Oluşturulma Tarihi: Nisan 04, 2016 14:29
Almanya’da yaşarken ailesi dahil her şeyi ardında bırakıp oyunculuk hayaliyle Türkiye’ye gelmiş. Bir hafta sonra Yılmaz Erdoğan’la tanışmış, derslerine katılmaya başlamış. “Küçük Hanımefendi”, “Kayıp Şehir” ve “Bugünün Saraylısı” gibi projelerde rol alan Cansu Tosun, şimdi “Göç Zamanı”yla karşımızda. Tosun, öyküsünün detaylarını ELLE’e anlattı.
* Almanya’da doğup büyüdünüz. Çocukluğunuzla ilgili neler hatırlıyorsunuz?
- Sevgi dolu ve enerjik bir ailede, Nürnberg’de büyüdüm ben. Hafta sonları anneannemin ve teyzelerimin evinde toplanırdık. Yaz aylarında Kayseri’ye gider, babaannem ve amcamın çocuklarıyla vakit geçirirdik.
* Küçük yaşlarda dans ve baleyle uğraşmışsınız. Aslında çocukluğunuzda tanışmışsınız sahne ışıklarıyla.
- Önceleri zorla gidiyordum baleye ama iyi ki devam etmişim. Nürnberg Operası’nda sahneye çıktığımda yaşadığım duyguları anlatmaya sözler yetmez. İçim kıpır kıpırdı ve sahnede aldığım alkış her şeye bedeldi.
* Nasıl gelişti her şey?
- Almanya’da ticaret okuluna giderken bir sigorta şirketinde de çalışıyordum. Bastıramadığım duygularla cebelleşirken, Nürnberg Film Festivalleri’nde karşılaştığım Türk oyuncular da aklımı çeliyor, oyuncu olma arzumu kamçılıyordu. Mesela bir seferinde Melek Baykal’la tanışmış ve konuşmuştum. Ve oyuncu olmaya karar verdim...
İSTANBUL ADETA BENİ ÇAĞIRIYORDU* Nasıl uygulamaya soktunuz bu önemli kararı?- Türkiye’de oyunculuk yapma fikrini aklıma sokan Yunan menajer Fotios Stefos oldu. Bana, “Benimle Türkiye’ye gel, seni birkaç menajerle tanıştırayım” dedi. Ve bir hafta sonu ikiz kardeşimle İstanbul’un yolunu tuttuk.
* Bu, İstanbul’u ilk görüşünüzdü...- Aşık oldum bu şehire. İstanbul inanılmaz bir yer, karmaşık duygular barındırıyor; hem mutlu hem hüzünlü. İki gün kaldım İstanbul’da, bu sürede Şebnem Özberk’le tanıştım. Almanya’ya döndükten sonra İstanbul’a temelli gelmemi sağlayan kişi aslında. Sanki bir şeyler beni İstanbul’a geri çağırıyordu; öyle hissediyordum. Ne olursa olsun şansımı denemem gerektiğini biliyordum. Ailemi ikna ettim, işimi ve evimi geride bırakıp deli cesaretiyle İstanbul’a geldim.
* İstanbul’a geldikten bir hafta sonra Yılmaz Erdoğan’la tanışmışsınız...- Şebnem Özberk ilk adımlarımda hep yanımdaydı. Geldikten hemen sonra diksiyon dersleri almaya başladım. Şebnem Öztürk, Erdoğan’ın öğrencilerindendi. Bir gün onunla ben de derse gittim. Sanırım Erdoğan gözlerimdeki ışığı yakalamış, “Cansu da girsin derslere” dedi. İstanbul’a geldikten sekiz ay sonra da “Küçük Hanımefendi” için teklif aldım.
* Sonra da “Kayıp Şehir” ve “Bugünün Saraylısı”da rol aldınız. Her şey çok kolay gerçekleşmiş görünüyor... Hayat hiç mi çelme takmadı? - Bilmediğim bir şehirde sadece içimdeki tutkuya tutundum, karşılaştığım zorluklarla, en önemlisi de yalnızlıkla savaştım ve kazandım. Hayatta her şey zor ama inanmak ve cesaretini kaybetmemek çok önemli. Ailem de beni hep destekledi.
HÜRRİYET’İN GÖNÜL ÖRGÜSÜ KAMPANYASINA DESTEK VERDİM* Oyunculukta hedefleriniz neler?Hayallerim bitmiyor. Yolun başındayım ve kendimi geliştirmeye devam ediyorum. Heyecanlandıran senaryolarda yer almak istiyorum. Ayrıca sosyal sorumluluk projelerinde yer almak benim için çok önemli. En son Hürriyet’in sosyal sorumluluk projesi “Gönül Örgüsü” kampanyasına destek verdim.
BANA İFTİRA ATTILAR
* Naif ir güzelliğiniz var... İçinizden “cadılıklar, kötülükler” hiç mi geçmez?
- Şuna inanıyorum: Hepimizde kötü duygular var ama onları bastırabilme iradesine de sahibiz. Kimse “Bende kötülük yok” demesin. Bazen bir meslektaşımı televizyonda izleyip beğeniyor ve arayıp tebrik ediyorum. Bunu yaptığımda karşı taraf çok şaşırıyor.
* Size yapılan en büyük kötülük neydi?
- Paylaştığım sırlarımı başkasına söylemek. Bir de iftira, bunu da yaşadım.
* İnsanlara çok mu güveniyorsunuz?
- Çok güveniyordum ama artık kime güvenmem gerektiğini daha iyi seçebiliyorum. Yeni geldiğimde, “Cansu sen çok iyi niyetlisin, herkese güvenme” diyorlardı bana.