Güncelleme Tarihi:
Sahip olduğu öz yeteneklerinin farkına varmayan ya da onların değersiz olduğunu düşünen milyonlarca insan var maalesef. İlgi duydukları ve severek yaptıkları şeyleri keşfedip o yolda eğitim almayı seçmediklerinden, bir süre sonra aşk ve coşku duymadan yaptıkları bir işe kendilerini mahkum eder, hayatlarını eksik ve mutsuz yaşamaya başlarlar.
İlgi duydukları şeyin kendilerine iyi bir kariyer ve düzenli bir kazanç getirmeyeceği yolunda asılsız bir önyargıyla iş hayatına atılmaya karar veren bu insanlar, sevmedikleri ve o işe aslında hiç uygun olmadıkları halde bir seçim yapmak zorunda kalırlar.
Ekonomik olarak hedeflediği standardı yakalayanlarda bir süre sonra ne olur biliyor musunuz? İşiyle ilgili mutsuzluk ve tatminsizlik duygusu giderek artmaya başlar, ancak sorumlulukları yüzünden yaşadığı bu içsel rahatsızlığın sesini duymamaya çalışırlar.
Hatta bir süre sonra işyerinde yüksek performans gösteremediğini, verimli bir çalışma ortaya koyamadığını kendisinin yanı sıra işverenleri de fark etmeye başlar.
Siz de emekliliğini dört gözle bekleyenlerdenseniz, özünüzdeki yeteneklerinizi hayatın içinde veya işinizde kullanamamışsınız demektir.
Özündeki yetenekleri keşfedebilmiş ve bunları işiyle özel hayatına fonksiyonel bir şekilde adapte edebilmiş bireyler, yeteneklerini kullanabilme fırsatını yarattıklarından dolayı hem başarılı hem de daha mutlu insanlar olarak hayatlarını sürdürür. Çünkü öz yetenekleri ve öz potansiyeli doğrultusunda yaşamayı tercih edenler, sadece iş hayatlarında kariyer kazanıp tatmin olmazlar, mutlu olmayı bir yaşam tarzı olarak da tercih ettiklerinden bu tatmin duygusunu bütün hayatlarına taşırlar.
BAŞARI VE MUTLULUK AYRI DÜŞÜNÜLEMEZ
Kısa bir dönem, eğitimini alıp hayata geçirdiğiniz işinizle ilgili başarı ve mutluluk duygusu hissetseniz de, yetenekleriniz ve potansiyeliniz doğrultusunda tercih yapmadığınız, aşkla ve coşkuyla çalışmadığınız için aynı duygular uzun yıllar sürmez.
Bir an evvel hafta sonu gelsin diye günleri saymaya başlamanız, resmi tatilleri masa takviminizde işaretlemeniz, sürekli yıllık izinlerinizi hesaplamanız, pazartesi sendromu yaşamanız, sabahları yataktan çıkmak istememeniz, işe giderken kendinizi sürekli yorgun hissetmeniz, ayaklarınızın geri geri gitmesi, aslında size hiç de uygun olmayan, aşk ve coşku hissetmeden çalıştığınız bir işiniz olduğunun göstergeleridir.
Bu ruh haliyle, kendinizi zorlayarak ve mutsuzluğunuzu çoğaltarak çalışmaya devam ettiğiniz sürece kaliteli bir performans göstermeniz söz konusu olmayacaktır. Böyle bir mutsuzluk halinde bir süre sonra meslekli ruhsal hastalıklar çıkmaya başlar.
MESLEKİ TÜKENMİŞLİK SENDROMU ÇOK YAYGIN
Türkiye’de adına “Mesleki tükenmişlik sendromu” denen ve dünyadaki karşılığı “Burn-out” olan bu psikolojik rahatsızlık, yanlış meslek tercihlerinden kaynaklanmaktadır ve Türkiye’de büyük oranda görülmektedir.
İşten çıktıktan sonra yaptığınız ilk iş cep telefonunuzu kapatmaksa ya da akşam saatlerinde çalan her telefonun işyerinden olabileceği endişesi yaşıyorsanız, evdekilere işle ilgili tek kelime bile etmek istemiyorsanız, bundan sonraki iş hayatınızla ilgili yeni arayışlar içindeyseniz, fiziksel olarak rahatsızlığınız olmadığı halde kendinizi işyerinde uykusuz ve yorgun hissediyorsanız, canınız hiçbir şey yapmak istemiyorsa, sadece eve gidip televizyon izleyip uyumak arzusundaysanız, sürekli yemek yemek ya da ağzınıza lokma koymamak halindeyseniz, kendiniz için hiçbir şey yapamamaktan sürekli şikayet ediyorsanız, genelde gergin, stresli ve huzursuzsanız, çabuk sinirleniyor ve hemen tartışma içine giriyorsanız, anlayış ve hoşgörü eşiğiniz giderek düşüyorsa, “bugün işe gitmek istemiyorum” dediğiniz günlerin sayısı giderek artıyorsa, pazartesi günlerinden nefret ettiğinizi düşünüyorsanız, siz de “Mesleki tükenmişlik sendromu” yaşıyor olabilirsiniz.
ASLINDA İŞİNİZDEN BOŞANMAK İSTİYORSUNUZ
Çünkü yaptığınız işi sevmiyorsunuz. Bu işi yaparken heyecan ve aşk hissetmiyorsunuz. Yeteneklerinizi ortaya koymak gibi emeliniz de yok.
Siz ve işiniz aslında birbirinizle uyumlu değilsiniz. Bana kalırsa ikiniz de birbirinizi boşamak istiyorsunuz.
“Ama biz boşanırsak evdekiler ne olacak, kirayı nasıl ödeyeceğim?” endişesi içinde olduğunuzdan bu mutsuz birlikteliği yerlerde sürükleyerek devam ettirmek çabasına giriyorsunuz.
Bu hastalıklı ilişki size maalesef “Burn-out” olarak geri dönüyor ve hayatınızın her alanına virüs gibi dalga dalga yayılmaya başlıyor.
Bu tükenmişlik duygusunu giderek özel hayatınızda da ister istemez hissetmeye başlıyorsunuz.
ÇIKIŞ YOLU: ÖZ YETENEK ANALİZ TESTİ
“Artık bu aşamadan sonra ne haliniz varsa görün” diyerek konuyu kapatmayacağım tabii! Size bu aşamada bile olsanız nasıl kurtulabileceğinizin, mutlu ve başarılı bir hayat yaratmanın formüllerini açıklamaya devam edeceğim.
İş veriminizi ve yaşam kalitenizi artırmak için öz yeteneklerinizi keşfetmeniz çok önemli. Aslında hangi işe uyumlu olduğunuzu, hangi alanda yetenekli olduğunuzu keşfetmeniz, bu doğrultuda sizi mutlu ve başarılı kılabilecek iş alanlarını tercih etmeniz çok önemli.
Bu işin içinden tek başınıza çıkamayacağınızı düşündüğünüzde, bir profesyonelden yardım almayı istemenizin sakıncası yok.
Bu konuda size önerebileceğim yöntemlerden biri de profesyonel bir analist tarafından öz yetenek analiz testi yaptırmanız olabilir.
“Öz yetenek analiz testi” yaptırmanız ve bir ömür boyu kullanabileceğiniz hayat pusulanızı elinize almanız işinizi kolaylaştıracaktır. Hayatınız boyunca sadece bir kez yaptıracağınız bu testle, yaşamınızla ilgili tüm kararları yine kendiniz alacaksınız ancak bu kez akışın hangi yönde gerçekleşeceğinin son derece farkında olacaksınız.