin’de 30 bölümlük bir dizi ve “Lords of Shangai” adında bir filmde yer aldım. Filmde biri 28, diğeri 80 yaşında olmak üzere iki kadını canlandırdım. Önümüzdeki aylarda prömiyer yapacak. Bunun dışında kitap uyarlaması olan “The Key”de başrol oynayacağım. Bu rol beyaz bir kadın için yazılmıştı. Asyalı bir kadın olarak rolü aldığım için gururluyum ayrıca...
Amerikan film sektöründe Asyalı kadın oyuncuların yükselişi var. Bunda payınız olduğunu düşünüyor musunuz yoksa bu bir trend mi?
- Bu daha çok yetenekle ilgili. Bai Ling olarak kendimi kanıtladığımı ve iyi bir oyuncu olduğumu düşünüyorum. Yaptığım filmlere baktığınızda mesela Dumplings’le Asya’da ödülleri topladım. Sahip olduğum yeteneği sinemaya vermeyi seviyorum. Vermeyi, eğlenmeyi, dansı ve yaşamı seviyorum. Para ya da şöhret peşinde olduğum şeyler değil. Hepimizin kendine göre yetenekleri var.
İÇİMDE SEKİZ AYRI RUH YAŞIYOR
Bazı filmlerde rolleriniz provokatif ve bir o kadar iddialı. En seksi rollerde bile gayet rahatsınız. Az önce “Çin’de rol modelim” dediniz ya, bazen ikileme düştüğünüz oluyor mu? Bunu yapmamalıyım diyor musunuz hiç?
- Bazen... İçimde sekiz ayrı ruh yaşıyor ve bazen kafam karışıyor. Bir yanım “dışarı çık, çılgınlık yap, dans et” derken bir diğeri evde ayaklarını uzatma taraftarı. Birbirinden farklı sekiz ruh... Bence bu da beni muhteşem bir oyuncu ve farklı renkleri olan bir insan yapıyor. Playboy kapağına çıkan ilk Asyalı kadın benim. Öte yandan günümüzde salt güzelliğin bir önemi yok.
Fotoğraf ve filmlerinize baktığımda genellikle seksi imajını kullanan çılgın bir kadın görüyordum sadece... Sizinle konuşunca tüm fikrim değişti.
- Tamam deliyim ama başka özelliklerim de var. Umarım insanlar bunu daha net biçimde görebilirler. Amerika’nın popüler paparazzi sitesi TMZ’nin sahibi Harvey Levin’le konuşmuştum bu konuyu. “Beni işe yaramaz gibi gösterebilirsin ama arada kutlayabilirsin de... Neden korkuyorsun?” dedim. Hepimiz insanız öyle değil mi? Bir keresinde Londra’daki bir fuarda, kalp krizinin eşiğinde bir adam kan ter içinde koşarak yanıma geldi. Meğer finans işinde bir genel müdürmüş; ama mali krizde evini, otomobilini, işini ve ailesini kaybetmiş. Bu durumu kaldıramamış. Ölmeyi düşünürken benim bloğuma rastlamış. Ben bazen orada hayata dair tavsiyeler de paylaşıyorum. Hayatı önemli kılan bazı değerleri hatırlatıyorum. O adam da bu yazılardan çok etkilenmiş. Bunun gibi birçok örnek var. İnsanlara bir şeyleri vermeyi seviyorum.
Aslında Hollywood tipinde bir kadın değilsiniz.
- İlk başlarda bu kadar da değildim. İlk kırmızı halıya çıktığım gün “Üzerindeki ceket nereden?” diye sormuşlardı, “benim” yanıtını vermiştim! Ne demek istediklerini anlamıyordum ki... Ama şimdi Bai Ling’im. Herkes aslında bir yıldız ve içindeki gücü bilmesi gerekiyor. Playboy kapağı olmamın da nedeni buydu. Hugh Hefner sadece dış görünüşün değil bakışların ve hissin de etkili olduğunu bildiğinden bu tercihi yapmıştı.
BİR ERKEĞİ OYNAMAYI ÇOK İSTERİM
Türkiye’de çekilen dizi ya da filmleri izleme şansınız oldu mu?
- Çok fazla bildiğimi söyleyemem ama Cannes’da ödül alan “Kış Uykusu”nu gördüm. Bence bu coğrafya daha çok tanıtılmalı, Türk yapımcılar daha çok otantik düşünmeli. Böyle yaptıkmarı takdirde insanlar fark edeceklerdir.
Sizin hayalinizde nasıl bir rol var?
- Aslında her türlü rolü oynayabilirim. Erkeği bile...
Neden erkek?
- Çünkü erkekler için yazılan roller daha derin. O yüzden bir erkeği oynamayı çok isterim.
ERKEKLERİ SEVİYORUM
Bazı filmlerde kız arkadaşlarınız, bazılarında erkek arkadaşlarınız oluyor.
- Evet... Bunda zorlanmıyorum da çünkü kendimi evren gibi hissediyorum. Ben her şeyim. Aşkın cinsiyetle ilgili değil hisle ilgili olduğunu düşünüyorum. Kadın ya da erkek fark etmez, biri size kendinizi seksi ve seviliyor hissettiriyorsa şanslısınız demektir. Ama benim tercihimi soruyorsan, erkekleri seviyorum. Evlenmek de istiyorum.