Güncelleme Tarihi:
◊ 25 Haziran’da çıkacak yeni albümünüzde Barış Manço şarkılarını cover’ladınız. Cover yapmak riskli değil mi? Çünkü hem orijinali kadar beğenilmeme ihtimali hem de kıyaslanma durumu söz konusu... Sizin Barış Manço gibi usta bir ismin şarkılarını seslendirirken bir çekinceniz oldu mu?
- Bu benim dördüncü proje albümüm. İlk albümden bu yana şarkıları söyleyenlerin üzerine çıkmama kaygım var. Ama onlardan daha iyi söyleyeceğim gibi bir derdim olmadı hiçbir zaman. Zaten seslendirenler çok iyi söylemişler. Tanju Okan, Ferdi Özbeğen ve Selda Bağcan şarkılarında eserler onların değildi, onlar yorumculardı. Barış Manço’da ise eser ve yorum kendisine ait. Bu beni tabii biraz tedirgin etti. İlk üç albümden farklı olarak biraz daha kendi yorumumu öne çıkarmaya çalıştım. Her yiğidin yoğurt yiyişi ayrı. Ben kendi yorumumu ortaya koymak istedim.
BU YAŞTAN SONRA ‘AŞKIMDAN PATLADIM, ÇATLADIM’ DİYE ŞARKI SÖYLEYEMEM
◊ Bu albüm serisinin devamı gelecek mi?
- Beni biraz yordular. “Hep proje albümü yapıyor” demeye başladılar. Bu albümden sonra durmayı düşünüyorum. Bu yorumlardan dolayı... Çok güzel şarkılar geldi de ben mi söylemedim? Üretim sıkıntısı var. “Baştan sona sıfır şarkılardan oluşan albüm yapayım” diyorum, etrafa haber salıyorum. Şarkılar gelmeye başlıyor, “Aman Allah’ım!” diyorum. Bir saatten sonra bazı şarkıları da kendinize yakıştıramıyorsunuz.
◊ Yeni söz yazarı ve bestecilerin hep aynı müzikal kalıpları kullanması mı üretim sıkıntısının nedeni?
- Yeni isimler arasında az da olsa çok yetenekli söz yazarları ve besteciler var. Birçoğunun çok yaşanmışlığı olmadığı için duyguları söze ve besteye dökemiyorlar. Belli bir yaştan sonra bazı sözler de ağzıma oturmuyor. Misal “aşkımdan patladım, çatladım” diye sözleri olan şarkıyı bu yaştan sonra söyleyemem. Sokak diline gidemem. Gidene de bir şey diyemem. Yeni jenerasyon bunu istiyor olabilir ama ben yapamam. Benim dinleyicim “aman” der.
◊ Albüme geri dönecek olursak, 10 şarkı yer alıyor. Şarkıları nasıl seçtiniz?
- Benim gönlümden geçenlerle, biraz Samsun Demir’in biraz da aranjörlerim Sarp Özdemiroğlu ve Berk Eyüpoğulları’nın seçimleri oldu. Ajda’nın (Pekkan) da fikrini aldım her zamanki gibi. Sesime uyan şarkıları seçtik.
NE DEMEK İSTEDİĞİMİ ANLAYINCAYA KADAR BENİ LİNÇ ETTİLER
◊ Müzik sektörü pandemi nedeniyle zor günler geçirdi. Ama artık aşılanma sayısı arttı. Konserler ne zaman başlayacak?
- Temmuz, ağustos ve eylül ayında sahne çalışmaları ve konserlerin artık başlayacağına inanıyorum. Çünkü artık bu bir zorunluluk. Sadece göz önündeki bizler için değil arkada görünmeyen on binlerce insan bundan ekmek yiyor. Biz sahneye çıkamazsak onlar da çalışamazlar. Bize “Doymadınız mı?” diyorlar ama arka planda onlarca insan var. Ben bunu çok anlattım, sonra linç yedim.
◊ En “güzel” linciniz hangisiydi?
- Pandemi başında “Müzisyenler geçinemiyor” deyince göz önündeki şarkıcılardan bahsettiğimi sandılar. “Günlük yevmiyeyle çalışan insanlar zor durumda kaldılar” diyene kadar beni linç ettiler. Şimdi ne demek istediğimi anladılar ama 15 ay geçti.
◊ Bu 15 ayda “yok artık müzik falan” dediğiniz oldu mu?
- Ben demem kolay kolay. Zor süreci hep beraber atlatmamız gerekiyordu, atlatıyoruz. Benim üzüntüm, çok yanlış yapıldı. Göz önünde olan isimler değil, geride kalanlar önemliydi. Bunun anlaşılması geç oldu.
Balkon komşum Ata evde olmak dokunmadı
◊ Şu sıralar televizyon ekranında birçok müzik eğlence programı var. Sizin yok mu böyle bir projeniz?
- Ben daha eğlenceli bir şey yapmak istiyorum. Süheyl ve Behzat’ın (Uygur) “Şahane Pazar” programı gibi bir iş. Aralarda şarkılar da söylerim. Hatta ekim ayı için bir program projemiz de var.
◊ Pandemi döneminde evde olmak nasıldı?
- Pandemi öncesini de evde geçirdiğim için bir şey değişmedi. İşim dışında evden çıkmıyorum. Ben bir 10 senedir evdeyim. Evimde mutlu olmayı seviyorum. Köpeğim, bir iki arkadaşım, Cihangir... Balkon komşum Ata (Demirer).
O yüzden evde olmak dokunmadı. Albüm de zamanımı aldı tabii.
Sırtımdaki bıçağı çıkarır, temizler öyle geri veririm
◊ Proje albümlerinden iyi bir telif aldınız mı?
- İlk iki proje albümümün yapımcısı Şafak Karaman. Sözleşmem olmasına rağmen bana bir şey yatırmıyor. Hakların yüzde 20’si bana ait sözleşmede. Ayıp değil mi, iki albümü beraber yapmışız. Onu mahkemeye mi vereyim, değer mi? Üçüncü albümde Selda Bağcan yapımcım. Her iki ayda bir telifimi kuruşu kuruşuna yatırıyor. Telif ücretleri de çok büyük değil bakın. Zaten oranlar da belli. İlk iki projenin de fikri benden çıkma üstelik. Ona sorarsanız “verdim, ödedim” diyecektir. Ferdi Özbeğen albümünün sözleşmesi bile yok. Güvenmişim çünkü. Tanju Okan sözleşmesinin üstünden gitmişim, imza bile vermemişim.
◊ Neden sözleşme yapmama hatasına düştünüz? Söz senet midir sizin için?
- Çok iyi niyetliyimdir. Allah içimden almasın! Ben çok gördüm bana yapılanların sonunu ama bana hiçbir şey olmuyor. Selda Bağcan’la anlaşmam yok. Bu albümünde onun firmasında değilim, DMC ile yayınladık. Sanki kendi şirketinin yorumcusuymuşum gibi ilgilendi. Yapımcıdan yapımcıya bir fark var.
◊ İlk kez iyi niyetinizin kurbanı olmuyorsunuz o halde...
- Sırtımdaki bıçağı çıkarır, temizler, öyle geri veririm. “Al canım bıçaklarını geri” derim.
◊ Hiç mi “telefonumdan silerim”, “yüzüne bakmam” demiyorsunuz?
- Yok. “1 seneye perişan olacak” derim beklerim.
◊ Sabırla bekliyorsunuz yani...
- Beklerim. Küçük butik bir tımarhanem var. Hepsini oraya koydum, izliyorum. İyi niyetliyim, ilaçlarını da düzenli veriyorum. (Gülüyor)
◊ Sildiğiniz hiç mi kimse yok?
- Oraya düşmüş insanın nesini sileyim? (Gülüyor)