Büşra BOZOK AYTEK Fotoğraflar: Murat ŞAKA
Oluşturulma Tarihi: Ocak 17, 2015 01:12
Sercan Badur, Kanal D’nin izlenme rekorları kıran dizisi “Güllerin Savaşı”nda hipoksi hastası bir genci canlandırıyor. Başarılı performansıyla adından söz ettiren genç oyuncu, bu rolün hayata bakışını değiştirdiğini söylüyor.
“Güllerin Savaşı”nda ipler iyice geriliyor. Dizideki gelişmelere geçmeden önce setten haberler alalım, nasıl geçiyor çekimler, her şey yolunda mı?
- Valla set inanılmaz gidiyor. Çekimler çok heyecanlı. Canan Ergüder ve Barış Kılıç’la çalışmak da harika, her ikisi de müthiş insanlar. Zaten 2014, Barış’ın yılı oldu...
Dizinin reytingleri de çok iyi. Sen oyuncu olarak içinde yer aldığın işlerin izlenme oranlarını takip ediyor musun?
- Evet, reytinglerimiz iyi gerçekten. Çok güzel bir seyirci kitlesi yakaladık, sağ olsunlar bizi bırakmıyorlar. Biz oyuncular olarak WhatsApp’ta grup kurduk, pazar sabahlar orada reytinglerle ilgili yazışıyoruz. Ama tabii ki sabah gözümü açar açmaz dizi ne kadar izlenmiş, kaçıncı olmuş diye bakmıyorum.
Dizide hipoksi hastası bir karakteri canlandırıyorsun. Cihan rolü sana neler kattı?
- O kadar çok şey kattı ki... Sercan’ı çok değiştirdi Cihan. Açıkçası bu rol için çalışmaya başladıktan sonra kendime çok kızdım. Sadece kendime de değil, kardeşime, arkadaşlarıma, çevremdekilere, Ahmet’e, Mehmet’e... Çünkü engelli olmak hakkında bir farkındalığımız yok. Ne yazık ki kıymet de bilmiyoruz. Zenginliklerimizi göremiyoruz. Cihan’la birlikte bunların farkına vardım ve bu karakterin beni olgunlaştırdığını, sahip olduklarıma şükretmemi sağladığını söyleyebilirim.
İLK 4 BÖLÜMDE KURDEŞEN DÖKTÜM
Role hazırlık sürecinde neler yaptın?- Araştırma yapmak için Londra’ya gittim, bu hastalıkla ilgili çok fazla done topladım. Asıl değişim sürecim ise İstanbul’a döndüğümde, Selim Başarır’dan terapi almamla birlikte başladı. Selim’in kapısını hipoksi hastasıymışım gibi açıp kapatıyordum. O süreç bende ciddi bir farkındalık yarattı.
Peki Cihan’ı canlandırırken zorlanıyor musun?- Zorlandığımı söyleyemem. Bu hastalık hakkında bilgi toplayan ve hipoksi hastası birinin yaşadığı çatışmaları kendi kafasında oluşturabilen her oyuncu, rolü rahatlıkla oynar.
Neredeyse her sahnende ağlıyorsun, bu durum da mı seni zorlamıyor?- O izlediğiniz sahneleri dörtle çarpın, işte ben o kadar ağlıyorum! Kameranın kadrajı her değiştiğinde yeniden ağlamak zorunda kalıyorum, düşünün. (Gülüyor) İlk dört bölümde kurdeşen döktüm bu yüzden. Ama bir süre sonra mekanikleşiyorsun galiba.
O ANNENİN MESAJI BENİ ÇOK ETKİLEDİ
Terapiye devam ediyor musun?- Yok, devam etmiyorum. Beni çıkmaza sokan bir sahne olursa, Canan Ergüder’i arıyorum. O bana dizinin başında oyuncu koçluğu yapmıştı. Ama artık rolle ilgili çıkmazlara da girmiyorum, çünkü “Cihan bu durumda ne yapar”ı artık kavradım.
Sosyal medyada canlandırdığın rolle ilgili ne gibi yorumlar alıyorsun?- Dizideki oyuncular arasında en ilginç yorumlar bana geliyor, oynadığım karakterden ötürü. Ülkemizde çok fazla “özel” birey var. Genelde herkese yanıt vermeye çalışıyorum. Kimileriyle iletişime de geçiyorum. Özellikle gençler, okullarına gitmem için mail’ler, mesajlar atıyorlar.
Aldığın yorumlar ve mesajlar arasında seni en çok etkileyen hangisiydi?- Çocuğu hipoksi hastası olan bir annenin attığı mesajdı... Daha sonra onunla iletişime de geçtim. Set yoğunluğumdan dolayı görüşemedik ama en kısa zamanda onunla bir araya gelmek istiyorum.
CİHAN’IN EN BÜYÜK SAPLANTISI GÜLRU
Cihan’ın Gülru’ya duyduğu aşktan bahsetmek istiyorum biraz da. Aslında hissettiği, aşktan da öte bir şey, değil mi?- Hipoksi hastalığı dediğimiz şey, üç başlık altında birleşiyor. Bunlardan biri; obsesiflik. Cihan’ın en büyük obsesifi, yani saplantısı da Gülru. Onsuz yaşayamayacağını düşünüyor. Gülru elinden alındığı anda da krizler geçiriyor. Diğer iki başlık da psikopatlık ve paranoyaklık... Paranoyaklığı, daha çok ablası Gülfem’le olan ilişkisinde gördüğümüz bir şey.
Cihan’ın Gülru’ya olan saplantı nereye kadar devam edecek?- Bitmeyecek. Hastalığı yok edilemez ama dizginlenebilir. Gülru ve Cihan evlendi. Bu evlilik, savaşın başlamasına neden oluyor. Savaşın ortasında kalan da Cihan oluyor. Ancak Cihan gerçekleri görmeye başlarsa, belki işler değişebilir.
Cihan, Gülru’yla evlendiği için çok mutlu, gerçekleri görür mü dersin?- Kursağında kalacak galiba! (Gülüyor) Cihan’ın mutlu olmasıyla başlayan mutsuzlukları göreceğiz. Bakalım, Cihan’ın başına neler gelecek. Ben de heyecanla bekliyorum. Cihan, Gülfem’in onu küçükken boğmaya çalıştığını öğrenecek, onları da göreceğiz.
Sadece güllerin değil, Gülfem’le Cihan’ın savaşını da göreceğiz yani...- Bana kalsa Gülfem’le hiç kavga etmeyeyim, ona sarılayım, koynunda yatayım... Canan’a hayranlık besliyorum çünkü. Abla- kardeş gibiyiz onunla, hiç kötü olmak istemem ama olacağız gibi görünüyor...
AŞK DEDİĞİN ZAMANLA BÜYÜR
Sen hiç böyle saplantılı bir aşk yaşadın mı?- Hepimizde biraz obsesiflik var aslında. Tabii bu obsesifliği hastalık olarak görmemek lazım. Terapiye gittiğim zaman bende de birazcık psikopatlık ve paranoyaklık olduğunu fark ettim, Selim Başarır bana bunu öğretti. Ben de yaşadım o dönemleri. İyi ki de yaşamışım, bir oyuncu olarak besleniyorum bundan çünkü. Kendi geçmişimden besleniyorum.
Peki aşkı nasıl yaşarsın?- Aşk dediğin, damlaya damlaya göl olur misali... Sevgidir bunun temeli. Önce hayran olursun, sonra onunla beraber çok mutlu olduğunu fark edersin, onu bırakmak istemezsin. Aşk budur. Zamanla büyür.
Kıskanç mısındır?-
Akrep burcuyum! (Gülüyor) Ben kıskanılmak da isterim. Ama tadında olmalı.
OKULU BİTİRMEK İSTEMİYORUM
Okula devam ediyor musun, mezun oldun mu?
- Okul devam ediyor. Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nde, son sınıftayım. Aslında öğrenciliği bitirmeyi istemiyorum. Çünkü orası benim için stüdyo. Herhangi bir konuda eksiğimi gördüğümde hocalarıma gidiyorum, onlara danışıyorum. Hepsi çok değerli benim için.
İKİZİMİ ÇEKİP HABER YAPIYORLAR
Sırf ikiz kardeşinle aynı üniversitede okumamak için tiyatroyu seçtiğini söylemişsin. Şimdi memnun musun hayatından?
- Gerçekten çok memnunum. Kardeşimle tek yumurta ikiziyiz, her şeyimiz aynı. DNA’mız bile! O yüzden mesleklerimizin farklı olmasını çok istiyordum.
İkizinle aran nasıl peki?
- Caner, kardeşten öte benim için. “Kardeşim” dediğim kişi, aslında benim. Onun attığı adım da benim adımım. Hayatta tek olmanın nasıl bir duygu olduğunu bilmiyorum. Onsuz bir yaşam düşünemiyorum.
O neler yapıyor?
- Galatasaray Üniversitesi’nde master’ını bitirdi, şu an güzel bir şirketin pazarlama bölümünde çalışıyor. Kendi alanında çok güzel bir şekilde ilerliyor.
Peki senin ünlü olman, onu nasıl etkiliyor?
- Bazen magazinci arkadaşlar ben diye onun fotoğraflarını çekiyor. Sabah gazeteyi açıyorum, kardeşimin fotoğrafıyla basılmış, benimle ilgili bir haber okuyorum. İkimiz için de tuhaf bir duygu...