Oluşturulma Tarihi: Şubat 17, 2016 15:26
İstanbul’un köklü ailelerinden birine mensup olan Cemre Ebüzziya, direksiyonu oyunculuğa kırdı. Doğru projelerle yoluna devam eden ve kariyer basamaklarını emin adımlarla tırmanan genç oyuncu, hayatının bilinmeyenlerini BeStyle dergisine anlattı.
◊ TRAPEZ HOBİ OLARAK KALDI
Bir ara hobi olarak resimle ilgilendim, heykel yaptım. Hemen ardından sirk trapezlerine sardığım bir dönem oldu. Burada çok yaygın olmadığı için Amerika’da profesyonel bir sirk kampına gidip yazları trapez yapıyordum. Profesyonel sirkler orada diye Amerika’da yaz kamplarına gittiğim bir zaman dilimi oldu yani... İş artık profesyonel bir boyuta geldiğinde ya sirke katılacaktım ya da o saatten itibaren ne yapmak istediğime karar verecektim. En nihayetinde bunun da bir hobi olarak kalmasına karar verdim.
◊ OYUNCULUK ÇOCUKLUK HAYALİ
Daha 6 yaşımdayken, tam nasıl ve ne şekilde oldu hatırlamıyorum ama oyuncu olmayı kafaya taktım. Ailem, “Tamam, nasıl olsa daha 6 yaşındasın, belki değişir fikrin” dedi. İnanın bir gün bile değişmedi. Yıldız Kenter’in yeni başlayan genç oyuncular için bir programı vardı, orada workshop’lar aldım, sonrasında da eğitimime yurtdışında devam etmeye karar verdim.
◊ DOĞRU İSİMLER DOĞRU PROJELERThe University of North Carolina School of the Arts’tan mezun oldum. Hatta dekanım da Amerikan sektöründe değerli bir tiyatrocu olan Gerald Friedman’dı. Oyunculuk yapmayı gerçekten çok istediğimi orada okurken anladım. Mezun olduktan hemen sonra Türkiye’ye döndüm. İlk işim “Muhteşem Yüzyıl”, ilk filmim ise Zeki Demirkubuz’un “Bulantı”sı oldu. Bu işe doğru isimlerle ve iyi projelerle başladığımı düşünüyorum.
◊ ZEKİ DEMİRKUBUZ’U ÇOK BEĞENİYORUMZeki Demirkubuz çok beğendiğim bir yönetmen. “Masumiyet” filmine o kadar hayranım ki, tekrar tekrar seyredebilirim, bıkmam. Sektörden tanıdığım ve çok beğendiğim bir oyuncu, Demirkubuz’un “Bulantı” filmi için benim özelliklerimde bir oyuncu aradığını, ona CV’mi gönderebileceğimi söyledi. Hemen ardından proje için audition verdim, iyi geçti. Demirkubuz “Bir sahne daha deneyelim” dedi, sanırım başta onu çok ikna edememiştim. Sonra bir tane daha audition verdim, o zaman ikna oldu ve “Deneyelim” dedi. Sete çıkmak için iki haftam vardı, çok çalıştım. Yanılmıyorsam benim sahnelerimi altı yedi gün içerisinde çektik. Filmi, tam 1,5 sene sonra sinemaya çıktığında seyrettim. Başlarda kendimi seyretmeyi garip buluyordum ama zamanla alıştım.
◊ JAPONYA, ÇİN, HİNDİSTAN EKSENİNDEJaponya ve Çin’i çok merak ediyorum. Yeşil çaya çok meraklıyım ve çay içmeyi çok seviyorum. Orada, çay gelenekleri hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterdim. Bir de Hindistan’a gitmeyi çok istiyorum, umarım yakında bu hayalimi gerçekleştirebilirim. Güney Amerika’yı ve niye bilmiyorum ama İzlanda’nın doğasını da çok merak ediyorum.
◊ İNATÇILIK İYİ Mİ KÖTÜ MÜ BİLMİYORUMKendimle ilgili konuşurken biraz zorlanıyorum ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki inatçıyım. Bir şeyi kafaya takıyor, inat ediyorsun, inat etmezsen belki de vazgeçiyorsun. O nedenle duruma göre iyi ya da kötü bir özellik diyebiliriz bunun için. Bu konuda biraz daha açık olmayı isterdim herhalde.
◊ KİTAPLARIN BİLE ESKİSİNİ SEVİYORUMModayı takip etmediğimi söyleyemem. Eminim giydiğim her şey az çok modayla ilişkilidir. 60’lar ve 70’lerin dönem tarzını çok seviyorum, mümkün oldukça vintage alıyorum. Tabii İstanbul’da vintage bulmak daha zor ama yeni yeni internetten satın almaya başladım beğendiğim parçaları... Yeni dostum; eBay... Kitapların bile eski edisyonlarını oradan almaya çalışıyorum. Ben sanırım modayı daha çok dergilerden ya da defilelerden takip ediyorum.
GİZEMLİ KALMAK BENİM TERCİHİM
Kim olduğunu hatırlamıyorum ama eskiden biri bana şöyle demişti: “Şöhretler ne kadar gizemli kalırsa, o kadar merak uyandırır. Bu da işlerini daha değerli kılar.” Ben de bu düşünceye katılıyorum. Ne kadar gizemli, o kadar ilginç... Ne kadar gizemliyse onu o kadar çok tanımak istiyorsun! Beğendiğim oyuncuları hep merak etmişimdir; nasıl düşündükleri, nasıl çalıştıkları... Ben de kendi adıma gizemli kalmayı tercih ediyorum, bu duruşu bizim mesleğimize daha yakın buluyorum.
İyi bir ruh kendini belli eder
Bir insanın dış güzelliğinden çok “iyi bir insan mı yoksa kötü bir insan mı” olduğuyla ilgileniyorum. İyi bir ruh, bir şekilde kendini belli ediyor. Önemli olan karşındakinin gerçekte kim olduğu... Gözüne baktığında görebildiğin şeydir “o insan”ın güzelliği, bu benim daha çok ilgimi çekiyor. İnsanların kalıplara sokmadan yaydığı enerji ve varlığı, onlara dair güzellik kavramını oluşturuyor.