Güncelleme Tarihi:
* Oyunculuk nasıl başladı?
- 8-9 yaşlarındayken ablamla beraber evimizin otoparkında kendi kendimize oyunlar oynardık, sonraları bunlar skeçler halini aldı. Mahallede tanıdığımız herkesi toplamaya başladık seyirci olsun diye. Böylece oyun oynama içgüdüsünü daha da ileriye götürdük. Oyunculuğu sevdiğimi, ablamla oynadığım bu oyunlarda keşfettim.
* “Güneşin Kızları”na nasıl dahil oldunuz?
- “Muhteşem Yüzyıl”da oynadıktan sonra okulu bitirmek ve bu arada da tiyatro sahnesine çıkmak istedim. Her şeye ara verdim o sırada. Birkaç tane de proje vardı, bu hikaye çok ilgimi çekti, özellikle Nazlı karakteri. Seçmelere katıldım ve diziye dahil oldum.
* Oyunculuğun en sevdiğiniz yanı ne?
- Oyunculuk hiç bitmiyor. Sonsuza kadar devam ediyor. Çok mutsuz ettiği anlar da oluyor. Biz tamamen duygularımızla varoluyoruz. Aynı zamanda beynini çok iyi kullanman, gözlem yapman, bunların hepsini de bir araya getirmen gerekiyor. Hiç bitmeyen bir tutku, çünkü çok özgürsün.
DÜRÜST OLDUĞUM KADAR BİRAZ DA PATAVATSIZIM
* Sizi hiç tanımayan birine kendinizi nasıl anlatırsınız?
- Dürüst bir insanım. Sıcakkanlıyım. Dürüstlük olduğu kadar biraz patavatsızlık da var tabii. Kin tutmam. Çabuk parlarım ama çabuk unuturum.
* Takıntılarınız var mı?
- Evet, olmaz mı... Mesleğimle ilgili her şeyin kafamda oturması gerekiyor. Her şeyi algılamam gerekiyor.
* Peki, takıntılı olduğunuz objeler ya da markalar neler?
- Tek kelimeyle ayakkabı diyebilirim. 1001 tane siyah elbisem de olabilir, hiç mahsuru yok ama hepsinin küçük küçük farklı detayları olmalı. Christian Louboutin’e de tutkunum.
* Duygusal mısınız yoksa mantığınız mı önce gelir?
- Belli etmeyi sevmiyorum ama evet, duygusalım.
* Güzel kadın kimdir size göre?
- Güzellik gözdeki pırıltıdır. Yüzünde gülümseme olan insanların hepsi bana güzel geliyor. Kendine güvenen kadın bambaşka duruyor. Sadece bir tişört, pantolon giymiş olsa bile dönüp baktırıyor. Kendinden o kadar emin ki, gülümseyerek yürüyor adeta. İçindeki iyiliği yansıtan insanlar da favorim bu arada.
* Makyajla aranız nasıl? Set dışında makyaj yapmayı seviyor musunuz?
- Eskişehir’de küçük bir yerde yaşıyordum. Derslerimiz çok yoğun geçtiği için makyajla filan uğraşmaya pek vaktimiz yoktu ama lise dönemimde çok komiktim. Kimliğimdeki fotoğrafa inanamıyorum mesela; allıklar, pembe ruj filan... Herkesin olduğu gibi benim de kokoş diye tabir ettiğimiz bir dönemim olmuş. Şimdi sette o kadar uzun süre makyajla kalıyorum ki diğer günler de makyaj yapınca cildim nefes almıyor gibi hissediyorum.
* Makyaj yaptığınızda hangi renkleri tercih ediyorsunuz?
- Daha çok kiremit rengini, kahve tonlarını tercih ediyorum. Pembelerle çok aram yok. Daha vamp şeyleri seviyorum, böyle eski Fransız kadınları gibi... Hafif bir gölge, hafif maskara, belki göz kalemi. Kiremit ya da kahve tonlarında bir ruj.
“BEN ARTIK OLDUM” DEMEMEK LAZIM
* Mesleğinizle ilgili aldığınız en büyük tavsiye ne?
- Dürüst olmalı, yaptığın işe inanmalısın. Okuduğuna inanman, inandığında da doğru ifade etmen lazım. “Ben artık oldum” dememek gerekiyor. Yaptığın işi yüreğinden yap. Nasıl oynasam diye düşünme, bırak kendini. O zaten seni bir yola götürecek. Gözünle, nefesinle, sesinle seyirciye ulaşmalısın ki onu bambaşka bir dünyaya götürebilesin.
ÖZGÜRLÜĞÜME DÜŞKÜNÜM
* Aşılmasını istemediğiniz sınırlar, tahammül edemediğiniz durumlar neler?
- Bana müdahale edilmesini pek sevmem. Yay burcuyum. Yay burcu kadını da hakikaten özgürlüğüne düşkündür. Sınırlarım nettir. Birinin beni aşması için önce bana ulaşması lazım. Çok netim bu konuda.